TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Servet Çetin: Milli Servet ! 2.07.2008
Servet Çetin: Milli Servet !

Yerinde bir başkası olsa koltuk değnekleriyle yürürdü belki. Ama o tüm sakatlıklara ve "profesyonel anlayışa" meydan okuyarak Milli Takım'ı yalnız bırakmadı. Arkadaşları için moral ve cesaret kaynağı oldu, "takımın ruhu" olarak nitelendirildi. Galatasaray'la yaşadığı şampiyonlukta "sezonun en iyisi olarak" gösterilmesi de cabasıydı. Tüm başarısına ve fedakârlığına rağmen "Büyütülecek bir şey yapmadım" diyecek kadar da geniş yürekli bir adam bu röportajın konuğu.

Röportaj: Türker Tozar

Euro 2008 finallerindeki özverili tavrın büyük bir takdirle karşılandı. Sakat sakat oynamana rağmen verdiğin mücadelenin takım arkadaşların için de örnek olduğu vurgulandı. Hamit'in "Servet hepimize güç veriyor" sözleri ön plana çıktı. Gazetelerde "Servet ruhu" manşetleri atıldı. Öncelikle şu "Servet ruhu" konusunu konuşalım.

Açıkçası bu çok büyütülecek bir konu değil. Ben sadece elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Özveri gösterirken, bir yandan da risk alıyorum. Neden böyle yapıyorum? Çünkü böylesi turnuvalarda inanılmaz iyi rakiplere karşı oynuyorsunuz. Sakat bile olsanız yerinizi almanız lazım. Ben de gruptaki maçların tamamına yüzde 100 kapasitenin altında çıktım. Arkadaşlarımla konuştuğumuz zaman sahada olmamdan duyacakları mutluluğu ve motivasyonu aktardılar. Onların bu sözleri, oynama isteğimi bir kat daha arttırdı. Ayrıca ben de sahadaki varlığımın arkadaşlara güven verdiğini hissettim. Bunun yanında, eğer Milli Takım'ın sağlık ekibi olmasaydı belki de maçlara yetişemeyecektim. Onlara da ayrı ayrı teşekkür ederim.

Günümüzde Milli Takımlar, kulüp takımlarına göre geri plana atılıyor. Dünyada birçok oyuncu "Ben Milli Takım'da oynamak istemiyorum" diyebiliyor. Sakat oyuncular ise futbol hayatlarını riske atmamak için iyileşene kadar oynamamayı seçiyor. Sense futbol hayatını, dolayısıyla ekmek paranı riske atarak bu halinle sahaya çıktın.

Portekiz maçının yedinci dakikasında sakatlandım. İsviçre karşısına hemen hemen hiç antrenman yapmadan çıktım ve 90 dakika oynadım. Çek Cumhuriyeti maçı öncesinde ise sadece düz koşu yapabildim ama bir 90 dakika daha çıkardım. Ben Galatasaray'da da benzer özveriyi gösteriyorum zaten. Ama Milli Takım için özveride bulunmayacağız da neresi için yapacağız? Benim bir sorumluluğum varsa bunu gerçekleştirebilmek için her şeyi yapıyorum. Profesyonel olarak bakmak gerekirse belki de yaptığım yanlış. Benim yerimde başka bir futbolcu olsa belki de böyle hareket etmez. Çünkü belki sakat olduğun için performansın kötü olacak, hata yapma riskin artacak. Bu da eleştirileri beraberinde getirecek. Ama ben bunların hepsini göze alarak hareket ettiğim için Allah da beni utandırmadı diye düşünüyorum. Sakat sakat oynadığım maçlarda hiç problem yaşamadım. Maçlara çıktığım zaman da vicdanen rahat ediyorum. Ben oynamışım ya da oynamamışım kendim için çok önemli değil. Açıkçası Türk Milli Takımı'nın kaderini etkileyecek bir oyuncu olduğumu düşünmüyorum.

Oynadığım zaman güçlüyüm

Birkaç sezon öncesine kadar Fenerbahçe'de müzmin yedek bir oyuncuydun. Son iki sezondur ise müthiş bir çıkışla Milli Takım'ın vazgeçilmez oyuncusu haline dönüştün. Fenerbahçe'deki sorun neydi? Daha sonra gerçekleştirdiğin bu patlamayı neye borçlusun?

Fenerbahçe'ye Teknik Direktör Christoph Daum'un özellikle beni istemesi nedeniyle transfer oldum. Çünkü kendisi beni düzenli olarak oynatacağını söylemişti. Ancak takıma geldiğim zaman beklediğim forma şansını bulamadım. Açıkçası bazı sorunlar da yaşadım. Fenerbahçe'de üç sezon kaldım. Bu sürenin neredeyse bir sezonu sakatlıkla geçti. Geriye kalan iki sezonda toplam 90 maç oynadım. Tam form tuttum derken, bitime dokuz-on maç varken sezonu kapattığım oldu. Bir dönem, Luciano ile defansın göbeğinde iyi bir ikili oluşturmuştuk ve bu döneme Fenerbahçe'nin en az gol yediği periyot diyebiliriz. Bir de şu konu var; Fenerbahçe'ye ilk transfer olduğum dönemde maç oynayarak gelmiş, hazır bir Servet vardı. Ama sonrasında oynatılmadığım için hem özgüvenim azaldı hem de fiziksel açıdan bir düşüş yaşadım. İster Anadolu takımı ister büyük takım olsun, ben oynadığım zaman güçlüyüm. Gerçek Servet ancak böyle ortaya çıkıyor. Nerede fazla forma şansı bulduysam orada her zaman Servet isminden bahsedilmiştir. Son iki sezondur gösterdiğim performans da düzenli oynayabilmem sayesinde oldu. Ben yine de çok abartılacak bir oyun oynadığımı düşünmüyorum. Aynı başarıyı Denizlispor ve Göztepe'de de göstermiştim. Yıllar geçtikçe sadece tecrübe kazandım ve performansımın üzerine koydum.

Song'la yaptığımız röportajda seninle ilgili olarak "Servet'in içinde bu yetenek zaten vardı ama ortaya çıkartılamamıştı. Kalli'nin tüm oyunculara özgürlük veren anlayışı Servet'in de içindeki cevheri ortaya çıkarmasını sağladı" demişti. Bu görüşe katılıyor musun? Kalli'nin senin üzerinde böyle bir katkısı var mı?

Bu cevherin ortaya çıkmasında başta Galatasaraylı yöneticiler olmak üzere Kalli'nin katkısı oldu. Ben Galatasaray'a geldiğim zaman, defans bölgesinde kendisini ispatlamış ve başka takımlarda da başarılı olmuş, önemli oyuncular vardı. Zaten gelmeden önce yaptığım görüşmelerde de yöneticilere hep "Bana güveniyorsanız, beni oynatacaksanız alın" demiştim. Öncelikle yöneticiler bana güvendi. Daha sonra da hocamız güvendi. Böylesine bir güvenin olduğu ortamda sakatlık yaşamadığım müddetçe hep başarılı olurum. Çünkü kendimi sahada rahat hissediyorum. Bu da performansıma olumlu etki ediyor, kendime güvenim artıyor. İlk üç hafta uyum sorunu yaşadım diyebilirim ama hocalarım sabır gösterdi. Eğer sürekli oynamasaydım şimdi bu konumda olmazdım.

Gençlere fırsat verilmeli

Türk futbolunun sıkıntılarından birisi stoper eksikliği. Ligimizde her takımın en azından bir yabancı stoperi var ve dolayısıyla Milli Takım'a bu mevkide oyuncu bulmak zorlaşıyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Ben Türkiye'de çok yetenekli defans oyuncularının olduğunu düşünüyorum. Sadece onlara şans vermiyoruz. Defans hassas bir bölge olduğu için genç oyuncu oynatma hususunda teknik adamlar tereddüt yaşıyor. Bir de eğer o bölgeye yabancı futbolcu transferi yapılmışsa, teknik adamlar tercihlerini yabancı oyuncu yönünde kullanıyor. Bizim ülkemizde durum bu şekilde. Ama Avrupa'da kesinlikle böyle değil. Formda olan kimse o oynar. Bence defans ya da başka bir bölge fark etmez; genç oyunculara şans tanımak gerekli. Yoksa başka türlü futbolcuyu nasıl kazanacaksınız? Tecrübe, oynayarak elde ediliyor.

Defans oyunculuğunun cazip olmadığı ve bu nedenle genç oyuncuların stoper olmayı seçmediği söyleniyor. Senin yaptığın çıkış genç futbolcu adayları için bir cazibe konusu olabilir mi?

Bence son dönemde defans oyuncularının önemi arttı. Bu Avrupa'da da böyle bizim ülkemizde de. Kaliteli stoper bulmak Avrupa'da da zor. İnşallah, söylediğiniz gibi genç futbolcu adaylarına iyi bir örnek oluyorumdur. Tek başıma defans oyunculuğunu cazibe merkezine dönüştürecek halim yok ama elimden gelenin en iyisini yapıp futbolla ilgilenenlere ve genç futbolculara örnek olabilmek gurur verici.

Sence iyi bir stoperin temel özellikleri nelerdir?

İyi bir stoperin kuvvetli bir fiziği, hava toplarında hâkimiyeti olmalı ve sistemleri iyi bilmeli. Hız da bir stoper için giderek önem kazanan bir faktör haline geldi.

Kendinde eksik bulduğu yönler var mı?

Kimse dört dörtlük değildir. Benim de eksik bulduğum yönler var ama kendim hakkında olumlu ya da olumsuz bir yorum yapmak istemiyorum. Bu sorunun cevabını kamuoyuna bırakırsak daha iyi olur.

Kendine örnek aldığın bir defans oyuncusu var mı? Bize Avrupa'da ve Türkiye'de beğendiğin stoperleri sayar mısın?

Hiçbir zaman kimseyi örnek almadım. Hep kendim olmaya çalıştım. Stoperlerden Alessandro Nesta'yı beğeniyorum.

Kulübüme para kazandırmak isterim

Avrupa takımlarının da gündeminde olan bir oyuncusun. Transfer teklifleri karşısındaki tavrın nedir?

Teklifler tabii ki geliyor ancak öncelikli olarak Galatasaray'ı düşünmek istiyorum. Benim bir de özelliğim var. Transferleri yaparken hiçbir zaman bonservisim elimde olmadı. Daima ayrıldığım takıma para kazandırarak diğer takıma geçtim. İmkân olursa, Galatasaray'a para kazandırarak Avrupa'ya gitmek isterim. Avrupa Şampiyonası'nın benim için iyi bir vitrin olduğunu düşünüyorum. Zaten teklifler alıyordum, sergilediğim performansla belki daha iyi teklifler de gelecek. Sakat sakat oynamama rağmen, yine de iyi performans gösterdiğimi düşünüyorum.

Eskiden büyük takımlar arasında transfer yapan oyuncular eski takımının taraftarlarınca dışlanır ya da yeni takımının taraftarlarınca kolay kolay kabul edilmezlerdi. Şimdi Galatasaray taraftarının belki de en çok bağrına bastığı oyuncu oldun. Onlarla iletişimin nasıl?

Sahada çıkıp görevimi en iyi şekilde yaptıktan sonra zaten taraftarların bana en güzel ilgiyi göstereceğine inanıyorum. Zaten başarısız olsam başka bir yere giderdim.

Şampiyonluk coşkusunu yaşayamadım

Şampiyonluğu garantilediğiniz maçta sakatlandığın için son 10 dakikada sahada yer alamadın. Bu seni üzdü mü?

Ben şampiyonluğu da tam yaşayamadım aslında. Kupayla fotoğrafım bile yok. Maçın bitimine 10 dakika kala sakatlandığım için soyunma odasındaydım. Şampiyonluğun sevinci ve madalya töreninin telaşıyla arkadaşlarım da beni soyunma odasında bıraktı. Tam sevinemedim, buruk bir sevinç oldu.

Kalli'nin gidişi ve Cevat Güler'in gelişiyle birlikte takım son 6 maçında Fenerbahçe ve Sivasspor galibiyetlerine ulaşıp şampiyon oldu. Kalli döneminde olmayan ama Cevat Hoca ile gelen bir artı mı vardı?

Kalli'nin emeklerini saymazsak haksızlık etmiş oluruz. Onun başımızda olduğu dönemin büyük kısmında birinci durumdaydık. Kadromuzun oluşturulmasını sağlayan kişi de yine Kalli'dir. Bizler kadar onun da şampiyonlukta payı var. Hoca öyle bir dönemde takımdan ayrıldı ki, gidişi bizi olumsuz etkilemedi, tam tersine şampiyonluk için daha çok motive olduk. Ligin başında altı hafta seyircisiz oynamıştık, hocamız sezonun bitimine çok az bir zaman kala görevinden ayrıldı. Tüm bu tablo içerisinde şampiyonluğa ulaşma isteğimiz kamçılandı. Zoru başarmayı istedik, eğer yaparsak tarihe geçeriz diye düşündük. Cevat Hoca da dört dörtlük bir insan. Mesleğiyle ilgili bilgisi de yüksek. Kondisyon antrenmanlarımızı zaten sezon başından beri kendisiyle yapıyorduk. Eksiklerimizi de onunla gideriyorduk. Gerek maç konuşması, gerekse verdiği taktikler bize yol gösterdi. Ben onun bir takım çalıştırmasını çok isterim, çünkü hiç kimseden eksiği yok, aksine artıları var.

Yerli hocalara yeterince şans veriliyor ve sabır gösteriliyor mu?

Çok güçlü bir yerli hoca değilseniz, yabancıya gösterilen sabır maalesef size gösterilmiyor. Yönetim çok fazla işinize karışıyor. Yabancı antrenör ise şartlarını size sunuyor ve o koşullara bağlı kalmak istiyor.

Futbolu bıraktıktan sonra teknik adam olmayı veya yine futbola hizmet etmeyi düşünüyor musun?

Bunu düşünmek için henüz erken. Vücudum izin verdiği müddetçe futbol oynamak istiyorum. Tabii bugünkü düşüncemle bir yıl sonraki düşüncem farklı olabilir. Şimdiden bir şey söylemek yanlış olur. Kader, kısmet meselesi.

Repertuarım türkücüleri kıskandırır

Şimdi biraz olsun futboldan kopup müzik üzerine konuşalım. Senin halk müziğine büyük ilgi duyduğunu biliyoruz. Bağlamayı usta bir şekilde çalabiliyor musun? Reperturarında kaç türkü var?

Çocukluğumdan beri türkülerle yatar, türkülerle kalkarım. Bağlama çalmayı hâlâ öğrenme aşamasındayım. Sivas âşıklar şehri olduğu için çalmayı en iyi orada öğrenirim deyip ders almaya başlamıştım. Takım biraz kötü gidince bıraktım. Sonra Galatasaray'da sezonun son dönemlerine doğru derslere tekrar başladım. Azimliyim, öğreneceğim. Bilmediğim türkü yok gibidir. Repertuarım türkücüleri kıskandıracak kadar geniş yani.

Maçlardan önce bir uğurun var mı? Mesela sürekli dinleyerek motive olduğun bir türkü gibi?

Uğura falan inanmıyorum da ısınmaya çıkana kadar türkü dinlemeye devam ediyorum soyunma odasında. Uğur Işılak, Mustafa Özarslan ve Sevcan Orhan'dan türküler dinliyorum.

Futbolcu olmasaydın profesyonel olarak müzikle ilgilenir miydin?

Bunun için imkânlarımız yoktu. Zaten futbol da benim için hep ön planda oldu. Örneğin, bunun için düz liseye gittim. Yani, müzikle profesyonel anlamda ilgilenemezdim. Bugün futbol oynamasaydım bir fabrikada sıradan bir işçi olabilirdim.

Çek Cumhuriyeti maçının sabahında üniversite sınavına girdiğini biliyoruz. Hedefinde hangi okul var?

Keşke müzikle ilgili sorular sorulsaydı! Kesin başarılı olurdum. Şaka bir yana, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'nu kazanmak istiyorum. Umarım sınavı geçmişimdir. Daha önce dört kere sınava girip kazanmıştım ama ya Milli Takım kampında olduğum için ya da sakatlıktan dolayı yurtdışında bulunduğumdan kayıt tarihlerini kaçırmıştım. Bu sefer başaracağımı düşünüyorum.

Maçlarda burnunu sümkürürken kameralara görüntülerin takılıyor. Bunun pek göze hoş geldiğini söyleyemeyiz. Seni rahatsız etmiyor mu durum? Çözümü yok mu?

Benim burnum biraz problemli, nefes alma konusunda sıkıntılar yaşıyorum. Nefes almak için, burun deliklerimden birinden birine baskı yapmam gerekiyor. Aslında sümkürmüyorum yani. Kötü bir görüntü ortaya çıktığını tahmin ediyorum. Annem bile arayıp söylüyor. Tam elim giderken bazen geri çekiyorum. Genellikle mücadelelerden çıktığımda veya yorulunca daha çok oluyor. Futbol sahası dışında elim bile gitmez. Rahatsız olanlar lütfen anlayış göstersin. İlk müsait vakitte ameliyat olacağım.

Hırvatistan maçından itibaren takımdan ayrı kaldın. Bu durumda sakat sakat oynadığın için pişmanlık duyuyor musun, yoksa aynı durumda aynı şeyi mi yapardım dersin?

Aynı durumda olsam yine aynı şeyi yapardım. Çünkü Milli Takım için oynuyoruz. Sakatlığıma üzülüyorum ama Hırvatistan maçında arkadaşlarıma yardımcı olamamış olmak, Milli Takım için çaba sarf edememiş olmak beni daha çok üzdü. Kulübede oturduğum zaman sakatlığım aklıma bile gelmedi. Sadece elimden bir şey gelmemesi çok kötüydü.

Almanya maçında da forma giyemedin…

Bu konuda Fatih Hoca'ya "Doktorlar en ufak ihtimal göstersin, ayağım kopsa bile oynarım" dedim ama doktorlar sakatlığımın çok ciddi olduğunu ve daha fazla oynamaya devam edersem bağlarımın kopabileceğini söyledi. "Sonra 6 ay oynayamazsın" dediler. Elden bir şey gelmediği için o maçta da oynayamadım.

Hırvatistan maçında penaltılar atılırken kenardaydın. Heyecanın nasıldı?

Aslında ben ne sahadayken de kulübedeyken çok heyecanlanan birisi değilim. Penaltılar sonunda kazanınca o müthiş sevince ben de katıldım. Harika bir duyguydu.