

rada çok yanlış şeyler
gördüm; oturamıyorum.”
Ve Fatih Hocayla beraber
bir süreci birlikte götür-
dük. Kendisiyle ilk kez
tanıştığımda kendime
şöyle dedim, “Acaba nasıl
bir insan? Söyledikleri-
nin arkasında duracak
mı? İlkesi var mı?” Sonra
çok büyük saygı duydum.
Bana bir söz verdi. Verdiği
sözünü, bana verdiği
zaman içerisinde harfi
harfine gerçekleştirdi.
Fatih Hoca Galatasaray’a
gelince; ilk çocuk
koruma tedbirleri de Ga-
latasaray’a gelmiş oldu.
Psikologların eşliğinde
çocuk koruma ilkeleri de
kondu, bir standart geti-
rildi. Zaten TFF de şu an
bu standartları koydu.
Tarifler yapıldı. Neler
yapılmalı, neler yapılma-
malı bunlar anlatıldı.
Çocuk nasıl ellenir, nasıl
itiraz edilir, nasıl yaptırım
uygulanır, veli ile ilişki
nasıl kurulur; nasıl ku-
rulmamalı gibi konular
anlatıldı. Saha çizgileri
gibi görebiliriz aslında
olayı… Herkesin limitlere
ihtiyacı vardır. Tariflere
ihtiyaçları vardır. Tıpkı
bir iş tarifi gibi. Galatasa-
ray’da yapılanlar bir ilkti
aslında. Sonra TBMM’ye
ülhan Gündüz kimdir, bize ilk
önce bunu anlatır mısınız?
Her şeyden önce bir çocuk
dostudur, çocuk sözcüsüdür.
Yani çocuğun var olduğu her
yerde; onun üstün çıkarını ko-
ruyabilmek için çalışan kişidir.
Esas niyetimiz budur. Bu kap-
samın altında elbette ki çocuğu
koruyabilmek için ilme ihtiyaç
var. Dolayısıyla bu noktada
yurtdışında Çocuk İstismarları
Soruşturma Eğitimi, Kayıp
Kaçak ve İstismar Edilmiş Ço-
cuğun İlk Tepki Sistemi Kurma
Uzmanlığı, Amber İkaz Sistemi
Eğitimci Eğitmenliği gibi teknik
uzmanlıklar gördüm. ABD’de
kendileri için özel bir uzmanlık
veren Adalet Bakanlığı’na bağlı
birimvar. Sadece emniyetin
verdiği özel bir izinle alınan
kurslar. Yani siz veya sıradan
birisi gidip bu kursa katılamaz.
O dönemdeki Emniyet Çocuk
Şubesi Müdürlüğümüzün gö-
rüşü şuydu… Çünkü herkes
diyor ki, “Niye polis eğitmediler
de sizi eğittiler?” Biliyorsunuz
iki senede bir polislerin yerleri
değişir. Kalıcı bir uzman
gerekiyordu bu sebeple.
Amerika’da doğup büyüdüm
ve bu nedenle İngilizceye çok
hâkimim, bir de bu uzmanlıkla
çok önemli bilgiler ediniyorsu-
nuz da uygulayacak yerler
bellidir. Bu kadar konsantre
bir uzmanlığa çok fazla kişi bir
ömür adamak istemeyebilir.
Ben istedim.
Peki, futbolun içerisine nasıl
girdiniz?
Sporla yakından ilgimvardı,
kendimde jimnastikçiydim.
2011’de Fatih Terim’le yollarımız
çakıştı. Aramızda ilginç bir ko-
nuşma geçti. Kendisine dedim
ki, “Benim en temel içgüdüm
çocukları korumak… Sizin en
temel içgüdünüz yeşil sahayı
korumak. Siz orada yanlış bir
şey görseniz burada oturabilir
misiniz? Oturamazsın. Ben bu-
“
“
“
“
84
85
TFF, çok güçlü bir lokomotif.
Çocukların korunması
açısından baktığınız zaman çok
büyük bir itici güç. Çocuklara
standartların konabileceği
örnek bir kurum olmasını
hayal ettim. Hakikaten de
böyle oldu. Geldiğimiz
noktadan gurur duyuyorum.
Çocuklara yardım etmekteki
en önemli adımım stratejik
açıdan TFF’ye gelmek oldu.
Bir hedef koyduk. Dedik ki
kendi futbol gerçeğimizi bir
anlayalım. Çocuklarımızı
tehlikeye açan kendi risk
kültürümüzü, varsa
tesislerimizde ve yönetim
şeklinde çocuklara risk
oluşturacak unsurları bulalım.
Yurtdışındaki projeleri buraya
alıp adapte etmeyelim! Çünkü
bizimgerçeğimize uyumlu
değil! Suçla çalıştığınız zaman
şunu anlıyorsunuz. Her ülkenin
kendi suç kültürü ve risk
kültürü var.
“
“
“
“
Performans baskısı çocukla çelişen bir
olgudur. Çok erken yaşta çok büyük
performans baskısıyla karşılaşan
çocuklara bunu nasıl sevk ve idare
edeceklerine ait beceriler
kazandırmanız gerekiyor. Futbolun
kendi temel becerilerinin yanı sıra
zihinsel direnci yapılandıracak, doğru,
tehditkâr olmayanmutlu bir ortamı
inşa etmek zorundasınız. Mutlu ve
tehdit içermeyen spor ortamları
hedefliyoruz.
Çocuğa hizmet verecek, yardım
edecek, iyilik yapmak isteyen herkesi
de güçlendiririz. İyi niyetlerin
tükenmesine izin vermeyiz. Örneğin
bir antrenör diyor ki, “Duşlarımızda
perde yok. Bunu defalarca söyledim.”
Burada bir iyi niyet var. Hoca ona
emanet edilmiş çocuğun her türlü
hakkını korumak istiyor.
Dinlenilmiyorsa o zaman “Çocuk
Koruma” bu hocayla işbirliği yapar.
Bunlara kadar gideriz.
Esen kelimesini çok severim.
Çocuğa yakışır. “Esen bir çocuk”
dediğiniz zaman çok kaygısız bir
çocuktan bahsederiz ki her çocuk
kaygısız olmalı. Futbol oynamak için
sanki acı çekilmesi gerekir, fedakârlık
edilmesi gerekir, katlanılması gerekir,
ancak böyle futbolcu yetişir gibi
Türkiye’de bir saplantı vardı.
Bunudeğiştirdiğimizi düşünüyorum
çok şükür.
Bir çocuğun en büyük şansı onu çok
seven annesi-babası ve onu seven
dostlarıyla güvende, sokakta tok
oynamasıdır. Bundan daha fazlası
hiçbir çocuk için çok gerekli değildir.
Bir çocuğun bundan fazlasına sahip
olması, onu bizimgözümüzde şanslı
yapabilir ama kendisini çok seven
annesi-babası ve dostları yoksa, o
çocuk diğerlerinden daha yoksuldur.
Kırılması gereken en önemli ön
yargılardan birisi budur.
G
UEFA A, UEFA B sonra Elit, hatta Pro Lisans’a
da girdiğim oldu. Millî Takım antrenörleri ile
çalıştım. Futbol köylerinde çalıştım. Çocukları
iyice anlama, yöresel farklılıkları anlama
konusunda çalışmalar yaptım. Doğru bir
şekilde teşhis koymak gerekiyordu.
Baştan biz kurulduk diye ortaya çıkıp,
İspanya’dan bir model alıp da işe
başlayabilirdik. Ama yapmadık.
Çocuk korumayı ilk ayağa kaldıran Çocuk
Koruma Beyanı’dır. Bu olağanüstü bir şey.
Türk futbolcusunun ileriye yönelik
yapılandırılmasında temel taşlar konuyor.
Farklı çocuklar görmeye başlayacağız
inşallah. Güvenle yetişmiş, özdeğer duygusu
yüksek çocuğun sahadaki mukavemet gücü
de çok farklıdır. Çok kolay ezemezsiniz.
Performans baskısı altında kolay çözülmezler.