lik bu kez Galatasaray, Beşiktaş
ya da bir başka kulüp için değil,
ülke futbolunun en büyük değeri
Millî Takım için. Her ne kadar 13
yıl bize çok daha kısa geliyor olsa
da Rumen teknik
adamın karakteristik özelliklerini
bir hatırlamakta fayda var.
Ay-yıldızlı ekip, Mircea Luces-
cu’nun kariyerinde çalıştırdığı
sadece ikinci millî takım. 1945
doğumlu Lucescu, 35 yaşınday-
ken ilk takımı Cornivul Hunedoa-
ra’yı birinci lige çıkarmış ve bir
sene sonra da ülkesi Roman-
ya’nın teknik direktörlüğüne ge-
tirilmişti. Romanya ile çalıştığı
beş senenin ardından Dinamo
Bükreş ile de beş sene çalışan Lu-
cescu, Galatasaray’a gelene
kadar, birer sezonluk iki Rapid
Bükreş tecrübesi hariç İtalya’da
görev yaptı. 2000 yılında UEFA
Kupası şampiyonu Galatasaray’ın
başına geçtiğinde, iki Romanya
ve bir Serie B şampiyonluğu hari-
cinde, CV’sinde çok büyük başa-
rılar yazmıyordu.
İyi hatırlanan adam
O yıllardaki teknik direktör Lu-
cescu’yu çok büyük kupa zafer-
leriyle hatırlamıyoruz belki ama
18 yaşındaki Gheorghe Hagi’yi A
Millî Takım’a alan hoca olması,
hemRomanya hemde Galatasa-
ray dolayısıyla Türk futbolu açı-
sından önemli bir ayrıntı.
Lucescu’yla sadece millî takımda
değil, Brescia ve Galatasaray’da
da birlikte çalışan Hagi, Rumen
teknik adamın karakterine dair
10
11
G
‘Lucescu sesleri’ artık soyunma odamızda
Türkiye Futbol Milli Takımı’nın yeni teknik direktörü
Mircea Lucescu’nun adı, 13 yıl önce Beşiktaş’tan ayrıldığından beri
her kriz anında birçok ekiple anıldı. Bu sebepten, ondan 13 yıldan
çok daha kısa süre ayrı kalmışız gibi gelse de Rumen teknik adamın
bazı özelliklerini hatırlamakta fayda var.
oogle’da “Lucescu sesleri” kelimeleriyle
arama yaptığınızda karşınıza yaklaşık
17 bin haber çıkıyor. 2000-2002 arasında
Galatasaray’ı, 2002-2004 arasında ise
Beşiktaş’ı çalıştıran Mircea Lucescu’nun
adı, Türkiye’den ayrıldığından beri,
sadece bu iki kulüple değil, Fenerbahçe
ve Trabzonspor dâhil birçok kulüple
sıkça anıldı. Hangi takımda bir teknik
direktör krizi yaşansa, yeni adaylar ara-
sında Rumen teknik adamın adı mutlaka
geçiyordu. Lucescu’nun adını gazete-
lerde o kadar sık okuduk, hatırasını o
kadar canlı tuttuk ki, herhalde Beşik-
taş’tan ayrılışının üzerinden 13 yıl geçti-
ğine inanmakta zorluk çekmeyen
yoktur.
Nihayet 13 yıllık “hasret” bitti ve Mircea
Lucescu, yokluğunda adının defalarca
zikredildiği topraklara geri döndü. Üste-
İbrahimKoçyiğit