

şansı yoktur. Futbol gibi siyaset de
tutku, aşk, adanmışlık olmayınca
sürdürülecek bir iş değildir. Kendini
o işe adayacak… Yani futbolun da bir
inadı vardır. Hocambana ‘Oğlum
topu yiyeceksin’ derdi. Top yenir
mi? İşte orada hırsı anlatıyor, inadı
anlatıyor” diye konuştu.
Sporun içine şiddet ve saldırganlık
girince centilmenlik ruhunun
kaybolması gibi siyasetin içine
yalan, iftira ve çarpıtma girince aynı
sonucun ortaya çıktığını anlatan
Erdoğan, şunları söyledi:
“Maalesef ülkemizde bunu çok sık
yaşıyoruz. 40 yıllık siyasi hayatım
boyunca bir taraftanmilletimize
hizmet ederken, diğer taraftan da
bu yıkıcı siyaset anlayışıyla müca-
dele yürüttüm. Siyasetin kalitesi
yükseldikçe iktidarı sandık yoluyla
değil de şikeyle, hileyle, darbeyle,
tehditle, yıkıcı siyasetle elde edebi-
leceğini sananlar, bizimmilletimiz
tarafından tasfiye edilmiştir. Buna
rağmen son Anayasa değişikliğinde
olduğu gibi hâlâ nasıl futbolun
- inşallah onlardan kurtuluyoruz -
holiganları varsa, hâlâ holigan siya-
setiyle netice almaya çalışanların
bulunduğunu da görüyoruz.
Fikirlerinin gücüne güvenemeyen-
ler, yalana, iftiraya, hatta şiddete
başvurmaktan çekinmediler. Ana-
yasa değişikliğini, içindeki madde-
leriyle tartışmak yerine Meclisin
kapatılacağından, ülkenin bölüne-
ceğine kadar akla hayale sığmaya-
cak yalanlarla milletimizin kafasını
bulandırmaya çalıştılar. Böyle bir
şey yok. Meclisin fesih yetkisi asla
Cumhurbaşkanına ait değildir.
Böyle bir şey de yok. Bütün bunların
hepsinin kararı millettedir ve millet
bir seçimkararı alındığı zaman
Cumhurbaşkanı ve parlamento
seçimini beraber yapar, asla biri bir
diğerini götüremez.”
Şimdi gençlerin 18 yaşında parla-
mentoya girmesinin önünü açtıkla-
rını ifade eden Erdoğan, 19, 20, 21, 22,
23 ve 24 yaşındaki gençlerin parla-
mentoya girebilmesinin genç, dina-
mik, ilim, irfan sahibi bir gençliğin
parlamentoda yer alacağı anlamına
geldiğini ifade etti. Erdoğan, “Millet-
ten korkan, gençlerden çekinen bir
anlayışla Türkiye’nin geleceği inşa
edilebilir mi? Aslında bunların siya-
sette jübile zamanı çoktan gelmiş
ama hâlâ direniyorlar. Onun için de
çıktıkları tümmaçlarda yeniliyor-
lar. Daha önce 7 defa yenilmişlerdi.
İnşallah 16 Nisan’da 8. defa yenile-
cekler. İnşallah bu defa mesajı
alırlar” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Er-
doğan, 14 yılda Türkiye’yi üç kat
büyüttüklerini anlatarak, en büyük
yatırımyapılan alanlardan birinin
spor olduğunu söyledi. Gençlik dö-
neminde İstanbul’da eli yüzü düz-
gün sahanın, bir elin parmaklarını
geçemeyecek kadar az olduğunu
dile getiren Erdoğan, 1994’te İstan-
bul Büyükşehir Belediye Başkanlı-
ğını devraldığı andan itibaren
şehrin spor altyapısını geliştirmek
için büyük çaba sarf ettiklerini,
2002’den itibaren de bu çabayı tüm
ülkeye yaydıklarını vurguladı.
720 bin seyirci kapasiteli
30 stadyum
Erdoğan, Türkiye’nin spor altyapı-
sında gerçekten çok ileri ve önemli
bir konumda olduğunu belirterek,
şöyle devam etti:
“Cumhuriyet tarihinde 2002’ye
kadar yapılan toplam spor tesisi
sayısı 1575 iken, buna 14 yılda 1924
yeni tesis ilâve ettik. Genelleme
yapıyorum, sadece 12 tane olan
atletizmpistlerinin sayısını 52’ye
çıkardık. Ayrıca 10 atletizmpistiyle
ilgili çalışmalar da sürüyor. Gençle-
rimizin futbola olan ilgisinde çok
önemli bir yere sahip halı saha
sayısını 578’den aldık, 1924mahalle
tipi ve 736 standart saha ilâvesiyle
3 bin 238’e çıkardık. Ülkemizde 48
yarı olimpik veya olimpik havuz
varken 14 yılda biz buna 78 adet
yeni havuz ilâve ettik. Aynı şekilde
spor salonu sayısını 372’den 825’e
çıkardık. 2002’ye kadar yapılan 277
adet stadyumun büyük çoğunluğu
günümüzde bu sıfatı asla vermeye-
ceğimiz yapılardan oluşuyordu.
Onlara stadyumdemek için bin bir
şahit lâzım. Yok. Çoğu da yıkık
dökük haldeydi. Ne zeminler ze-
mindi, ne bakımvardı. Hiçbir şey
yoktu. Biz ülkemizin pek çok şeh-
rine dünyada parmakla gösterilen
yeni stadyumlar kazandırdık, ka-
zandırıyoruz. Özellikle 27 şehrimize
yapmakta olduğumuz 30 stadyu-
mun her biri birer spor ve sanat
şaheseridir. Hamdolsun bunlardan
9 adedi tamamlandı, hizmete girdi.
İnşası süren 15 taneye ilâve olarak
6 tane de ihale aşamasında olan
stadyumumuz var. Bu 30 stadyu-
mumuzun toplam seyirci kapasitesi
720 bindir.”
Erdoğan, başkent Ankara’nın stad-
yumkonusunda bir mahrumiyet
yaşadığını ifade ederek, Ankara 19
54
55
manda dürüstlükleriyle, tevazula-
rıyla, efendilikleriyle, takım arka-
daşlarıyla olan örnek ilişkileriyle de
hatırlarız. Kaleci Lastik Ömer’in ifa-
desiyle ‘Gözlerin bile yakalaması
mümkün olmayan bir hız ve deh-
şetle şut atan’ Metin Oktay’ı, işte
böyle hatırlıyoruz. İsmi Fenerbahçe
ile adeta özdeşleşen belki de dün-
yanın en kabiliyetli forvetlerinden,
zaman zaman orta saha, ‘futbolun
ordinaryüsü’ diyebileceğimiz Lef-
ter’i işte böyle hatırlıyoruz. Kendi
takım arkadaşlarıyla birlikte nere-
deyse tüm futbolculara ağabeylik
yapan, tek başına bir takımdenile-
bilecek Baba Hakkı’yı işte böyle
hatırlıyoruz. Hiçbir maddi kazanç
ummadan yıllarca top koşturmuş,
futbola, bağrından çıktığı şehre tut-
kuyla bağlandığı takımının renkle-
rine ömrünü vakfetmiş Dozer
Cemil’i işte bu şekilde hatırlıyoruz.
Dünyada Pele’yi, Zidane’ı, Cruyff’u,
Müller’i, Ronaldo’yu, Baggio’yu,
Hagi’yi böyle hatırlıyoruz. Bu futbol
efsanelerini yalnızca sahalardaki
olağanüstü performanslarıyla değil,
aynı zamanda futbola, formasını
giydikleri kulübe, içinden çıktıkları
topluma, gençlere yaptıkları katkı-
larla da takdir ediyoruz.”
"Siyasetin futbolla birçok
ortak yönü var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çocukluk
dönemlerinden itibaren futbola
gönül veren, gençlik yıllarında çe-
şitli kulüplerde top koşturan biri
olarak, bunun insana neler kazan-
dırabildiğini çok iyi bildiğini ifade
ederek, “Hayatımın her aşamasında
futbol oynarken edindiğimdisiplin-
den, takım çalışmasından, vefadan,
bu oyunun bana kazandırdığı tüm
vasıflardan çok istifade ettim. Özel-
likle siyasetin temelde futbolla
birçok ortak yönü olduğuna inanı-
yorum. Spor gibi siyasetin de özü
rekabettir, yarıştır. Bu yarışın ilk
aşaması sandıktan galip çıkmak
için, ikinci aşaması da sorumluluk
üstlendikten sonra millete hizmet
götürmek içindir. Tıpkı futbol gibi
siyaset de takımoyunudur, yani
sağlambir kadro gerektirir. Plan-
sızca oynayan, taktiği ve stratejisi
olmayan bir takımın kupayı kal-
dırma ihtimali nasıl yoksa, milletine
söyleyecek sözü olmayan siyaset-
çilerin, siyasi partilerin de başarı