TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Johan Cruyff: Barça'nın babasından Barça sırları
1.03.2011
Johan Cruyff: Barçanın babasından Barça sırları

1970'lerde futbolcu olarak kapısından girdiği Barcelona'ya daha sonra teknik direktör olarak da damgasını vuran adam Johan Cruyff. Bugün bir "La Masia" efsanesinden bahsediliyorsa, Barcelona bu altyapı sistemini de Hollandalıya borçlu. Katalan takımıyla büyük zaferler kazanan usta futbol adamı, oyun felsefesini anlatırken, Barcelona'nın sırlarını da ortaya koyuyor.

Dr. Cem Çetin

Hiç kuşku yok ki, son yılların en iyi futbolu oynayan kulüp takımı Barcelona. Bunun karşılığı olarak da İspanyollar, hem Şampiyonlar Ligi'nde hem de İspanya Ligi'nde oldukça başarılı sonuçlara imza atıyor. Bordo-mavililerin dikkat çekici kolektif performansı, doğal olarak bireysel ödülleri de beraberinde getiriyor. Takımın yıldızı Arjantinli Messi, üst üste 2 yıldır Altın Top ödülünü kazanırken, bu kategoride 2010'un üç adayı da Barcelona patentliydi. Messi ve arkadaşlarının göz kamaştıran bu performansını hayranlıkla takip edenler, mutlak surette, "Bu değer nasıl yaratıldı" diye soruyorlardır. Başarının temeli olarak, herkesin telaffuz ettiği Barça'nın futbol okulu "La Masia" gösteriliyor. Peki, "La Masia nasıl doğdu, nasıl işliyor?" Bugünkü Barcelona'nın başarısının sırrı, bu soruların cevaplarında yatıyor. Sadece 32 yıllık bir geçmişi olan La Masia'nın ortaya çıkmasında en büyük pay Johann Cruyff'a ait. Hollanda futbolunun yıldız ismi ve asi çocuğu, 70'li yılların sonunda "futbolcu" sıfatıyla Barcelona'ya veda ederken, o zamanki kulüp başkanı Josep Luis Nunez'den genç yetenekler için bir futbol okulu açılmasını talep etmişti. Hollandalının bu isteğini dikkate alan Nunez, bir bakıma bugünkü Barcelona'nın da temelini atmış oluyordu…

Barça'nın Hollandalıları

Cruyff, Barcelona'ya gelmeden önce, bordo-mavililer İspanya Ligi'nde oldukça sıkıntılı günler geçiriyordu. Hollandalı yıldız Katalan topraklarına ayak bastığında 1973'ün Ekim'iydi. Takımın başında, Hollanda futbolunun en değerli (belki de en değerlisi) teknik direktörlerinden biri olan Rinus Michels vardı. Total futbol teorisiyle 60'lı yılların ikinci yarısında (1965-1971) Ajax'a büyük başarılar yaşatan Michels, aynı tabloyu Barcelona ile de yaşamanın hayallerini kuruyordu. Ancak ilk iki yılında Michels, kıl payı farklarla Katalanları mutlu sona taşıyamadı. Çünkü Hollandalının elinde Cruyff ayarında bir futbolcu yoktu. Sarı Fare'nin gelmesiyle birlikte Michels'in "Total Futbol"u Barça'da da sonuç verdi. 1973-74 sezonuna çok kötü başlayan Barça, 8 maçta sadece 2 galibiyet almıştı. Cruyff'un takıma katılmasıyla müthiş bir çıkış yakalayan bordo-mavililer, 26 maçta mağlubiyet yüzü görmeden çok özledikleri şampiyonluğa ulaşıyordu. Bu, Katalanların 14 yıl bekledikten sonra yaşadıkları bir mutluluktu. O sezon hatıralardan silinmeyen 90 dakika, 1974'in Şubat'ında Madrid'de oynanmıştı. O gün muhteşem performansını Cruyff 1 gol ve 3 asistle süslerken, Barça da ezeli rakibini 5-0 gibi son derece farklı bir skorla mağlup ediyordu. Barça'da 5 sezon oynayıp, 2 defa Altın Top'a ulaşan Sarı Fare, bordo-mavililerle sadece bir lig şampiyonluğunu kazanmasına rağmen Katalanların gönlünde taht kurmasını bildi.

Rüya Takım

9 yıllık bir aradan sonra ikinci defa Barça'ya gelen Cruyff, bu defa teknik direktör sıfatını taşıyordu. Yaşı sadece 41'di. 1988 ile 1996 yılları arasında Katalan takımını çalıştıran Hollandalı, 1991-1994 döneminde takımını tam üst üste 4 defa İspanya Lig şampiyonu yaptı. Bu 8 yıllık süreçte kazanılan Avrupa ve İspanya Kupalarıyla Barça, Cruyff döneminde müzesine tam 11 kupa götürdü. Bu performansıyla Cruyff, bordo-mavililerin tarihinde en başarılı teknik direktör olarak yerini alıyordu. Hollandalının bu göz kamaştıran başarısında en önemli etken, onun oyun felsefesine ayak uyduracak transferlerdi. Göreve başladıktan sonra Romario, Koeman, Michael Laudrup ve Stoichkov'u yurtdışından Barça'ya getiren Sarı Fare, ülke sınırları içinden de Zubizarreta, Goicoechea, Beguiristain ve Bakero'yu seçti. Cruyff'un altyapıdan A takıma taşıdığı isimler ise Guardiola, Ferrer ve Amor'du. Bu futbolcularla müthiş başarıyı yakalayan Hollandalının Barça'sı "Rüya Takım" olarak adlandırılmaya başlandı. Bir benzetme yapmak gerekirse, şimdiki Messi'li, Iniesta'lı, Xavi'li Barcelona nasıl ortalığı kasıp kavuruyorsa, 90'lı yılların başında da Cruyff'un talebeleri aynı performansı sergiliyordu. Kazanılan 4 İspanya Lig şampiyonluğunun yanı sıra Cruyff'un Barça'sı, şimdiki adı Şampiyonlar Ligi olan o dönemin Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda iki defa final oynayıp, 1992'de mutlu sonu yakalıyordu. Bu Barçalıların Kupa 1'deki ilk şampiyonluğuydu. 1994'te adını bir kere daha finale yazdıran Katalanlar, bu defa o dönemin müthiş Milan'ına 4-0'lık skorla boyun eğiyordu.

Michels'ten Cruyff'a

O yıllarda Sarı Fare sadece Barça'nın A takımını çalıştırmakla kalmayıp, altyapıyla da yakından ilgileniyordu. En büyük arzusu, "Total Futbol" felsefesini genç yaşta futbolculara kazandırıp, A takıma geldiklerinde sistemi mükemmel bir şekilde uygulamasını sağlamaktı. Sarı Fare böyle bir mekanik oluşturulduğunda, bir kulübün sportif başarıyı yakalayacağına inanıyordu. Ortaya çıkan tabloyu gördükçe, Cruyff'un da büyüklüğü, Barça tarihi için ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor. Peki, bu "Total Futbol" neydi? Bu oyun felsefesinin mimarı olan Rinus Michels, 2005 yılında hayata veda etmeden bir süre önce verdiği röportajında "Total Futbol"un tanımını yaparken, kolektif bilincin önemine dikkat çekiyordu: "Bu tarz futbolu takımınıza oynatmak için, öncelikle futbolcularınıza kolektifliği aşılamanız gerekiyor. Bu bir zorunluluk. Daha sonra kolektif bilinç üzerine oyun stratejinizi inşa etmeniz lâzım. Bu süreçte futbolcular arasındaki koordinasyon elbette çok önemli. Stratejinizin sonuç vermesi, bu koordinasyona bağlı."

Eski oyuncusu Cruyff'un Barça'daki başarısı için de Hollandalı teknik adam, "Cruyff 'Total Futbol'a çok önemli katkılarda bulundu. Çünkü bireysel yeteneklerinin dışında, taktiksel anlamda da çok güçlüydü. Oyuncular arasındaki ilişki ve alanlarını çok iyi bildiği gibi rakipleri de çok iyi tanıyordu. Ayrıca ilk önce çalıştığı Ajax (1985-1988) onun için bir laboratuar oldu. Burada öğrendiklerini daha sonra Barça'da mükemmel bir şekilde uygulama fırsatını buldu" şeklinde görüş bildiriyordu. Aslında Cruyff'un oynattığı futbol, Michels'ın "Total Futbol"unun yeni bir versiyonuydu denilebilir. Onun getirdiği en büyük yenilik, savunma ile hücum hattında oynayanları birbirine yaklaştırmak oldu. "İleri uçtakiler en fazla 15 metre koşmalı" diyordu Cruyff. Çok iyi incelendiğinde Cruyff'un Barça'sıyla bugünkü Guardiola'nın Barça'sı arasında oyun felsefesi açısından bir farkın olmadığı açıkça görülecektir. Zaten birçok futbol otoritesine göre de Guardiola'nın Barça'sı, Cruyff'un Barça'sının bir devamı…

Değişmeyen futbol çizgisi

Aradan geçen yıllara rağmen Barça'nın değişmeyen oyun yapısını Cruyff, belli bir oyun felsefesiyle altyapıdan gelen oyunculara bağlıyor: "Göreve başladıktan sonra, yakından ilgilendiğim altyapıdan gelen gençlere şans verdim. Bu noktada teknik direktörün izleyeceği politika çok belirleyici. Eğer teknik direktör kulübün futbol okulundan (dolayısıyla oyun felsefesinden) faydalanmıyorsa ve farklı bir yaklaşım sergiliyorsa, o zaman sistem (altyapınız ve buna bağlı oyun felsefeniz) işlemiyor. Barça'nın şimdiki antrenörü, benim eski talebem Guardiola, göreve başladıktan sonra benim gibi altyapıdan belli bir oyun formasyonuyla gelen gençlere güvendi. Tıpkı kendisinden önceki örnekler Van Gaal ve Rijkaard gibi. Dolayısıyla Barça'nın çizgisi değişmedi, aynı oyun felsefesiyle yoluna devam ediyor".

Barça'nın oyun felsefesi hakkında Cruyff'un açıklamaları oldukça aydınlatıcı:

"Anahtar kelime; hareket. Barça'da top bir futbolcunun ayağındayken diğer 9 futbolcu hareket halindedir. İşte bu hareketlilik çok önemli. Eğer kaymaları çok iyi yaparsan, boş ve müsait olabiliyorsun, top geçişlerinin hızını artırabiliyorsun. Barça'nın oyununda top ayağında olan oyuncu en az öneme sahip olandır. Diğerleri ise ayağında top olana uyum gösterir, topu alacak ve verecek durumdadırlar. Pek çok antrenör top ayağında olan oyuncudan pas vermesini ve hareket etmesini ister. Barça'da durum farklı, pası veren, yerinde kalır. Bu noktada en önemli unsur, pasın doğru şekilde verilmesi." Bu pas alış verişlerinde Cruyff "teknik"e dikkat çekiyor:

"Futbolda sürekli telaffuz edilen teknik, benim için topla cambazlık yapmak değil, topu doğru ayakla, doğru hızda vermektir. Ufak bir gecikme, her şeyi bitirebilir."

Kısa boyun avantajı

Cruyff sadece oyun felsefesiyle ilgili ilginç açıklamalarda bulunmuyor. Futbol duayeni, oyuncuların fiziksel özellikleriyle de ilgili dikkat çekici yorumlar yapıyor: "Futbol bir ayak oyunu olduğu için, topun yeri terk etmemesi gerekiyor. Bunun başarmak ve çok iyi bir futbolcu olmak için öyle iri yarı, uzun boylu olmak önemli bir şart değil. Ben 14-15 yaşlarındayken, boyumun çok kısa olduğu ve bunun da ciddi bir handikap oluşturduğu söyleniyordu. Aslında kısa boylular iki önemli avantaja sahip olabiliyor. Birincisi; boyları kısa olduğundan sahayı daha iyi görebiliyor ve yapılması gerekeni en hızlı şekilde yerine getirebiliyorlar. Böylece oyun vizyonları ve teknikleri daha gelişiyor. İkinci avantaj ise tekniği fiziksel özelliklerinden daha iyi olan biri, iki ayağını da kullanabiliyor."

Futbolcuların fiziksel özellikleriyle ilgili teorik yaklaşımından sonra Cruyff, Ronaldo ile Messi'yi karşılaştırıyor:

"Bu dönemin en iyi iki futbolcusu Cristiano Ronaldo ile Messi'yi ele alalım. Ronaldo, Messi'ye göre daha uzun boylu, dolayısıyla adımları daha büyük. Fiziksel güç avantajıyla Ronaldo, Arjantinlide göremeyeceğimiz pek çok hareketi yapabiliyor. Ortaya çıkan bu tabloya bakıp, Cristiano Ronaldo, Messi'den daha iyi diyemeyiz. Çünkü Messi de Ronaldo'dan farklı özelliklere sahip. Örneğin kıvraklığıyla karşısındaki oyuncunun ya da rakip savunmanın dengesini alt üst edebiliyor."

Bu arada Cruyff kısa boylu futbolculardan kurulu bir takım için en büyük tehlikenin rakip kornerler olduğunu altını çizip, "Bu tehlikeyi aşağıya çekmek için, daha çok topa sahip olmanız gerekiyor" önerisinde bulunuyor.

Son olarak Cruyff, Barça'nın oynadığı futbolun örnek alınmasını öneriyor:

"Bütün gençler Iniesta'yı, Messi'yi, Xavi'yi taklit ediyor. Onların futbolunu gördükçe, 'Biz de yapabiliriz' düşüncesine kapılıyor. Aslında haksız da sayılmazlar; çünkü Barça'nın oyunu sokak aralarında oynanan futbola benziyor. Böyle bir gerçek varken, bu gençleri çok iyi yetiştirebiliriz. İşte bu nedenden dolayı Barça takip edilmesi gereken bir örnek diyorum." Haksız da sayılmaz Cruyff. Acaba bizim sokak aralarında oynayan çocuklardan da Iniesta'lar, Messi'ler, Xavi'ler çıkmaz mı? Elbette çıkar ama birilerinin bu çocukları, belli bir oyun felsefesi ve disipliniyle yetiştirmesi gerekiyor. Tıpkı La Masia örneğinde olduğu gibi…

Cruyff'un güncel Barça yorumları

Barça'nın bugünkü yapısında Cruyff'un en çok beğendiği isim Xavi. Sarı Fare, Xavi hayranlığını, "O Barca orkestrasının şefi; hem Barça'yı hem de İspanya Millî Takımı'nı oynatıyor. Maça tempo kazandıran isim o, pas dağıtımını yapan o, oyun düzenini sağlayan o… Oyunda ağırlığını fazlasıyla hissettiriyor. Barça'nın futbolunda Xavi'nin etkisini görmek için, takımın maçlarına bakın. O olmayınca takım iyi oynamıyor" cümleleriyle dillendiriyor. Ayrıca Cruyff bugünkü Barça'nın oynadığı futbolu başka takımların da oynanabileceğini, ama şimdilik böyle bir takımın bulunmadığını söyleyip, "Bir tek Arsenal'in oyun felsefesi Barça'nınkine yakın. Benzer futbolu oynuyorlar. Ancak bu iki takımın futbolunda en büyük farklılık, top rakibe geçtiğinde ortaya çıkıyor. Arsenal geriye yaslanıp rakip oyuncuları kendi sahasında karşılarken, Barça baskıyı rakip sahada başlatıyor" görüşünü ortaya atıyor. Bugünkü Barça'nın futbolunu daha da geliştirme şansının olduğunu iddia eden Cruyff, bu görüşünü de, "Bu süreçte işin oyun kısmı kadar futbolcuların mental duruşları da çok önemli. Takımın yıldız oyuncularına baktığımda, her biri normal insan görüntüsü veriyor, aşırılığa kaçan yok. Dikkat edilecek olursa, kazandıkları başarılara rağmen davranışlarında en ufak bir değişiklik gözükmüyor. Her birinin ayağı yere sağlam basıyor. Bu da çok önemli. Özellikle de takımında birçok genç futbolcuya sahip olan bir teknik adam için. Ayrıca birlikte çalışmaktan da büyük keyif alıyorlar. Başarıya aç bir görüntü sergileyip, mümkün olan en uzak noktaya kadar gitmenin hayallerini kuruyorlar" cümleleriyle destekliyor. Sarı Fare'nin tek endişesi ise Kulüp Başkanı Sandro Russel: "Doğrusunu söylemem gerekirse, kulüple ilgili konularda onun gibi düşünmüyorum ve bakış açılarımız farklı. Bir önceki başkan Laporta ile mahkemelik olması doğru değildi. Süreç içinde yapacağı yanlışlar Barça'ya zarar verebilir."