TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Francisco Varallo; Yaşayan efsane 1.04.2010
Francisco Varallo; Yaşayan efsane

Dünya Kupası'nın ilk finali bundan tam 80 sene önce, yani 1930'da oynandı. Uruguay ile Arjantin arasındaki o final maçında forma giyenlerden sadece 1 tanesi bugün hayatta ve tam 100 yaşında. Dünya Kupası tarihinin yaşayan efsanesi Arjantinli Francisco Varallo, döneminin futbol anlayışıyla ilgili oldukça çarpıcı şeyler anlatıyor. Bazılarına "Demek ki o zamanlar öyleymiş" diye şaşırıyorsunuz, bazılarına da "Aslında o günden bugüne hiçbir şey değişmemiş" diyorsunuz.

FIFA World'dan Çeviren: Hasan Cemali

1930'da Uruguay'da düzenlenen ilk Dünya Kupası'ndan bu yana uluslararası futbol önemli değişiklikler geçirdi. Uruguay ile Arjantin arasında oynanan 1930 finalinde 80 yıl önce forma giyen Francisco Varallo, o finalden hayatta kalan tek futbolcu olma sıfatını taşıyor. Günümüze değin dünya futbolunun geçirdiği gelişmeleri dile getiren Varallo "O zamanlar bir çocuktum" diyor.

Bugün ilk Dünya Kupası'nı gören veya "oynadım" diyen hemen hemen hiç kimse yok gibidir. Arjantin Milli Takımı'nın futbolcusu Francisco Varallo ise Montevideo'da oynanan 1930 Dünya Kupası finalini unutamıyor. İki ay önce 100. yaşına basan Varallo, Centenario Stadı'nda ev sahibi Uruguay'a 4-2 yenildikleri tarihi finalde henüz 20 yaşındaydı. Bu Dünya Kupası'ndan sonra formasını giydiği Buca Juniors ile muhteşem bir sekiz yıl geçirdi. Kulübünün profesyonel tarihinde tüm zamanların en golcü oyuncusu unvanına erişti. 210 maçta rakip fileleri 181 kez havalandıran Varallo'nun bu rekoru, günümüzün golcüsü Martin Palermo tarafından 2008'de tarihe gömüldü.

Eski nesil Varallo'dan söz ederken sert şutlarından, gol sezgisinden ve iyi huyundan bahseder. O kadar eli açıktır ki, futbol anılarını, objelerini, resimlerini söyleşi yapanlara, hayranlarına dağıttığı için kendisiyle ilgili geçmişten hemen hemen hiç bir şey kalmamıştır. Elindekiler çok yakın geçmişiyle ilgili arta kalanlardır. Kızı, babasının oldukça eli açık olduğunu açıklarken, "Her şeyi elinden çıkardı. Röportaj için gelenlere resimlerini, arkadaşlarına formalarını vermekten kaçınmadı. Boca Juniors müzesine verecek hiç bir şeyi kalmamıştı" diyor. Şimdi gelin sözü yaşayan efsaneye bırakalım ve FIFA dergisinin sorularına verdiği cevaplara göz atalım.

İlk Dünya Kupası ile ilgili anılarınızdan söz edebilir misiniz?

Bir rüyanın gerçekleşmesi gibi bir şeydi bu. Arjantin olağanüstü iyi ve güçlü bir takımdı. Dünya Kupası başlamadan iki ay önce ancak bir kez giymiştim milli formayı. Küçüktüm. O zamanlar futbolun ustaları olan Luis Monti, Manuel Ferreira, Guillermo Stabile gibi hayranı olduğum oyuncularla aynı takımda oynamanın mutluluğunu tatmıştım. O tarihlerde takımı yöneten çalıştırıcıların sözü pek geçmezdi. Deneyimli, isim yapmış futbolcular on biri oluştururdu. İlk kez milli formayı giydiğim Fransa maçı öncesi takımımızın kaptanı Ferreira'ya nasıl oynamam gerektiğini sorduğumda, "Bildiğin gibi oyna, istediğini yapmakta serbestsin" demişti. Sonuçta her şey iyi olmuş, beklenen futbolumu oynamıştım.

Arjantin'in ilk Dünya Kupası'nı kazanma umudu son 45 dakikada bitmişti.

Şili maçında dizimden sakatlanmıştım. Yarı finalde ABD'ye karşı forma giymemiştim. Finalde oynayabilmek için iyileşmem beklenmişti. Finalde oynamam gerekiyordu. Oynadım ama ağrılar içinde. Oynamamam gerekmişti. İkinci yarı sancılardan ayağımı hissedemez olmuştum. On kişi kalmıştık. İlerleyen dakikalarda iki oyuncumuz daha sakatlanınca sekiz kişi ile mücadele etmek zorunda kalmıştık. Uruguay bizi yenmişti. Sekiz oyuncu on bire karşı ne yapabilirdi ki?

Geçen seksen yılda futbolda birçok gelişmeler yaşandı. Sizin zamanınızda çalışma ve beslenme nasıldı, örnekler misiniz?

1930'larda haftada en fazla üç kez idman yapardık. Bense ayrıca çalışır, kendimi geliştirmek için zorlardım. La Plata'dayken parkta koşar, Buenos Aires'de ise Boca'nın sahasında özel idmanlar yapardım. Sağlıklı kalmak için geçtiğimiz yıllara kadar bu tür çalışmalara aralıksız devam ettim. Sürekli hareketlilik benim neşe kaynağımdı. Benim zamanımda beslenme uzmanları yoktu. Bize tavsiye edilen salamlı sandviç yemememizdi. Ben daima iyi ve doğru beslenirdim. Arjantin'in tipik geleneksel yemeği olan eti daima tercih etmişimdir. Maçlardan önce de yerdim. Takım arkadaşlarım yemek konusunda şaşkınlıklarını gizleyemeyerek "Nasıl oluyor da bizden daha çok yiyorsun? Bu sana oynarken sıkıntı vermiyor mu?" derlerdi. Ben de "Yemezsem gol atamam" derdim. Oysa yediğimiz yemek sağlıklıydı ve bu da bize enerji veriyordu. Ne sigara içiyorduk ne de alkol alıyorduk. Karbonatlı içkiler yoktu. Makarna ise o denli revaçta değildi. İyi gıda almış olmalıyım ki hâlâ dişlerim sapasağlam. Genetik olarak dayanıklı olduğum bir gerçek. Şişmanlamadım, kilolarım olmadı ve daima sırım gibiydim. Futbolculuk kariyerim boyunca medical check-up'tan geçmedim. Bugün ise tıp çok ilerledi. Sakatlıklara çareler bulunuyor. Uruguay'daki Dünya Kupası'nda başıma gelen sakatlıktan kurtulmam o kadar kolay olmamıştı. Oldukça sıkıntı çekmiştim iyileşinceye kadar. Bugün ise ameliyatlardan sonra çabucak iyileşip sahalara dönebiliyorlar. Sanki sihirli değnek değmiş gibi.

Futbolcunun yaşam tarzı nasıldı?

Orta halli bir aileden geldim. Üç kardeşten biriydim. Hiç bir zaman fakirlik çekmedik. Okumak için her türlü imkân ve fırsat sağlanmıştı. Tatil gibi bir kavram yoktu. Geçmişte insanlar ya kent dışındaki yeşil alanlara gider veya Buenos Aires'te tiyatro ve galerilere itibar ederlerdi. Ben bir sahil kenti olan Mar del Plata'ya gitmeyi adet haline getirmiştim. Sırf yüzmek için 400 kilometrelik tozlu yolda seyahat etmeyi göze almıştım. Denizde yüzmeye bayılıyordum. Boca'da oynarken elime geçen biraz parayla bir araba satın aldım. Hızlı sürmeyi çok severdim. Mar de Plata'ya varmek dört saatimi alırdı. 80 yaşıma kadar araba kullandım ve fren yapmadığım için frenlerinin yıpranmadığı bir gerçek. Çünkü o yıllarda trafik bugünkü gibi yoğun değildi. Arabalar çok seyrek görülürdü uzun yollarda.

Seyahatlerinizden biraz söz eder misiniz?

Futbol sayesinde seyahat yapma fırsatını buldum. İlk kez New York'ta kar gördüm. Yurtdışında katıldığımız bir turdu bu. Kafile ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı Avrupa'ya giderken benim bulunduğum grup ABD, Meksika ve Küba'ya yöneldi. Seyahatler o denli sık değildi. İlk Avrupa'ya çıkışım 1998'de gerçekleşti. Fransa'daki Dünya Kupası öncesi FIFA'nın davetlisi olarak Monaco'nun yakınındaki sahil kenti Bordighera'ya gittim. Güzel bir yerdi ancak girdiğim deniz Mar del Plata'daki gibi güzel değildi. Her taraf kayalıktı.

Sosyal hayatta futbolcuya hangi gözle bakılırdı?

Benim zamanımda futbolcu o kadar önemli değildi. Star olmak ayrıcalıktı ama bu da çok enderdi. Babam futbolcu olmamı hiç bir zaman istemedi. Arkadaşlarımla futbol oynadığımı bir görsün, çekip alırdı beni sahadan. Oysa amcalarımdan biri bu konuda beni destekleyerek yerel bir kulüp olan 12 de Octubre'ye yazdırmıştı. Biraz para kazanmaya başlayınca ailem futbola başka gözle bakmaya başladı. Boca Juniors, Arjantin'in en tanınmış kulübüdür. Burada oynamanın bir ayrıcalık olduğunu gördüm. Ülkenin ileri gelen simalarının dikkatini çeker olmuştuk. Ünlü tango şarkıcısı Carlos Gardel ile ahbaplık kurdum. Boy gösterdiğimiz gecelerde, ışıl ışıl Buenos Aires'in ikonik bulvarı Corrientes'te tüm ilgiyi üzerimizde toplardık. Çünkü tanınmıştık. Fakat tanınmış olmak özel hayatımızı hiç bir vakit engellememişti. Sinemalara, tiyatrolara bir film yıldızı kız arkadaşımla giderdim ama kimse de çıkıp bizi gazete sütunlarına taşımazdı. O zaman ortam çok sağlıklıydı. Futbol hayatımı noktaladıktan sonra normal aile hayatımda mutlu oldum.

Futbolu bıraktıktan sonra neler yaptınız?

Futbolu noktaladıktan sonra antrenörlük kursuna katıldım ve bu arada da Boca veteranlar takımında oynamaya başladım. 1957 ve 1959 yılları arasında teknik direktörlüğünü yaptığım Gimnasia y Esgrima takımının kümede kalmasını sağladım. Daha sonra ailem futbolu bırakmam için ısrarcı davrandı. Onların sevgi ve saygısı beni futbolu bırakmaya ikna etmişti. Ancak futboldan kopmak mümkün değildi. Arkadaş toplantılarında futbol konuşmak olağandı. Kültür-fizik hocalığı yaptığım oldu okullarda. Küçüklerin futbolunu geliştirmek için de çalışmalar yaptım. Daha sonra kızım Teresa'nın şu anda başında bulunduğu loto bayiliği acentesini kurdum. Bugünkü gibi yüksek kazançlar sağlayamıyorduk. Hayatım boyunca çalışmak zorundaydım. Kenarda birikmiş paramız yoktu. Buenos Aires'ten, adıma La Boca semtinde bir lokanta kurmak için teklif aldım. Futbolda yaptığım isim ilgililerin dikkatini çekmişti. Para benim için daima ikinci planda kalmıştı. Futbol oynadığım dönemde İtalya'dan cazip transfer tekliflerini geri çevirmiş ve evimde kalmayı tercih etmiştim. Ailemle birlikte olmaktan dolayı çok mutluydum.

Futbolu izliyor musunuz?

Golcüleri yakından izlerim. Batistuta gibi. Futbolculara önerim şudur; yarım daire çizerek tüm gücünüzle vurduğunuz zaman inanılmaz bir gole imza atarsınız. Bugün oynasaydım Batistuta tarzında olurdum. Stilimiz hemen hemen aynıydı. Benimle fotoğraf çektirmek onu onurlandırmıştı

Güçlü bir hafızaya sahipsiniz. Dünya Kupası tarihindeki öneminizin farkındasınızdır herhalde.

Buralarda genç nesil bile benim kim olduğumu biliyor. İnanılır gibi değil. Fransa'dayken İngiltere, Almanya, Polonya, İsviçre'den futbol meraklılarının sevgi ve saygı gösterisiyle karşılandım. Bazıları bana hâlâ mektup yazar, hediyeler gönderir. Bu gibi unutulmaz jestler beni çok mutlu kılar. Futbola müteşekkirim. La Plata'da herkes beni tanır. Yaşlısı, genci çocuğu, beni gören selamlar. Ben örnek bir vatandaş olarak algılanırım. Yaşıma rağmen hâlâ futbol gündeminin içindeyim.