TamSaha 208. Sayı / Mart 2022

henüz yedi ya ş ındayken en büyük merakı olan futbolu oynama çaba- larına da yansıyacaktı. Ailesi, küçük çocu ğ a bir futbol topu alacak imkân yaratamamı ş tı ve bunun üzerine o da çareyi annesinin çekmecesin- den uzun çoraplar a ş ırıp bunların içlerine birtakımpaçavralar doldu- rarak top yapmakta bulmu ş tu. Annesinin çalı ş tı ğ ı fabrikanın yakınındaki bo ş bir arazide, arkada ş larıyla bir araya gelip bu toplarla futbol oynamaktalardı. Nandor, o günlerde ya ş ıtlarına göre daha boylu poslu oldu ğ undan genellikle santrhaf olarak oynatıl- maktaydı. Ancak 12 ya ş ında altya- pısına girdi ğ i Ujlaki FC adlı kulüpte hocaları onun top tekni ğ inin santr- for pozisyonunda oynamaya gayet elveri ş li oldu ğ unu görecek ve o günden sonra da kendisi bumev- kide ter dökecekti. 16 ya ş ına geldi- ğ inde Ujlaki’nin A takımına alınan genç oyuncu, iki yıl içindeyse civardaki daha iddialı kulüplerin de dikkatini çekmeye ba ş lamı ş ve bunların arasında elini en çabuk tutan Gazmüvek kulübü de onu transfer etmi ş ti. Hidegkuti, Gazmüvek’te iki yıla yakın top ko ş turmasının ardın- dansa Elektromos FC’ye transfer olacaktı ki bu sayede Macaristan Birinci Ligi’nde oynama fırsatını da yakalayacaktı. Elektromos forma- sını ta ş ıdı ğ ı iki sezonda ligde 53 maçta 27 gol atmasıyla da millî takım teknik direktörü Tibor Gallo- wich’in bile dikkatini çekmeyi ba ş armı ş tı. Ancak 1944-45 sezo- nunda II. Dünya Sava ş ı’nın ş iddeti- nin artması nedeniyle ülkede futbol durunca, Hidegkuti’ninmillî formayla tanı ş ması da sava ş sonrasına kalacaktı. İ lkmillî maçında iki gol birden attı 1945-46 sezonu ba ş ında bu kez Herminamezei kulübüne transfer olan Hidegkuti, millî takıma da ilk olarak 30 Eylül 1945’te Macaris- tan’ın Romanya ile yapaca ğ ı özel maç için ça ğ ırılıyordu. Müsabakaya Ferenc Pu ş ka ş , Gyula Zsengeller ve Istvan Nyers gibi Macar futbolunun en önemli golcüleriyle birlikte ilk on birde ba ş layan Hidegkuti, henüz sekizinci dakikada topu a ğ larla bu- lu ş turmasını da bilerekmillî takım kariyerine fevkalâde bir ba ş langıç yapıyordu. Hidegkuti maçtaki ilk golü kaydeti ğ i gibi bir de son gole imzasını atacak ve Macaristan da sahadan 7-2’lik etkileyici bir galibi- yetle ayrılacaktı. Öte yandan Hidegkuti, Herminame- zei formasıyla ligde çıktı ğ ı 26maçta 16 gol atmasına kar ş ın takımının averajla küme dü ş mesine engel olamamı ş tı. Ancak bu ilk bakı ş ta Hidegkuti’nin kariyeri açısından bir yara olarak göze çarpsa da aslında onun ülkenin büyük kulüplerinden birine gitmekte daha fazla gecik- memesine vesile olacak türden bir geli ş me sayılırdı. Öyle ya, kendisi üç sezondur ligin sıradan takımlarında oynamasına kar ş ın golcülü ğ ünü fazlasıyla ispatlamı ş tı, üstüne üstlükmillî takıma da seçilmi ş ve orada da ilkmaçında iki kez a ğ ları sarsmı ş tı. Dahası 24 ya ş ını da doldurmu ş tu ve olgunluk ça ğ ının arifesindeydi. Bu ş artlarda ülkenin büyük kulüplerinin onu istemesi kaçınılmazdı. NitekimHerminame- zei’nin küme dü ş mesinden birkaç ay sonra MTK kulübü yetkilileri onun transferini gerçekle ş tirecek ve Hidegkuti, 1947 yılının ba ş ından itibaren ülkenin büyük kulüplerin- den MTK’nın formasını giymeye ba ş layacaktı. (Kısa bir not: Hideg- kuti, kariyerinin sonuna kadar MTK’da kalacaktı ama 11 yıllık bu süre zarfında kulübün adı, 1949’da iktidara gelen sosyalist yönetimin ülkede spor kulüplerini de yeniden ş ekillendirmeye çalı ş masının etki- siyle sırasıyla Textiles SE, Bastya SE ve Vörös Lobogo olarak de ğ i ş ecek, 1956’daysa kulüp yeniden MTK adını kullanmaya ba ş layacaktı. Okuyucularda kafa karı ş ıklı ğ ı ya- ratmamak adına yazının geri kala- nında hep MTK adı kullanılacaktır). Hidegkuti’nin MTK’ya transferiyse sadece onun kariyerini de ğ il beki de dünya futbol tarihinin akı ş ını etki- leyecek bir bulu ş maya vesile ol- mu ş tu. Zira onunla hemen hemen aynı günlerde kulübe gelen teknik direktör Marton Bukovi, Hidegku- ti’nin bir santrfora göre oyun görü- ş ünün, zekâsının ve pas becerisinin hayli fazla oldu ğ unu kısa sürede fark ederek ona farklı bir rol biç- meye karar verecekti. Aslında bu rol, Bukovi’nin kafasında bir süredir zaten vardı. 1930’lu yıllarda Wunderteamyani “Harika Takım” olarak anılan Avusturya Millî Takı- mı’nın yıldızı olan Matthias Sinde- lar’ı teknik direktörleri Hugo Meisl ço ğ u zaman oyun kurucu bir santr- for rolünde kullanmı ş tı ve bu fikir, Bukovi’yi de fazlasıyla etkilemi ş ti. Bu noktada futboldaki taktiksel geli ş imlerin tarihini de kısaca hatır- lamak gerekirse, futbolu 19. yüzyıl- dan 20. yüzyıla ta ş ıyan taktiksel dizili ş 2-3-5 olmu ş tu. Ancak 1925 yılında ofsayt kuralında gidilen de ğ i ş iklik sonrasında top ayaktan çıktı ğ ı anda en ilerideki hücum oyuncusunun ötesinde bulunması gereken rakip oyuncu sayısı üçten ikiye dü ş ürülmü ş tü. Bunun sonu- cunda ofsayt, eskisi kadar sa ğ lam bir defansif önlemolma özelli ğ ini yitirmi ş ti. Ortaya çıkan bu soruna kar ş ı ilk hamleyi yapan teknik adamArse- nal menajeri Herbert Chapman olmu ş tu. Chapman orta sahanın ortasındaki oyuncusunu defanstaki iki bekin ortasına, en ilerdeki sa ğ ve sol iç oyuncularını da biraz daha ge- riye çekerek 3-2-2-3 ş eklinde bir dizili ş icat etmi ş , söz konusu dizili ş , oyuncuların sahadaki ku ş bakı ş ı görünü ş ünden de esinlenilerekWM diye adlandırılmı ş tı. Kısa süre içinde hemen hemen her teknik adam ta- rafından benimsenecekWM, adeta futbolun yazılı olmayan bir kanunu hâline gelmi ş ti. Bukovi ve Sebes’in sundu ğ u yeni rol Marton Bukovi ise bu dizili ş e kar ş ı, rakip defansın dengesini bozmak adına santrforunu zaman zaman geriye çekerek ondan hemkendi- sini marke eden santrhafı pe ş inden sürükleyip rakip savunmada bo ş - luk açmasını hemde takım arka- da ş larının bu bo ş luktan istifade edebilmesi için oyun kurucu rolüne bürünmesini istemekteydi. İş te Bu- kovi’nin kafasındaki bu yenilenmi ş santrfor rolüne Hidegkuti’nin fut- bolculuk nitelikleri bire bir uymak- taydı. Üstelik MTK’nın kadrosunda Bukovi’nin benzer rolde kullanabi- lece ğ i bir ba ş ka oyuncu, Peter Palotas da bulunuyordu. Dolayısıyla Bukovi, bu ikilininWM dizili ş indeki sa ğ iç, sol iç ve santrfor üçlüsünün yaptıklarını iki ba ş larına yapabile- ceklerini dü ş ünmü ş ve açı ğ a çıkan oyuncu kontenjanını da savunma- sını güçlendirmekte kullanabilece- ğ ine kanaat getirmi ş ti. Dolayısıyla Bukovi’nin MTK’sı, ileri dörtlünün ortasında Hidegkuti-Palotas ikili- sini kullanarak, 4-2-4 sisteminin bilinen ilk örneklerinden birini ortaya koyuyordu. Hidegkuti’nin oyun karakterine Bukovi’nin sa ğ ladı ğ ı bu katkının üzerine bir di ğ er büyük dokunu ş u yapacak isimse 1949’da Macaristan Millî Takımı’nın teknik direktörlük görevini üstlenecek olan Gusztav Sebes’ti. Sebes aslında millî takımın ba ş ına geçer geçmez Hidegkuti’yi MTK’da oynadı ğ ına benzer bir gö- revde oynatmamı ş tı. Elinde Ferenc Pu ş ka ş , Sandor Kocsis, Ferenc Deak, Gyula Szilagyi, Ferenc Szusza ve Hidegkuti’nin takım arkada ş ı Palotas gibi birçok büyük golcü vardı ki bu oyuncular o dönemde sadece Macaristan’ın de ğ il, tüm Avrupa’nın en golcü isimleri konu- mundaydı. Bunun sonucunda 1952 Helsinki Olimpiyatları’nın futbol turnuva- sında Hidegkuti’nin bazı maçlarda sa ğ açık olarak kullanıldı ğ ı dahi görülecekti. Turnuvadaki sonuca gelecek olursak… İ lk turda kom- ş usu Romanya ile kar ş ı kar ş ıya gelen Macaristan, bumücadeleden 2-1 galip ayrılmasının ardından ikinci turda da İ talya’yı 3-0’la geç- mi ş ti. Çeyrek finaldeki Türkiye kar- 114 115 Sahte 9’un ilk rol modellerinden Hidegkuti, golcü ve oyun kurucu vazifelerini aynı anda üstlenebilen özel yeteneklere sahipti...

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==