Previous Page  44-45 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 44-45 / 140 Next Page
Page Background

44

45

Josef Bican - Oldrich Nejedly

İstatistikler, sadece resmi maçlar

baz alındığında dünya futbolunun

gelmiş geçmiş en golcü ismi olarak

Josef Bican’ı gösteriyor. 800’ün

üzerinde resmi golü bulunan Bican’ı

kendisinden sonra yakalayabilen

çıkmadı ve çıkması da zor görünü-

yor. 1913’te Viyana’da Çek asıllı bir

ailenin çocuğu olarak dünyaya

gelen Bican, 24 yaşına kadar

doğduğu ülkede futbol oynadıktan

sonra Çekoslovakya’nın yolunu tu-

tarak efsaneleşeceği Sparta Prag’a

transfer oldu. 1938’den 1950’ye

kadar 13 sezonda 11 kez Çekoslo-

vakya gol kralı olan Bican,

bu periyotta Slavia ile altı kez de lig

şampiyonluğu yaşadı. 1938 yılında,

o dönemde Avrupa’nın kulüpler

düzeyindeki en önemli uluslararası

organizasyonu olan Mitropa

Kupası’nı kazanmasıysa Slavia ile

elde ettiği en büyük başarıydı.

Bican, Slavia’ya altın çağını yaşatır-

ken, Prag ekibinin ezeli rakibi Spar-

ta’nın o dönemki efsane golcüsü

Oldrich Nejedly ile de sıkı bir reka-

bete girmesi kaçınılmazdı. Aslında

Nejedly ile Bican’ın rakip olmaları

daha evveline dayanıyordu. Orta

Avrupa futbolunun altın çağını ya-

şadığı iki dünya savaşı arasındaki

döneme denk gelen 1934 Dünya

Kupası’nda şampiyonluğun en

büyük adaylarından ikisi Avusturya

ve Çekoslovakya’ydı. Bican o turnu-

vada Avusturya formasıyla boy

göstermişti ama Avusturya

beklentileri karşılayamayıp

dördüncülükle yetinmiş, Bican ise

rakip fileleri bir kez sarsabilmişti.

Nejedly’nin önderliğindeki Çekoslo-

vakya ise finale kadar gitmiş ancak

burada İtalya’ya 120 dakika so-

nunda 2-1 boyun eğmekten kurtu-

lamamıştı. Yine de Nejedly attığı beş

golle turnuvanın yıldızı olmuştu.

Bican’ın RapidWien’de oynadığı

dönemde de 1935 yılındaki Mitropa

Kupası’nda RapidWien final turla-

rına kalamadan elenirken Sparta

Prag, Nejedly’nin golleriyle şampi-

yonluğa ulaşmıştı. Bican’ın Slavia

Prag’a transfer olmasından sonra

dört yıl daha Sparta’da oynayan

Nejedly bu yıllarda iki şampiyonluk

ve bir de gol krallığı görmüş, Slavia

ve Bican’ın asıl hegemonyasıysa

Nejedly’nin 1941 yılında profesyonel

kariyerini sonlandırmasının ardın-

dan kurulmuştu.

SandroMazzola - Gianni Rivera

Torinolu efsanevi futbolcu Valen-

tino Mazzola’nın oğlu olan Sandro

Mazzola, altyapısından yetiştiği

Inter’in A takımına 1960 senesinde

çıktığında 17 yaşındaydı. Aynı yıl

Inter’in ezeli rakibi Milan da Ales-

sandria takımından bir başka 17’lik

yıldız adayını, Gianni Rivera’yı

transfer etmişti. Mazzola 1977’ye

kadar sürdüreceği futbol yaşantı-

sını Inter’de noktalayacakken,

Rivera da benzer şekilde 1979’a

kadar Milan’da oynayacak ve

futbolu da burada bırakacaktı. İki

oyuncu da orta sahada hücuma

dönük olarak oynuyor ve takımla-

rında adeta bir beyin görevi görü-

yorlardı. Belki de tek farkları,

Rivera klasik 10 numaralı formayı

giyerken Mazzola’nın 8 numarayı

tercih etmesiydi.

Mazzola’lı Inter onun döneminde

dört İtalya şampiyonluğu kazanır-

ken Rivera ise Milan’a üç şampi-

yonluk kazandırmıştı. Ama asıl

başarılar uluslararası düzeyde

geldi. Evvela Milan 1963 yılında

Şampiyon Kulüpler Kupası’nı

kazanarak bu kupayı İtalya’ya

getiren ilk takımoldu. Hemen

ardından da Inter, 1964 ve 1965

yıllarında aynı kupayı üst üste

kazanma başarını gösterdi.

1964’te Real Madrid’e karşı kaza-

nılan 3-1’lik finalde gollerden iki-

siyse Mazzola’dan gelmişti. 1967’de

bu kupada bir final daha oynayan

Inter, Mazzola’nın golüyle öne

geçtiyse de Celtic’e 2-1 yenilmekten

kurtulamadı. İki yıl sonraysa

Rivera’lı Milan, Kupa 1’deki ikinci za-

ferini yaşadı. Tabiî bu arada aynı Mi-

lan’ın 1968 ve 1973’te Kupa Galipleri

Kupası’nı damüzesine götürdüğünü

belirtmeden geçmemek lâzım. Kıta-

lararası Kupa’daysaMazola’nın

Inter’i 1964 ve 1965’te gülerken, Ri-

vera’nınMilan’ıysa 1969’damutlu

sona ulaştı. İki futbolcununmillî ta-

kımdaki birliktelikleriyse, tıpkı Me-

azza-Piola örneğinde olduğu gibi,

İtalya’ya tarihinin en parlak dönem-

lerinden birini yaşattı. Mazzola ve

Rivera’lı İtalya, 1968 yılındaki Avrupa

Şampiyonası’nda tarihinin tek

Avrupa şampiyonluğunu elde

ederken 1970 Dünya Kupası’nda da

final oynama başarını gösterdi.

Franz Beckenbauer - Johan Cruyff

Futbol dünyasının bireysel reka-

betleri içerisinde farklı mevkiler-

den iki oyuncunun örnek

gösterilebileceği başlıca rekabet,

herhalde 1970’li yıllarda Franz

Beckenbauer ile Johan Cruyff

arasında yaşanan rekabettir.

Takımının sahadaki beyni olması

ve oyunun kurulması işini en

geriden başlatmasıyla yepyeni bir

savunma oyuncusu kavramı

yaratan Beckenbauer ile Hol-

landa’nın aynı dönemde uygula-

dığı total futbol anlayışının saha

içerisindeki lideri olan Cruyff,

gerek oynadıkları kulüp takımları

olan Bayern Münih ve Ajax’ın,

gerekse millî takımlarının bu

yıllarda elde ettiği başarılar

sayesinde 1970’lerde Avrupa’nın

en iyi iki oyuncusu olarak ön

plana çıkmışlardı. İkilinin

rekabetindeki zirve noktasıysa,

1974 Dünya Kupası finalinde

Federal Almanya ile Hollanda’nın

karşı karşıya geldiği andı.

Beckenbauer, ilk büyük başarıla-

rını 1960’ların ikinci yarısında

yaşamıştı. 1945 doğumlu oyuncu,

1966’da Federal Almanya’nın

İngiltere’de düzenlenen Dünya

Kupası’nda finale kadar gittiği

yolculuğunda takımının orta

sahasında pırıl pırıl parlarken

henüz 21 yaşındaydı. Ancak

Federal Almanya söz konusu

finalde ev sahibi İngiltere’ye

uzatmalarda kaybediyordu.

Bir sonraki sezon Bayern Münih

formasıyla Kupa Galipleri

Kupası’nı kazanan Beckenbauer,

1972 senesindeyse ülkesinin ilk

Avrupa şampiyonluğundaki baş-

lıca aktörlerden birisi oluyordu.

Beckenbauer ile aynı yıllarda

futbol dünyasında adından söz

ettirmeye başlayan 1947 doğumlu

Johan Cruyff ise uluslararası dü-

zeyde ilk olarak kendisini 1968-69

sezonu Şampiyon Kulüpler Kupa-

sı’nda göstermişti. O sezon Ajax

kupada final oynarken bunu

başaran ilk Hollanda takımı

oluyordu. Fakat finalde Milan’a 4-1

kaybetmekten de kurtulamamış-

lardı. Yine de Ajax, iki sene sonra

tekrar aynı noktaya gelecek ve bu

kez Panathinaikos’umağlup

ederek Avrupa’nın en büyüğü

olacaktı. Ajax, sonraki iki sezonda

da finalde sırasıyla Inter ve Juven-

tus’u devirerek bu kupayı Real

Madrid’den sonra üst üste üç veya

daha fazla kazanan, haliyle kupa-

nın aslını müzesinde saklama

hakkını elde eden ikinci takım

oluyordu.

Ajax’ın üçüncü Avrupa şampi-

yonluğunu elde ettiği 1972-73 se-

zonunda, Cruyff ile Beckenbauer

arasındaki ilk büyükmaç da bu

turnuvanın çeyrek finalinde oy-

nanıyordu. Ajax ile Bayern’i karşı

karşıya getiren eşleşmenin

Amsterdam’daki ilk ayağını Ajax

4-0 gibi farklı bir skorla kazan-

mıştı. Sonrasında Münih’teki

rövanşı Bayern 2-1 aldıysa da turu

geçen taraf Cruyff ve arkadaşları

olmuştu.

1973’te Cruyff’un Barcelona’ya

transferi sonrasındaysa Ajax’ın

Avrupa futbolundaki hegemon-

yası kırılırken onların yerini

Beckenbauer’in Bayern’i alıyordu.

1974-1976 aralığında onlar da üst

üste üç kez Avrupa’nın en büyük

kupasını müzelerine götürecek-

lerdi.

Tabiî son olarak asıl büyük finali,

1974 Dünya Kupası’nın kazananını

belirleyenmaçı hatırlamak lâzım.

Federal Almanya da Hollanda da

söz konusu turnuvada en etkili

takımlar olarak ön plana çıkmış

ve özellikle ikinci tur aşamasında

her iki ekip de oynadıkları üç maçı

Bican

Nejedly