İnsanlar adaptasyondan bahsediyor ama bu
sadece adaptasyonmeselesi değil. Herhangi
bir yerde bir grup içerisine girmek zaten
zordur. Orada da şöhretli isimler arasında
forma giymek zordur. Mesela Burak bile
Çin’den Türkiye’ye transfer yaptı ki, ben biliyo-
rum, Çin’den yeniden başka ülkelere giden
oyuncular belirli zorluklar yaşıyor. Orada
futbolun oynanış tarzı ve farklı unsurlar,
buraya gelip adaptasyon sağlamalarını
zorlaştırıyor. Benim oyuncuları tanımak için
çok kısa bir zamanımoldu. Fotoğraflardan
gördüğüm, maçlarda izlediğim oyuncularla ilk
defa el sıkışıp onlara dokundum. O derecede
zor bir dönemdi. Bu arada sakatlık sıkıntıları da
yaşadık. Oyuncuların Millî Takım’a hazır gel-
mesi çok önemli bir kriter. Çünkü hazır geldik-
leri zaman doğrudan oynayabilecek durumda
oluyorlar. Ama oynamayan oyuncuların
burada acı çektiğini gördüm. Ve bu acı çeken
oyuncular olumsuz bir tablo. Ben bu
oyuncularınmillî takımda oynaya-
rak sezonun ikinci yarısı için kendi-
lerini kulüplerinde de oynayabile-
cek duruma getirebileceklerini
düşünmüştüm. Shakthar’da da
Dinamo Bükreş’te de birçok genç
oyuncuyla çalıştım. Ama orada bu
oyuncuları bir noktaya ulaştırabil-
mek için vaktimvardı. Sezon içinde
30-40maç oynuyorsunuz ve orada
önemli veya önemsiz maçlarda,
güçlü ya da zayıf rakipler önünde bu
oyuncuları test edebiliyorsunuz.
Ama Millî Takım’da her maç önemli
ve her maç mücadele. Bu da ayrı bir
zorluğa yol açıyor.
Görevinizle ilgili zorlukları sıralar-
ken ligimizdeki yerli oyuncuların
azlığından, oynayanların yaş orta-
lamasının yüksekliğinden, 21 yaş
altı oyuncuların neredeyse hiç
bulunmadığından söz ediyorsunuz
ki bunların hepsi doğru tespitler.
Ama bir yandan da gelecekle ilgili
olumlumesajlar veriyorsunuz.
2020 Avrupa Şampiyonası eleme-
leri için önümüzde 1 yıllık bir süre
var. Bu sürede tümbu olumsuzluk-
ları nasıl düzelteceğinizi düşünü-
yorsunuz ki bu kadar ümitli
olabiliyorsunuz?
Tabii bu zamana bağlı olan bir şey.
Önümüzde hazırlanmak için 8-9
maçımız var. Ben bu 8-9 maçta
oyuncularımı çok iyi değerlendire-
bileceğimi düşünüyorum. Onların
potansiyeline güveniyorum. Önce-
likle Türk futbolunun potansiyeline
güveniyorum. Tabiî burada diğer
teknik direktörlerin bize yapacağı
yardımda önemli. Özellikle de
büyük takımlardaki teknik
direktörlerin. Ayrıca Galatasaray ve
Beşiktaş’tayken yaptıklarıma
güveniyorum. Daha önce Türk
futbolunda başardımve bunu daha
çok Türk futbolcularıyla başardım.
O zamanki potansiyelin kaybolma-
dığına inanıyorum. Oyuncuları daha
Sonuçların ve kupaların kölesi
değilim. Bir işi bitirdiğimde
arkamda ne bıraktığıma bakarım.
Birincisi insan ilişkileri, ikincisi
oyuncuların eğitimleri, üçüncüsü
çalıştığımyerden kimleri
çıkarmışım… İtalya’da, Romanya’da,
Ukrayna’da yaptığımız çalışmalar
çok başarılı oldu. Ama bunları
yaparken zaman buldum. Burada
ise başkalarının yardımına
ihtiyacımvar ve onlara bağımlıyım.
“
“
“
“
“
“
Fotoğraflardan gördüğüm, maçlarda
izlediğimoyuncularla ilk defa el sıkışıp
onlara dokundum. O derecede zor bir
dönemdi. Bu arada sakatlık sıkıntıları da
yaşadık. Oyuncuların Millî Takım’a hazır
gelmesi çok önemli bir kriter. Oynamayan
oyuncuların burada acı çektiğini gördüm.
Ve bu acı çeken oyuncular olumsuz bir tablo.
Oyuncuları daha fazlasını vermeye itmeliyiz.
Yabancı futbolcuların altında kalmayıp
potansiyellerini göstermelerine fırsat
vermeliyiz. Kendilerini Millî Takım’a
gelmeye, daha iyi oynamaya motive
etmeleri lâzım. Türk oyuncuların hepsi için
söylüyorum. Kendilerini kabul ettirsinler,
potansiyellerini göstersinler.
TFF ile kulüplerin bir arada çalışarak
yabancı-yerli oyuncu konusuna bir çözüm
getirmesi gerekiyor. Bu konuda bir
komisyon kurulması gerektiğini söyledim.
Bu benimdoğrudanmüdahil olabileceğim,
yetki alanımdaki bir konu değil. Türkiye
statlarıyla üstyapı konusunda birinci ama
altyapı ve oyuncu yetiştirme konusunda
sonlarda. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Ben dış kaynaklardan oyuncu yanlısı birisi
değilim. Türkiye’deki kaynağı yetiştirme
yanlısıyım. Bahsettiğiniz ülkelerdeki
oyuncularla buradaki oyuncular arasındaki
fark yetenek değil. İki taraftaki oyuncular
da eşdeğer yetenekte. Fakat burada
çocukların profesyonel futbol eğitimiyle,
akademilerdeki eğitimle ilgili farklar
mevcut.
Benimdönemimde Galatasaray’ın da
Beşiktaş’ın da kendi oyun stilleri vardı.
Rakibi domine eden, rakibin oyununu kabul
etmeyen tarzları vardı. Bizimde bu şekilde
oynamamız lâzım. Türk insanının da
karakteri bu doğrultudadır. Atılımcıdır,
her seferinde daha büyük hedeflere gitmek
ister. Bu karakter ülkenin özelliğinde var.
Bunu kullanarak futbola da yansıtmamız
gerekiyor.
10
11