TamSaha 183. Sayı / Şubat 2020

38 39 gruptan oluşan elemelerde yedi grup altı takımdan oluşurken bir grup ise beş takımla oynanacaktı. Millî Takımımız da bu beş takımlı tek gruba düşmüştü, yani gruptaki takımlar arasında en alt torbadan gelen ekip konumundaydı. Millîle- rimizin rakipleriyse İsveç, İsviçre, Macaristan ve İzlanda’ydı. Son Dünya Kupası’nda üçüncülük kazanan İsveç, grubunmutlak fa- vorisi konumundaydı. Aynı kupada son 16’ya kalma başarısını göste- ren İsviçre de ikinci sıra için en güçlü adaydı. 1986’dan beri büyük turnuvalara katılamayan Macaris- tan bariz bir gerileme dönemi içe- risindeydi ama onlar da neticede dünya futbolunda mazisi en parlak olan ülkelerden biriydi ve kötü gidişata bir an önce son vermek istiyorlardı. Millî Takımımız ise yıllardır A takımlar seviyesinde uluslararası hiçbir başarı kazan- mış olmamasına rağmen, az önce de belirttiğimiz gibi ümitler seviyesinde 1993 Akdeniz Oyunla- rı’nda altınmadalyaya ulaşmıştı. Ayrıca 1992 ve 1993 yıllarındaki Avrupa Gençler Şampiyonalarında sırasıyla bir şampiyonluk ve bir de ikincilik elde etmiş, 1994 yazında da Avrupa 16 Yaş Altı Gençler Şampiyonası’nda şampiyon ol- muştuk ve yetişmekte olan genç oyuncularımızla, bu grupta sürpriz bir çıkış yapmamız aslında hiç de uzak bir ihtimal sayılmazdı. Makûs talih Budapeşte’de dönüyor Grupta mücadeleye, 7 Eylül 1994 tarihinde, Budapeşte deplasma- nında başlıyorduk. Aslında Macaristan önünde ilk dakikalar millîlerimiz adına hiç de iyi gitmi- yordu. Ev sahibi ekip, henüz dördüncü dakikada tecrübeli golcüsü Jozsef Kiprich’le 1-0 öne geçmiş, ilk yarı bitmek üzereyken de Gabor Halmai ile farkı ikiye çıkarmıştı. Omaçın devre arası olduğunda muhtemelen Türki- ye’deki birçok kişi, yaklaşık 10 ay evvelki Polonya ve Norveç maçla- rını bir tür Lale Devri olarak görü- yor ve Millî Takımımızınmakûs talihinde pek de bir değişiklik olmadığını düşünüyordu. Neyse ki futbolcularımız bu görüşü paylaş- mıyordu ve ikinci yarıda mağlubi- yeti kabullenmeyen bir Türkiye izliyorduk sahada. Bu isyankâr oyun, maçın son çeyreğine giril- mek üzereykenmeyvelerini de veriyor, 67 ve 72. dakikalarda gelen peş peşe gollerle beraberliği yakalıyorduk. Maçın son düdüğü çaldığındaysa, ilk yarının sonunda neredeyse fark yememek için dua etmeye başlayacak birçok Türk futbolsever, kaçan galibiyete yanmaktaydı. Grupta günün diğer maçındaysa İsveç, İzlanda deplasmanından tek gollü galibiyetle dönerek zaten favori olduğu elemelere lider başlıyordu. İzlanda, futbol dünyasında her- hangi bir ağırlığı bulunan bir ülke olmamasına karşın, Millî Takımı- mızla o güne kadar oynadığı beş maçtan dört galibiyet ve bir de beraberlik çıkarmayı bilmişti. Üstelik bumaçların sonuncu- sunda bize 5-1’lik hayli ağır bir mağlubiyet de tattırmıştı. Kısacası İzlanda, bize ters gelen bir takımdı ve millîlerimizin Macaristan karşısındaki silkinişinin tesadüfi olmadığının ispatlanabilmesi için, 12 Ekim’deki Türkiye-İzlanda maçı büyük önem taşıyordu. Ali Sami Yen Stadı’nda oynanan maçın henüz başında Millî Takı- mımız çok büyük bir talihsizlikle karşı karşıya kalıyordu. Rakibiyle çarpışan solaçığımız Orhan Çıkırıkçı’nın ayağı kırılmıştı. Yine de bumoral bozukluğunu atlatan millîlerimiz kısa süre içinde İzlanda’nın üzerine adeta bir kâbus gibi çöküyordu. Öyle ki, daha yarım saat dolmadan, skor 3-0 olmuştu bile. Bu, aynı za- manda ilk yarının da skoru olur- ken, ay-yıldızlılar ikinci devrede de fazla hız kesmiyor ve iki gol daha bularak 5-0’lık bu galibiyetle grupta liderliğe yükseliyordu. Zira günün diğer maçında İsviçre, konuk ettiği İsveç’i 4-2 mağlup etmişti. Millî Takımımız, grupta Kasım fikstürünü bay çekerek geçirirken 16 Kasım’daki maçlarda İsveç Macaristan’ı Brolin ve Dahlin’in golleriyle 2-0, İsviçre de İzlanda’yı Bickel’in sayısıyla 1-0mağlup etmeyi ba- şarmıştı. Bu sonuçların ardından İsviçre grupta yeni lider oluyordu. İsveç ise kazandığına pek sevine- memişti zira takımın yıldızı Brolin’in ayak bileği ciddi biçimde kırılmıştı. Hatta zamanla Brolin’in sakatlığı, ilk anda düşünülenden çok daha büyük sorunlar ortaya çıkaracak ve genç yaşta futbol- dan kopmasına neden olacaktı. Ali Sami Yen’de İsviçre önünde soğuk duş Grupta İsviçre’ye kaptırdığımız liderliği yeniden ele geçirebilme- miz için önümüzde önemli bir fırsat vardı. Mevcut lider İsviçre’yi, 14 Aralık’ta İstanbul’da ağırlıyor- duk. Ancak İsviçre ilk 15 dakika içerisinde iki kere geldiği kale- mizde Marcel Koller veThomas Bickel’le iki gol birden buluyor ve planlarımızı altüst ediyordu. Maçın ikinci yarısında Recep Çetin’in neredeyse orta sahadan attığı golle farkı bire indirdiysek de gerisi gelmedi ve İsviçre, çok kritik üç puanın sahibi olarak puanını dokuza çıkartıp liderlik koltuğundaki yerini iyice sağlam- laştırdı. Maç yapmayan İsveç ise altı puanla ikinci sıradaki yerini korumuştu. Millî Takımımız ise dört puanda kalmıştı. Kış arasının ardından, 29 Mart 1995’te gruptaki mücadeleye ka- lındığı yerden devam ediliyordu. Şansımızı devam ettirebilmemiz adına karşımızda yine çok kritik bir viraj vardı ve bu kez de İnönü Stadı’nda İsveç’i konuk ediyorduk. Elemelerde eskisi gibi sadece grup liderlerinin değil, artık grup ikincilerinin de şansı vardı ve İs- viçre mağlubiyetini unutturmak adına İsveç’i yenmek zorunday- dık. Böylece grupta ikinci sıraya çıkıp yeniden turnuvaya katılabi- lecek konuma gelebilirdik. Karşılaşmanın ilk yarısında İsveç, istediğini elde eden taraftı. 23. da- kikada kazandığı penaltıyı Kennet Andersson’la gole çeviren İskandinav temsilcisi, devreye de 1-0 önde girmişti. Ancak ikinci yarıyla birlikte millîlerimiz rakibini büyük bir baskı altına alıyordu. 64. dakikada İsveç ceza sahası içerisinde yaşanan karam- bolde de Emre Aşık’ın kafa vuru- şunun ağlarla buluşması, skoru eşitliyordu. Bu golden yaklaşık 10 dakika sonra, Oğuz Çetin’in o güzel uzun paslarından birinde İzlanda’yı bir yendik, pir yendik... Hemde 5-0’lık skorla... Emre Aşık’ın, Ravelli’nin koruduğu İsveç kalesine yolladığı tarihi gol...

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==