TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Alanzinho: Bir top cambazı 1.06.2009
Alanzinho: Bir top cambazı

Trabzonspor'a devre arasında Norveç Ligi'nden transfer oldu. Ufak tefek yapısına karşılık müthiş bir dripling ustası. Rakiplerinin üzerine adeta uzaktan kumandalı otomobil gibi gidiyor ve müthiş slalomlar yapıyor. Attığı goller ise parmak ısırtacak cinsten. Trabzonspor'da oyunculuk kalitesini kanıtladığını, uyum ve tempo sorunlarını aştığında daha da faydalı olacağını söylüyor.

Röportaj: Nuri Bekar

Brezilya'dan önce Norveç'e, oradan da Türkiye'ye uzanan bir kariyerin var. Ülkenden farklı ortamlara kolay alışabiliyor musun?

Norveç'e ilk gittiğimde oraya alışmam çok zor oldu. Çünkü ilk defa Brezilya'nın dışına çıkmıştım ve yabancı bir ülkede futbol oynayacaktım. Hem oradaki hayat stiline hem de oynanan futbol tarzına alışmam bir hayli vakit aldı. Trabzon içinse durum farklıydı. Çünkü buraya Avrupa'daki futbola ve yaşam biçimine alışmış olarak geldim. Bu yüzden, Türkiye'ye ve tabii Trabzon'a alışmam çok kolay oluyor.

2005 yılında Gama'dan Stabaek'e transfer oldun. Brezilya'dan Norveç'e geçiş yapmak oldukça cesur bir hamle olsa gerek. Norveç'ten gelen teklifi, neleri düşünerek kabul ettin?

Yurtdışından teklif alarak Brezilya'dan giden birçok oyuncu vardı. Bana 2005 yılından önce de birçok Avrupa kulübünden teklif gelmişti. Fakat üllkemden ayrılmaya karar vermem 2005'teki teklif üzerine gerçekleşti. Zaten o dönemde takımım Gama'da sıkıntılı günler yaşıyordum ve ülke futbolunda adımı duyurmam zor bir hale gelmişti. Ayrılmak için doğru zamandı ve Stabaek'in teklifini kabul ederken pek tereddüt yaşamadım.

En iyi dönemimi Norveç'te geçirdim

Stabeak'de oynadığın futbolla kariyerinin zirvesine çıktın. İki defa yılın futbolcusu seçildin. Bu takımdaki günlerinden aklında kalanları bizlerle paylaşır mısın?

Stabaek'teki ilk sezonumda takımım Norveç İkinci Ligi'nde mücadele ediyordu. O sezon sonunda takımı Birinci Lig'e çıkardık. Birinci Lig'deki ilk sezonumuzu beşinci sırada tamamladık. Ardından 2007 sezonunda ikinciliği elde ettik ve aynı yıl ben sezonun en iyi orta saha oyuncusu seçildim. Geçtiğimiz sezon da şampiyonluğa ulaştık. Ben hem yılın en iyi oyuncusu hem de en iyi orta saha oyuncusu ödüllerine lâyık görüldüm. Tüm bunları gözden geçirdiğimde, Stabaek'te kariyerimin en verimli dönemini yaşadığımı anlıyorum. Takımda geçirdiğim dört sezon boyunca her sene performansımın ve oyunumun üzerine bir şeyler ekledim. Orada geçirdiğim yıllar büyük bir gelişme dönemi olarak aklımda kalacak. Norveç'e giderek ne kadar iyi bir iş yaptığımı ve doğru karar verdiğimi şimdi yaptığım muhasebe sonunda anlıyorum.

Çok çeşitli takımlarla ismin anılıyordu ama sen Trabzonspor'dan gelen teklifi kabul ettin. Başka hangi takımlardan teklif almıştın?

Almanya'dan birkaç farklı takımdan olmak üzere, Avusturya ve Danimarka'dan da çok ciddi teklifler vardı. Türkiye'den bir başka takımdan da teklif almıştım.

Trabzonspor'u tercih sebebin neydi? Türkiye'ye gelmeden önce Trabzonspor'un ismini duymuş muydun? Kulüp hakkında neler biliyordun?

Kulüp hakkında çok fazla bilgim yoktu. Çünkü Brezilya'da Türk futbolu hakkında yayınlanan haberler genellikle Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş üzerineydi. Trabzonspor'u fazla tanımasam da geçmiş yıllarda Türkiye'nin değişik takımlarında oynamış Brezilyalı oyuncularla temasa geçerek, ülke futbolu ve takım hakkında etraflıca bilgi aldım. Flamengo'da birlikte oynadığım Fabio Luciano ve Fabiano Eller bunların başında gelir. Trabzonspor'un Türk futbolunda önemli bir yere ve ateşli bir taraftar kitlesine sahip olduğunu az çok biliyordum ama arkadaşlarımın bilgileri sayesinde bir bakıma bunları teyit etmiş oldum.

Trabzonspor'a adapte olduğunu düşünüyor musun?

Yeni başladığınız her şeyin kaçınılmaz bazı zorlukları vardır. Ama Trabzon'daki uyum sürecim boyunca yakınımdaki insanların bana yönelik yardımları ve hoşgörüsü sayesinde gerek takıma gerekse de şehre çabuk alıştım.

Takımda en iyi arkadaşların kimler?

Norveç'te oynadığım dönemde takım arkadaşlarımla ve kulüp personeliyle çok yakın arkadaşlıklar kurdum. Bu konuda çok hızlıyımdır. Burada da çok iyi arkadaşlarım var. Gustavo Colman bunların başında geliyor, çünkü konuştuğumuz dil yakın. İbrahima Yattara, Egemen ve Giray da var. Tüm takımla arkadaşlığım iyi bir seviyede.

Turkcell Süper Lig'de henüz yarım sezon geçirdin ama Brezilya, Norveç ve Türkiye futbolunu gerek taraftar ilgisi gerekse teknik yönden karşılaştırır mısın?

Brezilya'da oynadığım dönemde Flamengo, Brezilya'nın en fanatik taraftar grubuna sahip takımdı. Bana kalırsa diğer takımlarla kıyas götürmeyecek derece büyük bir kulüptü. Stabaek'teki kulüp yönetimi de diğer ülke ve takımlara örnek teşkil edecek kadar profesyoneldi. Fanatik bir taraftar grubu olmasa da ülkedeki saygınlığı iyi düzeydeydi. Trabzonspor'un taraftarlarını diğer oynadığım kulüplerle karşılaştırmayacağım bile. Çünkü burada gördüğüm taraftar profili beni gerçekten şaşırttı. İlk maçımızda tribünler tamamen dolmuştu. Deplasmanda oynadığımız maçlar ise bende adeta iç sahada maç oynuyoruz izlenimi yarattı. Nereye gitsek müthiş bir taraftar desteğiyle oynuyoruz. Bu da çok ayırt edici bir durum.

Türkiye'de oynanan futbolun kalitesini nasıl buldun?

Türk futbolunu samimi olarak söyleyeyim, üst düzey buldum. Norveç Ligi'nde oynanan futbol bu derece yüksek kalitede değildi. Tamamen fiziğe ve güce dayalı bir futbol oynanıyordu. İşin teknik kısmı biraz göz ardı ediliyordu. Oysa Türkiye'de teknik, futbolun önemli bir kısmını teşkil ediyor. Türk Milli Takımı'nın kazandığı başarıları görüyoruz. Bence bunun en büyük sebebi de futbol tarzında teknik yönün ağır basması.

Ülkemizde beğendiğin takımlar ve oyuncular hangileri?

Burada birkaç Brezilyalı oyuncunun ismini söylemeliyim. Öncelikle Alex. Burada kendisini teknik yönden öylesine geliştirdi ki, Brezilya Milli Takımı'nda oynayabilecek bir seviyeye geldi. Teknik kapasitesini hayranlıkla takip ediyorum. Onun yanında müthiş bir deneyime sahip olan Roberto Carlos ve gol yollarındaki başarısı ile Bobo.

Fiziksel yönü kuvvetli Norveç Ligi'nden teknik tarafı ağır basan Türk Ligi'ne geçiş yapmak senin için daha mı iyi oldu dersin?

Teknik tarafı ağır basan bir ligde oynamak benim için daha çok tercih edilir bir şey. Norveç'in fizik güce dayalı olması beni zorlamış, orada kendime has bir oyun tarzı geliştirmek zorunda kalmıştım. Tekniğimin yanında, güçlü olmanın da yollarını yaratmıştım. Türkiye'de ise böyle bir mecburiyetim yok, çünkü alışmış olduğum oyun tarzına yakın bir ligdeyim. Bu da beni rahatlatıyorum.

3.9 milyon euro gibi yüksek bir bonservis bedeliyle Trabzon'a transfer oldun. Havaalanında taraftarlarca omuzlara alındın. Senden beklentinin yüksek olduğunu fark etmişsindir. Bu büyük beklenti sende bir stres oluşturdu mu?

İlk geldiğimde, tüm bunlar benim için büyük bir stres nedeniydi. Çünkü Norveç'te oldukça başarılı geçen dört sezonun sonunda yeni bir maceraya atılmıştım ve benden büyük beklentilerin olacağını tahmin ediyordum. Sırf Norveç basınında yazılanlar bile yeterliydi. Herkes "Burada müthiş bir dönemden sonra yeni bir maceraya atılıyor. Orada neler yapacağını hep beraber izleyeceğiz" gibisinden yorumlar yapıyordu. Şüphesiz kazanmak ve gol atmaya çalışmak strese sebep olur ama bunlarla başa çıkacak derecede olgunluğa eriştiğimi düşünüyorum.

Oyun kalitemi ispatladım

Kulüpte geçirdiğin yarım sezonda kendi performansını nasıl değerlendiriyorsun?

Oyun kalitemi ispatladığımı düşünüyorum. Çünkü performansım ve takıma yaptığım katkı giderek arttı. Önemli olduğunu düşündüğüm iki gol kaydettim. Fakat tabii ki uyum ve oyun temposu konusunda hâlâ ilerlemem gerektiğini düşünüyorum. Yarım sezonunun benim için oldukça olumlu geçtiğini düşünüyorum.

Trabzonspor forması altında ilk golünü Galatasaray'a attın. Bu önemli karşılaşmada gol atmak nasıl bir duyguydu?

Benim için çok büyük bir mutluluk anıydı. Çünkü yeni takımımdaki ilk golümü Avrupa'da oldukça tanınan bir takıma atmıştım. Bence şahane sıfatını hak edecek bir goldü.

Bu gol için "Hayatımda attığım en güzel gol" diyebilir misin, yoksa geçmişte daha güzel gollerin var mıydı?

Norveç Ligi'nde 9 gol atmıştım ve bunlardan 3-4 tanesi yılın en iyi golleri arasına girmişti. Gollerimin çoğunu driplingle 4 hatta 5 oyuncuyu geçerek atmıştım. Galatasaray'a attığım gol ise kendi stilimin dışında, voleyle oldu. Sırf bu yüzden bu golün bende ayrı bir yeri olacak.

Şampiyonluğun en önemli adaylarından biri olarak gösteriliyorken, takımda yaşanan ani düşüş zirve yarışında geri kalmanıza sebep oldu. Bu neden yaşandı?

Böyle düşüşlerin sebeplerini bulmak zordur. Ben sebep aramaktansa bu düşüşün kısa bir tasvirini yapmak istiyorum. Çok iyi giderken, sürekli olarak kazanırken ve kolay kolay puan kaybetmezken aniden düşüşe geçtik ve bunun belirli bir bedeli oldu. Rakiplerimizin gerisine düştük. Ancak bundan sonra olanlar bile futbolda işlerin ne kadar çabuk değişebileceğini gösterdi. Sivasspor'un 7 puan gerisine düşmüşken iki hafta içinde kendimizi yeniden şampiyonluk yarışının içinde bulduk.

Trabzonspor'la 1 yılı opsiyonlu 4.5 yıllık sözleşme imzaladın. Daha sonraki hedefin ne olacak?

Buraya gelerek çok önemli bir adım atmış oldum. Çünkü Avrupa futbolunun merkezine yaklaştım. Norveç'teyken durum böyle değildi. Merkez derken, İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkelerin liglerini kast ediyorum. Türkiye ligi bu liglerle sürekli olarak iletişim halinde. Şimdilik hedefim Trabzonspor'da oynayabildiğim kadar uzun süre oynamak. Buradan daha cezbedici fırsatlar çıkarsa onları da değerlendirmek isterim. Çünkü hedefim gelişimimi sürekli kılmak. Tabii bu gelişimi kaydetmeden önce Trabzonspor'la belirli bir başarı yakalamak isterim. Sonra daha büyük bir adım atma zamanım gelir.

Hobilerin neler? Trabzon'da boş vakitlerinde ne yapıyorsun?

Trabzon çok küçük bir yer ama bu durum benim için bir sıkıntı sebebi değil. Kız arkadaşım burada ve çoğunlukla evde vakit geçiriyorum. Gerek şehrin içinde, gerekse şehrin dışında ziyaret edebileceğimiz çok yer var. Ama burada en çok yaptığımız şey evde kalıp film seyretmek. Burada, hayatımda hiç seyretmediğim kadar film izlemişimdir herhalde.