Previous Page  106-107 / 152 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 106-107 / 152 Next Page
Page Background

geldi. Aktörlük yaşantısına

Guy Ritchie’nin Lock, Stock and

Two Smoking Barrels ve Snatch

filmleriyle adım atan Jones, kısa

süre içerisinde sert ve kavgacı

karakterleri canlandırmadaki

başarısıyla sektörün önemli

karakter oyuncularından birine

dönüşecekti.

Efsanevi heavymetal grubu Iron

Maiden’ın kurucusu ve bas

gitaristi olan Steve Harris de gen-

çliğindeWest Ham altyapısında

futbolcu olma hayali kurarken

daha sonrasında müzik sevdası-

nın ağır basması neticesinde

futboldan uzaklaşmıştı. Günü-

müzün en popüler aşçıların-

dan biri olan Gordon Ramsay

de Rangers altyapısındayken

yaşadığı ağır sakatlık sonra-

sında yoluna mutfakta devam

etmeye karar vermişti.

Politika sahnesindeki

eski futbolcular

Futboldan elini eteğini çektik-

ten sonra siyasete atılan fut-

bolcular da yok değil elbette.

Mesela Brezilya’nın en büyük

efsaneleri diyebileceğimiz

Pele ve Zico, 1990’lı yıllarda

ülkelerinde spor bakanlığı gör-

evinde bulunmuşlardı. Zico ile

aynı dönemde oynayan ünlü golcü

Roberto Dinamite de daha sonra

politika sahnesine çıkarak Rio de

Janeiro Eyalet Meclisi’nde üç

dönemboyunca milletvekilliği

yaptı. Aslında Brezilya bu alanda

belki de başı çekiyor. Zira Samba-

cıları 1994 Dünya Kupası’nda

zafere taşıyan Romario-Bebeto

ikilisi de futbol sonrasında siyaset

kulvarında ilerleme yoluna gitti-

ler. Hatta Bebeto, 2010’da Brezilya

Parlamentosu’na milletvekili

olarak girmeyi dahi başardı.

Tabiî Avrupa’da da bu durumun

örnekleri yok değil. İtalyanların

unutulmaz yıldızı Gianni Rivera

zamanında milletvekilliği ve

savunma bakanlığı müsteşarlığı

yaparken, Sovyet futbolunun

başlıca yıldızlarından Oleh Blok-

hin Ukrayna’da, bir dönemGala-

tasaray forması da giyen Roman

Kosecki de ülkesi Polonya’da

meclise girdi. Polonya’nın 1974

Dünya Kupası’nda gol kralı

Grzegorz Lato ile Belçika’nın

15-20 yıl önceki önemli futbolcu-

larından MarcWilmots da ülkele-

rinde senatörlük yaptı.

Futbol dünyasında tümbu

örnekler görülmüştü ama bugüne

kadar eski bir futbolcunun ülke-

sinde devlet başkanlığı koltuğuna

oturduğuna da henüz birkaç hafta

öncesine kadar şahit olunma-

mıştı. Bu alanda bir ilke imza at-

mayı başaran isimse çeyrek asır

evvel Avrupa futbolunun en önde

gelen santrforları arasında yer

alan GeorgeWeah oldu. Futbol

sonrasında ülkesi Liberya’da

iddialı bir siyasetçi haline gelen

Weah, 26 Aralık 2017’deki baş-

kanlık seçimleri ikinci turunda

oyların yüzde 60’ından fazlasını

alarak ülkesinin yeni başkanı

oldu. Weah, mevcut başkan

Ellen Johnson Sirleaf’ten görevi

22 Ocak’ta devraldı.

Weah’ın siyasi kariyerine ve yeni

görevinde kendisini bekleyen

zorluklara birazdan değineceğiz

ama öncesinde isterseniz bu

büyük futbol adamının adını tüm

dünyaya duyurmasını sağlayan

futbol kariyerini de hatırlatmadan

geçmeyelim.

Sefalet içerisinde

geçen yıllar

1 Ekim 1966’da Liberya’nın baş-

kenti Monrovia’nın gecekondu

mahallelerinden Clara Town’da

dünyaya gelenWeah, bölgedeki

hemen her çocuk gibi yoksul-

luk ve sefalet içine doğmuştu.

Babası makine tamircisiydi, an-

nesi de Monrovia limanı kena-

rında işportacılık yapıyordu.

Weah için zaten zor olan şartlar,

daha 1 yaşına gelmeden annesi

ve babasının ayrılması sonra-

sındaysa iyice güçleşecekti.

Üç kardeşi ve dokuz kuzeniyle

birlikte babaannesi tarafından

büyütülmek zorunda kalan

Weah, ailesinin içinde

bulunduğu zor şartlar nede-

niyle okul haricinde kalan

vakitlerinin çoğunu da çalışa-

rak geçirecekti. Yaptığı işler de

sokakta patlamış mısır sat-

mak veya çöplerden pet şişe

toplamak gibi karın bile do-

yurmayacak cinsten işlerdi.

12 Nisan 1980, Liberya tarihinde

büyük bir kırılma noktasını teş-

kil ediyordu. Aslen bir başçavuş

olan Samuel Doe, emrindeki bir

grup askerle Liberya başkanlık

konutunu basmış ve başkan

WilliamTolbert Jr’ı öldürerek

yönetime el koymuştu. Bu kanlı

girişimden 10 gün sonra da

Tolbert Jr’ın kabinesinden 13 kişi,

Monrovia sahilinde halka açık bir

biçimde kurşuna dizilmişti. İzle-

yenler arasındaWeah da vardı ve

bu olay belki de onun gelecekte

siyasete girmesi için bilinçaltında

önemli bir iz bırakacaktı.

Darbenin gerçekleştiği dönemde

zaten fakr-u zaruret içinde olan

Liberya’da, bu durumdan dolayı

vatandaşlar Doe’nun yönetimi ele

geçirmesine ciddi bir tepki ver-

memişti. HattaWeah, ilk başlarda

iyimser bir havaya büründüklerini

zira yeni hükümetin işsizlik

sorununa geçici çözümler ürete-

rek ülkedeki tansiyonu düşürdü-

ğünü daha sonra itiraf da etmişti.

Ne var ki Doe kısa süre içinde ne

kadar gaddar bir diktatör oldu-

ğunu gösterecek, ülkedeki her

şeyi tek elden kontrol etmeye

başlayıp emirlerine karşı gelenleri

en ağır şekilde cezalandıracak ve

Liberya da eskisinden daha sefil

bir konuma gerileyecekti.

Weah, okuldan ve işten arta kalan

zamanlarında sokak arasında

yalın ayakla futbol topu peşinde

koşmaktaydı. İmkânlar kısıtlıydı

belki ama yine de oyuna olan

yatkınlığı o şartlarda dahi belli

olmaktaydı. Bu sayede liseye

geçeceği zaman futbol bursu

kazanarak okuma şansı da elde

edecekti. Fakat okuluna, dersle-

rine karşı pek de ilgili olduğu

söylenemezdi, hal böyle olunca

da liseyi ikinci sınıfta, 15 yaşın-

dayken terk etmek zorunda

kalacaktı.

Futbol sahalarındaki

ilk yıllar

Okulla olan bağlarının kopması

ve futbola karşı duyduğu yoğun

ilgi, Weah için adresin neresi

olacağını yavaş yavaş belli

etmeye başlamıştı. İlk olarak,

yaşadığı muhit Clara Town’ın

takımı olan Young Survivors’da

futbol oynamaya başlayan

Weah, ardından da Bongrange

Company, Mighty Barrolle ve

Invincible Eleven takımlarına

geçmişti. Kulüpler o kadar yok-

sulluk içindeydi ki birçoğunun

antrenörü dahi yoktu ve futbol-

cular kendi kendilerine bir

topun peşinden koşup güya an-

trenman yapıyorlardı. Genelde

futbol oynamaktan para da

kazanılmıyordu. Bilakis, futbol-

cular aralarında para toplayıp

top ve forma gibi temel ekip-

manların alınmasını sağlamak-

taydı. Weah bu esnada para

kazanabilmek içinse bir telefon

şirketinde teknisyen olarak

çalışmaya başlamıştı.

Weah, 1985-86 sezonunda Mighty

Barrolle, 1986-87 sezonunda da

Invincible Eleven ile Liberya şam-

piyonluğu yaşıyordu. Oyunculuk

kalitesi olarak çevresindeki

herkesten fersah fersah ötede

bir noktaya gelmişti. Ne var ki

Liberya, Afrika’da Avrupalı yete-

nek avcılarının cirit attığı bir bölge

sayılmazdı. Yine de çevredeki

ülkelerde, Weah’ın nasıl güçlü,

süratli, top tekniği yüksek ve golü

koklayan bir oyuncu olduğu

duyulmaya başlanmıştı. Böylece

ilk olarak kısa bir süre Fildişi

Sahili’nin Africa Sports takımına

gitti, ardından da kendisine

yatırımyapmaya asıl niyetli olan

Kamerun’un Tonnerre Yaounde

kulübüne transfer oldu.

Tonnerre’de 1987-88 sezonunda

top koşturan genç Liberyalı, bu

esnada Kamerun Teknik Direk-

törü Fransız Claude Le Roy’u da

kendisine hayran bırakacaktı.

Le Roy’un büyük bir hararetle

Weah’ı anlatacağı kişilerin

arasındaysa, o dönemlerde

Monaco’yu çalıştırmakta olan

meslektaşı ArseneWenger de

vardı.

Wenger, Weah’ı izlemeye

geldiğinde transfer için fazla

beklemeye gerek olmadığını

görecekti. En kısa zamanda

prosedürlerin tamamlanması

için işlemler yapıldı ve 1988-89

sezonu öncesindeWeah, Mona-

co’nun kadrosuna katıldı. Afri-

ka’nın en yoksul köşelerinden

birinde dünyaya gelmiş olan bu

genç adam, futbol oynamak için

Avrupa’nın en zengin köşele-

rinden birine gidiyordu.

Liberya’dan Monaco ve

Paris’e uzanan yol

Monaco, Weah’lı ilk sezonunda

ligi, şampiyon Marsilya’nın üç

puan gerisinde üçüncü sırada

tamamlarken Liberyalı oyuncu

attığı 14 golle ligde en çok

dikkat genç yeteneklerden biri

haline gelmişti. Monaco, Avru-

106

107