TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
"Yabancılara yıl sınırı getirilmeli" 1.02.2007
"Yabancılara yıl sınırı getirilmeli"

Futbola 4 yaşında Almanya'da başladı. Bundesliga'da St.Pauli formasını giydi, Almanları reddedip ay-yıldızlı formayı seçti. Beşiktaş'la ön protokol yaptı ama sonra 2.Lig'den Vestel Manisaspor'a geldi. Şimdi aynı takımın kaptanı. Türk futbolu ile Alman futbolu arasında ilginç karşılaştırmalar yapıyor. 6 hafta lider götürdükleri Süper Lig'deki düşüşlerini ise şu sözlerle açıklıyor: "Hatamız, takım oyunu, taktiğe uyum, duyguları da katarak oynamak gibi doğrulardan vazgeçmemiz oldu. Bazen kötü oynayıp da kazandığımız maçlar vardı. Zannettik ki hep böyle kazanabiliriz. Ama olmadı."

Geriye doğru izini sürdüğümüzde seni St.Pauli'de oynarken görüyoruz. St.Pauli'den öncesi de var mı futbol hayatında?

Altyapı dönemim Allemania Aaachen'da geçti.18 yaşımda profesyonel oldum ve A takımla 2.Lig'de 2 sezon oynadım. Daha sonra Bundesliga takımı St.Pauli'ye transfer oldum ve 2 sezon da orada forma giydim. İki sezon sonra 2.Lig takımı Fürth'e gittim. Mustafa Denizli döneminde de ara transferde Vestel Manisaspor'a geldim.

St.Pauli oldukça sıra dışı bir takım olarak tanınıyor. Onu sıra dışı yapan özelliklerden ve St.Pauli günlerinden söz eder misin?

Sıra dışı yapan özellikler genel olarak seyircilerinden başlıyor ve yönetime kadar uzanıyor. Mesela benim dönemimdeki başkan bir tiyatro oyuncusuydu ve eşcinseldi. Seyircileri de aynı ilginçlikteydi. Ama güzel bir kulüptü. Yenildiğimiz maçlarda bile desteklemeye devam ederlerdi. "Sadece savaşın, o bize yeterli. Kaybetseniz de kazansanız da fark etmez" diyorlardı. Her maçımıza 20 bin seyirci geliyordu. Şimdi 3.Lig'deler ve yine 16 bin seyirci önünde oynuyorlar.

Almanları reddettim

St.Pauli'de oynadığın yıllarda Türk Milli Takımı'nı tercih ettin. O dönemde Almanlardan da bir teklif almış mıydın?

Allemania Aachen'da oynadığım dönemde aldım. Almanya, Arjantin'deki U18 Dünya Kupası'na katılacaktı. Kupaya 3 ay kala, Teknik Direktör Uli Stielike beni çok istedi ve "Pasaportunu hemen çıkartabiliriz. Hiç sorun olmaz" dedi. Düşündüm ve kararımı Türkiye'den yana verdim.

Neden böyle bir karar verdin? Alman Milli Takımı'nın formasını giymek kariyerin için daha iyi olabilir miydi?

O dönemde Aachen'deki Teknik Direktörüm de "Almanya'yı seçersen daha avantajlı olursun. Tüm kulüplerin sana bakış açısı değişir" demişti. Sonuçta Almanya'nın Genç Milli Takım futbolcusu olacaktım. Ama ben "Kalbimle oynamak istiyorum ve kalbim de Türkiye'den yana. Benim hayalim Türk Milli Takımı'nda oynamak" cevabını verdim ve Almanların teklifini reddettim.

Almanya'ya gidişin nasıl oldu? Orada mı doğdun?

Ailem 30 sene önce Tufanbeyli'den Almanya'ya gitmiş. Ben de orada doğup büyüdüm.

4 yaşımda futbola başladım

Futbol eğitimine ne zaman başladın?

Çok hevesliydim ve evde bile topla oynardım. Bu hevesimi gören ağabeyim dört yaşımda beni bir takıma yazdırdı. Yedi yaşımda ilgim tekvandoya kaydı. Kahverengi kuşağa kadar yükseldim, müsabakalara katıldım ve birçok kupa kazandım. Ama arkadaşlarımın hepsi futbola giderken tek başıma tekvando yapmaktan sıkıldım ve 12 yaşımdan sonra yeniden futbola döndüm.

St.Pauli'nin ardından Fürth'te oynadın. Bu bir gerileme işareti miydi?

St.Pauli'den sonra Beşiktaş'a gelmem söz konusuydu. Hatta ön protokol imzalamıştım. Ama şimdi detaylarına girmek istemediğim bir karışıklık yaşandı ve bu transfer gerçekleşmedi. O sırada Fürth takımında da Aachen'daki hocam görev almıştı. Menajerimin yönlendirmesiyle ben de Fürth'ü seçtim.

Ümit Milli Takım'daki performansınla üç büyük takımın da transfer listesindeydin ama 2.Lig'de yer alan Vestel Manisaspor'a gitmeyi tercih ettin. Bunun gerekçesi neydi?

Beni Fürth'e transfer eden ve ikinci kaptanlığa getiren hocam 7 hafta sonra ayrılmıştı. Yeni gelen birisinin ikinci kaptanlığa getirilmesi ise rahatsızlığa yol açmıştı. Hocam gittikten sonra beni oynatmamaya başladılar. Artık mutsuzdum. Vestel Manisaspor'dan Mustafa Denizli'nin teklifi gelince kabul ettim. Aslında hedeflerim yüksekti ve Mustafa Hoca'ya önce, "Türkiye'de 2.Lig'de ne yapacağım?" diye itirazda bulundum. "Sen 2.Lig'i boşver. Yarım sezon oynayacaksın, Süper Lig'e çıkacağız" diyerek beni ikna etti.

O dönemde oldukça iddialı bir takım oluşmuştu aslında. Ne oldu da Süper Lig'e çıkamadınız? Türkiye'ye gelirken nasıl hayaller kurmuştun?

Geldiğim sezon hayal kırıklığına uğradım. Türkiye ortamına alışmam kolay olmadı. O sezon Süper Lig'e çıkamayınca çöktüm. Hatta takımdan ayrılmak niyetindeydim. Çünkü bir sezon daha 2.Lig'de oynamayı istemiyordum. Ama ikna ettiler ve kaldım. Sonunda şampiyonluğa ulaştık ve Süper Lig'e çıktık. Artık her şey yolunda.

İstersen bu sezonun Vestel Manisaspor'una gelelim. Müthiş bir başlangıç yaptınız ve 6. haftada ele geçirdiğiniz liderliği 11. haftaya kadar taşıdınız. Bu arada Fenerbahçe'ye de 6 puan fark yapmıştınız. Sonrasında neler oldu?

Bizim yaptığımız çalışmalar planlı. Lider olmamız asla tesadüfî değildi. Gerçekten çok iyi çalışıyoruz. O çıkıştan sonra elbette ki birkaç yenilgi olacaktı ama bu kadarını biz de tahmin etmemiştik. Sakatlıklar oldu, cezalılar oldu. Kadromuz çok zengin değil ve genç bir takımız. Ama yine de sonunda iyi toparladık diye düşünüyorum.

İyi yaptığımız şeylerden vazgeçtik!

6 puan farka ulaştığınızda "Biz bu ligin en iyi takımıyız, şampiyon olabiliriz" diye düşündünüz mü?

"Biz bu işi götürürüz" diye inanmıştık ve halen de her şey bitmiş değil. Yine yukarıyı zorlayacağımıza inanıyoruz. İkinci yarıya iyi başlamak istiyoruz. O dönemde güzel bir hava yakalamıştık. Şampiyon olacağız diye bir söz ağzımızdan çıkmadı ama hedefimiz önümüzdeki sezon Avrupa kupalarında oynamaktı. 6 puan farktan sonraki hatamız, iyi yaptığımız şeyleri uygulamaktan vazgeçmemiz oldu.

Neydi o iyi yaptığınız şeyler?

Takım oyunu, taktiğe uyum, duyguları da katarak oynamak gibi şeyler. Ama bir süre sonra bunları yapmamaya başladık.

Neden?

Her şey kendiliğinden olacak zannettik. Mesela bazen kötü oynayıp da kazandığımız maçlar vardı. Zannettik ki hep böyle kazanabiliriz. Ama olmadı. Bu arada kaybettiğimiz ama iyi oynadığımız maçlar da vardı. Fenerbahçe maçında, Sivasspor maçında iyi oynadık ama bireysel hatalarla kaybettik.

Takımın kaptanı sensin ve 25 yaşındasın. Galiba bir ağabey eksikliğini hissediyorsunuz. Takımı ateşleyecek, "Hadi arkadaşlar toparlanalım" diyebilecek bir oyuncu var mı takımda?

Var tabii ki. Hoca beni öylesine kaptan yapmadı. Ben de elimden geleni en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Takımla ilişkim de iyi. Gerçekten çok iyi bir takımız. Bunu sadece kalite anlamında değil, karakter anlamında da söylüyorum. Bu takıma ille de, tırnak içinde söylüyorum, bir "papaz" gerekmiyor. Biz kendimizi idare edebiliyoruz.

Zelenka tempoyu kaldıramadı

Zelenka sizin için önemli bir oyuncuydu ve saha içi liderliği de üstlenebilecek biri gibi görünüyordu. Ama o da bir gerileme yaşadı ve gönderildi. Neydi Zelenka'nın problemi?

Zelenka hem kariyerli hem de çok kaliteli bir oyuncu. Bize faydalı olduğu zamanlar oldu ama buradaki çalışma temposu karşısında bazı şeyleri kabul etmemeye başladı. Biz her zaman yoğun tempoyla çalışan bir takımız. Galiba Zelenka da bunu kaldıramadı.

Düşüş döneminiz, Borbiconi'nin de sakatlandığı ve oynayamadığı döneme denk geliyor. Onun yokluğunda çok sayıda gol yediniz. Ön liberonun önemini biliyoruz ama bir oyuncunun yokluğu bir takımın düşüşünde bu kadar etkili olabilir mi?

Hocamız sistemine göre bir oyuncu seçti ve aldı. Borbiconi nokta bir transferdi. Gerçekten çok faydalı oldu. Tamamen sakatlanmadan önce de bir sakatlığı vardı ve maçlara iğneyle çıkıyor, yarım güçle oynuyordu. Onun eksikliği olsun, kart cezaları olsun, bir düşüşe geçmemize yol açtı.

Borbiconi'den sonra o bölgede sen oynamaya başladın. Ama o dönemde de çok fazla gol yediniz. Senin gerçek mevkiin değil miydi ön libero?

Sezon başı hazırlık döneminde o pozisyonda hep ben oynamıştım. Lig başlayınca orada Borbiconi oynamaya başladı, ben orta sahaya geçtim. Aslında uzun bir sakatlık döneminden çıkmıştım, geçtiğimiz sezonun neredeyse tamamında oynayamamıştım. Benim için hangi mevki olursa olsun oynamak önemliydi.

Tek oyuncuya bağımlı değiliz

Ama istatistik olarak bakıldığında ön liberoya geçişin kötü bir döneme denk geldi galiba. Borbiconi varken takım iyi gidiyordu, Uğur orada oynamaya başladı çok gol yendi gibi bir tablo çıktı ortaya. Bu durum seni rahatsız etti mi?

(Gülüyor) Ama iyi giderken de ben vardım. Ön liberoda değil de orta sahada oynuyordum. Eğer Borbiconi gitti, böyle oldu diye bakılırsa dediğiniz gibi bir sonuca da varılabilir. Ama bizim durumumuz bir oyuncuya bağlı değil. Oyun sistemimizde bir oyuncuya bağımlı olmak gibi bir durum yok. Biz takım oyunu oynuyoruz.

Samsun'da kimsenin görmediği Rafael, size gelince gol makinesine dönüştü. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Oyun sistemimiz ileriye çabuk oynamaya ve bir bütün halinde hareket etmeye dayalı. Rafael'in kalitesi belliydi, zaten Ersun Yanal da onu bu kalitesinden dolayı transfer etti. Bazı futbolcular bazı takımlarda kendini gösteremeyebilir ama bir sistemin içinde başarı sağlayabilir. Rafael de bunun örneklerinden biri. Çabuk ve dikine oynayan bir takımız. Rafael de gol vuruşlarıyla, hava hâkimiyetiyle ve iyi yer tutmasıyla bizimle bütünleşti.

Neden şampiyon olmayalım ki?

Vestel Manisaspor, arkasında güçlü sponsor desteği bulunan bir kulüp. Şehrin tek takımı olması da önemli bir avantaj. Başınızda Ersun Yanal gibi iddialı bir teknik adam var. Kulübün geleceğini nasıl görüyorsun? Türkiye'deki şampiyonluk tekelini kırabilecek misiniz?

Mutlaka. Geldiğim günden bugüne baktığımda sözünü ettiğiniz gelişmelerin tümüne şahit oldum. Ersun Hoca geldikten sonra da her şey değişti. Tesisleri, ağırlık salonu, havuzuyla bambaşka bir kulüp olduk. Bu sezonki hedefimiz ilk dörde girmek. Daha sonraki sezonlarda da şampiyonluk elbette. Neden şampiyon olmayalım ki? Bunu başaramamak için hiçbir neden yok.

Ama şampiyon olmak için sadece iyi bir teknik direktör ve iyi futbolcular yetmiyor. Ayrıca taraftarın ve şehrin de desteği gerekiyor. Siz o desteği arkanızda hissediyor musunuz?

Buna Türkiye geneli için bir cevap vermek gerekir. Türkiye'nin bütün şehirlerinde insanlar önce Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş'ı tutuyor. Bunun dışında kalan şehirler Trabzon ve Bursa sanırım. Türkiye'de bu konuda genel bir problem var. Birçok şehirde insanlar kendi takımlarını sadece iyi gittiği dönemde destekliyor. Manisaspor taraftarı da başarı varsa arkamızda yer alıyor. Dolayısıyla bizim takım olarak başarılı olarak şehrin desteğini arkamıza almamız gerekiyor.

Peki, Almanya'da durum nasıl? Biz orada her şehir halkının ağırlıklı olarak kendi kentinin takımını desteklediğini biliyoruz.

Evet, Almanya'daki durum Türkiye'dekinden çok farklı. İnsanlar çocuklarına yıllık kombine bilet alır ve her 15 günde bir şehrinde oynanan maça eğlenmek amacıyla gider. Eşini, çocuğunu, arkadaşını yanına alıp hafta sonunda statta hoşça vakit geçirmek ister. Genellikle de insanlar kendi şehrinin takımını tutar. Bayern Münih en büyük takımdır ama herkes Bayern taraftarı değildir. Türkiye'de ise herkes büyükler diye adlandırılan takımların peşinde.

Düzeni değiştirmek istiyoruz

Ama Türkiye'de şöyle bir durum da var. Küçük denilen kulüplerin futbolcuları böyle konuşmakla birlikte büyük denilen takımlardan teklif aldıklarında koşa koşa gidiyor. Onların da "Kulübümde kalayım ve kendi takımımı yukarılara çıkarayım" gibi bir düşüncesi yok.

Bu bakış açısının değişmesi gerekiyor. Biz Vestel Manisaspor olarak bunu başarmak ve bir örnek olmak istiyoruz. Artık oyuncular "İstanbul'a gideyim de orada büyük bir futbolcu olayım" demesin. Kayserispor da çok iyi bir örnek, futbolcularını vermiyor. O açıdan Kayserispor'u da çok beğeniyorum. Oyuncu vereceklerine takviye yaparak daha iyi noktalara ulaşsınlar.

Kulüp oyuncuyu vermesin ama bir yerde oyuncuyu da bu yönde eğitmek gerekiyor galiba. Çünkü zorla elde tutulan bir futbolcudan verim almanız mümkün değil.

Türkiye'de doğup büyüyen çocukların hayalinde hep büyük takımlarda oynamak var. Ama Almanya'da doğup büyüyen bir oyuncu olarak benim içimde ille de gidip büyük takımlarda oynamak gibi bir düşünce yok. Benim hedeflerim farklı. Türkiye'deki sistemin de altyapıdan itibaren değişmesi gerektiğini düşünüyorum.

Senin hedeflerin neler peki?

İlk hedefim sağlıklı kalabilmek. İkinci hedefim ise Manisaspor'la önümüzdeki sezon Avrupa'da olmak. Sonrası için yeniden Avrupa'ya gitmeyi isterim.

Uzun süre Ümit Milli Takım'da oynadın. Dolayısıyla A Milli Takım için de aday isimlerden birisin. Bu konuda geleceğini nasıl görüyorsun?

Şenol Güneş döneminde Danimarka maçında bir kere A milli oldum. Her futbolcu A Milli Takım'da oynamak ister. Uzun bir sakatlıktan çıktığım için ilk hedefim, kendi takımımda sürekli oynamak. Sezonun ilk yarısında bunu başardım. İkinci yarıda da devamlılığımı sürdürürsem Milli Takım neden olmasın?

Yabancılara yıl sınırı getirilmeli

Yabancı oyuncular vatandaş olarak Milli Takım formasını giyebiliyor. Aurelio'nun da senin mevkiinde oynadığını düşünürsek, bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Almanya bu konuda daha tutucu ama Asamoah orada milli takımda oynayabiliyor. Bizde neden olmasın? Tabii ki bu konuya bir şekil vermemiz gerekiyor. Asamoah orada uzun süredir oynayan bir oyuncuydu. Aurelio da öyle. Ancak her yeni gelen futbolcu da Milli Takım'da oynamamalı. Önce Türkiye için bir emek vermesi gerekir. Bunun için de yıl konusunda bir sınır konulmalı.

Yabancı sayısını nasıl değerlendiriyorsun? 6 yabancı ülke futboluna katkı sayılabilir mi?

Yabancı sayısının sınırlı olması güzel. Almanya da sınır getirmeyi planlıyor. Yabancı transferinde sınırı kaldırırsanız genç oyuncuların şans bulması imkânsız hale gelir.

Hem Türkiye'nin hem de Almanya'nın futbol altyapısını biliyorsun. Bu konuda bir mukayese yapabilir misin?

Yetenek için bir şey söylenmez ama temel futbol bilgisi açısından gerçekten fark var. Ben futbola 4 yaşımda başladım. Burada ise 10-12 yaşında hatta 14 yaşında başlayan futbolcular var. 4 yaşında başladığında pas almasını, vermesini öğrenme konusunda bir 10 yıl kazanıyorsun. Türkiye bu konuda bir sorun yaşıyor bence.

İçeride ve dışarıda birçok teknik adamla çalıştın. Seni en çok etkileyen hangisi oldu?

Antrenman konusunda Ersun Hoca'dan başka kimseyi tanımam. Bu alanda 1 numaradır.

Genelde herkes aynı şeyi söylüyor. Ama Ersun Hoca'nın bildiklerini herkes bilmiyor mu? Onu farklı kılan ne?

Ersun Hoca hep kendisini yeniliyor, her gün yeni bir şey öğreniyor. Çalışma konusunda onun üzerine kimse yok. Topsuz koşmayı herkes sevmez ama biz faydalı olduğunu biliyoruz ve bunun karşılığını da alıyoruz. Bizden ayrılan ve o dönemde Ersun Hoca'ya kızan arkadaşlar, "Keşke Ersun Hoca olsa da yine koşsak" diyor. Çünkü diğer takımlarda aynı çalışma temposunu bulamıyor ve burayı özlüyorlar.

Saha çalışmasının dışında seni etkileyen bir teknik adam var mı?

Mustafa Denizli de farklıydı. Futbolcularıyla diyalogları çok iyi. Esprileri ve şakalaşmaları onu farklı bir yere koyuyor.

Evli olmak bir futbolcunun hayatını nasıl değiştiriyor?

Futbol oynadığım dönemin ilk 4 senesinde bekârdım. Evlendikten sonra ayağınız dışarıdan kesiliyor. Evde sizi bir bekleyeniniz olması çok güzel bir olay. Elbette sadece bunun için evlenmedim ama dışarıda yemek yemeyi bırakmak bile bir futbolcu için avantaj.

Futbol dışındaki hayatında neler yapıyorsun, ilgi alanların neler?

Müziği, film izlemeyi, eşim ve çocuğumla vakit geçirmeyi severim. Tarihe ilgi duyduğum için bu konudaki kitapları okuyorum. Almanya'da yetiştiğim için okul döneminde Türk tarihi konusunda fazla bilgi sahibi olamamıştım, şimdi bu açığımı kapatmaya çalışıyorum.