

İskoç teknik adamMatt Busby,
II. Dünya Savaşı sonrasında Manc-
hester United’ın başına geçtiğinde
Kırmızı Şeytanların henüz İngil-
tere’nin önde gelen takımları ara-
sında olduğu söylenemezdi. Takım
sadece 20. yüzyıl başlarında iki kez
lig şampiyonluğu yaşamıştı ve
sonraki periyotta da genellikle ligin
orta sıralarında gezinen bir yapıya
bürünmüş, hatta üç defa ikinci lige
düşüp kısa süre içinde yeniden
birinci lige de dönmüştü.
Busby’nin göreve gelişinin ardın-
dansa Manchester United pozitif
anlamda çok ciddi bir kimlik deği-
şimi yaşayacaktı. Gerek altyapıdan
yetiştirilen, gerekse ülke genelinde
keşfedilen genç oyunculara yapılan
yatırım sayesinde çok uzun yıllar
boyunca kulübe hizmet edecek bir
takımın iskeleti oluşturulmuştu. Bu
ekip sayesinde Manchester United
da 40 yıla yakın bir süre sonra ligde
yeniden zirveye oynayan bir takım
haline gelmişti. Busby yönetimin-
deki ilk beş sezonunun dördünde
ligi ikinci sırada tamamlayan
United, şeytanın bacağını nihayet
1951-52 sezonunda kıracak ve
41 yıl aradan sonra tarihinin üçüncü
şampiyonluğunu elde edecekti.
Bunu, 1956 ve 1957’de peş peşe
kazanılacak iki şampiyonluk daha
izleyecekti.
Manchester United, 1956’da kazan-
dığı şampiyonluk sonrasında, 1956-
57 sezonunda tarihinde ilk kez
Avrupa kupalarında da mücadele
ediyordu. Şampiyon Kulüpler Kupa-
sı’nda yarı finale kadar ilerleyen
United, bu turda bu kupayı ilk beş
sezonunun tamamında kazanacak
olan Real Madrid’e elenecekti.
Bir sonraki sezonda da Manchester
United, yine İngiltere şampiyonu
olarak Şampiyon Kulüpler Kupa-
sı’ndaki yerini alıyordu. Takımın
hedefi bu kez geçen yıla göre en az
bir adımdaha ileri giderek final
oynamak, hatta kupayı almaktı.
İlk iki turda Shamrock Rovers ve
Dukla Prag’ı eleyen Manchester
United, çeyrek finaldeyse Yugoslav
şampiyonu Kızılyıldız ile eşleşmişti.
Old Trafford’daki ilkmaçta yenik
duruma düşmesine rağmen
rakibini 2-1 mağlup eden United,
Belgrad’daki rövanşta da sahadan
3-3’lük beraberlikle ayrılmış ve yarı
finale yükselmişti. 5 Şubat’ta
oynanan bu karşılaşmadan bir gün
sonra, takımManchester’a dönüş
için uçağa binecekti. Airspeed AS-
57 Ambassador modeli uçak, kısıtlı
bir yakıt kapasitesine sahip oldu-
ğundan Belgrad’dan havalandıktan
bir süre sonra Münih’e, yakıt ikmali
için iniş yaptı. Ancak uçak yeniden
kalkışa hazırlandığı esnada motor-
larında bir sorun baş gösterdi. İki
denemede de motorun gereğinden
hızlı çalışmasıyla ilgili sorun devam
edince uçak durduruldu ve yolcular
da havalimanının içine geri döndü.
Aynı esnada kar yağışının da başla-
masıyla birlikte uçuş ihtimali iyice
ortadan kalkmıştı. Hatta United’ın
yıldız oyuncusu Duncan Edwards
bu esnada evine “Bütün uçuşlar
iptal oldu, yarın uçacağız” yazan bir
telgraf dahi çekmişti.
Ancak uçağın pilotu, ne yapıp edip
uçağı o gün kaldırmayı kafasına
koymuştu. Mühendislerle görüş-
tükten sonra motoru daha düşük
devirde çalıştırmaya başlamasının
sorunu çözebileceğine kanaat
getirdi. Aslında böyle bir durumda,
uçak kalkış için gerekli hıza da
daha uzun sürede ulaşacaktı fakat
Münih’te pistin normalden uzun ol-
ması sebebiyle bu sorunun da üste-
sinden gelineceği düşünülmüştü.
Neticede yolcular 15 dakikalık bir
aranın ardından yeniden uçağa
çağırıldı ve kalkış için harekete
geçildi. Ne var ki hesaplar tutmaya-
cak ve uçak kontrolünü kaybede-
rek pistten çıkacak, havaalanının
dışındaki bir eve çarparak durabile-
cekti. Uçağın gövdesinin sağ tara-
fıysa bir garaja çarpmış ve garajın
içindeki yakıt dolu kamyon da çar-
pışmanın şiddetiyle infilak etmişti.
Uçaktaki yolculardan 20’si çar-
pışma sonrasında hayatlarını
kaybetmişti. Bunların yedisi de
Manchester Unitedlı futbolcular
Geoff Bent, Roger Byrne, Eddie
Colman, Mark Jones, David Pegg,
Tommy Taylor ve LiamWhelan’dı.
Yaralı olarak hastaneye kaldırılan
126
127
Manchester United (1957)
Duncan Edwards ise 15 gün sonra
son nefesini verecekti. Takımın an-
trenörlerinden TomCurry ve Bert
Whalley de hayatlarını kaybedenler
arasındaydı. Keza kulüp sekreteri
Walter Crickman da…
Futbolculardan Johnny Berry ve
Jackie Blanchflower ise kazada
yaşadıkları sakatlıklar (kafatası ve
kalça kırığı gibi) nedeniyle bir daha
futbol oynayamayacaklardı. Kaza-
dan kurtulan en önemli isimlerse
teknik direktör Matt Busby ile
yakın gelecekte İngiliz futbolunun
en önemli isimlerinden biri haline
gelecek Bobby Charlton’dı.
Kazadan sonra Manchester
United’ın toparlanması da tahmin
edilebileceği gibi hiç kolay olmaya-
caktı. Kaza öncesinde ligde zirve
mücadelesi içinde olan Kırmızı Şey-
tanlar, kaza sonrasındaysa çıktık-
ları 14 ligmaçından sadece birini
kazanabilirken sekiz kez sahadan
mağlup ayrılmışlar ve bunun sonu-
cunda da ligi dokuzunca sırada ta-
mamlayabilmişlerdi. Buna rağmen
Federasyon Kupası’nda finale kadar
ilerleyen United, finaldeyse Bolton
Wanderers’a yenilmekten kurtula-
madı. Şampiyon Kulüpler
Kupası’ndaysa Kırmızı Şeytanlar,
evinde Milan ile oynadığı yarı final
ilkmaçını 2-1 kazansa da San
Siro’daki rövanşta rakiplerine
4-0’la teslimoldu.
Manchester United, bir sonraki
sezon aşırı bir motivasyon göstere-
rek lige asıldıysa da şampiyonWol-
verhampton’ın altı puan gerisinde
ikinci sırada kalacaktı. Sonradan bu
ilk anlıkmotivasyonun da kırılma-
sıyla birlikte takım orta sıralara
doğru düşüşe geçecek, hatta 1962-
63 sezonunu küme düşmeme mü-
cadelesi vererek tamamlayacaktı.
Nitekim 19’uncu sırada bitirdikleri
sezonda 21’inci sırada yer alıp küme
düşen ezeli rakipleri Manchester
City’den sadece üç puan fazla
toplayabilmişlerdi.
United, bundan sonraysa George
Best’in genç bir yıldız olarak takıma
katılmasının da etkisiyle büyük
yükselişini başlatacaktı. 1963-64
sezonunda ligde ikinci sırayı alan
Kırmızı Şeytanlar, bir sonraki
sezonsa Busby yönetimindeki
dördüncü, Münih faciası sonrasıysa
ilk şampiyonluklarını elde edecek-
lerdi. Bu başarıyı, iki yıl sonra
gelecek beşinci Busby şampiyon-
luğu izleyecekti. Ama hiç şüphesiz
en önemlisi, 1967-68 sezonunda
Şampiyon Kulüpler Kupası’nın,
finalde Benfica’nın 4-1 mağlup
edilerek kazanılmasıydı. Kulüp,
facia öncesini kurmakta olduğu
hayali, faciadan tam 10 yıl sonra
gerçekleştirmiş ve bir bakıma
futbol dünyasında küllerinden
doğmanın destanını yazmıştı.
Pahktakor (1979)
Pakhtakor, Özbekistan’ın Sovyetler
Birliği döneminde en üst ligdeki tek
temsilcisiydi. Hatta Kazakistan’dan
Kairat Alma Ata ve Tacikistan’dan
Pamir Duşanbe ile birlikte tüm
Orta Asya’nın da bu ligdeki nadir
üyelerindendi. TakımSovyet
Ligi’nin güçlü ekiplerinden biri
değildi belki ama 1960’ların
başından 1970’lerin sonuna kadar
dört sezon hariç hep en üst sevi-
yede yer almayı da başarmıştı.
1979 sezonunda Pakhtakor yavaş
yavaş ligde üst sıraları da zorlayan
bir görüntü çizmekteydi. Ancak 11
Ağustos’ta Dinamo Minsk ile dep-
lasmanda oynayacakları maç için
çıktıkları yolculuk, takımın sonu
olacaktı. Pakhtakor’u taşıyan
Tupolev Tu-134 AKmodeli uçak,
Tupolev Tu-134 A tipi bir başla
uçakla Kamianske şehri yakınla-
rında havada çarpıştı. Kaza önce-
sinde hava trafiğini kontrol eden
görevlilerden birisi, iki uçağın rota-
larının kesişmekte olduğuna dair
kesintili bir mesaj almıştı fakat
bunun uçaklardan birinden geldiği
ve durumun pilotların kontrolünde
olduğu şeklinde hatalı bir değerlen-
dirmede bulunmuştu. Oysa ki
mesajı bir başka uçak göndermişti.
Havacılık tarihinin de en büyük
faciaları arasında sayılan kazada iki
uçakta da bulunan tümyolcular ve
mürettebat hayatını kaybetti.
Bunlardan 17’si Pakhtakor takımı-
nın oyuncularıydı. Facia sonrasında
Sovyet Futbol Federasyonu, ligde
Pakhtakor haricinde kalan 17 takı-
mın, Özbek ekibine üçer oyuncu
vererek bir havuz oluşturmasını
önerdi. Bu sayede Pakhtakor kalan
maçlarını oynayıp sezonu tamam-
layabildi ve ligi de dokuzuncu sırada
bitirdi. Federasyon ayrıca Pakhta-
kor’un sonraki üç sezon boyunca
küme düşmedenmuaf tutulmasına
da karar vermişti. Nitekim 1981’de
ligi son sırada tamamlayan Pakhta-
kor bu sayede ligde kaldı. İşin ilginci,
1982’de Pakhtakor, ligi altıncılıkla
bitirecek ve 1962’deki lig altıncılı-
ğından sonra tarihinin en iyi dere-
cesini tekrarlamış olacaktı.