TamSaha 180. Sayı / Kasım 2019
Denizlispor - Lyon: 0-0, 1-0 (UEFAKupası, 2002-2003) Sevilla, 1990’larda iki kez La Li- ga’dan düşmesinin ardından 2000’lerin başından itibaren önemli bir yükseliş trendi yakalamış ve 2006 ile 2007 yıllarında da peş peşe iki kez UEFA Kupası’nı kazandığı gibi La Liga’da da Real Madrid ve Barcelona’nın ardında bir üçüncü- lük elde etmişti. 2007-2008 sezonunda tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’nde yer alacak Sevilla’nın bu pozitif ivmeyle bir- likte Devler Ligi’nde de final kovala- yabileceği düşünülmekteydi. NitekimEndülüs ekibi ilk turda da Arsenal, Slavia Prag ve Steaua Bük- reş ile birlikte mücadele ettiği grup- tan 15 puan toplayarak lider olarak çıkmayı da bilmişti. Sevilla’nın ikinci turdaki rakibiyse, temsilcimiz Fenerbahçe olmuştu. Sarı-lacivertliler o sezon ilk tur gruplarında Inter, PSV ve CSKA Moskova ile mücadele etmiş, sadece İtalyan ekibiyle deplas- manda oynadığı maçı kaybederken iç sahadaki tümmaçlarını kazan- mış ve taraflı tarafsız herkesin takdirini toplayarak son 16 takım arasına kalmıştı. Fakat bu iyi per- formansa karşın Sevilla, eşleşmede mutlak favori olarak görülmekteydi. 20 Şubat 2008’de Kadıköy’de oyna- nan ilkmaçta adeta Fenerbahçe kaçıyor, Sevilla kovalıyordu. Temsilcimiz Mateja Kezman ile öne geçiyor, Edu’nun kendi kalesine attığı gol durumu eşitliyor, Diego Lugano ile skor 2-1’e gelse de Julien Escude bir kez daha beraberliği sağlıyordu. 87. dakikadaysa Semih Şentürk son noktayı koyacak ve Fenerbahçe sahadan 3-2’lik galibi- yetle ayrılacaktı. Ne var ki bu skor avantajlı sayıl- mazdı. İki hafta sonra Sevilla’da oynanan rövanş mücadelesinin ilk 10 dakikası bile dolmamışken ev sahibi ekibin Dani Alves ve Seydou Keita ile 2-0’lık üstünlüğü yakalamasıysa bir facianın habercisi gibiydi. Fenerbahçe her ne kadar 21. dakikada Deivid ile farkı bire indirdiyse de 41’de Frederic Kanoute skoru 3-1’e getiriyor ve umutlar yine azalıyordu. Ancak berbat geçen bu ilk yarıya karşın Fenerbahçe - Sevilla: 3-2, 2-3 (3-2p) (Şampiyonlar Ligi, 2007-2008) Parma, 1990’da yükseldiği Serie A’da, 2003’e kadar, 10. bitirdiği 2001-2002 sezonu hariç hep ikinci ve yedinci sıralar arasında kendisine yer bulmuş, bu sayede Avrupa ku- palarının da gediklisi haline gelmiş ve Kupa Galipleri Kupası ile Süper Kupa’yı bir, UEFA Kupası’nıysa iki defa kazanmıştı. Parma her ne kadar bu başarıları elde ettiği 1990’lı yılla- rın ardından 2000’lerin başında mali sorunlarla yüz yüze kalıp birçok yıldızını kaybettiyse de halen daha İtalyan futbolunda önemli bir güçtü. Öte yandan Gençlerbirliği 2003-2004 sezonunda UEFA Ku- pası’na zaten önemli sürprizler ya- parak girmişti. İlk turda Blackburn Rovers’ı, ikinci turda da Sporting’i saf dışı bırakan Başkent ekibimiz zaten çoktanmuazzambir başarı öyküsü yazmıştı ama bumüthiş performansa karşın üçüncü turdaki eşleşmede Parma açık ara Gençlerbirliği - Parma: 1-0, 3-0 (UEFAKupası, 2003-2004) favori görülmekteydi. İki ekip arasında 26 Şubat 2004’te İtalya’da karlar altında oynanan ilk maçtaysa Gençlerbirliği Avrupa fut- bol kamuoyunu şaşkına çevirmeyi artık adeta bir alışkanlık haline getiriyor ve 60. dakikada Josip Sko- ko’nun attığı golle 1-0 galip gelmeyi başarıyordu. Taraflar iki hafta sonra Ankara’da rövanş için sahaya çık- tıklarındaysa Gençler baştan sona üstün bir oyun ortaya koyacak ve ilk yarıda Filip Daems’in penaltıdan attığı golle 1-0 öne geçtikten sonra maçın son bölümünde de önce Matteo Ferrari’nin kendi ağlarını havalandırması, ardından da Ali Tandoğan’ın son sözü söylemesiyle mücadeleyi 3-0’lık harikulade bir skorla kazanarak kupada son 16 takım arasına kalacaktı. Gençlerbir- liği, son 16 turundaysa kupanın müstakbel şampiyonu Valencia’yı ilkmaçta 1-0 yenmesine karşın rövanşta uzatmalarda 2-0mağlup olmaktan ne yazık ki kurtulamaya- caktı. Denizlispor, 2001-2002 sezonunda Süper Lig’i beşinci sırada bitirme- sinin ardından ertesi sezon UEFA Kupası’nda yer almaya hak kazanmıştı. İlk turda Fransa’nın Lorient, ikinci turdaysa Çek Cum- huriyeti’nin Sparta Prag takımla- rını eleyerek zaten önemli bir iş başaran Horozların üçüncü tur- daki rakibiyse Lyon olmuştu. Lyon, o devirde tarihinin en parlak döneminin içinde yer almaktaydı. 2002’den 2008’e dek sürecek yedi yıllık şampiyonluk serilerine yeni başlamışlardı. Kadrolarında Juninho başta olmak üzere Sonny Anderson ve Edmilson gibi yıldız- lar bulunuyordu. Evet, Denizlispor henüz birkaç hafta önce bir diğer Fransız takımı Lorient’ı elemişti belki ama Lorient bir önceki yıl Fransa Kupası’nı kazanırken Ligue 1’den küme düşmüştü, Denizlispor ile oynadığı esnada da Ligue 2’de yer almaktaydı. Lyon ise sezona Şampiyonlar Ligi’nde başlamış, ilk tur gruplarında Inter ile Ajax’ın ardında kalması üzerine UEFA Kupası’na yatay geçiş yap- mıştı ve kapasite olarak da Lori- ent’ın kat kat ötesinde bir ekipti. İki ekip arasında Denizli’de oyna- nan ilkmaç golsüz eşitlikle sona eriyordu ve bu bile aslında Deniz- lispor açısından hayli önemli bir netice sayılırdı. Lyon’daki ikinci maç içinse kendilerinden tur değil de prestij mücadelesi beklenmek- teydi. Ancak karşılaşmanın başlarında Mustafa Özkan’ın sürpriz golü, bir anda hesapları değiştirmişti. Lyon’un artık tur için en az iki gol bulması gerek- mekteydi. Maçın bu noktadan sonraki bölümündeyse kahra- manlaşan isim, Denizlispor’un Alman file bekçisi Dirk Heinen’di. Peş peşe gelen Lyon atakları karşısında kalesinde adeta duvar ören Heinen’in bu performansı, takımının da direncine direnç katıyor ve neticede Denizlispor, Avrupa kupalarında o sezonun en büyük sürprizlerinden birini gerçekleştirerekmaçı 1-0 kazanıp Lyon’u elemeyi başarıyordu. Denizlispor dördüncü turdaysa, daha sonradan kupayı da kazana- cak olan Jose Mourinho’nun Porto’suna takılacaktı. 73 72
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==