TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Efe Lorenzo Deniz: "Yeteneğimiz çok ama ligimiz kısa" 1.08.2021
Efe Lorenzo Deniz: "Yeteneğimiz çok ama ligimiz kısa"

Türk bir baba ve Alman bir annenin Manavgat doğumlu oğulları. Babasının at çiftliğinde doğal ortamda büyümüş. Annesinden Alman disiplinini almanın ve köy ortamında yetişmenin kendisine artılar kattığını söylüyor. Türkiye'de plaj futbolu için büyük bir yetenek havuzu olduğunu ancak uzun süreli bir lig yapısı olmadığı için bu potansiyelin yeterince değerlendirilemediğini anlatıyor.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

12 Ağustos 2000 Antalya Manavgat doğumlusun. Öncelikle neden Lorenzo? Lorenzo'nun hikâyesini anlatır mısın?

Çok güzel, küçük bir kasabada doğdum. Annem Alman, babam Türk… Babamın Manavgat'ta at çiftliği var. Annem de turist olarak at çiftliğine geliyor ve babamla öyle tanışıyorlar. Birbirlerini seviyor ve evleniyorlar. Sonra ben dünyaya geliyorum. Ben doğduğumda annem "Lorenzo", babam da "Efe olsun" demiş. Sonra devreye halam girmiş; "Madem bu kadar kavga edeceksiniz, Efe Lorenzo olsun" demiş. Annemin ilk evliliğinden bir kızı daha var, ablam…

Annenin ilk evliliğinden kızı dışında başka kardeşin var mı?

Hayır yok. Ablam 1990 doğumlu. Evli ve iki çocuğu var. Kendisi matematik öğretmeni. 17 yaşındayken annemle beraber Türkiye'ye gelmiş ve günden beri Türkiye'de yaşamış. Üniversiteyi Türkiye'de okudu. Çok iyi Türkçe biliyor. İsmi Patricia Natali Yıldırım. Kendisi de bir Türkle evli. Eniştemle Hacettepe Üniversitesi'nde tanışıyorlar. İkisi de matematik öğretmeni. Manavgat'ta kendilerine özel bir kurs açtılar. Öğrencilere matematik dersleri veriyorlar.

Peki, sen plaj futbolu oynamak dışında ne yapıyorsun?

Aktif olarak Bölgesel Amatör Lig'de oynuyorum. Üniversite 1. sınıf öğrencisiyim. Fenerbahçe Üniversitesi Antrenörlük Bölümü'nde okuyorum. Ancak pandemiden dolayı okula gidemedim. Eylül ayında açılacak inşallah. Üç senedir BAL'da forma giyiyorum. Zaman buldukça plaj futbolu antrenmanlarına gidiyorum. Millî Takım'dan davet aldığımda bütün kamplara gelmeye çalıştım. Kulüplerim de hep hoşgörülü davrandılar, çok yardımcı oldular.

Manavgat'ta nasıl bir çocukluk geçirdin?

Çocukluğum genelde köy ortamında geçti. Dediğim gibi, bir at çiftliğimiz var. Güzel konseptli bir yer. Hep çiftlikte geçti hayatım. Koyunlar, köpekler, kuzular, atlar, eşeklerin içinde büyüdüm. Şehir hayatım hiç olmadı. Genelde okuldan köye döndüm hep…

İlginç bir hayat hikâyen var. Alman bir anne, Türk bir baba, at çiftliğinde geçen bir yaşam. Sana ne kazandırdı ya da ne kaybettirdi?

Aslında çok bir şey kaybettirdiğini düşünmüyorum. Annemin kültürünü görmek, onun Alman disiplinini almak bana hep artı kazandırdı bu hayatta. Futbolda da Alman disiplini diye bir şey var. Ne kadar yenilsek de benim oyunu bırakasım gelmiyor. Bu yönden bana büyük bir artı kattı diyebilirim. Mücadele ruhum annemden geliyor. İyi ki o köy ortamını görmüşüm. Şehirde şımarık bir çocuk gibi büyümedim. Doğal yaşadım. Lise ve üniversite için şehre gittim. Ama köyde büyümekten çok mutluyum.

Alman disiplinini biraz açalım… Annen sana nasıl bir disiplin öğretti?

Mesela şu an çocuklarda görüyorum; anneleri kızıyor ama ağlamaya devam ediyorlar. Ben küçükken annem bana bir kızardı; o an iş orada biterdi. Kaçacak yer arardım. Beni bir odaya kilitlerdi ve orada yalnız başıma bırakırdı. Bunu kötü anlamda anlamayın lütfen… Disiplini öğretti beni. Ceza verirdi. Hiçbir şey yapamazdım. Küçükken annemden çekinirdim. Bende bugünkü çocuklar gibi o ağlama hiç devam etmedi. Tak kesilirdi… Sonucun değişmeyeceğini bildiğim için ağlamayı direkt kesiyordum. Bugün çoğu olaya karşı çok daha güçlü durabiliyorum. Bir olay değişmeyecekse çok üstelemem… Annemden öğrendim. Sonuç değişmeyecekse üstüne gitmem.

21 yaşındasın. Bu yaşta Plaj Futbolu Millî Takım oyuncusu olarak kendine nasıl bir kariyer hedefi koydun?

Öncelikle uzun yıllar plaj futbolunda kalmak istiyorum. Önceki yıllarda plaj futbolunun çok üstüne düşmüyordum. Ama millî olduktan sonra duygularım çok değişti. Uzun yıllar bu formayı giymek istiyorum. Çevremdeki arkadaşlarıma plaj futbolunu anlatmak, öğretmek istiyorum. Manavgat'ta plaj futbolu sahamız var. Bildiğim kadarıyla, orada onlara hep bir şeyler aktarmaya çalışıyorum. Bana soru soranlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Kariyer olarak da futbola amatör ligde devam etmeyi düşünüyorum. Çünkü önceliğim okulum… Diğer yandan da plaj futboluna devam etmek istiyorum.

Eğitim hayatını biraz açar mısın?

Plaj Futbolu Millî Takımı'nda millî oyuncu olduktan sonra bu sayede Fenerbahçe Üniversitesi'ne başvurdum. Mülakatlara girdim. Yüzde 100 burs kazandım. İstanbul'da okumam gerekiyordu normalde ama pandemi sebebiyle hiç gidemedim. Uzun vadede antrenörlük istiyorum. Ama dalını açıkçası düşünmedim. Herhangi bir şey olabilir. Bu ilerleyen zamanlarda belli olacak. Ama Plaj Futbolu Antrenörü olmayı çok isterim. Böyle bir hedefim var. Bir yeteneğim var gibi hissediyorum. Öğreneceğim çok şey var. İnsanlara öğretebiliyorum. Böyle bir yeteneğim de var. Futbol antrenörü, performans antrenörü gibi branşları seçebilirim. Futbolun içinde kalmak istiyorum.

Sendeki futbol yeteneğini ilk kim keşfetti?

Köyde büyüdüğüm için hiperaktif bir çocuktum. Hep kafam yarılırdı. Köpeklerin peşinde koşardım. Hiç durmuyordum. Babamlar da en sonunda, "Bu çocuğu bir yere yazdıralım da yorulsun, enerjisini atsın" demişler. Çarşıda geziyordum, "Manavgat Belediyesi Altyapısı" diye bir tabela gördüm. "Baba beni buraya yazdır" dedim. Öyle başladı. Oradan Sarılar Belediyespor'a geçtim. Orada birkaç sene oynadıktan sonra Manavgat Belediyespor beni geri istedi. Oraya devam ettim. U15'e kadar Manavgat Belediyespor'da oynadım. Sonra Almanya maceram başladı. Bir sene Almanya'da futbol oynadım. Orada bir yurt takımı vardı. Yurtta kalıyorsun ve futbol takımında oynuyorsun. Manavgat Belediyespor'da herkes transfer olmuştu. Bir tek ben kalmıştım. Ben de futbolcu olmak istiyordum. Anneme anlatınca beni Almanya'ya gönderdi, "Olursa olur, olmazsa dönersin ne yapalım" dedi. O da çok araştırmış. Annem okul konusunda çok katı. Okul olmazsa olmaz… O şekilde Almanya'ya gittim 1 sene. 16 yaşındayken annemin öğrettiği kadar Almanca biliyordum. İlk sene çok zor oldu. Yapamadım. Hemen geri döndüm. Eski adıyla Evrenseki,  şimdiki adıyla Manavgatspor'da oynamaya başladım. BAL'da oynayınca Manavgat Belediyespor beni yine istedi ve transfer etti. 2-3 yıldır buradayım.

Peki, Almanya'da nasıl bir eğitim aldın?

Türkiye'ye göre antrenman sistemi çok farklı. Orada antrenmanlarda her şeyle ilgileniyorlar. Saat 08.00'de dersimiz başlıyordu. 12.00'ye kadar. Sonra herkesi özel olarak antrenmana alıyor ve tek tek ilgileniyorlardı. Çalım antrenmanı vardı, defans antrenmanı vardı, hücum antrenmanı vardı. Hep bireysel antrenmanlardı. 14.00'te yeniden okula gidiyordum. 18.00'de takım antrenmanı oluyordu. Takımda da hep beraber normal antrenman yapıyorduk. Türkiye'de ben böyle bir şey görmedim. Türkiye'de kimse kimseye çalım atmayı öğretmez. Kendi yeteneğinle öğrenirsen öğrenirsin… Yeteneğin yoksa üzerine düşmüyorlar. Orada en yeteneksize de en yetenekliye de çalım atmayı öğretiyorlardı. Bütün oyunculara değer veriyorlar. Türkiye'de yeteneksiz bir oyuncuya çalım atmayı çok öğretmezler. Uğraşmazlar. Ama adam orada öğrenmen için bastırıyor. Adam ayırma yok. Almanya'nın futbolda bu kadar başarılı olmasının birinci nedeni bu bence…

Plaj futboluyla ilişkin nasıl gelişti?

Bizim Manavgat'ta pazarlar kuruluyor. Giysi, içecek satan yerler oluyor. Bir gün pazarda geziyorum, bir abim, "Plaj futbolu oynar mısın?" diye sordu. "Olur abi, gelirim" dedim. Sonra idmanlara gittik. Manavgat Belediyesi'nin TFF işbirliği ile düzenlediği etaplara katıldık. O sırada 17 yaşındaydım. Manavgat Belediyespor formasıyla 4-5 gol attım. Bir anda kendimi Millî Takım kampında buldum. Emrah Aykurt Hocam davet etmişti. İlk sene hiçbir şey bilmiyorum. Kural olsun, topu kaldırmak olsun… Ama Millî Takım'daki hocalarım beğenmiş beni… İlk kampım çok iyi geçmedi. Ama ismimi almış oldular. İkinci sene, 2019 Nisan ayıydı, St. Petersburg'a kampa gitmiştik. İtalya'ya karşı oynadım ve ilk kez millî formayı giydim. O kampta daha iyiydim. İyi hazırlanmıştım. O günden bu yana da Millî Takım'a hep geliyorum.

Bir Antalyalı olarak senin gözünde plaj futbolunun ülkemizdeki yeri nedir?

Ülkemizde plaj futbolu oynayan çok yetenekli insanlar var. Manavgat'ta o kadar çok yetenekli insan var ki, ama sadece hobi olarak oynuyorlar. Bu işte bir gelecek görmüyorlar. Adam başka bir iş yapıyor ama yeteneği var, farkında değil. Çok arkadaşım var böyle. Bir lig olsa, devamlılık olsa, sadece etapta kalmasa çok oyuncu kazanırız. Başta gelen ülkelerden daha iyi olacağımızı düşünüyorum. Mesela Portekiz'de İspanya ile karşılaştık. Son periyoda kadar 2-1 öndeydik. Ülke olarak potansiyelimiz var. Ama o potansiyeli yayacak alan yok… Bir etaptan sonra bitiyor. Ama yayarsak, daha fazla maçlar olursa yetenekli insan sayısı artacaktır.

Sonuçta her şey paraya bakıyor maalesef… Aslında göze hoş gelen bir spor. Sponsorlar bu işe daha çok dâhil edilemez mi sence?

Dediğiniz gibi sponsorlar bu işe dâhil edilmeli. Öyle daha kolay olacaktır her şey. Sponsor yok, Manavgat etaplarında herkes kendi biriktirdiğini ortaya koyuyor. Takımdakiler topluyor parayı, lige katılıyorlar. Bir sponsor olsa daha fazla ilerleyebilir. Biri yardımcı olsa, turnuvalar yapılsa çok bir şey kaybetmezler. Eğlenceli olur. Hiç değilse insanlar da biraz para kazanır. Genel olarak bizim gerçekten potansiyelimiz var. Çünkü üç yanı denizle kaplı bir ülkeyiz. Yeterli sponsorlarla daha iyi yerlere geleceğimizi düşünüyorum.

Futbolda ilerlersen ne yapacaksın?

Bu konuda çok arada kalıyorum. Üniversite ile amatör olarak oynarsam devam ederim. Profesyonel olursam üniversiteye devam edemem. Bu sebeple önceliğim üniversite… Amatör olarak üst seviyede oynayabilirim. Okul benim için her zaman birinci planda.

Antrenörlük zamanın geldiğinde tercihin plaj mı olur, yeşil saha mı?

Zor soru… Plaja baktığınız zaman maalesef maddi anlamda çok gelecek yok. Para kazanacağım yer çim olur. Ama bana kalırsa plaj futbolu daha zevkli. Tercihim o olur.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız