TamSaha 183. Sayı / Şubat 2020

“yaklaşımı daha yumuşaktır” der- ler ama ben bunu kabul etmiyorum. İkisinin de çok emeği var. İkisinin de bize karşı yaklaşımlarını ve üzerimizdeki haklarını unutamam. İkisinden de çokmemnunduk. Biz saha içinde hocalarımızın talebesi ama dışarıda kardeşleriydik. Bun- ları iyi ayırt ediyorduk. Trabzon’da fazla bir sosyal hayat da yoktu o zamanlar. Her Pazartesi günü eşlerimizle birlikte takımdan bir arkadaşımızın evinde buluşup yemek yer, muhabbet ederdik. Bazen de oyunlar oynardık. Başarı da böyle geldi. Trabzon küçük bir şehir olduğu için hep iç içeydik. Buluşmadığımız günlerde bile bir yerlerde karşılaşırdık. Biraz da efsane kaptan Cemil Usta’yı dinlesek sizden. Bu sezon Süper Lig’e de onun adı verildi... Çok iyi bir insandı. Fazla konuş- mazdı. Bizi motive etmek için çok mücadele ederdi. Sol bek oynardı. Ben de onun önünde sol açık oynu- yordum. O futbolu bıraktıktan sonra ben onun bölgesine geçtim. Cemil kaptanımızı unutmamız mümkün değil. Çok iyi bir insan olmasının yanında harika bir aile babası ve dosttu. Allah rahmet eylesin, me- kânı cennet olsun. Bazı arkadaşla- rımız vefat etti ama yaşayanlarla görüşüyor ve aramızda olmayanları yâd ediyoruz. Giresunspor’dan ayrılırken Trabzon’da yaşayacaklarınızı hayal edebiliyor muydunuz? Kesinlikle hayır. İstanbul dışından şampiyon çıkmamıştı o zamana kadar. Benimgayem futbol olarak kendimi ispat edip, İstanbul takım- larında oynamaktı. Çünkü ailem ve arkadaşlarımbeni görsün, tribünlerden izlesin istiyordum. Bütün futbolcuların hayali de İstanbul takımlarıydı zaten. Sonra bu hayalimde gerçekleşti. Şenol Güneş lider bir oyuncuydu O dönemden bu kadar bahsetmiş- ken, Trabzonspor’un tümbaşarıla- rının altında imzası olan Şenol Güneş’i de unutmayalım... Şenol Hoca, Cemil Usta’dan sonraki kaptanımız. Çok iyi bir kaleciydi bir kere. İyi bir dosttu. Liderlik vasfı olan bir oyuncuydu. Bu noktalara geleceği belliydi. Çok da çalışkandı. Şimdi AMillî Takımımızın hocası. Eski bir takım arkadaşı olarak başarılarını hayranlıkla izliyorum. Hiç sorun yaşamadımŞenol Güneş’le. Trabzon’da kimse ile sıkıntım olmadı zaten. Şampiyonluklara ambargo koyan bir takımdınız. Bu durumkazandı- ğınız paraya da yansıdı mı? İstanbul takımlarında oynayan arkadaşlarımızın kazandığı paraları tabiî ki kazanmıyorduk ama bize ödenen rakamlar da fena değildi. Aileme epey destek oluyordum. O zaman evli değildim. Gerçi evli olsamda ailemin yanında olurdum. Futbolcu olmadan önce de duala- rımda anneme, babama, kardeşle- rime gereken her şeyi yapacağıma dair kendi kendime söz vermiştim. Sözümde de durdum. İlk kazandı- ğımparayla annemle babamı hacca göndermiştimmesela. O da hayallerimden biriydi ve ilk fırsatta gerçekleştirdim. Bir tek taraftarımız inanmıştı Hafızalara kazınan Liverpool maçından bahsedelimbiraz da... O zamanlar Şampiyonlar Ligi değil, Şampiyon Kulüpler Kupası vardı. Liverpool, yaklaşık 50maçtır yenil- meyen, çok kaliteli bir takımdı. Taraftarlarımız hariç kimsenin bize dair pek ümidi yoktu. Ama böyle takımlara karşı çok çok iyi kon- santre olan bir kadromuz vardı. Taraftarlar karşılaşmaya bir hafta kala havaya girmişti. Kazanacağı- mıza gerçekten inanıyorlardı. Çıktık, rahmetli kaptanımız Cemil Usta’nın penaltı golüyle 1-0 kazan- dık. 50 küsur maçtır yenilmeyen bir takımı yendik. Çok güzel bir anı oldu bizim için. Deplasmandaki rövanşta ilk 30 dakikada 3-0 geriye düştük. Maç da öyle bitti. Ama 50 küsur maçtır yenilmeyen bir takımı Trabzon’da yenmenin gururunu yaşadık. Ben her iki maçta da oynamıştım. Trabzon’daki ilk şampiyonluğunuz? Asla unutulamayacak bir mutluluk. Daha önce de bahsettiğimgibi 1975’te Trabzonspor yöneticileri ile yaptığımız ilk toplantıda bana, “Seni alacağız, şampiyon olacağız” demişlerdi. O sözler hâlâ kulakla- rımda duruyor. Hiçbir zaman unut- madım. Gerçekten de şampiyon olduk. Bunlar unutulacak şeyler değil. Ama şunu da söylemek lâzım. O şampiyonlukta çok insanın emeği var. O kupa sadece futbolcuların eseri değil. Taraftarın, yöneticilerin, mutfağın arkasında çalışanların, malzemecilerin, masörlerin, sağlık ekibinin... Herkesin payı var. Galatasaray’a geçiş süreci... Ayrılık zor bir süreçti tabiî ki. Trabzon beni kabullenmiş, ben Trabzon’u kabullenmişim. Ama aile hasreti nedeniyle İstanbul’a dön- mek istiyordum. Galatasaray’a git- meden bir yıl önce Trabzon’da bir sezon daha oynayıp futbolu bırak- mayı düşünüyordum. Her sene şampiyonluğa oynadığımız için çok stresli günler geçiriyorduk. Beden- sel açıdan iyi durumdaydım ama kafa olarak yorgundum. Fakat İs- tanbul’a gelince bırakma düşün- cemi beş sene ertelemiş oldum. Transfer sürecine gelince… Özkan Hoca (Sümer) Galatasaray’ın başına geçmişti. O istedi beni. Ben de çok istiyordumgitmeyi. Artık ailemle buluşayım, onlarla zaman geçire- yim istiyordum çünkü. Böyle bir teklif gelince değerlendirdimve Galatasaray’a transfer oldum. Ayrı- lırken de hiçbir kırgınlığım olmadı. Hâlâ dostluklarımdevam ediyor. Jübilemi de iki kulüp birlikte yaptı… LâkabımKemal abinin hediyesi Yılların alışkanlıkları varken kulüp değiştirmek zor olmadı mı? 31 yaşında gittimGalatasaray’a. O zamanlar herkesin futbolu bıraktığı yaşlarda yani. O nedenle benim transferimmedyada da eleştiri konusu oldu. Ama ben “Burada oynayacağım, bu yazılan- ları tekzip ettireceğim” dedimkendi kendime. Oynadığımda... Kendime çok iyi baktım. Beş sezon boyunca sakatlıklarımdışında hiç yedek kalmadım. Gelen hiçbir hoca kulübede tutmadı beni. Özkan Sümer, Derwall, Ivic... O dönem Galatasaray 14 yıl boyunca şampi- yon olmamıştı. Jübile sezonumda şampiyon olduk. Hemhasreti bitirdik hemde ben şampiyonlukla bırakmış oldum. Benim adıma gurur verici bir veda oldu. Lâkabınıza gelelim... Size neden “Çaycı Ahmet” diyorlar? Her yerde soruyorlar bana bunu. Bizimsemtteki kahvehanelerden birine ortaktım. Mevzu orada çeki- len bir fotoğraftan kaynaklanıyor. Galatasaray beni daha önce de Giresunspor’dan istemişti. Ben Trabzonspor ilemukavele imzala- mış ve gidememiştim. Galatasaray daha sonra beni Trabzonspor’dan da istedi. Ben de oynamak istiyordum ama bir yıl dahamukavelemvardı. Trabzonspor da beni bırakmak iste- miyordu. Sezon açılışına gitmedim. TakımUludağ’da toplandı. Ben oraya da gitmedim, “Belki bırakırlar” diye düşündüm. Tabiî sözleşme var. Benimne yaptığımönemli değil. Kemal Belgin, Tercüman gazete- sinde çalışıyordu o dönem. O geldi semte. “Ne oldu Ahmet, niye gitmi- yorsun kampa?” dedi. Ben de “Gala- tasaray istiyor beni. Trabzonspor da bırakmıyor” dedim. Fotoğrafımı çektiler. Kemal Belgin “Sen karışma, ben altını doldururum” dedi. Ertesi gün gazeteyi aldım, haber yarım sayfa. Başlık da “Çaycılık yaparım, Trabzon’a dönmem.” Halbuki ben böyle bir cümle kullanmadım. Gala- tasaray taraftarı da bunu hiç unut- mamış. Transfer olup ilkmaçıma çıktığımda tribünler “Çaycı Ahmet, Çaycı Ahmet” diye tempo tutuyor. Ben o haberi unutmuşum tabiî. “Kimbu Çaycı Ahmet?” diyorum kendi kendime. Sonradan aklıma geldi. Galatasaray taraftarı beni Kemal abinin attığı başlıkla bağrına bastı. Futbolu bıraktıktan sonrası için teknik direktörlük var mıydı aklınızda? Doğrusunu söylemek gerekirse teknik direktörlük yapmayı hiç düşünmedim. Zaten jübileden sonra üç yıl başka iş yapmaya çalıştım. İş hayatına atıldım ama becereme- dim. Ardından rahmetli Metin Türel Hocam, “Gel kursa katıl. Yarın öbür gün ne olur bilinmez” dedi. Arka- daşlarımın, büyüklerimin de deste- ğiyle boş olduğumdönemde kursa gittim. Diplomamı aldım. Bu vesi- leyle mesleğime dönmek nasip oldu. Çok da memnunum. Çünkü futbolu seviyorum. Saha içinde olmayı seviyorum. Ömrüm yettiğince ve görev verildiği sürece de devam edeceğim. Futbol oynadığınız dönemde sizi çok zorlayan oyuncu kimdi? Ben kendime çok güvenirdim. Allah vergisi bir hızımvardı. O yüzden kimseden etkilenmez, çekinmezdim. Oyun zekâsı olarak da kendimi iyi görüyordum. Ahmet Ceyhan, beş sezon oynayacağı ve bir de şampiyonluk yaşayacağı Galatasaray’daki ilk sezonunda... Sarı-kırmızılı takım 1983-84 sezonunda ligi üçüncü sırada bitirmişti. Ayaktakiler soldan sağa: Ayaktakiler: Mustafa Denizli, Sinan Turhan, Raşit Çetiner, Ali Çoban, Tarık Hocic, Haydar Erdoğan. Oturanlar: Mirza Sejdic, Öner Kılıç, Ahmet Ceyhan, Fatih Terim, Bülent Alkılıç. 50 51

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==