

gıçta çok riske girmek isteme-
mesi, karşılaşmanın golsüz sona
ermesine vemaçın, turnuvanın
belki de en sıkıcı 90 dakikası ola-
rak hafızalarda yer etmesine yol
açacaktı. Akabindeki Romanya-
İspanya karşılaşması da turnuva-
nın bir diğer sıkıcı maçıydı ama en
azından iki gole sahne olmuştu.
İspanya’nın Carrasco ve Ro-
manya’nın da Bölöni ile bulduğu
bu goller neticesinde de karşı-
laşma 1-1 sona eriyor ve ilkmaç-
ların ardından gruptaki dört takım
da birer puanla sıralanmış olu-
yordu.
Üç günlük bir aranın ardından sıra
ikinci maçlara geldiğindeyse Fe-
deral Almanya biraz daha silkini-
yor ve Romanya’yı Rudi Völler’in
golleriyle 2-1 mağlup ediyordu.
Romanya’nın tek golüyse Co-
ras’tan gelmişti. Günün diğer ma-
çındaysa Portekiz ile İspanya,
Antonio Sousa ve Santillana’nın
karşılıklı golleriyle 1-1 berabere
kaldı ve ikişer puana çıkarak Fe-
deral Almanya’nın ardından ikinci
ve üçüncü sıralara yerleşti.
Grupta sonmaçlarda Federal Al-
manya ile İspanya, Portekiz ile de
Romanya karşılaşacaktı. İki maçta
da ilk 45 dakikalar golsüz sona
ererken, ikinci yarılara gelindi-
ğinde, Federal Almanya-İspanya
mücadelesinin ilk yarıdaki gibi
tatsız bir biçimde ilerlemeye
devamettiği görülüyordu ama
Portekiz-Romanyamaçında kilit,
70. dakikada açılmıştı. Anahtar
vazifesi gören isimse, oyuna son-
radan dâhil olan, Portekiz’in
tecrübeli golcüsü Nene’ydi.
Portekiz-Romanyamaçında Por-
tekiz’in öne geçtiği haberinin gel-
mesiyle birlikte İspanyollar,
Federal Almanya karşısında gol
bulmayamecbur duruma gelmişti.
İspanyolların bir gol bulması duru-
munda turnuvaya veda edecek
olan Almanlarsa ister istemez geri
çekilerek kalan birkaç dakikayı
kazasız belasız atlatmanın hesap-
larını yapıyordu.
Maçta son dakikaya girilirken sağ
kanattan Senor’un yaptığı ortaya,
normalde savunmada görev yap-
masına rağmen bir gol bulabilme
umuduyla ileriye çıkmış olanMa-
ceda çok iyi yükselip kafayı vurdu
ve Schumacher’i avlayarakmaçın
kaderini belirleyen isimoldu. Bu
gol, İspanya’ya grup liderliğini de
getirirken, son Avrupa şampiyonu
ve dünya ikincisi Federal Alman-
ya’nın da turnuvaya, son dörde
kalamadan veda ettiğini ilân edi-
yordu. Romanya’yı 1-0’la geçmeyi
başaran Portekiz de grupta İspan-
ya’yla aynı puan ve averaja sahip
olmasına rağmen rakibinden bir
gol eksik attığı için, kendisine
ikinci sırada yer buldu.
Yarı finallerde ilk randevu, 23 Ha-
ziran’da Fransa ile Portekiz ara-
sındaydı. Turnuvanın o ana
kadarki belki de en çekişmeli, en
zevkli maçı olan karşılaşmada ilk
gol 24. dakikada Fransa’dan geli-
yor ve ev sahibi ekip, Domergue’in
frikik golüyle 1-0 öne geçiyordu.
Bu golün ardındanmaçtaki çe-
kişme kaldığı yerden devameder-
ken Fransa uzun süre üstünlüğü-
nü korumayı başarıyor ancak da-
kikalar 74’ü gösterirken sol taraf-
tan Chalana’nın yaptığı ortaya
ceza sahası içinde Jordao’nun ka-
fayı vurup kaleci Bats’ın üzerin-
den topu yakın doksana gönder-
mesiyle birlikte Portekiz eşitliği
yakalıyordu.
Maçın normal süresi 1-1’lik eşit-
likle tamamlanınca devreye 30
dakikalık uzatmalar girdi. 97. da-
kika içerisinde, ilk goldeki gibi
yine Chalana’nın ortaladığı topta
Jordao sahneye çıkıyor ve bu kez
güzel bir voleyle ağları sarsarak
Portekiz’i 2-1 öne geçiriyordu.
Fransa’yı, içine düştüğü bu kâbus-
tan uyandıracak isimse, takımının
ilk golünün de sahibi olan Domer-
gue’di. 115. dakikada Portekiz ceza
sahası içinde yaşanan karam-
bolde son vuruşu yapmayı başa-
ran oyuncu, skoru 2-2’ye
getiriyordu. 120. dakikadaysa, maç
boyunca istediği golü bir türlü
bulamayan Platini, Tigana’nın
taşıdığı topta son vuruşu yapmayı
başarıyor ve bu turnuvanın onun
adıyla anılacağını bir kez daha
kanıtlıyordu. 3-2’lik galibiyetle
birlikte Fransa, finale adını yazdır-
mıştı.
Ertesi gün Danimarka ile İs-
panya’yı karşı karşıya getiren yarı
finalin diğer ayağındaysa Kuzey
temsilcisi maça hızlı başlıyor ve
henüz 6. dakikada Lerby’nin attığı
golle 1-0 öne geçiyordu. Dani-
82
83
marka ilk yarının sonuna kadar da
baskılı oyununu sürdürüyordu
ama bu baskı daha fazla gol getir-
memişti. İkinci yarıyla birlikteyse
İspanyollar yavaş yavaş oyunda
dengeyi kurmaya başladı. İs-
panya’yı kurtaran isimse, tıpkı Fe-
deral Almanyamaçındaki gibi, bir
kez dahaMaceda olacaktı. Mace-
da’nın 66. dakikada attığı golle
skor 1-1’e gelirken, bumaçta da
normal süre eşitliğin bozulmasına
yetmeyince uzatmalara geçile-
cekti. Ancak Fransa-Portekiz ma-
çının aksine bu kez 120 dakika da
dengenin bozulmasını sağlaya-
madı ve iş, penaltı vuruşlarına
kaldı. Penaltılarda iki takımda ilk
dört atışta golü bulurken, Dani-
marka’da beşinci atış için beyaz
noktaya gelen Elkjaer, topu üstten
auta gönderdi ve avantaj İspan-
ya’ya geçti. İspanyolların son pen-
altısı da Sarabia vasıtasıyla ağlarla
buluşunca, 1984 Avrupa Şampiyo-
nası’nda finalin adı konmuş oldu:
Fransa-İspanya.
Finalde Fransızlar maça daha atak
başlasalar da İspanyollar sert bir
savunmayla rakiplerinin istedik-
leri fırsatları yakalamasını engelli-
yordu. Maçın ilk 45 dakikası bu
sayede önemli bir gol pozisyonuna
sahne olmazken, ikinci yarı başla-
dığında da oyunun gidişatında pek
değişen bir şey olacak gibi görün-
müyordu. Ancak ne olduysamaçın
56. dakikasında oldu. Bu dakikada
Lacombe’un İspanya ceza sahası
köşesinde kendisini yere atma-
sına aldanan hakemChristov,
Fransa lehine bir frikik kararı
verdi. Gelgelelim İspanyolların asıl
talihsizliği, rakiplerinin havadan
bir serbest vuruş kazanması ol-
mayacaktı. Atışı kullanan Platini,
çoğu zaman yaptığı gibi topu ba-
rajın üzerinden aşırtmaktansa bu
sefer barajın yanından geçirerek
Arconada’nın kapattığı köşeye
gönderdi. Aslında Platini’ye yakış-
mayacak cinsten zayıf bir vuruştu
bu. Zaten Arconada da topu ku-
caklamak için rahatça eğilmişti.
Fakat Arconada’nın topun üzerine
eğilmesinin ardından birden top
bahtsız kalecinin koltuk altından
fırlayarak kaleye doğru yöneldi.
Arconada doğrulup son bir hamle
yapmaya çalıştıysa da artık çok
geçti, top gol çizgisini geçmişti.
İspanyollar böylesine sıra dışı
bir golle geriye düşmeleri netice-
sinde moralman çöküverince,
Fransızlar gol öncesine göre
nispeten daha rahat oynamaya
başlamıştı ve seyircilerinin de
desteğiyle kalan süreyi bir
şekilde eritip kupaya uzanacak
gibiydi. Nitekim duraklama daki-
kalarına girilirken de Bellone
skoru tayin eden golü atıyordu:
2-0. Böylece Fransa, tarihinin ilk
Avrupa şampiyonluğuna ulaşmış
oluyordu. Oynadığı beş maçta da
rakip fileleri havalandıran ve top-
lamda dokuz gole ulaşan Michel
Platini’yse sadece turnuvanın yıl-
dızı olmakla kalmıyor, belki de
gelmiş, geçmiş ve gelecek bütün
Avrupa Şampiyonalarında görül-
müş ve görülebilecek en müthiş
bireysel performansa imza atı-
yordu.
Finalde Plati’nin İspanya kalecisi Arconada’nın
büyük ikramıyla attığı ünlü frikik golü....
İspanya’nın stoperi
Maceda attığı golle
takımını yarı finale
taşırken Almanları
da erkenden
evine yollamıştı.
Danimarka ne geçtiği maçta üstünlüğünü
koruyamadı ve penaltılarda gülen İspanya,
finalde Fransa’nın rakibi oldu.