58
59
Scholes, Giggs, Xavi, Messi ve
Puyol gibi sağlamkarakterlerin
en az ihtiyaç duyacağı şeymoti-
vasyon. Zira bu isimler için gurur,
kazanmaktan veya başka her
şeyden önce geliyor ve Guar-
diola’nın elinde onlar gibi çok sa-
yıda futbolcu vardı. Bu oyuncu
grubunu dört yıl boyunca üst
seviyede tutarak Guardiola’nın
zaten sıra dışı bir iş başardığını
düşünüyor Ferguson ve bunu
devam ettirebilecek özelliklerin
Pep’te bulunduğunu da ısrarla ek-
liyor. Tambu noktada Guardio-
la’nın kendi motivasyon
yeteneklerini hafife almış olabile-
ceğini bile tahmin ediyor.
“Bir noktadan sonra bütün rakip-
lerinizin tek amacı sizi yenmek
olabilir. Bu ciddi bir baskı yaratsa
da her zaman yeni bir yol ve yeni
bir amaç bulmalısınız. Ben Guar-
diola’nın yerinde olsamReal Mad-
rid’in 1950’lerde beş kez Şampi-
yonlar Ligi kazanma başarısını
geçmeyi hedeflerdim. Onun elinde
bunu yapabilmek adına her türlü
silahı vardı.” Alex Ferguson bu şe-
kilde düşünüyor olabilir ama
Pep’in duygusal kişiliği ile onun
otoriter tarzı kesinlikle aynı değil.
37 yaşında göreve başlarken ba-
sına tanıtıldığı sunum ile ayrılma
kararını açıkladığı toplantının re-
simlerini Google’da aratıp farkı
görmek belki de en kolay yol.
İkinci resimde 41 yaşından çok
daha fazla gösteren Guardiola’nın
gereğinden çok fazla yıpranmış
olduğu bir gerçek. Zira o tıpkı fut-
bolculuğunda olduğu üzere Kata-
lan insanının sahaya yansıyan
karakteriydi. Dolayısıyla temsil
ettiği şey, “bir kulüpten daha faz-
lası” ilkesiyle Barça’ya bağlılık
duyan bir halktı aslında. Sürekli
zirvede kalma çabası, kendini ye-
nileme zorunluluğu ve motive et-
menin iyice zorlaşmasının
üzerine bir de bu gelince Guar-
diola Barcelona’nın başında 4 yıl-
dan çok daha fazla yaşlandı.
Barcelona’dan sonra
Johan Cruyff, Barcelona’nın ba-
şına geçtikten birkaç hafta sonra
kimselere haber vermeden genç
takımın bir maçını izler. Devre
arasında o zamanki genç takım
sorumlusu Carles Rexach’ın ya-
nına gider ve sağ kanattaki oyun-
cunun adını sorar. “Guardiola, iyi
çocuktur” cevabını duyar ancak
Rexach’tan onu defansın hemen
önüne çekmesini ister. Pivot adı
verilen ve adapte olması nispeten
zor olan bu pozisyonu o zamanlar
Barcelona haricinde pek kullanan
yoktur. Ancak genç oyuncu tam
da Cruyff’un tahmin ettiği üzere
ikinci yarı yeni yerine hemen
adapte olur ve oyunu güzelce
yönlendirmeye başlar. Tıpkı
1990’ların neredeyse tamamında
yapacağı gibi…
Bu kısa hikâye, Guardiola’nın Ba-
yern’de oturtmaya çalıştığı siste-
min özüne dair çok önemli iki
noktayı barındırıyor. İlk kural ola-
rak esnekliği pekâlâ sayabiliriz.
Henüz 17 yaşındaki bir sağ kanat
oyuncusunun sadece bir devre
arasında hiç alışık olmadığı bir
mevkie geçip onun temel gerekli-
liklerine dair kafasında fazla soru
işareti barındırmaması, mükem-
mel bir altyapı eğitiminin işareti
olarak görülebilir. İkinci nokta ise
bununla bağlantılı olacak şekilde
takımdaki herkesin aşağı yukarı
bir pivot kadar oyun zekâsına ve
görüşüne sahip olması.
Guardiola elbette Barcelona’daki
taktiksel yapının aynısını Ba-
yern’e kopyalamaya çalışmıyor.
Topa sahip olma, pres yapma ve
tempoyu ayarlama gibi temel
özellikler aynı olsa bile onun yeni
takımına kazandırmaya çabala-
dığı asıl unsur işte bu felsefe.
Altyapı kalitesi olarak Bayern ve
Barcelona benzer seviyelerde
olduğu için aslında Guardiola
Bavyera ekibi içinmükemmel bir
tercih oldu ki; Bayern yönetiminin
istediği şey de buydu. Böylece
Barcelona’da orta saha oyuncula-
rından stoper yaratabilen veya
Messi’yi yalancı santrfor oynata-
rak yeni bir akımbaşlatan Guar-
diola, bu deneyselliği Bayern’de
iyice artırabildi. Sağ ve sol bek
olarak bildiğimiz Lahmve Ala-
ba’yı orta saha ve stoperde kul-
landı, yeri geldiğinde klasik bir
forveti olmadan sahaya çıktı ve
hatta kimi zaman oyuncularını
sahanın belli bir bölgesine yığarak
(sıklıkla Lahm, Rafinha ve Rob-
ben) her zaman dengeli bir diziliş
sürmemeyi normalleştirdi.
Elinde en az iki üst düzey takıma
yetecek sayıda ve kalitede orta
saha oyuncusu varken onların
tamamını sahaya aynı anda
farklı görevlerle sürmeyi de bildi
Guardiola.
Parasal güç, tarih ve
kaliteli altyapıya sahip
Bayern’in Barcelo-
na’dan eksik kaldığı
ve imrendiği iki nokta
olabilir: Real Madrid
ayarında dişli bir yerel
rakip ve sıra dışı bir
oyun kimliği. Bunlar-
dan ilkini hiçbir teknik
adamBayern’e vere-
mez ancak ikincisi için
Guardiola biçilmiş kaf-
tan. İlk ikisi geride
kalmış üç yıllık söz-
leşmesi böyle bir mis-
yon için biraz kısa
sayılabilir. Öte yandan
geleneklerine fazla-
sıyla bağlı ve çoğun-
lukla eski efsaneler-
den oluşan bir yönetim, aynı za-
manda bir sürü farklı görüş
anlamına geliyor. Guardiola’nın
oldukça deneysel yollarla bir
değişimi yönetmeye çalıştığı
ortamda bu durum işleri elbette
kolaylaştırmıyor. Son iki yılda
sıklıkla söylediği gibi Guardiola
geleceğine karar verirken kulübe
yük olmamayı göz önünde bulun-
duracak. İşte bu sezonun sonunda
oturup düşünürken belirleyici
unsur Şampiyonlar Ligi’ni kazan-
masından ziyade üç yıllık emeği-
nin pozitif anlamda ve gelenek-
selliği nispeten unutturacak
şekilde ilerleyip ilerlememesi
olacak.
Aslında Guardiola, Bayern’e yeni
bir felsefe kazandırma işine sıfır-
dan başlamadı. 2009-2011 yılları
arasında takımı çalıştıran ve Gu-
ardiola’nın aklındaki felsefenin
tohumlarını atan kişi Van Gaal’di.
Hollandalının kendi deyimine göre
Heynckes tohumları çimlendir-
meyi bildi ve bugün Guardiola o
ağacın dallarında farklı meyveler
yetiştirmeye çalışıyor. Bu halef-
selef ilişkisine ve Alex Ferguson
ile arasındaki muhabbete bakı-
lırsa, biraz da hayalperest düşü-
nerek Guardiola’nın bir sonraki
adresini Manchester United
olarak kurgulamakmümkün.
NitekimBayern ile sözleşmesini
bir yıl uzattığı takdirde 2017
yazında Van Gaal ile aynı anda
boşa çıkmış olacak.
NewYork’taki 1 yıllık dinlenme
süresi boyunca Guardiola, onun
peşinden neredeyse hiç ayrılma-
yan Roman Abramovich’i istediği
an arayıp Chelsea’ye gitme fırsa-
tına sahipti. Muhtemelen bugün
aynı durumManchester City veya
PSG için de geçerli. Belki de New
York’ta Ferguson ile akşam
yemeği yerken Sir’in ona söyle-
diği sözler hâlâ kulağında:
“Chelsea gibi aura ve tarihten,
en çok da vizyondan yoksun bir
kulübün seni cezbetmesine sakın
izin verme.” O akşamne Ferguson
emeklilik planından ne de Guar-
diola Bayern’in teklifinden bah-
setmişti. Dolayısıyla ortada bir
ikna etme veya fikir danışma
durumu yoktu ancak iki teknik
adamda ortak bir akıl zeminin-
deydi.
Guardiola büyük ihtimalle hiçbir
zaman Alex Ferguson gibi bir ku-
lüpte uzun süre boyunca kalma-
yacak. Fakat görünen o ki, bunu
gün geçtikçe daha çok baskı his-
settiği için değil,
kendini ve çevre-
sini sürekli yeni-
leme arzusu
taşıdığı için yapa-
cak. Eğer ondaki
muazzamyenilik-
çilik dürtüsü kulü-
bün koyu
gelenekselliğini
gölgede bırakırsa
Bayern bambaşka
bir seviyeye gele-
bilir. Bu gerçekleş-
mezse bile
Guardiola’nın bir
sonraki kulübü,
ona dair bu ye-
nile(n)me özelliğini
mutlaka kabullen-
mek zorunda.
Guardiola’nın Barcelona’da geçirdiği dört yılda yaşadığı baskının izlerini, göreve başladığı gün çekilen
ilk fotoğraf ile ayrıldığı döneme ait ikinci fotoğrafa bakarak görebilmekmümkün.