Previous Page  84-85 / 162 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 84-85 / 162 Next Page
Page Background

rada çok yanlış şeyler

gördüm; oturamıyorum.”

Ve Fatih Hocayla beraber

bir süreci birlikte götür-

dük. Kendisiyle ilk kez

tanıştığımda kendime

şöyle dedim, “Acaba nasıl

bir insan? Söyledikleri-

nin arkasında duracak

mı? İlkesi var mı?” Sonra

çok büyük saygı duydum.

Bana bir söz verdi. Verdiği

sözünü, bana verdiği

zaman içerisinde harfi

harfine gerçekleştirdi.

Fatih Hoca Galatasaray’a

gelince; ilk çocuk

koruma tedbirleri de Ga-

latasaray’a gelmiş oldu.

Psikologların eşliğinde

çocuk koruma ilkeleri de

kondu, bir standart geti-

rildi. Zaten TFF de şu an

bu standartları koydu.

Tarifler yapıldı. Neler

yapılmalı, neler yapılma-

malı bunlar anlatıldı.

Çocuk nasıl ellenir, nasıl

itiraz edilir, nasıl yaptırım

uygulanır, veli ile ilişki

nasıl kurulur; nasıl ku-

rulmamalı gibi konular

anlatıldı. Saha çizgileri

gibi görebiliriz aslında

olayı… Herkesin limitlere

ihtiyacı vardır. Tariflere

ihtiyaçları vardır. Tıpkı

bir iş tarifi gibi. Galatasa-

ray’da yapılanlar bir ilkti

aslında. Sonra TBMM’ye

ülhan Gündüz kimdir, bize ilk

önce bunu anlatır mısınız?

Her şeyden önce bir çocuk

dostudur, çocuk sözcüsüdür.

Yani çocuğun var olduğu her

yerde; onun üstün çıkarını ko-

ruyabilmek için çalışan kişidir.

Esas niyetimiz budur. Bu kap-

samın altında elbette ki çocuğu

koruyabilmek için ilme ihtiyaç

var. Dolayısıyla bu noktada

yurtdışında Çocuk İstismarları

Soruşturma Eğitimi, Kayıp

Kaçak ve İstismar Edilmiş Ço-

cuğun İlk Tepki Sistemi Kurma

Uzmanlığı, Amber İkaz Sistemi

Eğitimci Eğitmenliği gibi teknik

uzmanlıklar gördüm. ABD’de

kendileri için özel bir uzmanlık

veren Adalet Bakanlığı’na bağlı

birimvar. Sadece emniyetin

verdiği özel bir izinle alınan

kurslar. Yani siz veya sıradan

birisi gidip bu kursa katılamaz.

O dönemdeki Emniyet Çocuk

Şubesi Müdürlüğümüzün gö-

rüşü şuydu… Çünkü herkes

diyor ki, “Niye polis eğitmediler

de sizi eğittiler?” Biliyorsunuz

iki senede bir polislerin yerleri

değişir. Kalıcı bir uzman

gerekiyordu bu sebeple.

Amerika’da doğup büyüdüm

ve bu nedenle İngilizceye çok

hâkimim, bir de bu uzmanlıkla

çok önemli bilgiler ediniyorsu-

nuz da uygulayacak yerler

bellidir. Bu kadar konsantre

bir uzmanlığa çok fazla kişi bir

ömür adamak istemeyebilir.

Ben istedim.

Peki, futbolun içerisine nasıl

girdiniz?

Sporla yakından ilgimvardı,

kendimde jimnastikçiydim.

2011’de Fatih Terim’le yollarımız

çakıştı. Aramızda ilginç bir ko-

nuşma geçti. Kendisine dedim

ki, “Benim en temel içgüdüm

çocukları korumak… Sizin en

temel içgüdünüz yeşil sahayı

korumak. Siz orada yanlış bir

şey görseniz burada oturabilir

misiniz? Oturamazsın. Ben bu-

84

85

TFF, çok güçlü bir lokomotif.

Çocukların korunması

açısından baktığınız zaman çok

büyük bir itici güç. Çocuklara

standartların konabileceği

örnek bir kurum olmasını

hayal ettim. Hakikaten de

böyle oldu. Geldiğimiz

noktadan gurur duyuyorum.

Çocuklara yardım etmekteki

en önemli adımım stratejik

açıdan TFF’ye gelmek oldu.

Bir hedef koyduk. Dedik ki

kendi futbol gerçeğimizi bir

anlayalım. Çocuklarımızı

tehlikeye açan kendi risk

kültürümüzü, varsa

tesislerimizde ve yönetim

şeklinde çocuklara risk

oluşturacak unsurları bulalım.

Yurtdışındaki projeleri buraya

alıp adapte etmeyelim! Çünkü

bizimgerçeğimize uyumlu

değil! Suçla çalıştığınız zaman

şunu anlıyorsunuz. Her ülkenin

kendi suç kültürü ve risk

kültürü var.

Performans baskısı çocukla çelişen bir

olgudur. Çok erken yaşta çok büyük

performans baskısıyla karşılaşan

çocuklara bunu nasıl sevk ve idare

edeceklerine ait beceriler

kazandırmanız gerekiyor. Futbolun

kendi temel becerilerinin yanı sıra

zihinsel direnci yapılandıracak, doğru,

tehditkâr olmayanmutlu bir ortamı

inşa etmek zorundasınız. Mutlu ve

tehdit içermeyen spor ortamları

hedefliyoruz.

Çocuğa hizmet verecek, yardım

edecek, iyilik yapmak isteyen herkesi

de güçlendiririz. İyi niyetlerin

tükenmesine izin vermeyiz. Örneğin

bir antrenör diyor ki, “Duşlarımızda

perde yok. Bunu defalarca söyledim.”

Burada bir iyi niyet var. Hoca ona

emanet edilmiş çocuğun her türlü

hakkını korumak istiyor.

Dinlenilmiyorsa o zaman “Çocuk

Koruma” bu hocayla işbirliği yapar.

Bunlara kadar gideriz.

Esen kelimesini çok severim.

Çocuğa yakışır. “Esen bir çocuk”

dediğiniz zaman çok kaygısız bir

çocuktan bahsederiz ki her çocuk

kaygısız olmalı. Futbol oynamak için

sanki acı çekilmesi gerekir, fedakârlık

edilmesi gerekir, katlanılması gerekir,

ancak böyle futbolcu yetişir gibi

Türkiye’de bir saplantı vardı.

Bunudeğiştirdiğimizi düşünüyorum

çok şükür.

Bir çocuğun en büyük şansı onu çok

seven annesi-babası ve onu seven

dostlarıyla güvende, sokakta tok

oynamasıdır. Bundan daha fazlası

hiçbir çocuk için çok gerekli değildir.

Bir çocuğun bundan fazlasına sahip

olması, onu bizimgözümüzde şanslı

yapabilir ama kendisini çok seven

annesi-babası ve dostları yoksa, o

çocuk diğerlerinden daha yoksuldur.

Kırılması gereken en önemli ön

yargılardan birisi budur.

G

UEFA A, UEFA B sonra Elit, hatta Pro Lisans’a

da girdiğim oldu. Millî Takım antrenörleri ile

çalıştım. Futbol köylerinde çalıştım. Çocukları

iyice anlama, yöresel farklılıkları anlama

konusunda çalışmalar yaptım. Doğru bir

şekilde teşhis koymak gerekiyordu.

Baştan biz kurulduk diye ortaya çıkıp,

İspanya’dan bir model alıp da işe

başlayabilirdik. Ama yapmadık.

Çocuk korumayı ilk ayağa kaldıran Çocuk

Koruma Beyanı’dır. Bu olağanüstü bir şey.

Türk futbolcusunun ileriye yönelik

yapılandırılmasında temel taşlar konuyor.

Farklı çocuklar görmeye başlayacağız

inşallah. Güvenle yetişmiş, özdeğer duygusu

yüksek çocuğun sahadaki mukavemet gücü

de çok farklıdır. Çok kolay ezemezsiniz.

Performans baskısı altında kolay çözülmezler.