Previous Page  126-127 / 162 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 126-127 / 162 Next Page
Page Background

İskoç teknik adamMatt Busby,

II. Dünya Savaşı sonrasında Manc-

hester United’ın başına geçtiğinde

Kırmızı Şeytanların henüz İngil-

tere’nin önde gelen takımları ara-

sında olduğu söylenemezdi. Takım

sadece 20. yüzyıl başlarında iki kez

lig şampiyonluğu yaşamıştı ve

sonraki periyotta da genellikle ligin

orta sıralarında gezinen bir yapıya

bürünmüş, hatta üç defa ikinci lige

düşüp kısa süre içinde yeniden

birinci lige de dönmüştü.

Busby’nin göreve gelişinin ardın-

dansa Manchester United pozitif

anlamda çok ciddi bir kimlik deği-

şimi yaşayacaktı. Gerek altyapıdan

yetiştirilen, gerekse ülke genelinde

keşfedilen genç oyunculara yapılan

yatırım sayesinde çok uzun yıllar

boyunca kulübe hizmet edecek bir

takımın iskeleti oluşturulmuştu. Bu

ekip sayesinde Manchester United

da 40 yıla yakın bir süre sonra ligde

yeniden zirveye oynayan bir takım

haline gelmişti. Busby yönetimin-

deki ilk beş sezonunun dördünde

ligi ikinci sırada tamamlayan

United, şeytanın bacağını nihayet

1951-52 sezonunda kıracak ve

41 yıl aradan sonra tarihinin üçüncü

şampiyonluğunu elde edecekti.

Bunu, 1956 ve 1957’de peş peşe

kazanılacak iki şampiyonluk daha

izleyecekti.

Manchester United, 1956’da kazan-

dığı şampiyonluk sonrasında, 1956-

57 sezonunda tarihinde ilk kez

Avrupa kupalarında da mücadele

ediyordu. Şampiyon Kulüpler Kupa-

sı’nda yarı finale kadar ilerleyen

United, bu turda bu kupayı ilk beş

sezonunun tamamında kazanacak

olan Real Madrid’e elenecekti.

Bir sonraki sezonda da Manchester

United, yine İngiltere şampiyonu

olarak Şampiyon Kulüpler Kupa-

sı’ndaki yerini alıyordu. Takımın

hedefi bu kez geçen yıla göre en az

bir adımdaha ileri giderek final

oynamak, hatta kupayı almaktı.

İlk iki turda Shamrock Rovers ve

Dukla Prag’ı eleyen Manchester

United, çeyrek finaldeyse Yugoslav

şampiyonu Kızılyıldız ile eşleşmişti.

Old Trafford’daki ilkmaçta yenik

duruma düşmesine rağmen

rakibini 2-1 mağlup eden United,

Belgrad’daki rövanşta da sahadan

3-3’lük beraberlikle ayrılmış ve yarı

finale yükselmişti. 5 Şubat’ta

oynanan bu karşılaşmadan bir gün

sonra, takımManchester’a dönüş

için uçağa binecekti. Airspeed AS-

57 Ambassador modeli uçak, kısıtlı

bir yakıt kapasitesine sahip oldu-

ğundan Belgrad’dan havalandıktan

bir süre sonra Münih’e, yakıt ikmali

için iniş yaptı. Ancak uçak yeniden

kalkışa hazırlandığı esnada motor-

larında bir sorun baş gösterdi. İki

denemede de motorun gereğinden

hızlı çalışmasıyla ilgili sorun devam

edince uçak durduruldu ve yolcular

da havalimanının içine geri döndü.

Aynı esnada kar yağışının da başla-

masıyla birlikte uçuş ihtimali iyice

ortadan kalkmıştı. Hatta United’ın

yıldız oyuncusu Duncan Edwards

bu esnada evine “Bütün uçuşlar

iptal oldu, yarın uçacağız” yazan bir

telgraf dahi çekmişti.

Ancak uçağın pilotu, ne yapıp edip

uçağı o gün kaldırmayı kafasına

koymuştu. Mühendislerle görüş-

tükten sonra motoru daha düşük

devirde çalıştırmaya başlamasının

sorunu çözebileceğine kanaat

getirdi. Aslında böyle bir durumda,

uçak kalkış için gerekli hıza da

daha uzun sürede ulaşacaktı fakat

Münih’te pistin normalden uzun ol-

ması sebebiyle bu sorunun da üste-

sinden gelineceği düşünülmüştü.

Neticede yolcular 15 dakikalık bir

aranın ardından yeniden uçağa

çağırıldı ve kalkış için harekete

geçildi. Ne var ki hesaplar tutmaya-

cak ve uçak kontrolünü kaybede-

rek pistten çıkacak, havaalanının

dışındaki bir eve çarparak durabile-

cekti. Uçağın gövdesinin sağ tara-

fıysa bir garaja çarpmış ve garajın

içindeki yakıt dolu kamyon da çar-

pışmanın şiddetiyle infilak etmişti.

Uçaktaki yolculardan 20’si çar-

pışma sonrasında hayatlarını

kaybetmişti. Bunların yedisi de

Manchester Unitedlı futbolcular

Geoff Bent, Roger Byrne, Eddie

Colman, Mark Jones, David Pegg,

Tommy Taylor ve LiamWhelan’dı.

Yaralı olarak hastaneye kaldırılan

126

127

Manchester United (1957)

Duncan Edwards ise 15 gün sonra

son nefesini verecekti. Takımın an-

trenörlerinden TomCurry ve Bert

Whalley de hayatlarını kaybedenler

arasındaydı. Keza kulüp sekreteri

Walter Crickman da…

Futbolculardan Johnny Berry ve

Jackie Blanchflower ise kazada

yaşadıkları sakatlıklar (kafatası ve

kalça kırığı gibi) nedeniyle bir daha

futbol oynayamayacaklardı. Kaza-

dan kurtulan en önemli isimlerse

teknik direktör Matt Busby ile

yakın gelecekte İngiliz futbolunun

en önemli isimlerinden biri haline

gelecek Bobby Charlton’dı.

Kazadan sonra Manchester

United’ın toparlanması da tahmin

edilebileceği gibi hiç kolay olmaya-

caktı. Kaza öncesinde ligde zirve

mücadelesi içinde olan Kırmızı Şey-

tanlar, kaza sonrasındaysa çıktık-

ları 14 ligmaçından sadece birini

kazanabilirken sekiz kez sahadan

mağlup ayrılmışlar ve bunun sonu-

cunda da ligi dokuzunca sırada ta-

mamlayabilmişlerdi. Buna rağmen

Federasyon Kupası’nda finale kadar

ilerleyen United, finaldeyse Bolton

Wanderers’a yenilmekten kurtula-

madı. Şampiyon Kulüpler

Kupası’ndaysa Kırmızı Şeytanlar,

evinde Milan ile oynadığı yarı final

ilkmaçını 2-1 kazansa da San

Siro’daki rövanşta rakiplerine

4-0’la teslimoldu.

Manchester United, bir sonraki

sezon aşırı bir motivasyon göstere-

rek lige asıldıysa da şampiyonWol-

verhampton’ın altı puan gerisinde

ikinci sırada kalacaktı. Sonradan bu

ilk anlıkmotivasyonun da kırılma-

sıyla birlikte takım orta sıralara

doğru düşüşe geçecek, hatta 1962-

63 sezonunu küme düşmeme mü-

cadelesi vererek tamamlayacaktı.

Nitekim 19’uncu sırada bitirdikleri

sezonda 21’inci sırada yer alıp küme

düşen ezeli rakipleri Manchester

City’den sadece üç puan fazla

toplayabilmişlerdi.

United, bundan sonraysa George

Best’in genç bir yıldız olarak takıma

katılmasının da etkisiyle büyük

yükselişini başlatacaktı. 1963-64

sezonunda ligde ikinci sırayı alan

Kırmızı Şeytanlar, bir sonraki

sezonsa Busby yönetimindeki

dördüncü, Münih faciası sonrasıysa

ilk şampiyonluklarını elde edecek-

lerdi. Bu başarıyı, iki yıl sonra

gelecek beşinci Busby şampiyon-

luğu izleyecekti. Ama hiç şüphesiz

en önemlisi, 1967-68 sezonunda

Şampiyon Kulüpler Kupası’nın,

finalde Benfica’nın 4-1 mağlup

edilerek kazanılmasıydı. Kulüp,

facia öncesini kurmakta olduğu

hayali, faciadan tam 10 yıl sonra

gerçekleştirmiş ve bir bakıma

futbol dünyasında küllerinden

doğmanın destanını yazmıştı.

Pahktakor (1979)

Pakhtakor, Özbekistan’ın Sovyetler

Birliği döneminde en üst ligdeki tek

temsilcisiydi. Hatta Kazakistan’dan

Kairat Alma Ata ve Tacikistan’dan

Pamir Duşanbe ile birlikte tüm

Orta Asya’nın da bu ligdeki nadir

üyelerindendi. TakımSovyet

Ligi’nin güçlü ekiplerinden biri

değildi belki ama 1960’ların

başından 1970’lerin sonuna kadar

dört sezon hariç hep en üst sevi-

yede yer almayı da başarmıştı.

1979 sezonunda Pakhtakor yavaş

yavaş ligde üst sıraları da zorlayan

bir görüntü çizmekteydi. Ancak 11

Ağustos’ta Dinamo Minsk ile dep-

lasmanda oynayacakları maç için

çıktıkları yolculuk, takımın sonu

olacaktı. Pakhtakor’u taşıyan

Tupolev Tu-134 AKmodeli uçak,

Tupolev Tu-134 A tipi bir başla

uçakla Kamianske şehri yakınla-

rında havada çarpıştı. Kaza önce-

sinde hava trafiğini kontrol eden

görevlilerden birisi, iki uçağın rota-

larının kesişmekte olduğuna dair

kesintili bir mesaj almıştı fakat

bunun uçaklardan birinden geldiği

ve durumun pilotların kontrolünde

olduğu şeklinde hatalı bir değerlen-

dirmede bulunmuştu. Oysa ki

mesajı bir başka uçak göndermişti.

Havacılık tarihinin de en büyük

faciaları arasında sayılan kazada iki

uçakta da bulunan tümyolcular ve

mürettebat hayatını kaybetti.

Bunlardan 17’si Pakhtakor takımı-

nın oyuncularıydı. Facia sonrasında

Sovyet Futbol Federasyonu, ligde

Pakhtakor haricinde kalan 17 takı-

mın, Özbek ekibine üçer oyuncu

vererek bir havuz oluşturmasını

önerdi. Bu sayede Pakhtakor kalan

maçlarını oynayıp sezonu tamam-

layabildi ve ligi de dokuzuncu sırada

bitirdi. Federasyon ayrıca Pakhta-

kor’un sonraki üç sezon boyunca

küme düşmedenmuaf tutulmasına

da karar vermişti. Nitekim 1981’de

ligi son sırada tamamlayan Pakhta-

kor bu sayede ligde kaldı. İşin ilginci,

1982’de Pakhtakor, ligi altıncılıkla

bitirecek ve 1962’deki lig altıncılı-

ğından sonra tarihinin en iyi dere-

cesini tekrarlamış olacaktı.