Page 72-73 - TamSaha-gri-sablaon1

Basic HTML Version

TamSaha
73
72
TamSaha
miflti. Her ne kadar finalde gülen ta-
raf 2-0’l›k sonuçla Brezilya olduysa
da kâbus gibi geçen bir Avrupa fiam-
piyonas›’n›n ard›ndan, play-off oy-
nanarak kat›l›nan (Almanya eleme-
lerde grubunda ‹ngiltere’nin gerisin-
de ikinci olarak tarihinin tek play-
off’unu oynamak durumunda kal-
m›fl, söz konusu aflamadaysa Ukray-
na’y› devirerek Japonya vizesi alm›fl-
t›) bir Dünya Kupas›’nda final oyna-
mak hiç de dudak bükülecek bir ne-
tice de¤ildi.
Ancak barda¤›n bofl taraf›na bakan-
lar içinse Alman futbolundaki kriz
sürüyordu. 8-0’l›k Suudi Arabistan
galibiyeti, zaten zay›f olan rakibin
pefl pefle gelen goller neticesinde çö-
zülmesinin bir sonucuydu. Sonras›n-
daysa Almanlar turnuva boyunca tek
bir Avrupal› rakiple, ‹rlanda’yla kar-
fl›laflm›fl ve o maçta da rakibiyle 1-1
berabere kalm›flt›. Buna karfl›n Ka-
merun’u 2-0 ma¤lup ederek grubu-
nu lider bitiren Almanlar, daha son-
raki turlardaysa Paraguay, ABD ve
Güney Kore gibi, normalde Dünya
Kupalar›nda üst turlara ç›kmas›na
pek al›fl›k olunmad›k tak›mlarla kar-
fl›laflm›fl ve bu rakiplerinin üçünü de
k›s›r ve keyif vermeyen bir futbolun
ard›ndan zor da olsa birer golle ge-
çerek ad›n› finale yazd›rabilmiflti.
Barda¤›n bofl taraf›na bakan kesimin
hakl›l›¤›, 2004 Avrupa fiampiyona-
s›’nda tescillenecekti. Almanya tur-
nuvadaki ilk tur gruplar›nda bu kez
Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve Le-
tonya’yla eflleflmiflti. ‹lk maçta Hol-
landa karfl›s›nda uzun süre galip oy-
nanmas› ve 1-1’lik bir beraberlik el-
de edilmesi yine yan›lt›c› bir hava
oluflturduysa da bir sonraki karfl›lafl-
mada turnuvan›n en zay›f ekibi Le-
tonya’yla golsüz berabere kal›nmas›,
dahas› 90 dakika boyunca Letonya
kalesi önünde tek bir ciddi pozisyo-
na dahi girilmezken Letonya’n›n
kontrataklarda 2-3 kez golle burun
buruna gelmesi, belki de dört y›l ön-
ce Portekiz önünde yaflanan o hezi-
metten bile daha utanç vericiydi.
Son maçtaysa mevzubahis Portekiz
maç›n›n adeta bir benzerinin yaflan-
mas› ve ilk iki maç›ndan alt› puan
ç›kar›p grup liderli¤ini garantileyen
Çeklerin yedek a¤›rl›kl› bir kadroyla
sahaya ç›kmalar›na karfl›n 2-1’lik ga-
libiyete ulaflmas›, bir nevi Alman fut-
bolunun tabutu üzerine çak›lan son
çivi niteli¤indeydi.
2006’da Almanya’da düzenlenecek
Dünya Kupas› öncesinde tablo ger-
çekten
korkunçtu.
Almanlar,
1996’da kazand›klar› Avrupa fiam-
piyonlu¤unun ard›ndan oynad›klar›
dört büyük turnuvada, Avrupal› ra-
kipleriyle yapt›klar› dokuz karfl›lafl-
mada tek bir galibiyet dahi elde ede-
mezken, bu maçlar›n dördünde sa-
hadan ma¤lubiyetle ayr›lm›fllard›.
Dahas› söz konusu müsabakalarda 6
gol atarlarken kalelerinde tam 14 gol
görmüfllerdi.
Antipatiden kurtulsalar da...
Böylesi bir durumda kan de¤iflikli¤i
gerekti¤i aç›kt› ve DFB (Alman Fut-
bol Federasyonu) çareyi Jürgen
Klinsmann - Joachim Löw ikilisini
millî tak›m›n bafl›na getirmekte bula-
cakt›. 1980’lerin sonu ve 1990’lar›n
bafl›nda futbol dünyas›n›n zirvesine
ç›kan Alman tak›m›n›n santrforu
olan Klinsmann’›n hem tak›m oyun-
cular›n› hem de tribünleri birbirine
kenetleyen karizmas›yla, ülkenin ge-
lecek vaat eden teknik adamlar›n-
dan Löw’ün taktisyenli¤inin, Alman
Millî Tak›m›’n› içine sapland›¤› ba-
takl›ktan kurtarabilece¤ine ve ona
yeni bir çehre kazand›rabilece¤ine
inan›l›yordu. Do¤rusunu söylemek
gerekirse bunlardan ilkinin, ikincisi-
ne ba¤l› oldu¤u iddia edilemezdi.
Nitekim Alman futbolu hiçbir za-
man izleyiciye keyif vermeyi amaç-
lamam›fl ve hep sonuca odaklanma-
s›yla ak›llara kaz›nm›fl, hatta bu
özelliklerinden dolay› Alman olma-
yanlar taraf›ndan da “futbolun anti-
patikleri” listesinin hep üst s›ralar›na
yaz›lan bir isim olmufltu.
Örnek vermek gerekirse, Bat› Al-
manya’n›n kazand›¤› ilk iki Dünya
fiampiyonlu¤u, futbol tarihinin gör-
selli¤e dayal› en önemli üç-dört tak›-
m›ndan ikisine karfl› elde edilmiflti.
1954’te Puflkafl’l›, Czibor’lu, Koc-
sis’li ve Hidegkuti’li efsane Macar
Millî Tak›m›’n› finalde 3-2 ma¤lup
ederek kupaya uzanan Almanlar,
1974’te de saha kenar›nda Rinus
Michels ve saha içinde de Johan
Cruyff gibi iki deha taraf›ndan yöne-
tilen Hollanda’ya flans tan›mam›flt›.
Üstelik bu flampiyonluklar›n birinci-
sinin geldi¤i turnuvada, Bat› Alman-
ya, Macaristan’la ilk tur gruplar›nda
da karfl›laflm›fl ve sahadan 8-3’lük
dehflet verici bir ma¤lubiyetle ayr›l-
m›flt›. Lâkin ayn› rakibe karfl› finalde
bir flekilde kupaya uzanmay› bilmifl-
lerdi. Karfl›lar›ndaki rakip ne kadar
kudretli olursa olsun, Almanlar için
sonuca giden yolda pek bir de¤iflik-
lik olmuyordu sanki.
Bu sav› tersinden de okumak müm-
kün… Yani Almanlar ne kadar tats›z
olurlarsa olsunlar yine de bir flekilde
sonuca giden yolda oluyorlard›. Ör-
ne¤in 1982 Dünya Kupas›’nda ilk
maçlar›nda Cezayir’e 2-1 yenilmifl-
lerdi ve gruptan ç›kmalar› da son
maçta Avusturya’y› 1-0 ma¤lup et-
tikleri, buram buram flaibe kokan bir
maç sayesinde mümkün olmufltu.
Cezayir son maç›n› bir gün önce oy-
nam›flt› ve Bat› Almanya ile Avustur-
ya aras›ndaki maç› Almanlar›n bir
veya iki farkl› kazanmas› haricindeki
bütün skorlar Cezayir’i bir üst tura
ç›kar›yordu. Bu maç›n yaratt›¤› soru
iflaretleri yüzünden bundan sonraki
bütün büyük turnuvalarda son grup
maçlar› ayn› saate al›nd›. ‹kinci tur
gruplar›na da ‹ngiltere ile golsüz be-
rabere kalarak bafllam›fl, ancak son-
ras›nda ‹spanya’y› 2-1 yenerek yar›
finale kalm›fllar, burada da Fransa
karfl›s›nda 3-1 yenik duruma düfltük-
leri maç› 3-3’e getirip penalt›larda
gülmeyi baflarm›fllard›.
Benzer biçimde 1986 Dünya Kupa-
s›’nda da ilk turda sadece ‹skoçya’y›
2-1 yenip, Uruguay’la berabere kal-
m›fl, Danimarka’ya da 2-0 ma¤lup
olmufllar, ard›ndan ikinci turda Fas’›
tek golle zar zor geçmifller, çeyrek fi-
nalde de Meksika engelini penalt›-
larla aflm›fllard›. Fakat sonras›nda,
t›pk› dört y›l öncesindeki gibi, favori
Fransa’y› devirip bir kez daha finale
kalm›fllard›. 2002 Dünya Kupas›’nda
finalin hikâyesiyse zaten daha önce-
den anlat›lm›flt›. Toparlamak ve gi-
riflteki Lineker vecizesini biraz de-
¤ifltirip söylemek gerekirse “Futbol
basit bir oyundu, 90 dakika boyunca
22 kifli bir topu kovalard› ve sonun-
da hep Almanlar finale kal›rd›, o fi-
nalde de iyi olmalar› durumunda
karfl›lar›ndaki rakibin kim oldu¤u-
nun bir önemi yoktu, kaybetmeleriy-
se ancak gerçekten kötü olmalar› ha-
linde mümkündü.”
Gelgelelim 1996-2006 aras›nda Al-
manya hep kötüydü ama dört büyük
turnuvada tek bir final görebilmifl,
iki kereyse henüz ilk turun sonunda
beyaz bayra¤› çekmiflti. Klinsmann-
Löw ikilisinin, kendi ülkelerindeki
Dünya Kupas›’nda tak›mlar›n›n git-
gide makûs bir hal almakta olan ta-
lihlerini döndürmek için öncelikli
hedefleri, belki de o güne kadarki
Almanyalar›n neredeyse tümünün
aksine, sonuca giderken izleyene
keyif de veren bir futbol ortaya koya-
rak futbol kamuoyundaki Almanya
antipatisini de sempatiye çevirmekti.
2006 Dünya Kupas› bu anlamda Al-
manya için iyi bafll›yordu. Panzerler
gruplar›nda Polonya, Ekvador ve
Kosta Rika maçlar›n› kay›ps›z atlat-
t›ktan sonra ikinci turda ‹sveç’i yeni-
yor, çeyrek finalde de Arjantin’i ge-
çiyor ve bu maçlar›n hemen hepsin-
de yüksek tempolu ve rakibini bu-
naltan bir futbol ortaya koyuyordu.
Fakat yar› finaldeki ‹talya maç›nda
ifller istendi¤i gibi gitmeyince Porte-
kiz galibiyetiyle gelecek dünya
üçüncülü¤ü teselli olacakt›. Yine de
Almanya, y›llardan beri ilk kez fut-
bol kamuoyunun genelinin gözünde
pozitif bir imaj çizmiflti.
Dünya Kupas› sonras› Klinsmann
görevi b›rak›nca Löw tek adam hali-
ne geldi ve onun yönetiminde gidi-
len 2008 Avrupa fiampiyonas›’nda
final oynanmas›, neticede de hemen
hemen herkesin favorisi olan ‹span-
ya’ya tek golle kaybedilmesi, Al-
manya’n›n zirveye do¤ru basamak-
lar› yavafl yavafl ç›kmakta oldu¤unu
gösteriyor gibiydi. Fakat 2010 Dün-
ya Kupas›’nda ‹ngiltere ve Arjantin
karfl›s›nda al›nan dörder gollü galibi-
yetlere ra¤men yar› finalde ‹span-
ya’ya bir kez daha tek golle teslim
olunmas› ve dört sene önceki gibi
dünya üçüncülü¤üyle yetinilmesi,
son Avrupa fiampiyonas›’nda da ya-
r› finalde ‹talya engeline tak›l›nmas›,
Almanya’n›n bu yeni “yak›fl›kl› fut-
bol” anlay›fl› alt›nda bile bir bak›ma
mazisini aramakta oldu¤unu göster-
mekte.
fiampiyonluk görenler
art›k “seçmen”!
Neticeye bak›l›rsa, 1996 sonras›n-
dan Klinsmann-Löw ikilisinin göreve
gelmesine kadar geçen dört büyük
turnuvada bir kez final oynanm›fl ve
o da kaybedilmiflti. Söz konusu iki-
liyle beraber 2006 Dünya Kupa-
s›’ndan itibaren geçilen yeni dönem-
de de dört büyük turnuvada bir kez
final oynand› ve kaybedildi. Evet,
oynanan oyun sayesinde Almanya
belki eskisi kadar antipatik gelmiyor
futbolseverlere… Bu bir gerçek! Lâ-
kin 2014 Dünya Kupas› geldi¤inde
büyük bir turnuvada flampiyonluk
gören bütün Almanlar›n genel se-
çimlerde oy kullanma hakk›na sahip
olaca¤› da bir baflka gerçek olarak
göze bat›yor.
Yine de Almanlar için bu kez barda-
¤›n dolu taraf›nda da bak›lacak çok
fley var. Öyle ki son Avrupa fiampi-
yonas›’nda Almanya’n›n 23 kiflilik
kadrosunun yafl ortalamas› sadece
24.5’ti. Kadroda 30 yafl üzerindeki
tek oyuncuysa Miroslav Klose’ydi
(33). 23 oyuncunun 14’ü de 1988 ve
sonras›nda do¤an isimlerdi. Dolay›-
s›yla Almanya’n›n 2014, 2016, 2018
ve hatta belki de 2020 turnuvalar›n-
da, hemen hemen ayn› kadroyla
mücadele edebilece¤i ve bu iskelete
daha genç kuflaklardan da yap›lacak
ufak takviyelerle ortaya kusurlar› iyi-
ce azalt›lm›fl bir yap›n›n ç›kaca¤›
aflikâr. Yak›n gelecekteki bu dört tur-
nuvada da en az iki kez final oyna-
y›p bunlar›n da yine en az›ndan biri-
ni kazanmalar› halinde, 1970’lerle
birlikte yakalad›klar› ivmenin bir
benzerini yakalayabileceklerini söy-
lemek de mümkün. Peki ya bu jene-
rasyonla da hedeflenen noktalar›n
uza¤›nda kal›n›rsa? ‹flte Alman fut-
bol kamuoyunun cevaplamaktan en
çok korktu¤u soru belki de bu!