TamSaha 126. Sayı - page 30-31

Bir kulübe girdiğimde 13
yaşındaydım. Aslında futbola
başlamak için oldukça geç bir yaştı.
Ama ben daha çok dışarıda
yaşamayı, arkadaşlarıyla oynamayı
seven bir çocuktum. Sokakta kendi
mantalitenizi oluşturuyorsunuz.
Kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı
öğreniyorsunuz.
Futbola mahallemizin kulübü PCP
Breda’da başladım. Ardından
Baronie kulübüne geçtim. Bir sezon
içinde kendimi göstermiş olmalıyım
ki NAC Breda beni altyapısına aldı.
Her şey hızlı trendeymişimgibi
gelişti. 2 yıldan kısa bir süre içinde
bir kulüpte futbola başlayıp bir 1. Lig
takımının altyapısına sıçrama yaptım.
NAC altyapısında oldukça zorluk
çektim. Her gün antrenman vardı ve
her şey büyük bir disiplin altında
yapılıyordu. Herkese “efendim”
demek zorundaydınız ve bunlar
benimpek de alışık olduğum şeyler
değildi. Hollanda’da futbolcu
olacaksanız belli kurallara uymak
zorundasınız.
Kulüp sadece sahadaki
performansınızla ilgilenmekle
yetinmiyor, okuldaki başarınızı da
aynı oranda önde tutuyordu. En
büyük zorluğu orada çektim.
Arkadaşlarımı bırakıp böyle bir
hayatın içine girince bocaladım
açıkçası. Çok ceza yedim, hatta neredeyse
kulüpten gönderilecektim.
16 yaşına geldiğimdeA takımla
idmanlara çıkmaya başladım. Yavaş
yavaş “Nerelere geldim. Galiba bir
şeyler olacak” demeye başlamıştım.
Çünkü göçmenlerin yoğun olduğu bir
mahallede yaşıyordumve iyi bir
hayata kavuşmanın yolu o
mahallenin dışından geçiyordu.
30
31
topu bırakıp da gidemezdim. Babambeni sokaklarda
çok aramıştır. Sonrasında amatör bir kulüpte oyna-
yan dayımbeni de o kulübe yazdırmak istedi ama bu
iş benim aklıma pek yatmadı. Çünkü dışarıda arka-
daşlarımla oynamayı daha çok seviyordum. Ama ni-
hayetinde dayımbeni mahallenin amatör takımına
kaydettirdi. Zaten dayımolmasaydı ben de futbolcu
olamazdım.
O kulübe girdiğinde kaç yaşındaydın?
13 yaşındaydım. Aslında Hollanda gibi bir ülkede fut-
bola başlamak için oldukça geç bir yaştı. Ama dedi-
ğimgibi ben daha çok dışarıda yaşamayı, arkadaşla-
rıyla oynamayı seven bir çocuktum. Sokakta kendi
mantalitenizi oluşturuyorsunuz. Kendi ayaklarınızın
üzerinde durmayı öğreniyorsunuz. Daha büyük yaş-
lardakilerle oynayıp onlarla mücadele edebilme tec-
rübesini yaşıyorsunuz. Ben ufak tefek olsamda - ki
hâlâ da öyleyim - hızım sayesinde onlara karşı başa-
rılı olabiliyordum. Bunun faydasını da sonrasında çok
gördüm.
Sonuçta 13 yaşına geldiğinde bir amatör takımda
futbol eğitimine başladın. O süreçten bahseder
misin bize?
Futbola başladığım takım, mahallemizin kulübü PCP
Breda’ydı. Bir yıl kadar PCP’de oynadıktan sonra,
mahallemizdeki oyuncuları izleyen bir scoutun tav-
siyesiyle Baronie kulübüne geçtim. Hatta benimhiç-
bir şeyden haberimde yoktu. Adam
kulüple konuşup her şeyi ayarla-
mış; beni de kolumdan tutup Baro-
nie’ye götürdü. 13-14 yaş grubu
takımına girdim. Ama arkadaşla-
rımdan ayrıldığım içinmoralimde
biraz bozulmuştu. Baronie’nin 13-14
yaş grubu takımı, profesyonel ku-
lüplerin o yaş grubundaki takımla-
rıyla aynı ligde mücadele ediyordu.
Bu da benim açımdan büyük bir
avantaj teşkil etti. Bir sezon içinde
kendimi göstermiş olmalıyımki
1. Lig takımı NAC Breda beni kendi
altyapısına aldı. Her şey hızlı tren-
deymişimgibi gelişti. 2 yıldan kısa
bir süre içinde bir kulüpte futbola
başlayıp bir 1. Lig takımının altyapı-
sına sıçrama yaptım.
Sokaktan gelip kısa sürede NAC
Breda gibi bir profesyonel kulüpte
yer almak senin için bazı zorlukları
da beraberinde getirmiş olmalı.
Kesinlikle öyle oldu. NAC altyapı-
sında oldukça zorluk çektim. Her
gün antrenman vardı ve her şey
büyük bir disiplin altında yapılı-
yordu. Herkese “efendim” demek
zorundaydınız ve bunlar benimpek
de alışık olduğum şeyler değildi.
Hollanda’da futbolcu olacaksanız
belli kurallara uymak zorundasınız
ve bu da ciddi bir baskıyla mücadele
etmenizi gerektiriyor. Oysa o dö-
nemde benimkafamda futbolcu
olmak gibi bir düşünce yoktu açık-
çası. Ben sadece oyun olsun diye,
hoşuma gittiği için futbol oynuyor-
dum.
Amatör takımdaki düzenle
NAC’taki düzen arasındaki farkı
biraz daha açabilir misin?
Amatör takımda keyfimize göre an-
trenman yapardık. Canımız isterse
istediğimiz mevkide oynar, istersek
kaleye bile geçerdik. Maçlarda takım
arkadaşlarım topu bana verir, ben
de çalımla herkesi geçip ya gol atar
ya da attırırdım. NAC Breda’ya gel-
dikten sonra ise bambaşka bir ya-
pıyla karşılaştım. Pas ve pozisyon
almalar üzerine o günlerde benim
açımdan bıktırıcı denilebilecek ça-
lışmalar yapmaya başladık. NAC’ta
bana “sol açıksın” dediler ama ben
o güne kadar sol açığın ne olduğunu
bilmiyordum. Bir yandan da kulüp
sadece sahadaki performansınızla
ilgilenmekle yetinmiyor, futbolcu-
luk kalitenizi ölçerken okuldaki ba-
şarınızı da aynı oranda önde tutu-
yordu. Sabahtan saat 16.00’ya kadar
okula gidiyor, akşam 18.00’de de id-
mana çıkıyordum. En büyük zor-
luğu orada çektim. Her zaman
birlikte olduğum arkadaşlarımı bı-
rakıp böyle bir hayatın içine girince
bocaladım açıkçası. Çok ceza ye-
dim, hatta neredeyse kulüpten gön-
derilecektim.
Öyle mi? Gönderilme noktasına ge-
lecek kadar ne yapmıştın?
Antrenmanlara sık sık geç kalıyor-
dummesela. Ama sağ olsunlar, ho-
calarımbana tolerans tanıdı ve ku-
lüpte kalmamı sağladı. Sol açık
mevkiine alışmambile dört ay
sürdü. Başlangıçta topu alıp kafama
göre gidiyordum. Sonra yavaş yavaş
bana verilen görevin çizgileri içinde
kalmayı öğrendim. Kulüp o dönem-
1...,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29 32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,...142
Powered by FlippingBook