TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Umut Bulut: "Türkiye'de tek hedefim kaldı" 1.02.2007
Umut Bulut: "Türkiyede tek hedefim kaldı"

Kayseri'de doğdu, Ankara'da futbolcu oldu. Petrolofisi'nde başladığı futbol hayatının sıçrama taşı Ankaragücü'ydü. Sezon başından bu yana Trabzonspor formasını giyiyor ve bu noktayı Türkiye'deki şahikası olarak tanımlıyor. En büyük hayali A Milli Takım'da oynayabilmek. Trabzonspor'da kalıcı olmak, gol krallığı ve şampiyonluk yaşamak, ardından da direkt Avrupa'nın yolunu tutmak istiyor. İlk tercihi İspanya. "Tuttuğumu koparan bir yapım var, gidersem kolay kolay geri dönmem" diyor.

İstersen en başından, futbolla tanışma hikâyenden başlayalım.

Kayseriliyim ama Ankara'da büyüdüm. Futbola 11 yaşımda Petrolofisi'nde başladım. 6 sezon altyapıda oynadım. Takım 3.Lig'deyken 1.5 sezon A takımda forma giydim. 18 yaşımda, Ersun Yanal döneminde Ankaragücü'ne transfer oldum. Bir sezon boyunca bir maçta oynadım ve ertesi sezon kiralık olarak İnegölspor'a gittim. Sezon sonunda yeniden döndüğüm Ankaragücü'nde 3 sezon oynadıktan sonra bu sezonun başında da Trabzonspor'a transfer oldum.

Başlangıç döneminde kendine örnek aldığın oyuncular var mıydı?

Avrupa'dan Ronaldo ve Henry hayallerimi süsleyen futbolculardı. Bugün için ise Fatih ağabeyi çok beğeniyorum. Bunu da kesinlikle Trabzonsporlu olduğum için söylemiyorum. Fatih Tekke gerçekten müthiş bir oyuncu.

Fatih Tekke gitti, Ersen Martin'le sen geldin. Onun yerini doldurabilmek oldukça zor bir iş. Bunun baskısını hissettin mi hiç?

Tabii ki Fatih ağabeyin oynadığı futbol ve yetenekleri ortada. Onun boşluğunu doldurmak kolay değil. Ama madem ki ben bu görevi üstlendim, elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Trabzonspor'dan ilk teklif aldığında ne düşündün, "Tamam başardım, hedefime ulaştım" diye mi geçirdin aklından?

Evet, tabii. Trabzonspor beni 3 sezondur istiyordu. Ama en ciddi teklif bu sezon başında yapıldı. Trabzonspor Türkiye'de herkesin hayallerini süsleyen dört kulüpten bir tanesi. Buraya geldiğim için son derece mutluyum. Trabzonspor'a transfer olarak, bir tanesi hariç Türkiye'deki hedeflerimin hepsini gerçekleştirmiş oldum. Son hedefim ise A Milli Takım formasını giyebilmek.

Peki, o formaya ulaşmak için neler yapman, hangi eksiklerini gidermen gerekiyor sence?

Her yönden kendimi geliştirmek zorundayım. Her geçen gün gol vuruşlarımı geliştirdiğime inanıyorum. Pas alışverişini daha iyi yapmam gerekiyor. Topla daha fazla haşır-neşir olmam lazım, bunun da farkındayım. Rakip defansı oyalamayı biraz daha öğrenmem gerekiyor. Ama bir yandan da kendi kapasitemi biliyorum ve her maçta bu eksiklerimi gidermeye çalışıyorum.

Bursaspor maçını kaybettiniz ama sen o gün ceza sahasının dışından inanılmaz güzellikte bir gol attın. Fakat bu tip vuruşlarını çok sık göremiyoruz.

O maçta Ersen ağabeyle çift santrfor oynamıştık. Golü de Ersen ağabeyle ikiye-bir yaptıktan sonra atmıştım. Çift santrfor oynadığımız zaman kendimi çok daha rahat hissediyorum.

Tek santrfor oynamak çok zor

Evet, onu soracağım. Günümüz futbolunda bir tek santrfor modası var. Ama bunun yükünü çeken de sizlersiniz. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Tek santrfor oynamak zor elbette. Önde pres yapan bir oyuncu olduğum için bunu tek başıma uyguladığım zaman hemen ardından gelen pozisyonda kuvvetsiz kalıyorum. Ama yanımdaki santrfor pres yapıp benim dinç kaldığım pozisyonlarda daha başarılı oluyorum.

Bu anlamda Ersen Martin'le birbirinizi tamamlayan özelliklere mi sahipsiniz?

Ersen ağabey pivot santrfor. Top saklayan, hava hâkimiyeti olan bir oyuncu. Benim de sürat ve havadan-yerden gol vuruşu yapabilme özelliklerim var. Bu özelliklerimle Ersen ağabeyi tamamlayabileceğimi düşünüyorum. Ankaraspor ve Bursaspor maçlarında da bunu gösterdik.

Santrforlar, özellikle kanatlardan beslenmek ister. Bu noktada Yattara'nın yokluğu sizi fazlasıyla etkiledi sanırım.

Tabii ki etkiledi. Yattara'nın oynayamaması Trabzonspor için büyük bir kayıptı. Çünkü rakipler onun için özel önlemler almak zorunda kalıyor. Yattara çok kolay adam eksiltebilen, her sezon 15 tane asist yapan bir oyuncu.

Şampiyon olacağımızı düşünüyordum

Trabzonspor'a gelirken nasıl hayaller kurmuştun, bu hayallerin ne kadarı gerçekleşti? Büyük bir takıma şampiyonluk niyetiyle geliyorsun ama sezonun ilk yarısını 13. sırada tamamlıyorsunuz.

Açık yüreklilikle bu sezon şampiyonluğun en büyük adayı olarak kendimizi görüyordum. Trabzonspor'un şampiyonluk iddiasının Fenerbahçe'den daha fazla olacağını düşünüyordum. Çünkü takımda bir kadro zenginliği var, kulüpteki maddi-manevi tüm şartlar mükemmel, taraftarımız da şampiyonluğa aç. Ama sezonun ilk yarısında işler istediğimiz gibi gitmedi.

Peki, sence eksik olan neydi Trabzonspor'da?

Herkes sahaya kazanmak için çıkıyor. Biz de her maça kazanma hedefiyle çıktık ama başlangıçta umduğumuz sonuçları alamadık. Hani derler ya "Nasıl başlarsa öyle gider" diye; bizim için de öyle oldu. Kötü başladık ve kötü götürdük. Maç kaybettikçe de motivasyonumuzu yitirdik, üzerimizde bir baskı oluştu.

Ama Ziya Doğan göreve geldikten sonra çok iyi iki maç oynadınız. Beşiktaş ve Galatasaray galibiyetleri kötü başlangıcın izlerini silmeye yetmedi mi?

Evet, Ziya Hoca ile iyi başladık. Türkiye Kupası ve Avrupa kupaları dâhil 7 maç hiç yenilmedik. Ama Gençlerbirliği mağlubiyetinin ardından bir daha toparlanamadık ve üst üste hatalar yapmaya başladık.

Sahaya endişeyle çıkıyoruz

Üst üste 7 hafta kazanamadınız, yine üst üste 4 hafta gol bile atamadınız. Böyle bir durumda futbolcu neler düşünmeye başlar?

Öncelikle çok üzülüyoruz. Sadece biz değil, ailelerimiz de üzülüyor. Bir yandan da taraftarı ve camiayı mutlu edememenin getirdiği bir eziklik oluyor üzerimizde. İşin kötü tarafı, artık maçlara "Bu defa da mı puan kaybedeceğiz" endişesi ve baskısıyla çıkıyoruz. Yalnız şunu da unutmamak lazım, biz kaybettiğimiz maçlarda da rakiplerimizin gerisinde bir futbol oynamadık. Mesela Sakarya maçında penaltı kaçırdık. Çaykur Rizespor maçında çok net bir gol pozisyonunu değerlendiremedik. Berabere biten Antalyaspor maçında attığımız gol verilmedi. Bu maçlardan 8 puan çıkarabilir ve bugün çok daha iyi bir konumda olabilirdik.

İşin bu yanı doğru belki ama Trabzonspor takır takır top oynayan bir takım da değil. Pas alışverişlerinde bir akışkanlık yok. Sürekli top kayıpları yaşıyorsunuz, geriden oyun kurarak çıkamıyorsunuz. Bana takımda bir teknik kapasite eksikliği var gibi geliyor.

Takımımızın oyun yapısı mücadeleye dayalı. Yetenekli olarak Gökdeniz ağabey var, Marcelinho var. Marcelinho'nun kariyeri ortada ancak uyum sorununu atlatmış değil. Yattara'nın yokluğunu da zaten konuşmuştuk. Bu durumda yük tek başına Gökdeniz ağabeyin omuzlarına yıkılıyor. Ama futbol bir takım oyunu ve hep beraber bir şeyler yapmamız gerekiyor.

Çok zor gol atıp çok kolay gol yiyen bir takım haline geldiniz. Oysa Trabzonspor başarılı olduğu sezonlarda hep savunmasının kuvvetiyle sonuç almış bir takımdı.

Evet. Aslında Ziya Hoca'nın takımlarına baktığınızda her zaman az gol yiyen takımlardır. Fakat biz yenile yenile her maça baskı altında çıkmaya başladık. Trabzonspor formasının ağırlığını bilmemize rağmen maç içinde maalesef bu düşünceden kurtulamıyoruz.

En kötü halimiz beşinci olur

Bütün rakiplerinizi tanıyorsun, kendi takımının kapasitesini biliyorsun. İkinci yarıdan neler bekliyorsun?

Kayserispor'u mağlup ederek lige iyi bir başlangıç yapmak istiyoruz. Bu havayla başlarsak arkasını getiririz. Çünkü kadro olarak bir eksikliğimizin olmadığını düşünüyorum. Trabzonspor'un en kötü hali bu ligi dördüncü, beşinci sırada bitirir. Bizim amacımız bu sıraların üzerine çıkabilmek.

Bu sezon şampiyonluğa oynayacağınız beklentisi vardı ama işler kötü gitti. Şu anda taraftarlarla ilişkileriniz nasıl?

Benim kişisel olarak taraftarlarla bir problemim yok. Kişisel olarak beni çok seviyorlar, onlara çok teşekkür ediyorum. Ama takım olarak onların beklentilerine karşılık vermemiz ve aramızdaki limoni ilişkiyi düzeltmemiz gerekiyor.

Lazaroni'nin antrenman anlayışı farklıydı

Sezona Lazaroni ile başlamak bir dezavantaj getirdi mi? Çünkü takımın sezon başında yeterince iyi hazırlanamadığı yolunda eleştiriler var.

Brezilyalıların futbol kültürü farklı ve ona saygı duymak gerekir. Ama Türkiye'deki idman yapısı çok daha farklı. Bizim ülkemizde fizik gücü artırıcı antrenmanlar daha ağırlıklı yapılıyor. Ben de bu antrenmanlara alışığım. Lazaroni ile daha farklı antrenmanlar yapınca biraz eksiklik oldu.

Sen Ersun Yanal'la da sezon başı kamplarına katıldın, Lazaroni ile de çalıştın. İkisinin antrenman metotları arasında bir mukayese yapabilir misin?

İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Ziya Hoca'nın da Ersun Yanal'ın da antrenmanları son derece ağırdır. Lazaroni'nin çalışma biçimi ise böyle değildi. Ama onların da futbol kültürleri böyle diye düşünmek lazım.

Hayatın boyunca Ankara'da yaşadın. Ankara Türkiye'nin Başkenti ve ikinci büyük şehri. Şimdi Trabzon'da yaşıyorsun. Buradaki hayata alışman kolay oldu mu?

Ben Ankara'da da gezip tozan bir insan değildim. Evcimen bir yapım var. Dolayısıyla Trabzon'da hiçbir problem yaşamadım. Ankara'da sadece haftada bir büyük alışveriş merkezlerine giderdim. Trabzon'da bu tip bir yer yok. Burada da yemeğe çıkarak stres atmaya çalışıyorum. Benim açımdan bir problem yok.

Çifte mutluluk istiyorum

Yaşın çok genç ve önünde sıçrayabileceğin bir sürü taş var. Senin gelecekle ilgili hedeflerin neler?

Önce Trabzonspor'da kalıcı olup, Fatih ağabey gibi, Şota gibi takımın tarihine geçen golcülerden biri olmak istiyorum. En kısa zamanda da A Milli Takım formasını giymek için çalışacağım. Trabzonspor'da gol krallığı ve şampiyonluk yaşamayı çok arzuluyorum. Bu başarıları elde ettikten sonra da Avrupa'da oynamayı amaçlıyorum.

Avrupa'ya giden yolda İstanbul'a uğramak da var mı haritanda?

Hayır yok. Ben Türkiye'de hedeflediğim noktaya geldim. Türkiye'de Trabzonspor formasını giydikten sonra ulaşabileceğim daha yüksek bir hedef yok önümde. Bundan sonrası için tek yol Avrupa.

Avrupa'ya gitme konusunda bizim oyuncularımızın birtakım sıkıntıları var. 70 milyonluk ülkenin yurt dışına giden 7 oyuncusu ya var ya yok. Gidenlerin çoğu da çok çabuk geri döndü. Sen Avrupa'daki ortama uyum sağlayabileceğini düşünüyor musun?

Benim yapımda tuttuğunu koparmak var. Küçüklümden beri böyleyim. Dolayısıyla Avrupa'ya gidersem öyle kolay kolay geri dönmem. Tutunmak için elimden geleni yaparım.

Avrupa'da tercih ettiğin bir ülke var mı? Hangi ülkenin ligini kendi futbol stiline daha uygun görüyorsun?

İspanya, İngiltere, İtalya hangisi olsa olur. Ama ben İspanya ligini kendim için daha uygun görüyorum. Oradaki iklimin daha yumuşak olmasını avantaj olarak değerlendiriyorum. Sıcak havada futbol oynamayı daha fazla seviyorum.

Annemi de Trabzon'a götürdüm

Trabzon'da nasıl vakit geçiriyorsun, yalnız mı yaşıyorsun?

Hayır, annemle yaşıyorum. Trabzon'da ev tuttum, annem de benimle birlikte kalıyor.

Dört kardeşsiniz, Ankara'da yaşayan kardeşlerini annesiz bırakmış olmuyor musun?

Kardeşlerim bana "Aman Umut, annemiz gelsin sana baksın, biz kendimizi idare ederiz" diyor. Zaten ağabeyim ve ablam evli. Benim bir büyüğüm olan diğer ağabeyim de Ankara'da babamla kalıyor. Onlar da zaman zaman Trabzon'a gelip beni ziyaret eder.

Peki, Avrupa'ya transfer olduğunda ne yapacaksın?

Annemi oraya da götüreceğim. Dört kardeşiz ve tüm aile birbirimizi çok seviyoruz. Ama annemle benim ve bekâr olan ağabeyimin ilişkileri çok farklı. Biz evde ailemizin yanında kaldığımız için birbirimize çok daha düşkünüz. Ne problemim varsa mutlaka anneme söylerim. Onunla diyaloğumuz çok farklı. Dolayısıyla nereye gidersem annemi de götürürüm.

Futbolun dışında da bir hayatın var. O hayatta nelerle ilgileniyorsun?

Sezon içinde futbolun dışında bir şeyle fazla ilgilenmiyorum. Antrenmandan eve, evden antrenmana gidip geliyorum. Haftalık iznimde ise arkadaşlarımla veya annemle yemeğe çıkıyorum. Musa'yla, Mustafa ağabeyle de birbirimize ev gezmelerine gidiyoruz. Bunun dışında sinemaya giderim, müzik dinlerim ve kitap okurum.

Ankaragücü'nden Trabzonspor'a gittin ve gelirinde de bir artış oldu. Yaşamında da bir değişiklik yaptın mı, mesela arabanı değiştirdin mi?

Tabii. Ankaragücü'nde Polo'ya biniyordum, Trabzon'da Range Rover Sport aldım.

Ümit Milli Takım'da oynadığın dönemde ekibin en önemli kuvvetlerinden biriydin. Sadece bir santrfor gibi de değildin. Daha geriden gelen veya kanatlara yakın oynayan bir oyuncuydun. Şimdiki yerinden mutlu musun yoksa eski serbest konumunu özlüyor musun?

Çift santrforlu oyunda serbest oynayan ve arkadan gelen bir rolde daha faydalı olacağımı düşünüyorum. İlk çıkış yaptığım sezon da Rıza Çalımbay Hoca'yla öyle başlamıştım ve daha faydalı oluyordum. Ziya Hoca da zaman zaman bana böyle bir rol veriyor.

Trabzonspor'a geldiğinden bu yana attığın en önemli gol hangisi sence?

Vestel Manisaspor'la 1-1 berabere kaldığımız maçta attığım gol. Avni Aker'deki ilk maçımdı. O maçta üzerimde tatlı bir stres vardı. İnsan taraftarın önünde iyi bir başlangıç yapmak istiyor. Golümü attım ve üzerimdeki stresten kurtuldum.