sayılabilirdi ve takımını yaklaşık bir
buçuk sene içerisinde bu seviyeye
taşıyan Valeri Lobanovski de bu
başarıda hiç şüphesiz aslan payına
sahip olan isimdi.
SSCB’ye Dinamo Kiev
damgası
Lobanovski’nin göstermiş olduğu
bu üstün başarı, Sovyet Futbol
Federasyonu yetkililerinin de
dikkatinden elbette kaçmayacaktı.
Sonuçta başarılı teknik adamı hem
SSCBMillî Takımı’nı hemde Dinamo
Kiev’i çalıştırması için ikna ettiler.
1976 Avrupa Şampiyonası elemele-
rine de SSCB, Lobanovski yöneti-
minde başladı. Bu sayede, Sovyet
takımında Dinamo Kiev etkisi de
iyice artmıştı. Hatta elemelerde
Türkiye ile oynadıkları ve 3-0
kazandıkları maçta takımın ilk
on birinin tamamı Dinamo Kievli
oyunculardan oluşmaktaydı. Ancak
grubunu lider tamamlayan ve son
sekiz takım arasına adını yazdıran
SSCB, bu aşamada Çekoslovakya
engeline takılacak ve o dönemde
dört takımın katılabildiği Avrupa
Şampiyonası’nın dışında kalacaktı.
Lobanovski ise Çekoslovakya’ya
elenilmesi sonrasında başarısız
olduğunu öne sürerekmillî
takımdaki görevini bırakacaktı.
Lobanovski’ninmillî takımdaki ilk
deneyimi istediği gibi gitmediyse de
kendisi Dinamo Kiev ile başarıdan
başarıya koşmayı sürdürecekti.
Dinamo artık ülkenin en önemli
futbol gücü haline gelmişti ve SSCB
dağılana kadar geçecek olan 15
sezon içinde altı kez daha ligi
zirvede tamamlayacak, bunun
yanına beş de kupa zaferi ekleye-
cekti. 1982-83 arasında yine bir
dönemmillî takımı çalıştıran
Lobanovski ise bu başarıların birer
tanesini kaçırmış, onun dışındaysa
yine Dinamo’yu şampiyonluklardan
şampiyonluklara taşıyan kişi olarak
kulübedeki yerini almıştı.
Dinamo Kiev’in ve Lobanovski’nin
uluslararası düzeydeki ikinci büyük
başarısı da Kupa Galipleri Kupa-
sı’nda, bu kez 1986 yılında yaşana-
caktı. Kupada Utrecht, Craiova,
RapidWien ve Dukla Prag’ı saf dışı
bırakarak adını finale yazdıran
Dinamo, finaldeyse Atletico Madrid’i
3-0’la geçmeyi başaracak ve bu
kupayı ikinci kez müzesine
götürecekti.
Lobanovski, SSCBMillî Takımı’nın
başındaki üçüncü ve son dönemi-
niyse 1986-1990 aralığında geçirdi.
Yine Dinamo Kievli oyuncuların
ağırlıkta olduğu kadrolarla müca-
dele eden Lobanovski’nin SSCB’si,
ilk sınavı olan 1986 Dünya Kupa-
sı’nda ilk turda grubunu lider ta-
mamlamasına karşın ikinci turda
Belçika karşısında, iki kez öne
geçtiği maçı uzatmalarda 4-3 kay-
bederek turnuvaya veda etti. Asıl
büyük başarıysa 1988 Avrupa Şam-
piyonası’nda gelecekti. Turnuvanın
ilk turunda Hollanda ve İngiltere
gibi iki rakibini mağlup ederek gru-
bunu lider tamamlayan SSCB, yarı
finalde de İtalya’yı 2-0’la geçerek
finale yükselmişti. Ancak finalde,
grup aşamasında 1-0 yendiği
Hollanda’ya 2-0’la boyun eğen
SSCB, kupaya uzanamayacaktı.
1990 Dünya Kupası’ysa, SSCB’nin
dağılmasının arifesinde, futbolda da
büyük hayal kırıklığı yaşamasına
neden oluyordu ve takım, ilk tur
gruplarını son sırada tamamlayarak
turnuvanın dışında kalıyordu.
Birliğin dağılması
ve sonrası
SSCB döneminde Dinamo Kiev
haricinde ligde şampiyonluğa
ulaşan iki Ukrayna temsilcisi daha
olmuştu. Bunlar 1972’de Zorya
Voroşilovgrad (bugünkü adıyla
Zorya Luhansk) ve 1983 ile 1988’de
bu başarıyı elde eden Dnipro Dnip-
ropetrovsk takımlarıydı. Ayrıca
Sovyet Kupası’nda da Shakhtar
1980 ve 1983’te iki zafer daha elde
ederken 1988’de Metalist, 1989’da
da Dnipromutlu sona ulaşmayı
başarmışlardı. Dolayısıyla 1991’de
SSCB dağıldığında, futbolda ağırlık
merkezi iyice Ukrayna’ya kaymış
durumdaydı ve yeni oluşan
Ukrayna Millî Takımı’nın da bu
mirası ne denli değerlendirebileceği
merakla beklenmekteydi.
Ukrayna futbolunu bu yeni
dönemde ayağa kaldırmak da yine
Valeri Lobanovski’ye düşecekti.
SSCB’nin dağılması sonrasında bir
müddet Körfez ülkelerinde çalışıp
kısa yoldan servet sahibi olmayı
tercih eden tecrübeli teknik adam,
Birleşik Arap Emirlikleri ve
Kuveyt’te geçirdiği yılların ardından
1997’de ülkesine döndü ve yeniden
Dinamo Kiev’in başına geçti.
Dinamo Kiev, Andrei Shevchenko
başta olmak üzere Sergei Rebrov,
Oleg Luzhny ve Andrei Husin gibi
önemli futbolculardan oluşan iyi bir
jenerasyon yakalamıştı. Lobanovs-
ki’nin bu oyuncular üzerindeki
etkisi de kendisini göstermekte
gecikmeyince 1997-98 sezonunda
Dinamo, Şampiyonlar Ligi’nde
etkileyici bir performans ortaya
koymuş ve çeyrek finale kadar
yükselmiş, daha da önemlisi bu
yolda Barcelona’yı deplasmanda
4-0 yenmek gibi olağanüstü bir
skora da imzasını atmıştı. Ertesi
sezonsa takımbir adımdaha ileri
gidecek ve çeyrek finalde, son
şampiyon Real Madrid’i devre dışı
bıraktıktan sonra yarı finalde
Bayern Münih’e 3-3 ve 0-1’lik
skorlarla elenecek, bir bakıma
finali kıl payıyla kaçıracaktı.
Lobanovski’nin vedası
Shakhtar’ın çıkışı
Lobanovski’nin kulüpler düzeyinde
yakaladığı bu başarıyı bir kez daha
millî takımlar düzeyine de taşıması
istenmekteydi ve bunun sonu-
cunda Ukrayna Futbol Federas-
yonu, 2000 yılına millî takımlarının
başına geçmesi için tecrübeli tek-
nik adamla anlaşma sağladı. Ancak
elemelerde grubunu Polonya’nın
gerisinde ikinci sırada tamamlayan
Ukrayna, baraj maçlarında da
Almanya engeline takılarak turnu-
vaya gitme şansını kaçıracaktı.
Lobanovski kısa bir süre sonra,
13 Mayıs 2002’de, yani Dinamo
Kiev’in kuruluşunun 75. yıldönü-
münde, geçirdiği beyin kanaması
sonrasında hayata gözlerini
yumunca da Ukrayna futbolu adına
yaklaşık 30 yıl süren önemli bir
dönemde kapanmış oluyordu.
Aynı yıllarda Ukrayna futbolunda
yeni bir yıldız da doğmaktaydı ve
bu yıldızın adı Shakhtar Donetsk’ti.
SSCB döneminde dört kez kupa
şampiyonluğu yaşayan ve bu
süreçte Dinamo Kiev’in fazlasıyla
gerisinde kalan Shakhtar,
Ukrayna’nın da bağımsızlığını
kazanmasından sonra 10 yıl süren
Dinamo Kiev hâkimiyetini kıran ilk
takımolacaktı. Turuncu-siyahlılar,
asıl başarılarınıysa 2009 yılında
UEFA Kupası’nı kazanarak elde etti
ve bağımsızlık sonrası Avrupa’da
32
33