Previous Page  8-9 / 168 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 8-9 / 168 Next Page
Page Background

T

RT’ye verdiğiniz röportajda, çok

eleştirildiğiniz Arda Turan’ın

ayağına gitme hususunda “Ben

profesyonelim. Millî Takım’ın

çıkarları neyi gerektiriyorsa onu

yaparım. Gerekirse yine giderim”

dediniz. Oğuzhan Özyakup konu-

sunda “Onu aradım, özür diledim

ve davet ettim. İsterse bu daveti

geri çevirme hakkı olduğunu da

söyledim” dediniz. Selefiniz Fatih

Terim’le ilgili tüm söylemleri-

nizde onun ne kadar başarılı

çalışmalar yaptığını anlattınız.

Çok da alışkın olmadığımız

tavırlardı bunlar. Bize hayata,

dünyaya ve insanlara bakışınızı

kısaca özetler misiniz?

Açıkçası ben de sorunuzdan do-

layı biraz şaşırdım. Çünkü insan-

ların beni genellikle yaptığım işle

değerlendirmesi, benim aldığım

kararları sorgulaması veya bun-

lara ilişkin sorular sormasına

alışkınım. Dolayısıyla hayata ba-

kışımla ilgili bir soru sorarak, beni

biraz hazırlıksız yakaladınız gibi

oldu. Ama şöyle söyleyeyim, yap-

tığımın normal olduğunu düşü-

nüyorum. Bu benim aldığım

eğitimin, yaşadığım tecrübenin

ve elde ettiğim sonuçların bir ne-

ticesi. Bence hayatımızdaki en

önemli şey vicdanımızın sesini

dinleyerek ahlâklı bir görüntü or-

taya koymak. Ben yaptığımher

şeyi insanları göz ardı etmeden

yapıyorum. Etrafımdaki insanları

dinleyerek, onlardan feyz alarak,

onları da dinleyerek yapıyorum.

Olumlu olmaya çalışıyorum. Bazı

şeylerin daha iyi olmasına nasıl

yardımcı olabilirimdiye bakıyo-

rum. Benimkafa yorduğum şey,

hareket noktambu.

Kulüp takımı çalıştırmakla bir

millî takımı yönetmek arasında

nasıl farklar var? Böyle bir zorluk

hissediyor musunuz?

En baştaki fark, millî takım

teknik direktörü aslında bir

seçidir. Başkalarının hazırladığı

futbolcuları kendi takımına

seçen kişidir. Bu oyuncuları

hazırlamaya da vakti yoktur.

Normalde kulüp takımlarını

çalıştıran kişiler futbolcularla her

gün çalışırlar, onları organize

etmeye vakitleri vardır, alttan

oyuncu çıkartırlar, yeni oyuncu-

lar yetiştirirler, genç oyuncularla

tecrübelileri karıştırma şansları

vardır ve bunu sık sık değiştire-

rek yaparlar. Ama millî takım

teknik direktörü seçicidir ve bir

karar verir. Bu kararı verirken de

belirli kriterleri vardır. Mesela

bazı oyuncular antrenmanda, ba-

zıları maçta iyidir. Bazı oyuncular

kulüp takımlarında, bazıları millî takımında

iyi oynar. Kimi oyuncu yerel düzeyde

başarılıdır, kimisi de uluslararası düzeyde

oynayabilir. Bu oyuncuların formları,

deneyimleri, şöhretleri hepsi bir arada

değerlendirilerek bir seçimyapılır. Kendisini

ispat etmiş tecrübeli oyuncular bizim için

sigorta gibidir. Bu oyuncuların formdüzey-

leri de oldukça düzenli gider. Genç oyuncu-

lar ise inişli-çıkışlı grafikler çizer. Tabiî bizi

ilgilendiren farklılıklardan biri de oynadığı-

mız maçın özel mi resmi mi olduğudur.

Buna göre bakar ve bazı noktalarda değişik

dokunuşlar yaparız, değişik amaca hizmet

eder. Mesela özel maçlarda yeni oyuncuları

denemek ve görmek isteriz. Ayrıca şöyle de

bir şey var; millî takıma gelen oyuncu bu-

rada farklı bir baskı ve stres hisseder. Bu

duyguları yaşaması da önemlidir. Biz Millî

Takım’a gelen oyuncuları artık olmuş gibi

kabul ediyoruz. Ama öyle değil. Oyuncular

adeta çocuk gibidir. Onları başarılarıyla, iyi

yönleriyle, geliştirmesi gereken yönleriyle

kabul etmeli ve onlara karşı sabırlı olmalı-

yız. Bu açıdan baktığımızda millî takımlarda

bu tip zorluklar da vardır.

TRT’deki röportajınızdaki konuşmalarınız-

dan, dört maçlık süreçte bazı oyuncuların

sizi hayal kırıklığına uğrattığı hissine

kapıldım. Bu hayal kırıklıkları hangi

konudaydı? Neler bekliyordunuz, neleri

göremediniz?

Kararları ben verdim, bütün sorumluluğu da

ben aldım. Eğer suçlu biri varsa o da benim.

Onları ben seçtim, ben sahaya sürdüm.

Benimbir hayal kırıklığımyok ama dikkat

çekmek istediğimbir konu var; o da kad-

roya aldığımız Emre Mor, Hakan Çalhanoğlu,

Enes Ünal ve Cengiz Ünder gibi genç oyun-

cuların hepsinin bu yaz transfer yapmış

olması. Bu oyuncular kendi takımlarının

esas nüvesini teşkil ediyor, takdir görüyor

ve oynuyorken yeni kulüplere gittiler.

Bence hayatımızdaki en önemli şey

vicdanımızın sesini dinleyerek

ahlâklı bir görüntü ortaya koymak.

Yaptığımher şeyi etrafımdaki

insanları dinleyerek ve onlardan

feyz alarak yapıyorum. Olumlu

olmaya çalışıyorum. Bazı şeylerin

daha iyi olmasına nasıl yardımcı

olabilirimdiye bakıyorum.

Millî Takım’a gelen oyuncu burada farklı bir

baskı ve stres hisseder. Bu duyguları yaşaması

da önemlidir. Biz Millî Takım’a gelen oyuncuları

artık olmuş gibi kabul ediyoruz. Ama öyle değil.

Oyuncular adeta çocuk gibidir. Onları

başarılarıyla, iyi yönleriyle, geliştirmesi gereken

yönleriyle kabul etmeli ve onlara karşı sabırlı

olmalıyız.

8

9