TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Feyyaz Uçar: "Dünyaya gösterecek yıldızlarımız var" 3.06.2013
Feyyaz Uçar: "Dünyaya gösterecek yıldızlarımız var"

U20 Millî Takımımızın Teknik Direktörüyle ev sahipliği yapacağımız Dünya Kupası finallerini konuştuk. Yaklaşık 100 oyuncu arasından seçilerek oluşturulan bir takımla katılacağımız U20 Dünya Kupası'ndaki rakiplerimizi yakından izleyen genç teknik adam, 23 takım üzerine detaylı analizler yapıyor, en büyük avantajımızın ev sahibi olarak alacağımız destek olduğunu vurguluyor ve takımındaki 7-8 oyuncunun dünyanın dikkatini çekecek potansiyele sahip olduğunu anlatıyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

U20 Dünya Kupası'nı diğer genç takım turnuvalarından farklı kılan özellikleri nedir? FIFA neden U20'yi "En önemli ikinci turnuva" olarak tanımıyor?

U20 yaş grubu olarak en üst seviyeye en yakın yaş grubu. FIFA, U17 ve U19'da belki istediği ilgiyi bulamayabilir ama U20 düzeyi, oyuncuların tam parlama çağında olduğu, dünya futboluna imza atacakları bir döneme karşılık geliyor. FIFA da herhalde bunu göz önünde bulunduruyor.

Geçmişte sadece iki defa, 1993 ve 2005'te katılabildiğimiz bir organizasyon var önümüzde. Üçüncü kez katılacağız ve bu katılımı sağlayan faktör de ev sahipliğimiz. Neden bu finallerde yeterince yer alamadık?

Genel olarak turnuvalara çok fazla katılan takımlarımız yok. Hem Millî Takımlar hem de kulüpler düzeyinde böyle bir gerçek var ne yazık ki. Takımlarımız son yıllarda büyük organizasyonlarda biraz daha fazla varlık gösterebiliyor. Bunun tabii çok çeşitli sebepleri var. Bir turnuvada yer alabilmek için o turnuvaya katılmayı hak etmek gerekiyor. Türk futbolunda zaman zaman yakalanan kadrolarla belirli başarılar elde edildi ama ne yazık ki bu başarılar sürekli olmadı. Dünya futbolunda bir noktaya varabilmeniz için istikrar gerekiyor. Bu istikrar da elinizdeki kadroların dönemsel yetenekleriyle değil, genel olarak sistem, teknik, taktik ve organizasyonla sağlanabilir. Biz o organizasyonu ne yazık ki bugüne kadar kuramadık. İnşallah bundan sonra federasyonun da bunu göz önünde tutarak yapacağı çalışmalarla öncelikli olarak istikrarı ve sonrasında başarıyı yakalayabiliriz. Umarım bundan sonra bu tip turnuvalara daha sık katılırız. Buna oyuncularımızın da ülkemizin de ihtiyacı var. Gelecek olan jenerasyona bakınca da doğru adımlarla bunu başarabileceğimize inanıyorum.

Dünya Kupası'na ev sahibi kontenjanından katılacağımız için diğer takımlar gibi zorlu eleme süreçlerinden geçmedik. Bu durum turnuvadaki performansımızı nasıl etkileyecek?

Bana hep "Hedef nedir?" diye soruyorlar. Finallere gelen takımların hepsi elemelerde başarı elde ederek Dünya Kupası'na katılmaya hak kazandı. Biz oynadığımız futbolla öncelikli olarak bu Dünya Kupası'na katılmayı hak ettiğimizi göstermeliyiz. Benim öncelikli hedefim bu. Biz federasyonumuzun, hükümetimizin, bu işle ilgili olan herkesin desteğiyle ev sahipliği hakkını kazanarak buradayız. Takımımızın oynayacağı futbolla, "Biz eleme oynasaydık da buraya gelirdik. Burada olmayı hak ediyoruz" dedirtmesi lâzım. Daha sonrasındaki hedeflerimiz de gruplardan çıkmak ve her maçı bir final havasında oynamak. Biz zaten bu tip turnuvalara sürekli katılan bir ülke değiliz. Dolayısıyla, "Geçen turnuvada üçüncüydük, bu turnuvada da şampiyon olacağız" diyemiyorsunuz. Sağlam adımlarla basamak basamak ilerlemeli ve gücümüzün yettiği yere kadar gitmeliyiz.

Dünya Kupası'na hazırlık sürecinde neler yaptınız? Diğer takımlar eleme aşamasından geçerken siz bu takımı oluşturmak için nasıl bir çalışma içindeydiniz?

Belki de Genç Millî Takımlar tarihinin en fazla temasını yaptık. Çok sayıda turnuvaya katıldık, değişik oyuncuları görmek istedik. Çünkü özellikle 1993 doğumlu oyuncu havuzumuzu genişletmek zorundaydık. Ancak baktığınız zaman bu havuz çok da genişlemedi. Bunun sebebi ne yazık ki 1993'lülerde yeteri kadar kaynak olmamasıydı. Şimdi 1994 grubunun U20 Dünya Kupası'nda en az 8-10 oyuncuyla temsil edilmesi söz konusu. Bu tablo bize şunu söylüyor açıkçası; ya 94'lüler hakikaten çok yetenekli ya da 93'lüler, 94'lülerden daha yetenekli bir takım çıkaracak sayıya sahip değil. 93 doğumlularla ilgili çok büyük sıkıntı yaşadık ve bu nedenle sezon başında çok sayıda turnuvaya katılıp bol bol maç oynadık. Skorlara hiç bakmadık. Zaten iyi skorlar da elde edemedik. Ama son beş maçımıza baktığımızda da doğru yaptığımızı düşünüyorum. Bu beş maçın dördünü kazanıp birinde berabere kaldık ki oynadığımız tüm ekipler U20 Dünya Kupası finallerine katılmayı hak eden Portekiz, Özbekistan ve Hırvatistan'dı. Hem oyun hem de skor anlamında belirli bir gelişmeyi görüyorum takımımda. Skorlara bakmaksınız yaptığımız çalışmaların meyvesini aldığımızı düşünüyorum. Umarım bu durum turnuvaya da yansır.

Alternatifli bir takım olduk

Belirli bir gelişmeyi gördüğünüzü söylediniz. Bunu biraz açar mısınız?

Alternatifli bir takım olmayı başardık. Sezon başında söyleyemiyordum ama şimdi "Takım olduk" diyebiliyorum. Sezon başında bazı mevkilerde büyük sıkıntılarım vardı.

Hangi mevkilerdi bunlar?

Stoperlerde, beklerde, özellikle sol bekte ve forvette gol ayağında sıkıntım vardı. Ancak şu andaki takımıma baktığım zaman her bölgede alternatifleri görüyorum ve alternatif oyuncular bile beni umutlandırıyor. Bu kadroyu oluşturabilmek için 100'ün üzerinde oyuncu denedik. Vicdanen de rahatız çünkü herkese şans verdiğimize inanıyoruz.

Kadrodan söz açılmışken, bize biraz oyuncularınızdan söz eder misiniz?

Mesela Frankfurt'tan gelen kaleci Aykut Özer... Sezon başında Cotif Turnuvası'ndaki performansıyla bana hakikaten büyük güven verdi. Galatasaray'dan Muhammet Alperen Uysal var. 1994'lülerden Giresunsporlu Onurcan Piri keza bu ikiliyi zorlayacak gibi görünüyor. Kalemde üç tane çok iyi isim var. Stoperde Kartalsporlu Ethem Pülgir geçen sene bazen geliyor, bazen gelemiyordu, bu sezon aldığımız maçlarda genelde başarılı bir performans sergiledi. Ahmet Çalık son dönemde Gençlerbirliği'nde ilk on birde oynamaya başladı. Yine Gençlerbirliği'nden sol bek İlkay Durmuş iyi bir çıkış yakaladı. Sağ bekte Erhan Kartal'ın yanına Fortuna Sittard'dan Fatih Turan geldi. Orta sahada ciddi bir zenginliğimiz var. Son olarak Belçika'nın Beerschot takımından Alparslan Öztürk katıldı. Orada Salih Uçan ve Hakan Çalhanoğlu ile zaten yüksek bir kaliteye sahibiz. Hem kanatta hem forvette kullanabildiğimiz Kenan Karaman önemli bir değer. Taşkın Çalış Gaziantepspor'da oynamaya başladı ve bana hem iki kanat hem de forvet arkası için iyi bir alternatif oldu. Bir sezon önce İBB'de bütün sezonu yedek geçiren İbrahim Yılmaz bu sezon Darıca Gençlerbirliği'nde sürekli oynadı ve büyük bir gelişme kaydetti. Artun Akçakın özellikle Türkiye Kupası'nda şans bularak kendini geliştirdi. Bütün bunlara baktığınızda alternatifi bol bir kadromuz var. Bir önemli artı da A Millî Takım oyuncumuz Kerim Frei. Abdullah Hocamız kendisiyle görüşmüş ve Kerim U20 Dünya Kupası'nda oynamak istediğini söylemiş. Ben de onunla görüşeceğim. Bizim için çok önemli bir artı olacak.

U20 oyuncularının kulüp takımlarında oynama süreleri sizi tatmin ediyor mu?

Açıkçası etmiyor. Bizi en çok zorlayan durum da bu. Ama takımların ligdeki konumları kesinleşmeye başladıktan sonra hocalar genç oyunculara yer vermeye başladı. Bu bile sevindirici. Gönül isterdi ki, bu çocuklar yarışmanın içinde ön planda olsun. Takımında oynayanla oynamayanın performansı çok farklı oluyor çünkü.

Peki, Almanya'dan gelen oyuncular takımlarında oynama fırsatı buluyor ama bizimkiler bulamıyor gibi bir durum söz konusu mu?

Evet. Almanya'dan gelen oyuncularımızın planlaması biraz daha doğru yapılıyor. Orada 23 yaşına kadar olan oyuncuların yarışmacı bir ligi var. Bizim A2 Ligimizden farklı. A2 Ligi öncelikle kulüplere hizmet ediyor. O ligden Millî Takımlara ne kadar oyuncu çıkar, bu tartışılır. Almanya'da ise 23 yaş altı oyuncuların yer aldığı ligde müthiş bir rekabet yaşanıyor. Bizim böyle bir dezavantajımız var.

Ben bu soruyu sorarken, 20 yaşın A takımlarda oynamak için çok da erken bir yaş olmadığını düşünmüştüm. Avrupa'da bir çok oyuncu 20 yaşına gelmeden yıldızlaşabiliyor. Fabregas Arsenal'de oynadığında 16 yaşındaydı. Ya da Dortmund'da 2-3 yıldır yıldız olarak forma giyen Gözte hâlâ 21 yaşında.

Çok doğru. Almanya'dan gelen oyuncu U19 veya U21'inde sezon başına 17-18 maç oynamış oluyor. Ne yazık ki bizde çark tersine işledi. Geçmişe bakıyorum, Metin Tekin, Emre Belözoğlu, ben, Gökhan Keskin 18-19 yaşımızda A Millî Takım'da oynamıştık. Şimdi bakıyorsunuz 20 yaşındaki oyuncu PTT 1. Lig'de bile süre almakta zorlanıyor. Burada bir tezat var.

Salih Uçan'ın bu sezon Fenerbahçe'de şans bulması ve bu şansı iyi değerlendirmesi genç oyuncuların oynatılması açısından iyi bir örnek sanırım.

Kesinlikle. Fenerbahçe bugüne kadar genç oyuncu oynatma konusunda tutucu davranmış bir kulüp. 19 yaşında bir gencin Fenerbahçe formasıyla hem de Avrupa kupalarında başarı yakalaması, genç oyunculara fırsat tanınması açısından gerçekten de harika bir örnek. Demek ki oluyormuş.

En önemli avantajımız ev sahipliği

Dünya Kupası'nda en önemli avantajımız ne olacak?

Bizim takımlarımızın en büyük gerçeği şudur; ev sahipliğini iyi kullanırlar. Hem Millî Takımlarımıza hem de kulüp takımlarımıza baktığınızda içerideki maçları çok daha iyi oynadıklarını ve daha başarılı sonuçlar aldığını görüyoruz. Bizim avantajımız bu, Türkiye'de oynamak. Bizim çocuklarımız destek gördüklerinde motivasyonda sıkıntı yaşamıyor. Yurtdışında zaman zaman oyun içinde kopmalar yaşıyoruz ama burada yaşamayacağız. Bir de bizim insanımız gençlere hep destek verir. Onlara sarılmaktan hoşlanır. Alacağımız seyirci desteğine çok güveniyoruz. Ev sahipliğine en çok ihtiyaç duyacak ve bu desteği en efektif biçimde kullanacak ekip bizim ekibimiz. Trabzon ve Rize'de oynayacak olmamızı büyük bir avantaj olarak görüyorum. Karadeniz insanının futbola ilgisine ve sevgisine güveniyorum. Allah izin verirse gruptan birinci çıkarsak ilk 16 maçını da Trabzon'da oynayacağız.

Oyun sistemimize gelirsek, günün modası olan 4-2-3-1'i mi oynayacağız?

Evet, 4-2-3-1 oynayacağız. Sistemi oturtmak zorundayız. Zaman zaman 4-3-3'ü oynar mıyız diye denemelerimiz oldu ama oyuncularımızın en iyi performans verdiği sistem 4-2-3-1. Bu sistemin en güzel tarafı saha içinde değişik varyasyonlara kolayca dönmeye izin vermesi. 4-1-4-1'e de 4-3-3'e de oyun içinde geçişler yapabiliriz.

Bu geçişlerde bir problem yaşanmıyor değil mi?

Bizim çocuklarımız net görevlendirmelerden anlıyor. "Sen ileriye git ama geriye de gel" olmuyor. "Sen geride dur, sen ileriye git, sen forvet arkasısın, sen ön liberosun" diyeceksiniz. 4-3-3'te en zorlandığımız konu bu oldu. Ön liberoda sorun yok ama diğer iki orta saha oyuncusu ya defansı ya da ofansı aksatıyor. Dolayısıyla net görevlendirmeler yapmak durumundayız.

Gruptaki rakiplerimiz hakkında neler söylersiniz? İsterseniz ilk rakibimiz El Salvador'dan başlayalım...

Konuşalım... Zaten günlerimiz sürekli bu takımların üzerinde çalışarak geçiyor. El Salvador ve Kolombiya'nın ikişer maçını buraya gelmeyi hak ettikleri turnuvalarda izledim. El Salvador'u Kuzey ve Orta Amerika Şampiyonası'nda yarı finalde Meksika, üçüncülük maçında da Küba karşısında seyrettim. Fiziksel olarak yeterli değiller ancak topun olduğu yerde çoğalıyorlar. Olumlu top oynamak istiyorlar ve geriden oyun kurmaya çalışıyorlar. İyi şeyler yapmak istiyorlar ama bence en büyük dezavantajları bu tip turnuvalara pek fazla katılmış olamamaları. Fiziksel eksikliklerinin zararını en fazla savunmada yan toplarda görüyorlar. Sağ açıkları Jairo Henriquez turnuvaya damgasını vurabilir. Kısa boylu, inanılmaz driplingleri var, 20-30 metreden müthiş şutlar atıyor. Bir de ceza sahası çaprazından şut atar gibi çok tehlikeli ortalar yapıyor.

Brezilya ve Arjantin gibi devleri geride bırakıp Güney Amerika şampiyonu olan Kolombiya'ya gelirsek...

Grupta bizi en fazla zorlayacak, turnuvaya da damgasını vurabilecek bir takım Kolombiya... Çok önemli oyuncuları var. Forvet arkası oynayan sol ayaklı Juan Quintero'yu Hagi'ye benzetebiliriz. Çok enteresan serbest vuruşlar yapabiliyor. Yine çok enteresan bir sağ açıkları var; Mauricio Cuero. Orta sahada topu iyi kullanan Cardozo'ları ve inanılmaz koşan Romano'ları var. Müthiş bir kaleciye sahipler. Göreceksiniz, Bonilla belki de turnuvanın kalecisi olacak. Bizim kalecimize de çok güveniyorum, o da Bonilla ile turnuvanın kalecisi olmak için yarışacak.

Çok güçlü bir Kolombiya portresi çizdiniz. Hiç zayıf noktaları yok mu?

Bunlar belki söylenmez ama, en önemli zaafları takım boylarının uzunluğu. Bloklar arasında fazla mesafe bırakıyorlar. Dar alanda sıkıntı yaşayacaklarını düşünüyoruz. Yakın markajla topu aldığımız zaman iyi oyun kurmamız gerekiyor. Kolombiya'yı rahat bırakırsak zorlanırız. Onlara boş alan ve zaman vermememiz lâzım çünkü inanılmaz yetenekli oyuncuları var. Quintero, Cuero ve Mojica birebirde çok kolay adam geçiyor.

Avustralya ile ilgili olarak neler söylersiniz?

O konuda çok fazla donanımlı değiliz. Canlı olarak değil, kasetlerinden izleyebildik. Çok yetenekli oyuncuları olmayan bir takım ama Avrupa futbolunun fizik gücüne dayalı sistemlerini oynuyor. Biraz ABDvari bir takım diyebiliriz. Burada ilk iki maçlarını Kolombiya ve El Salvador'a karşı oynayacakları için onları da izleme fırsatımız olacak.

Gruptaki yarış nasıl geçecek sizce?

Birincilik mücadelesinin bizimle Kolombiya arasında geçmesini bekliyorum. Özellikle Rize'de oynayacağımız Kolombiya maçının gruptaki sıralamayı belirleyeceğini düşünüyorum. Ama diğer rakipleri de küçümsemek, hele de Dünya Kupası'na gelmiş takımları küçümsemek saflık olur.

Gruptan ikinci değil de ilk sırada çıkmak çok mu önemli sizce?

Önemli elbette. Grubu birinci bitirirsek A, B veya F gruplarının üçüncülerinden birisiyle karşılaşacağız. İkinci olursak rakibimiz A Grubu'nun ikincisi olacak. Fransa, İspanya, Gana ve ABD'nin yer aldığı A Grubu için turnuvanın ölüm grubu diyebiliriz. Dolayısıyla birinci olup üçüncülerden birisiyle eşleşmeyi avantaj olarak görüyoruz.

Gruplara genel bir bakış attığınızda hangi takımları şanslı görüyorsunuz?

Biraz önce de söylediğimiz gibi A Grubu ölüm grubu. İspanya zaten son Avrupa şampiyonu. Fransa her zaman gençler seviyesinde de çok başarılı bir takım. Gana mücadeleci bir Afrika ekibi. ABD'yi seyrettim; bu takımı kimse küçümsemesin. ABD'de futbol acayip bir süratle geliyor. Aldıkları göçlerden dolayı çok enteresan yeteneklere sahip oyuncuları var. O gruptan çıkarlarsa hiç şaşırmam.

B Grubu'nda Portekiz favori gibi duruyor ama onları da hazırlık maçında yenmiştik...

O grupta Küba ilk defa böyle bir turnuvaya katılıyor. Fizik gücü müthiş bir takım. İki stoperleri ve ön liberoları 1.90. Serbest vuruşlarda santrforlarının da katılmasıyla ceza sahası içinde adeta kule gibi oluyorlar. Genel olarak zaten Küba sporda önde ülkelerden birisi. En büyük dezavantajları ilk defa katılacak olmalarının yanı sıra teknik ve taktik eksiklikleri. Güney Kore ile Cotif Turnuvası'nda karşılaştık. İnanılmaz disiplinli bir takım. Çok çabuk düşünüp ayağa pas yapabiliyorlar. Top rakipteyken de çok çabuk pozisyon alabilen bir ekip. Kolay gol yemiyorlar. Nijerya güçlü, kuvvetli ve yetenekli oyunculardan kurulu, tehlikeli bir Afrika temsilcisi. Portekiz'le ise iki hazırlık maçı yaptık. Her turnuvada olan, yetenekli oyunculara sahip bir takım.

Meksika gibisini görmedim

D Grubu'na gelirsek...

Amerika kıtasında bütün takımları izledim, bence 1 numara Meksika. İzlediğim en iyi takım onlar. Brezilya'yı, Arjantin'i de izledim ama Meksika gibisini görmedim. Teknik ve taktik olarak hepsinin önündeler, tam bir takım olmuşlar. Öyle ki insanlar Meksika U20 takımının kadrosunu kolaylıkla sayabiliyor. Yunanistan geçen sezon U19 Avrupa Şampiyonası'nda final oynadı. Paraguay fizik gücü olarak Küba'ya benziyor ama daha fazla yetenekli oyuncuya sahip. Stoperleriyle de kolay gol bulabiliyorlar. Güney Amerika Şampiyonası'nda defans oyuncularıyla en fazla gol bulan takım onlardı.

E Grubu'nda İngiltere gibi marka bir takım var.

O grupta yakından izlediğim takımlardan birisi Şili. Güney Amerika Şampiyonası'nda çok iyi bir takım olduklarını gördüm ama işleri hiç iyi gitmedi. Çıkmayı son maçta hak ettiler. Castillo çok önemli bir forvet oyuncusu. Gole çok yakın, frikikleri mükemmel kullanıyor. Onun dışında orta sahalarında çok iyi pas yapan oyuncuları var. Mısır hiç küçümsenmeyecek takımlardan birisi. Afrika futbolunun en önemli markaları arasında yer alıyorlar. İngiltere her zamanki gibi teknik, taktik ve sistemiyle turnuvaya zevk katacak. Kanat varyasyonlarıyla dikkat çekeceklerini düşünüyorum. Irak'ı ise ben de merak ediyorum.

F Grubu galiba A Grubu'nun aksine daha kolay takımların buluştuğu bir grup olmuş.

O grupta Yeni Zelanda Okyanusya'dan geliyor ve o bölgede futbolun çok ileride bir spor dalı olduğunu söyleyemeyiz. Özbekistan'ı hazırlık maçında yendik ama bizi oldukça zorladılar. Başlangıçta skoru 3-0 yapmıştık ama sonra oyunu dengelediler ve 3-2'ye getirdiler. Mücadeleyi bırakmayan bir takım olduklarını söyleyebiliriz. Uruguay çok iyi bir takım. Güney Amerika Şampiyonası'nın Kolombiya'dan sonra pas organizasyonundaki en iyi takımı onlardı. Ayağa pas yapabilen, geriden oyunu pasla kurabilen ve sahayı tamamen pasla kat edebilen bir takım. Genç yaşlarında bu şekilde oynayabilmeleri gerçekten de önemli bir başarı. Uzun top kullanmıyorlar, topla birlikte rakip alana kat ediyorlar. Hırvatistan her zaman sürpriz yapabilecek bir ekip. Onlarda genel olarak spora yatkınlık var. Sonuçta "Brezilya ve Arjantin gelmiyor" diyorlar ama buraya gelen çok iyi takımlar var. Arjantin kendi evindeki turnuvadan gelemedi ama oradan daha iyileri geldi.

Bizim dünya çapında dikkati çekecek oyuncularımız var mı?

İsim vermek belki çok doğru olmaz ama en az üç oyuncumuz bu turnuvada dünya futbolunun yakından izleyeceği isimler haline gelecek. Bu üç isim için de takım içinde 7-8 aday olduğunu söyleyebilirim.

Evimizde düzenlenecek bu turnuvada medyadan ve futbolseverlerden beklentileriniz neler?

Başta da söylediğim gibi destek çok önemli. Bu çocuklar büyük turnuvalara katılma alışkanlığı olan oyuncular değil. Hayatlarında ilk kez bu çapta bir turnuvada yer alacaklar. Çok kırılgan bir yaştalar. Ailevi durumları, kız arkadaşları, sözleşme yapıp yapmadıkları, eğitim durumları, her şey onların performansını etkiliyor. Dolayısıyla buradaki anahtar kelime, destek. Türkiye, bu takımın yanında olduğunu oyunculara hissettirmeli.

İki farklı yaş grubundan gelen oyuncuların birbirleriyle ilişkisi hakkında neler söylersiniz?

Son maçlarda arkadaşlık havasını yakaladık, takım olduk. Birbirlerine kenetlendiler, artık şampiyonanın ciddiyetini anladılar. Birbirlerine ihtiyaçları olduğunun da farkındalar. Bireysel olarak ne kadar yetenekli olursanız olun, sizi yıldız yapacak olan takımınızdır. Siz tek başınıza takımınızı şampiyon yapamazsanız ama o takım sizi dünya yıldızı yapabilir. Bunun da farkındalar ve aralarındaki diyalog her geçen gün gelişiyor.

U20 Dünya Kupası'nı düzenlemek Türkiye'ye ne kazandıracak?

Zaman zaman turnuvalara katılıyoruz, emin olun bizim iyi niyetimizi, misafirperverliğimizi kolay kolay göremiyoruz. Bizim yemeklerimiz bile çok daha çeşitli. Pek çok ülkede katıldığınız turnuvada standart yemekler yersiniz ve zaman zaman sorun da yaşarsınız. Biz organizasyon yapabilecek insanlara sahibiz. Pratik zekâmız var. Bu tip organizasyonlar zaten pratik zekâ gerektiriyor. Çünkü hiç beklenmedik sorunlarla karşılaşıyorsunuz ve anlık çözümler bulmanız gerekiyor. Bizim insanımız bunu yapar. Bu turnuva da bizim insanımızın çok daha büyük organizasyonları yapabilecek kabiliyette olduğunu gösterecek. Bir de bu turnuva Türkiye'de spora bakışı değiştirecek. Sporun sadece maç kazanmak olmadığını, şampiyon olunca hemen koşup komşunu kızdırmak gerekmediğini anlayacağız. Arjantin ve Meksika'ya rakipleri izlemeye gittiğimde tribünleri dolu gördüm. Futbol sadece bir yarış değil. Bunun seyri de güzel. Ülkenin bayrağını taşımak da güzel. Mutlaka şampiyon olacaksınız diye bir şey yok, o turnuvaya katılmak da güzel. Ben U20 Dünya Kupası'nın ülkemizdeki futbola bakış açısını da olumlu anlamda değiştirmesini bekliyorum.