Gökhan Ünal, iki sezon önce Kayserispor formasıyla gol kralı olduğunda Türkiye yeni bir golcüye kavuştu. Takımının ligdeki ve Avrupa kupalarındaki başarısına golleriyle büyük katkı sağladı. Nihai hedefi Avrupa'da oynamak ve şimdiden İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda ve Rusya'dan ciddi teklifler almaya başladı. Ancak kariyeri için İstanbul'u atlama taşı olarak görüyor ve kendisini büyük takımlarda oynamaya hazır hissediyor. Bunu da "Geçen sezon alsa 'Hazırım' demezdim, çünkü Süper Lig için yeni bir oyuncuydum. Ama bu sezon kendimi daha olgunlaşmış görüyorum. Eğer kulübüm izin verir ve transferim gerçekleşirse kendimi büyük takımlar için hazır görüyorum" sözleriyle ortaya koyuyor.
Milli Takım bir süredir sadece büyük takımların tekelinde değil. Artık Anadolu'nun farklı takımlarından birçok oyuncu Milli Takım'da oynayabiliyor. Bunlardan birisi de sensin. Bu değişimi neye bağlıyorsun?
Anadolu takımları eskisinden çok farklı olarak güçlü kadrolar oluşturdu. Zaten ligin durumuna baktığınızda bunu çok rahatlıkla görebiliyorsunuz. Anadolu takımları büyük takımlar karşısında çok iyi sonuçlar alabiliyor, ligin zirvesini zorlayabiliyor. Fatih Hocamız da tüm takımları izliyor ve iyi oyuncuları belirleyerek Milli Takım kadrosuna alıyor.
Anadolu takımlarının güçlenmesi, kadrolarındaki kaliteli futbolcuları ellerinde tutması Milli Takım için de daha geniş bir yelpazeden oyuncu seçme imkânı doğuruyor. Özellikle Kayserispor bu konuda öncü bir rol üstleniyor. Mesela seni ve Mehmet Topuz'u ısrarla ellerinde tuttular. Bu konuda neler söyleyeceksin?
Kayserispor'un futbolcu vermeye niyeti yok çünkü paraya ihtiyacı yok. Anadolu kulüpleri paraya ihtiyaç duydukları için ellerindeki kaliteli oyuncuları satma yolunu tercih ediyor. Ama Kayserispor tok satıcı pozisyonunda. Yönetim zirveyi hedefliyor ve bu nedenle elindeki kadroyu korumaya çalışıyor.
Ancak sadece kulübün oyuncuyu elinde tutmak istemesi yeterli değil. Çünkü oyuncu eğer büyük takıma gitmeyi kafasına koymuşsa, ondan fayda sağlamanız mümkün olmaz.
Kayserispor'da mutluysam başka bir takıma gidip de huzurumu bozmak istemem. Yine de Kayserispor'da belirli bir noktaya geldikten sonra hedeflerim doğrultusunda aşama kaydetmek isteyebilirim. Avrupa'ya gitme konusunda üç büyük takım daha önemli bir basamak olduğu için tercihler de o yönde olabilir.
Bu enteresan bir durum. Herkes Türk futbolundaki tekelleşmeden şikâyetçi. Herkes yeni bir şampiyonu bekliyor. Anadolu kulüplerinde oynayan oyuncuların hepsi de ülkemizdeki büyük takım hegemonyasından şikâyet ediyor ama hepsinin hedefi aynı zamanda o büyük takımlardan birinde oynamak. Hiç kimse "Ben takımımda kalayım, takımımı büyüklerin arasına sokayım" gibi bir düşünceye sahip değil. Burada bir çelişki yok mu sence?
Bana geçen sezondan beri teklifler geliyordu. Ama Ertuğrul Hocayla konuştuğumda "Yapacaklarımız henüz bitmedi" dedi. UEFA Kupası'nda belli bir noktaya gitmek istiyorduk ancak AZ Alkmaar'a şanssız bir biçimde elendik ve olmadı. Ardından kendimize Şampiyonlar Ligi hedefini koyduk. Anadolu'da bir takımın böyle bir hedefi olması çok güzel bir şey. Eğer bu hedefe ulaşabilirsek, üç büyüklere gitme hevesimiz de azalacak elbette.
İlgi olmayınca eziklik hissediyoruz
Mehmet Topuz'u, Aydın'ı, İlhan'ı, Uğur'u ve Özgürcan'ı ile çok sayıda milli oyuncuya sahipsiniz. Yönetiminizde ve teknik ekibinizde istikrar var. Kayseri zengin bir şehir ve arkasında ciddi taraftar desteği de mevcut. Kayserispor bu avantajlarıyla sanki büyük takım havasına girebilir gibi görünüyor.
Aslında büyük takımlara yakın bir havayı yakaladık. İki sezondur üst düzeyde futbol oynuyoruz ve sürekli zirve hedefine sahibiz. Ama medyanın görmezden gelmesi üzerimizde bir eziklik havası doğruyor. Büyük takımlar göz önünde olduğu için oyuncu da o ortamda bulunmak istiyor.
Yani oyuncu yaptığı işin karşılığını medyada mı görmek istiyor?
Evet, medyada biraz daha fazla yer almak istiyoruz. Ama bunu kişisel olarak değil, takım olarak istiyoruz. Bugün büyük takımlar gazetelerde bir sayfa yer alıyorsa, Kayserispor'dan bir paragraf söz ediliyor. Mesela Vestel Manisaspor yedi hafta lider oldu ama bundan hiç bahsedilmedi.
Ama o dönemde İstanbul gazeteleri Manisa'ya akın etti ve sayfa sayfa röportajlar yapıldı, haberler yazıldı. Başarı olunca medya ilgisi de oluyor.
Evet, ama bir gün oluyor, iki gün oluyor. Ondan sonra herkes eskiye dönüyor.
Bu ilgiyi sağlamak da sizin elinizde değil mi? Mesela Trabzonspor bir dönem tabuları yıkmıştı. 23 senedir şampiyon olamamasına rağmen medyada büyük takım muamelesi görebiliyor. Kayseri'de de Anadolu'da bir ihtilali gerçekleştirebilecek tohum var gibi görünüyor.
O tohum var, evet. Bu sezon için Şampiyonlar Ligi'ni hedefliyoruz, önümüzdeki sezon için ise hedef şampiyonluk olacak. Yeni sezonda şampiyonluk için gereken temeller atılacak. Yeni stadımız önümüzdeki sezonun ikinci yarısına yetişecek. Yöneticilerimiz ayrıca şampiyonluğa oynanacak bir kadro da kuracaklarını söylüyor.
Kayserispor büyük hedeflere sahip olduğu sürece sen orada mısın?
Zaten sözleşmem devam ediyor. Kulüple aramda bir sorun olmazsa elbette devam edeceğim.
Peki, sen Anadolu'dan bir takımın şampiyon olabileceğini düşünüyor musun?
Olabilir ama bu çok da kolay değil. Çünkü çok farklı etkenler var. Bir kere lobiniz ve medya desteğinizin olması lazım. Büyük takımlara karşı ezik kalıyoruz. Onlara gösterilen tolerans bize gösterilmiyor. Mesela onlara daha kolay fauller çalınırken bizim gibi takımlara daha kolay kartlar çıkartılabiliyor.
Stresi kaldıramıyoruz
Her şeye rağmen yakın dönemde bir Gençlerbirliği, bir Gaziantepspor şampiyonluğun ucuna kadar gelebilmişti.
Gençlerbirliği Ersun Yanal döneminde çok iyi bir performans yakalamıştı. Ancak yarışın son döneminde stres artıyor. O yarışın içinde bulunma alışkanlığı olmayan takımlar ve futbolcular stresin arttığı son haftalarda o ağırlığı taşımakta zorluk çekiyor. Büyük takımlar ise şampiyonluk atmosferine alışkın. Mesela son haftalar yaklaştıkça biz de üzerimizde bir stres hissetmeye başladık. Bir türlü kendi oyunumuzu oynayamıyoruz. Bu nedenle 3-0 öne geçtiğimiz Antalyaspor maçını ancak son dakika golüyle berabere bitirebildik.
O maçı özellikle konuşmamız gerekiyor. Çünkü sezonun en ilginç müsabakalarından biriydi. Bir takımın 3-0 öne geçtikten sonra 4 gol yemesi çok sık rastlanan bir durum değil. Hem taktiksel hem de mental olarak neleri yanlış yaptınız o maçta?
İlk 30 dakikada 3-0 öne geçtik ve ilk yarı da 3-1 bitti. İkinci yarıda ise ne olduğunu anlayamadan üst üste iki gol yedik. Peşinden de dördüncü gol geldi. Ben hayatımda ikinci defa böyle bir olayla karşılaşıyorum. Daha önce Gençlerbirliği ASAŞ'ta oynarken bir maçı 3-0 geriden gelip 4-3 kazanmıştık. Ama Kayserispor olarak kendimizi çok iyi bildiğimiz için böyle bir olayı yaşamamız çok anormal geliyor. Geçen sezon Trabzonspor karşısında 2-0 gerideyken 15 dakika içinde 4 gol atan bir takımız. Böyle bir takımın Antalyaspor maçını yaşaması çok şaşırtıcı. Bunu da erken strese girmemize bağlıyorum.
O maçta 3 gol atan bir Coşkun var. Senin mevkiinde oynayan bir oyuncu. Onun performansını nasıl değerlendiriyorsun?
Coşkun ağabeyin golcülüğü tartışılmaz. Zaten attığı üç gol de usta işi. Pozisyonlarda çok soğukkanlı davrandı. Başkası olsa o çekme hareketlerini yapmaz ve direkt vurmaya çalışırdı. Ama bize karşı oynayan golcülerde bir hat-trick yapma alışkanlığı doğdu. Antalya maçından bir hafta önce de Cangele bize üç gol atmıştı.
Bundan önce TamSaha'ya verdiğin röportajda "Kendimi tam anlamıyla olgunlaşmış hissettiğimde İstanbul'a gideceğim" demiştin. Gidersin, gitmezsin ayrı da, bugün kendini olgunlaşmış görüyor musun?
Geçen sezon alsa "Hazırım" demezdim, çünkü Süper Lig için yeni bir oyuncuydum. Ama bu sezon kendimi daha olgunlaşmış görüyorum. Eğer kulübüm izin verir ve transferim gerçekleşirse büyük takımlar için kendimi hazır görüyorum.
Büyük takımlarda oynayan forvetleri yakından tanıyorsun. Kendini orada hayal ettiğinde nerede görüyorsun?
Onlardan eksik bir yanımın kaldığını düşünmüyorum. Tabii ki kendimi Hakan ağabeyle kıyaslayacak değilim, onun kariyeri tartışılmaz. Ama ben o takımlara gidersem zorluk çekeceğime inanmıyorum ve yer bulabileceğimi biliyorum.
Teknik anlamda kendine neler kattın bu süre içinde?
Son vuruşlarda biraz daha soğukkanlı olmaya başladım, aceleci davranmıyorum. Oynadıkça kendime güvenim artıyor. İki sezon önce gol kralı olduğum dönemden daha iyiyim. Eğer bugünkü kapasitemde olsaydım o zaman 23 değil 30 gol atardım.
İç muhasebeni yaptığında halen eksilerin olduğunu düşünüyor musun?
Elbette. Mesela top saklama konusunda eksiğim var. Bazen topu kolay kaybediyorum. Bir de topu kaptırdığım zaman çabuk demoralize oluyorum. O anda mücadeleyi bırakıyorum. Bunu üzerimden atarsam fazla bir eksiğim kalmayacak.
Kaynaşma sürecim uzun sürüyor
Bazı oyuncular vardır, takımlarında vasat oynarlar ama Milli Takım'da bambaşka bir performans gösterirler. Seninse Kayserispor'daki performansı bugüne kadar Milli Takım'a fazla yansımadı. Buradaki fark nedir?
Ben bunu biraz da ortama bağlıyorum. Milli Takım'da kendimi yeni yeni göstermeye, arkadaşlarımla yeni yeni kaynaşmaya başladım. İlk geldiğimde de oyuncuları tanıyordum ama sadece merhabamız vardı. Benim öyle bir dururum var, kendimi ancak kaynaşma sağladıktan sonra gösterebiliyorum. Kayserispor'daki ilk sezonumda da aynı şeyleri yaşadım. Takımla bütünleştikten, arkadaşlarla aramızda espriler yapacak düzeye geldikten sonra kendimi gösterebildim.
Sezonun ilk yarısında Galatasaray ve Fenerbahçe'ye 4, Beşiktaş'a ise 2 gol yiyerek mağlup oldunuz. O maçlarda bu yenilgiler alınmasa belki çok daha iyi bir konumda olabilirdiniz. Sanki büyük takımlara karşı bir fobisi var Kayserispor'un. Bu durumu neye bağlıyorsun?
Bizim kırılma noktalarımız o maçlar. Anadolu kulüplerine karşı sergilediğimiz performansı o takımlar karşısında sahaya yansıtamıyoruz. İçerideki maçlarda onlara karşı iyi oynasak bile özellikle deplasmanlarda aynı başarıyı gösteremiyoruz. Sebebini biz de çözemiyoruz. Belki deplasmanlarda içimizde bir korku oluyor. Halbuki gerçek gücümüzü yansıtabilsek başaracağımızı biliyoruz ama bunu bir türlü beceremedik.
Hangi golcüyle konuşsam tek santrfor olarak oynamanın zorluklarından şikâyetçi. Kayserispor ise çift santrforlu sistemi tercih ediyor. Sence bir golcü için hangi sistem daha rahat?
Kapalı defanslara karşı tek santrfor oynamak çok zor. Ama deplasmanda tek santrfor oynadığında eğer hızlı bir oyuncuysan problem yaşamazın. Yine de ben çift santrforlu sistemin yükümüzü hafiflettiğine inanıyorum. Bir de tek santrforlu sistemde arkanızda oynayan oyunculardan aldığınız destek çok önemli. Geçen sezon tek santrforla oynadığımızda Bülent ağabey ve Mehmet Topuz hücuma büyük katkı sağlıyordu. Bu sezon ise zaten sürekli çift santrfor oynuyoruz.
Benim vârisim İlhan
Kayserispor forvetinde partnerin sürekli değişiyor. Bazen Iglesias, bazen İlhan, bazen de Özgürcan'la oynuyorsun. Kendine en uygun partnerin hangisi olduğunu düşünüyorsun?
İlhan'la dört sezondur birlikteyim ve onunla çok iyi anlaşıyorum. Benim nerede ne yapacağımı çok iyi biliyor. Ben de onun özelliklerini biliyorum. Özgürcan'la da öyle. Iglesias'la ise biraz kopuk oynuyoruz. Biraz da dil problemi nedeniyle fazla iletişim kuramıyoruz.
Üç partnerinin futbolculuk özelliklerini biraz açar mısın?
Iglesias kapalı defansları açacak doldur-boşalt sistemine uygun bir oyuncu. Bizim sistemimiz pas üzerine kurulu ama o oynayınca nedense direkt doldur-boşalta dönüyoruz. Özgürcan ve İlhan ise daha mücadeleci ve çabuklar. Özellikle İlhan çok kuvvetli, mücadeleci ve çok koşuyor. Özgürcan topu daha iyi saklıyor ve dripling özelliği gelişmiş bir oyuncu. İlhan ve Özgürcan sayesinde ileride Milli Takım forvet sıkıntısı çekmeyecek diye düşünüyorum.
Diyelim ki sen Kayserispor'dan ayrıldın, "Gözüm arkada kalmaz" diyebilir misin?
Gözüm arkada kalmaz çünkü İlhan var. Ona da her zaman söylüyorum, "Ben gittikten sonra bu takımda sen oynayacaksın." Bu sene patlama yapamadı, çünkü fazla şans bulamadı ama önümüzdeki sezon büyük bir patlama yapacağına inanıyorum.
Avrupa'dan çok sayıda teklif aldım
Avrupa'da oynamak gibi bir hayalin var ve bu nedenle büyük takımlarda oynamayı da bir basamak gibi düşünüyorsun. Peki, hangi Avrupa ligini tercih ediyorsun?
İngiltere'yi çok istiyorum. Middlesbrough beni istiyordu ama İngiltere yabancı oyuncu transferi için milli olma sınırı koyduğu için bu şimdilik mümkün değil. Fransa ve Almanya'dan da teklifler aldım. Fransa'dan Monaco'nun beni çok istediğini biliyorum. Ayrıca Paris Saint Germain ve Rennes'den de teklifler var.
O zaman şöyle bir gerçek de var; Kayserispor'da oynarken de bir vitrinin oluşmuş ve çok sayıda teklif almışsın.
Evet, Avrupa kupalarında oynadığımız dönemde böyle bir şansım oldu. AZ Alkmaar da beni istedi.
Peki, senin için İstanbul'a gelmek bir hedef mi, yoksa direkt Avrupa'ya gitmeyi mi düşünüyorsun?
Eğer olursa elbette direkt Avrupa'ya gitmek isterim. Ama İstanbul takımlarında oynamanın da bana kariyer kazandıracağını biliyorum.
Kayserispor'la şampiyonluk kazanmak elde edilebilecek en büyük kariyer olmaz mı?
Elbette, zaten beni ben yapan Kayserispor. Bunu asla inkâr etmiyorum. Ama sonuçta büyük takımda oynamak Avrupa için daha net bir basamak. Eğer İstanbul'da oynarsam belki daha farklı taliplerim de olacak. Şunu da eklemek istiyorum, benim tek ve nihai hedefim Avrupa'da oynamak.
Genellikle Türk oyuncular Avrupa'ya gitme konusunda sorunlu. Gidenler de istisnalar dışında çok çabuk geri dönüyor. Sen Avrupa'ya gidersen kalıcı olacağını düşünüyor musun? Ve bu anlamda hangi ülkeyi kendine yakın görüyorsun?
İlk bir sene çok önemli. Uyum dönemini atlatırsam kalıcı olacağımı düşünüyorum. Fransa'yı da kendime daha yakın buluyorum. Bu arada Rusya'nın Rubin Kazan takımından da bir teklif aldım. Kulübe 5 milyon dolar önermişler. Ancak kulübüm buna yanaşmadı. Çünkü Kazan takımı beni devre arasında almak istiyordu. Kayserispor ise önündeki hedefleri düşünerek bu transfere izin vermedi.
Peki, sen Rusya Ligi'nde oynamak ister miydin?
Olsaydı hayır demezdim ama çok da hevesli değildim. Zaten kulübümden de "Beni gönderin" diye bir talebim olmadı.
Takım ayrımı yapmam
Avrupa'da oynama konusunda takım ayrımı yapıyor musun?
Avrupa'da takımlar arasında büyük farklar yok. Elbette herkes gibi ben de büyük takımlarda oynamak isterim ama mutlaka büyük takımda oynayacağım diye bir ısrarım yok. İyi bir ligde, benim futbol yapıma uyacak bir takımda oynamak isterim. Bana uyacak takımdan maksadım da pas yapmayı seven, dan-dun futbol oynamayan bir takım. Çünkü biz Kayserispor'da pas yaparak başarılı olmayı öğrendik.
Emre Aşık, tecrübeli bir oyuncu olarak "Genç futbolcular arkadaş seçimlerinde çok dikkatli olmalı" diye bir tavsiyede bulunmuştu. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Emre ağabey doğru söylemiş. Çünkü iyi gününde herkes futbolcunun yanında. Ben bunu 17 yaşımda Gençlerbirliği'nde yaşadım. Samet Hoca beni A takıma çıkardığında yanımda birçok insan vardı. Ama ne zaman gerilemeye başladım, baktım ki yanımda hiç kimse yok. Şimdi yanımda sadece gerçek dostlarım var. Bana iki-üç tane gerçek dost yeter. Herkesi yanıma yaklaştırmıyorum.
Söz Gençlerbirliği'nden açılmışken, onlar aslında genç yetenekleri keşfetmekle ünlü bir takım ama sende yanıldılar galiba.
Evet, İlhan Cavcav zaten "Gökhan'ı nasıl kaçırdım" diye söylüyor her yerde. Bir keresinde bana "Seni 5'e verdim, 10'a geri alabilir miyim?" diye takıldı. Zaten Gençlerbirliği'nden Kayseri'ye transferimle ilgili de "10 milyar para, 1 kilo pastırma" diye espri yapılıyor.
Milli Takım'daki geleceğini nasıl görüyorsun?
Milli Takım'da oynamasam bile surat asacak bir durumum yok. Herkes Milli Takım'ın kazanması için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Ben de performansım iyiyse devamlı kadroya çağrılacağımı biliyorum ve her ana görev alacakmış gibi hazır bekliyorum.
Türkiye'deki yabancı oyuncular hakkında ne düşünüyorsun?
Yabancının sayısı bence önemli değil. Kaliteliyse oynasınlar ama ligimizde kapasiteleri yerli oyuncuların çok altında yabancılar oynuyor. Hem boşuna para veriyorsunuz hem de kendi oyuncunuzu kaybediyorsunuz.
Sen Ankaralısın ve Kayseri Ankara'ya göre küçük bir şehir. Oradaki yaşamından söz eder misin biraz? Futbolun dışında neler yapıyorsun?
Sinemaya gidiyorum, bowling oynuyorum, eğer iznimiz uzun olursa Ankara'daki ailemi ziyaret ediyorum. Aslında evden fazla çıkmamaya da özen gösteriyorum. Çünkü Kayseri'de gidecek fazla bir yer yok. Dışarıya çıkınca hep aynı mekâna gidiyorsunuz ve o zaman da "Çok geziyor" diye laflar çıkıyor. Evde kaldığım zaman da film izliyorum. Gerilim ve korku filmlerini sevmem ama macera ve aksiyon filmlerine bayılıyorum. Vin Diesel'i çok seviyorum. Kötü de olsa onun filmini mutlaka izlerim. Türk filmlerinin de çoğunu seyrettim. Ama Kara Murat'ı hiç beğenmedim. Sinemaya takımla birlikte gittiğimiz için sonuna kadar izlemek zorunda kaldım.
Müzikle aran nasıl?
Müzik dinlemeyi çok seviyorum. Boş zamanlarımda sürekli müzik dinlerim. Arabamda ve evdeysem bilgisayarımda müzik sürekli açıktır. Bu aralar favori sanatçılarım Özgün ve Kenan Doğulu.
Röportaj: Mazlum Uluç