TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Muhsin Ertuğral: Aralıksız futbol, programlanmış sakatlıklar 1.04.2021
Muhsin Ertuğral: Aralıksız futbol, programlanmış sakatlıklar

COVID-19 salgını nedeniyle Avrupa futbolunda daha önce hiç görülmemiş ertelemeler oldu ve fikstür planlamaları yapıldı. Bunlarla ilgili olarak da birçok tartışma yaşandı.

Mevcut planlamalar nedeniyle 11 Temmuz 2021 tarihinde başlayacak Avrupa Şampiyonası finallerine kadar neredeyse kesintisiz olarak futbol oynanacağını söyleyebiliriz. Dahası, 2021-22 sezonuna başlamadan verilecek aranın takımlara ve futbolculara ne kadar yeterli olacağı da ciddi bir polemik konusu.

Muhsin Ertuğral / TFF Milli Takım Uluslararası Teknik Danışmanı

Mümkün olduğunca çok müsabakayı tamamlama ve ertelenen turnuvaları bir an önce bitirmeye yönelik planlamalarda, oyuncuların müsabaka ve dinlenme aşamaları arasında sağlıklı bir dengenin gözetilmesi artık daha da önemli bir hale geldi.

Güncel müsabaka programlarının, özellikle Avrupa'nın en iyi kulüplerinde forma giyen millî oyuncular üzerinde oluşturduğu çok büyük yük, spor bilimcileri arasında hararetli biçimde tartışılıyor.

Unutulmamalıdır ki çok sayıda müsabaka varsa, ulusal ve uluslararası birçok seyahat de olacak demektir. Buna ilâveten, sürekli hareket halinde olmak bazı oyuncular üzerinde çeşitli olumsuz etkilere neden olur ve olacaktır.

Aslında futbolcular, oyun sırasında fiziksel zorlanmalar yaşayabilirler ve dinlenme aşamasında yapılacak bir yolculuk bu önemli aşamanın daha da kısalmasına yol açabilir. Profesyonel futbolcular temelde buna alışkındır, ancak stres faktörü aşırı derecede yükselirse, bu durum sakatlıkların sebepleri arasında sayılabilir.

Üst düzey kulüplerde ve millî takımlarda elbette profesyonel destek ekipleri vardır ama her oyuncunun bu tür hizmetlere erişimi olamayacağını da göz önünde bulundurmak gerekir.

Özellikle yaşı genç oyuncular hem fiziksel hem de zihinsel açıdan çok fazla stres yaşayabilirler. Söz konusu futbolcular ihtiyaç duydukları yeterli dinlenme zamanını da bulamayabilirler.

Burada dikkate alınması gereken en önemli faktörlerden birisi sakatlık geçmişidir. Sakatlığın meydana gelmesi üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olan faktör, sporcunun bireysel ön koşullarıdır. Yorgunluk direnci gibi bu tarz içsel risk faktörleri, oyuncunun ön koşullarını şekillendirir. Sakatlığın kendisi de en büyük yeniden sakatlanma riskidir. Aynı sakatlık tekrarlamasa bile, önceki sakatlık diğer sakatlığın temelini oluşturabilir. Örneğin, birçok diz yaralanması genellikle aynı taraftaki uyluğun arka tarafında bir başka yaralanmaya neden olabilir.

Sporcunun bireysel sakatlık geçmişi de önleyici girişimlere dâhil edilmelidir. Bu nedenle sakatlanmalar spora özgü, gereksinime özgü ve bireyseldir. Bunun için, performans gelişiminde tükenmişlik sendromunu, sezon boyunca fiziksel stres parametrelerinin gelişimini ve değişimini göz önüne alarak, durum tespiti yapmak çok önemlidir.

Günümüzde profesyonel futbolun ekonomik, sosyolojik ve kültürel olarak her toplum için büyük önem taşıdığı tartışılamaz. Küreselleşme toplumun her alanında kendine yer edinmiş, dünyanın her köşesine ulaşmış ve son derece gelişmiş iletişim teknolojileri sayesinde sporcular hiç olmadığı kadar "görünür" hale gelmiştir. Bu gelişmeler, en üst düzey oyuncular için aşırı yüklere sebep olmuştur.

1970'lerde Avrupa'nın en üst düzeydeki takımları, sezon başına yaklaşık 40 maç oynarlardı. Vigo Üniversitesi'nden Profesör Carlos Lago-Peñas, 2019 yılında futbolun gelişimiyle ilgili yaptığı çalışmasında, bize Barcelona'nın 2018-19 sezonunda 60'ı resmî olmak üzere, ortalama 4.5 günde bir maç oynadığını ve 250'den fazla antrenmanı tamamladığını söylüyor.

Uluslararası Profesyonel Futbolcular Birliği (FIFPro) tarafından 2019 yılında bu konu hakkında yayınlanan bilgiler de dikkate değer. Bazı takımlardaki futbolcuların bir sezonda yaklaşık 80 maça çıktığına, bu sayının aynı ligde başka ekiplerde forma giyen diğer meslektaşlarının maç sayısının neredeyse iki katı olduğuna dikkat çekiliyor.

Bu da günümüzde Avrupa'nın en büyük 5 liginde 60 maçın altında oynayan profesyonel oyuncuların ya sakatlandıkları ya da takımlarının kupa ve millî takımlarının kadrolarına dâhil olamadıkları ve turnuvaların final aşamalarına kalamadıkları anlamına geliyor.

Çoğu profesyonel oyuncu, maç trafiğinin yoğunlaştığı dönemde karşılaşmaların arasında beş günden daha az dinlenme süresi geçirebiliyor.

Müsabakalardan kaynaklanan fiziksel zorlanmalara ek olarak, Avrupalı olmayan futbolcular, kendi ülkelerindeki maçlara gittiklerinde iklim ve saat değişiklikleri de dâhil olmak üzere büyük seyahat zorluklarıyla karşı karşıya kalıyorlar.

İngiltere Premier Ligi'nde Tottenham'dan Son Heung-Min, 2018-19 sezonunda kulübü ve ülkesi Güney Kore için toplam 78 maç oynadı. Bu süre zarfında millî takımı için 110 bin 600 kilometre uçtu. Kış döneminde hiç izin yapamadı, sezon sonunda ise 22 gün izin alabildi.

Diğer bir örnek ise Liverpool'dan Brezilyalı kaleci Alisson Becker. Sezonda 72 maça çıktı, kışın hiç izin yapmadı ve sezon sonunda 23 günlük tatili oldu. Kendi ülkesindeki millî takım müsabakaları için 80 bin kilometre uçtu.

Söz konusu sezonda İngiltere Premier Lig takımlarından Chelsea'de forma giyen Eden Hazard, aynı dönemde 73 maç oynadı, kışın izin kullanamadığı sezon sonunda 21 gün tatil yaptı. Belçika Milli Takımı'nın maçları için sadece 27 bin 600 kilometre uçtu.

Klopp ve Guardiola'nın uyarıları

Liverpool Teknik Direktörü Jürgen Klopp, Mayıs 2019'da düzenlediği bir basın toplantısında "Oyuncuların performanslarıyla daha iyi başa çıkmayı öğrenmezsek, sakatlıklar nedeniyle oyuncular yok olacak ve bu özel futbolcular olmadan bu harika oyun artık eskisi gibi olmayacak" uyarısında bulunmuştu.

Pep Guardiola ise, 6 Temmuz 2019'da düzenlediği basın toplantısında, takımının maç programı nedeniyle, oyuncularının performanslarını koruyup koruyamayacağına dair uzun süreli endişeleri olduğunu söyledi. Çünkü Manchester City Menajeri, oyuncuların beklenen performansı sergileyebilmeleri için daha fazla dinlenme sürelerine ihtiyacı olduğuna inanıyordu.

Guardiola'nın tezi şuydu: Müsabakaların arasında 72 saatten daha az toparlanma süresine sahip takımların oyuncularının rekabet dışı sakatlanma riski, daha fazla dinlenen takımlara göre önemli ölçüde yükseliyordu ve oyuncuları koruma amaçlı rotasyonlara ihtiyaç duyuluyordu. Olası sinerji kaybı veya momentum düşüşü ile karşı karşıya kalınması ciddi bir rahatsızlık yaratıyordu.

Lago-Peñas'ın çalışmasında işaret ettiği bu istatistiksel dalgalanmalar, risk faktörü aşırı yüklenmesinin bir göstergesidir. Artan müsabaka ve antrenman sayısı neticesinde, 2014-15, 2015-16, 2016-17 ve 2017-18 sezonlarında Avrupa'nın en büyük beş liginde tüm mevkilerde yaşanan yumuşak doku sakatlıkları, belgelenen tüm sakatlanmaların ortalama %23.6'sını oluşturuyordu.

Böylece, sadece adale sakatlıklarının en sık görülen sakatlık türü olduğunu değil, aynı zamanda sakatlanma vakalarının da sezonlar ilerledikçe arttığını söylemek mümkün.

Bengtsson, Ekstrand ve Hägglund, 2013 yılında, Avrupa'nın 10 farklı ülkesinden 27 üst düzey futbol kulübünün UEFA Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden oyuncularını analiz ettikleri bir çalışmada, maçlardan sonra dört gün (veya daha az) dinlenme ile altı gün (veya daha fazla) dinlenme arasında yumuşak doku sakatlıklarının önemli oranlarında artış gösterdiğini ortaya koydular.

Buna bakarak, futbolda atletik performans profilinin son yıllarda büyük ölçüde değiştiğini söyleyebiliriz.

İngiltere Premier Ligi'ni konu edinen araştırmalara göre, maç başına koşulan toplam mesafe istatistiğinin 10 yıl öncesinin seviyelerine düştüğü anlaşılıyor. Sprint sayısı ve aksiyonda, yüksek ve şiddetli koşularda artış gözlemleniyor.

Çeşitli araştırmalar, futbolun son yıllarda daha popüler olduğunu, fiziksel bakış açısının daha önce hiç olmadığı kadar talepkâr hale geldiğini bize gösteriyor. [(Barnes, Archer, Hogg, Bush ve Bradley (2014) Bush ve diğerleri (2015), Bradley (2016)]

Oyuncuların gereksinimlerini karşılamak için uygun antrenman yöntemlerini uygulamada ve rekabete hazırlamada çok daha detaylı planlamalar yapmak gerekiyor.

Bununla birlikte, antrenman içeriği yalnızca profesyonel oyuncuların yüksek performans alanında olmamalıdır. Aynı zamanda, yeteneklerin fiziksel parametreleri izlenmeli ve uzun vadeli bir gelişim için stratejinin bir parçası olarak bunlara özel dikkat gösterilmelidir.

Kulüplerin spor bilimi bölümleri, sezonluk planlamaları mutlaka dikkate alarak, oyuncuların toplam mesafe, depar sayısı, yön değişiklikleri, fiziksel ilişki reaksiyonları ve kandaki laktat konsantrasyonunu analiz ederek antrenman yükünü belirlemelidirler.  

Burada, tabiî ki oyuncuların dinlenme periyodundaki uyku süreleri ve evlerindeki beslenmeleri mümkün olduğunca dikkate alınıyor. Üst düzey kulüplerde zaten yıllardır oyunculara özel hazırlanan bireysel beslenme imkânları sunuluyor.

Leipzig'in farklı uygulamaları

RB Leipzig, Ralf Rangnick'in görev yaptığı 2015 yılında Leipzig Üniversitesi ile birlikte sabah idrar ve tükürük testi ile her gün küçük soru-cevap formları ile oyuncuların bireysel dinlenme sürelerini takip etmişti. Bu da farklı bir yaklaşım biçimine bir örnektir.

Fiziksel parametreleri izlemek, Leipzig'in gelişim stratejisinin bir parçasıydı ve kulüp, uzun vadeli çalışmalarıyla modern futbolun reel ortamında, Almanya'nın bölgesel liginden 11 yıl içinde Şampiyonalar Ligi'nde yarı final oynamayı başaran bir takıma dönüştü.

Günümüz futbolunda oyuncular paha biçilmez olmuştur. Onlar artık sadece birer futbolcu değil, kulübün önemli değeri olarak görülmelidir.

Ekstrand, Hägglund ve Waldén (2011) bir çalışmalarında, profesyonel futbolcuların tüm sezon boyunca genellikle iki sakatlık geçirdiğini belirtmişlerdir. Böylece 25 oyuncudan oluşan bir takımın, tüm sezon boyunca 50 sakatlıkla baş etmesi gerektiğini vurgulamışlardır.

Sakatlıkların ekonomik boyutu

Bu, 2013 yılında İngiliz Birinci Lig (Championship) kulüplerinin sakatlanan oyunculara sezon başına ortalama 14.7 milyon euro ödediği anlamına geliyor. Bahse konu hesaplamaya, gerekli operasyonlar ve tıbbi tedaviler için harcanan masraflar dâhil edilmemiştir.

Hägglund, Waldén, Magnusson, 2016-17 sezonunda Premier Lig'de, sakatlanan oyunculara 207 milyon euro ödeme yapıldığını ortaya koymuşlardır. Yaşanan 735 sakatlıkta, her sakatlığın mâliyeti ortalama 294 bin euro olarak belirlenmiştir. (JTC Speciality, 2018)

Manchester City'de 2016-17 sezonunda toplam 30 sakatlık yaşanmış, maçları kaçıran oyunculara toplam 21.5 milyon euro maaş ödenmiştir.

Manchester United ve Arsenal'in her birinde 51'er sakatlık yaşanmış ve sakatlanan oyunculara bu iki kulüp sırasıyla 21 milyon ve 19.2 milyon euro ödemek zorunda kalmıştır.

2017-18 sezonunda bu rakamların da üzerine çıkılmıştır. Toplam 663 sakatlık ile başarısızlık sayısı azalmış ancak sakat oyunculara ödenecek maaş 255.4 milyon euroya yükselerek, bu da bir sakatlığın mâliyetinin ortalama 385 bin euro olmasına sebep olmuştur. 

Arsenal'de bu dönemde 54 sakatlık yaşanmış ve sakatlanan oyunculara 20.8 milyon euro maaş ödenmiştir. (BBC Sport, 2018)

Sakat oyuncular için mâliyetlerdeki bu keskin artışlar, elbette yüksek değerli televizyon/pazarlama sözleşmeleri sayesinde olanakları genişleyen İngiliz profesyonel futbolundaki yükselen maaşlara da bağlanmıştır.

Kulüplerde spor hekimliği ve spor bilimi bölümleri için yapılan harcamalar ve oyuncuların sakatlanmalarını önleme alanında çalışmak üzere işe alınan eğitimli personel, akıllı bir yatırım olarak görülür. Çünkü yıldız oyunculardan birinin sakatlanması kulübün mâli zararının büyük bir kısmını oluşturabilir.

Alman futbolundaki tablo

2014-15 sezonunda Almanya'nın en üst iki liginde her sezon en az bir kez sakatlanan oyuncuların sayısı, toplam oyuncuların %79.2'sine karşılık gelir. Bu rakamın 2016-17 sezonunda %82.7'ye çıktığı görülüyor. Almanya'da profesyonel lig müsabakalarının bin saatinde ortalama 46.85 sakatlık tespit edilmiştir. İlginçtir, herhangi bir dış temas yaşanmadan oluşan tüm sakatlıkların %66.6'sı hakemlerin faul kararı olmadan gerçekleşmiştir. Aynı süredeki sakatlık değerlerine diğer spor branşlarında göz atarsak, bu rakamın profesyonel basketbolda 104.52, en yüksek seviye olan buz hokeyinde 130.41 ve profesyonel hentbolda 86.32 olduğunu görürüz.

Almanya Ticari Meslek Birliği (VDG) tarafından hazırlanan dikkat çekici bir rapor, büyük uluslararası turnuvalardan sonra sakatlanma oranlarında da artış görüldüğünü belirtmiştir.

Sezonlar arası karşılaştırmadaki bu istatistikteki önemli dalgalanmalar, risk faktörlerinin aşırı yüklenmesinin bir göstergesi olabilir. Bu durum ise ancak, turnuvalardan sonra dinlenme süresi az olan oyuncuların, artan müsabaka ve antrenman sayısına karşılık kısa süren dinlenme süreleri ve az dinlenmiş bu oyuncuların hazırlık dönemlerinde bulunan takımlarına erken katılımları ile açıklanabilir.

Sakatlık riskini düşürmek için…

Sakatlanma risklerini düşürmek için, yüksek ve şiddetli koşu verilerine ihtiyaç duyulur. Yüksek hız içeriği olan antrenman programlarının iyi düşünülmüş bir şekilde işlenmesinin önemli olduğu açıktır. Burada tabiî ki yük kontrolü de önemli bir unsurdur. Aynı zamanda futbolun şu anda giderek daha atletik bir stile doğru ilerlediğini ve çok güçlü bir oyun eğilimi olduğunu biliyoruz. (Colby ve diğerleri, 2018)

Şampiyonlar Ligi'nde 2018-19 sezonuna ait veriler incelendiğinde, Kylian Mbappé ve Virgil van Dijk, 34.5 kilometre ile ölçülen en hızlı sprint verilerine ulaşan oyuncular oldular. Inter'den Marcelo Brozović ise dakikada ortalama 137.3 metre ile en fazla mesafe kat eden futbolcu oldu. Ajax'tan Dušan Tadić, maç başına ortalama 62.25 sprint attı.

Şiddetli koşular ve artan koşu hızları, sakatlık riski için çok önemli birer etken olduğundan, her oyuncu için bireysel sprint günlüğü oluşturulması önerilmektedir.

Hız yüklenmelerinde genel bakış açısı çalışmalarında, teknik direktör, antrenör ve performans geliştirme bölümlerinin yaptığı iyi antrenman planlamasında her zaman sporcunun arzusu, motivasyonu ve kişisel performansının antrenman kalitesine etki ettiği belirtiliyor. (Colby ve diğerleri, 2018)

Son yıllarda oyunculara bireysel açıdan yaklaşınca, daha bilinçli antrenman tasarımlarının oluştuğunu, böylelikle profesyonel futbolcuların performanslarını daha uzun süreli sürdürme imkânı bulduğunu görüyoruz. (Lago-Peñas, 2019)

Kalén, Rey, de Rellán-Guerra ve Lago-Peñas (2019), yaptıkları çalışmalarda son yıllarda takım kadrolarındaki oyuncuların yaş ortalamalarının arttığı sonucuna vardılar.

UEFA Şampiyonlar Ligi'nin son 15 sezonunda yer alan tüm oyuncuların yaş ortalamaları 1.6 yaş yükseldi ve 24.9'dan 26.5'e ilerledi. En yaşlı oyuncuların kaleci ve savunmanın merkezinde görev alan futbolcular oldukları görülüyor. 

Bu turnuvada, başarılı olan takımlar arasındaki yaş farkına bakıldığında kadrodaki genç ve tecrübeli oyuncuların harmanlanmasının başarının anahtarı olduğunu söyleyebiliriz.

Barcelona'nın atletik performans antrenörü Marc Guitart, "Bir oyuncunun atletik parametreleri, veri miktarını ve performansını optimize etmek için gittikçe daha önemli hale geliyor. Verileri doğru kullanmak, teknik direktör ve performans ekiplerinin işini önemli ölçüde kolaylaştırıyor" diye konuşuyor. (Barça İnovasyon Merkezi Ekibi, 2019)

Sakatlanma riskini en aza indirmek ve performansı arttırmak için antrenman yüklerine yönelik üç basit kavram:

1) Ne kadar?

2) Ne kadar hızlı?

3) Yüklenmeler birbirine ne kadar yakın?

Sınırlı mali imkâna sahip takımlar, önleyici alanlarda fırsatlar arayabilirler. Burada bilinçli çalışma, uygun ve önleyici tedbirlerle sakatlanma sayısının azaltılabileceğini değerlendirebiliriz.

Anaerobik performans sezon boyunca değişmeden kalır. Sprint performansı ise bir sezonun ardından antrenmansız zamanlarda kötüleşir ve hazırlık aşamasında tekrar iyileşir. (Chmura vd., 2019)

Bundesliga'nın birbirini izleyen üç sezonunda (2014-15, 2015-16 ve 2016-17), kilometre performansının gelişimini görmek mümkün. Değerlendirmeler yapılırken öncelikle bir sezon altı aşamaya bölünüyor. Sezonun ilk aşamasındaki müsabakalarda toplam koşu mesafeleri ölçüldüğünde, benzer değerlere ulaşılıyor. Performans bir sezonun dördüncü aşamasından altıncı aşamasına önemli bir düşüş olmadan sürdürülüyor. Hatta performansın ilk aşamadan dördüncü aşamaya kadar istikrarlı bir şekilde arttığı tespit ediliyor.

Bir sezonun beşinci ve altıncı aşamalarında aerobik antrenman performans sayısının artırılmasının (Haas, Kocher ve Sutter, 2004) oyuncuların bir müsabakada sergiledikleri koşu performansının sürdürülmesinde teşvik edici olduğunu, aşırı antrenmanın etkisinden kaçınılabildiğini ve sakatlanma riskinin azaldığını ortaya koymuştur. (Owen ve diğerleri, 2015)

Silva, Brito, Akenhead ve Nassis (2016) tarafından yapılan çalışma, aerobik performansta bir bozulmaya yol açtığı için, futbolcuların antrenman dışı dönemde (3-8 hafta) tam dinlenme izni almamaları konusunda uyarıda bulunuyor.

Bu çalışmada, "Dönüşümlü Yo-Yo İyileştirme Testi"ndeki aerobik performans (%-4,4) ve anaerobik performans (%-2,2) ile "Dönüşümlü Yo-Yo Dayanıklılık Testi" (-%1), yarışma sezonundaki değerlere göre daha da düşüyor. Eğer, dinlenme süresi dört haftadan uzunsa, sonuçlar çok daha belirgin oluyor.

Haftada en az iki antrenman ile (bir yüksek yoğunluklu ve bir kuvvet antrenmanı) herhangi bir performans kaybından kaçınılabilir!

Bir yandan, belirli bir süre aralığında koşu performansındaki hususlara ve gelişmelere odaklanırken, çeşitli çalışmalar aynı zamanda antrenmanlardan veya müsabakalardan kaynaklanan fiziksel stresin farklılıklarını da inceledi. (Caldwell ve Peters, 2009; Chmura ve diğerleri, 2019; Folgado ve diğerleri, 2018; Haas ve diğerleri, 2004; Owen ve diğerleri, 2015)

Söz konusu çalışmalarda; bir müsabaka veya antrenman arasında, fiziksel taleplerin farklılık göstermesi nedeniyle, sezon boyunca oyuncuların performans dalgalanması yaşamalarının mümkün olduğu ve bunun fiziksel değişikliklere yol açabileceği anlatılıyor.

Bu çalışma, hazırlık aşamasındaki antrenmanların, (ortalama süre ve birim başına toplam mesafe) yarışma (birim başına ortalama süre) ve uluslararası müsabaka sürecindeki idman hacmine göre önemli ölçüde arttığını gösteriyor.

Antrenman yükü, hazırlık ve yarışma aşamasına karşılık incelenen parametre kombinasyonlarının hiçbirinde önemli bir değişiklik bulunmadığından, hazırlık aşamasının her zaman yarışma aşamasındaki yükten çok daha yoğun olduğu gibi bir yaygın önyargı artık ortadan kaldırılabilir.

Hazırlık aşamasında müsabakalardan alınan değerlerle, ortalama süre ve birim başına toplam mesafe değerleri yarışma aşamasındakilerle karşılaştırılırsa, yarışma aşamasında önemli ölçüde artan değerler bulunur. Maç trafiği yükseldikçe, oyuncuların üzerine daha çok yük bindiğini söyleyebiliriz.

Hazırlık aşamasının değerlerine ayrı ayrı bakılırsa, bir antrenmanın ortalama süresinin, bir karşılaşma süresinden önemli ölçüde daha uzun olduğu görülür. Egzersiz yoğunluğundaki artışla ortaya çıkan tüm fiziksel parametreler, müsabaka aşamasında hazırlık döneminin aşamalarına göre antrenmanların daha da yüksek değerde olduğu tespit edilir.

Uluslararası müsabakalar aşamasındaki antrenmanların yük verileri, karşılaşmadaki farklılıklar açısından incelendiğinde, antrenmanda sadece orta kalp atış hızı (maksimum kalp atış hızının yüzde 50-69'u) istatistiksel olarak anlamlıydı. Bunun çeşitli sebepleri olabilir.

Sebeplerden biri kesin olarak hem oyuncuların hem de teknik ekibin gereksiz sakatlık riskini azaltmak istemesidir ve bu nedenle tutarlı bir futbol oyununun gerektirdiği bağlılığın belki de son yüzdesinin eksik olması veya istenmemesidir.

Diğer bir neden de uluslararası aşama, genellikle yükün kişiselleştirilebildiği tek zaman olduğundan ve böylece oyuncular birkaç gün boyunca fiziksel ve zihinsel aktivitelerini azaltma fırsatına sahip olabileceğinden, antrenman içeriği için belirlenen egzersizlerin seçimi olabilir.

Kellmann vd. (2018) çalışmalarında antrenman yükünün kişiselleştirilmesinin aşırı antrenmandan kaçınmanın iyi bir yolu olduğu konusunda hemfikir olmuştur.

Küresel Konumlama Sistemi (GPS) verilerini ve kalp atış hızı kayıtlarını kullanarak, profesyonel takımların müsabaka programları ve antrenman yükünü kontrol etmek için son yıllarda daha bilinçli hareket edildiğini söyleyebiliriz. Böylece bir sporcunun performansı artırılmaya ve sakatlanma riski en aza indirilmeye çalışılmaktadır.

Çoğu profesyonel futbolcunun antrenmanda farklı, maçta ise kendilerini esirgemeden daha performanslı oynadıkları konusu her zaman tartışma konusu olmuştur. Uluslararası düzeyde, takım başına kat edilen toplam mesafe ve dakika başına sprint sayısı, antrenman ve maç olarak karşılaştırıldığında, müsabaka verilerinin daha yüksek olduğu görülür.

İyi düşünülmüş antrenman yük kontrolü ile yoğunluğun büyük bir bölümünü ve aktif yükleme süresinin kapsamı bilinçli olarak etkilenebilir.

Bir başka çalışma, özellikle 4-8 haftalık hazırlık döneminde maksimum hızın %85'inin üzerinde antrenmanların sıklaşmasıyla sakatlanma riskinin arttığını gözler önüne seriyor. Bu seviye, şiddetli koşu veya sprint gibi yüksek hızlı içeriğe sahip antrenmanlarda daha da artıyor. (Colby ve diğerleri, 2018).

Malone vd. (2017), maksimum hızın yüzde 90'ına eşit veya daha fazla yüke sahip hedeflenen antrenman uyaranlarının, sporcuları müsabaka döneminde maksimum hız yüklerine en etkili şekilde hazırladığını ve sakatlanmalara karşı potansiyel korumaya sahip olduğunu yazmakta!

Bir oyuncunun, bu rehabilitasyon sürecinde kendisini spor hekimliği ve antrenman terapisi açısından takım antrenmanına geri dönmeye hazırlaması amaçlanan tüm aşamalardan geçmesine yol açıyor.

Grup antrenmanına geri dönmek için fiziksel ve zihinsel hazırlık, pozisyona özgü antrenman içeriği ile teşvik ediliyor. (Ade ve diğerleri, 2017; Morrison ve diğerleri, 2017; Vanrenterghem ve diğerleri, 2017).

Hazırlık ve yarışma aşamasında, antrenman yük verileriyle müsabaka yük verileri arasında, belirlenen önemli ölçüde değişen performans parametrelerinin en az %25'inin sınırının aşıldığından bahsediliyor.

Modern, profesyonel futbolda, atletik gereksinimler yüksek, karmaşık ve çeşitlidir. Bu bilgi, antrenmanda olabildiğince çok farklı gereksinime yanıt vermenin ve böylece oyuncuyu rekabette ne bekleyeceğine hazırlamanın önemli olduğunun görülmesini sağlıyor.

Futbol giderek hızlanıyor

Görünüşe göre futbol, gittikçe daha hızlı bir oyuna dönüşüyor. Antrenörler, atletizm ve rehabilitasyon koçları, gelecekte mümkün olduğu kadar oyuncuların gittikçe artan özel gereksinimlerini hesaba katarak onları müsabakalara hazırlamalıdır.

Bu gelişmenin bir kısmı da bu çalışmanın sonuçlarıyla örtüşmektedir çünkü özellikle hazırlık aşamasındaki oyun yüklerinde ve yarışma aşamasında hız ile ilişkili bir dizi parametrede önemli artışlar olmuştur.

Performans parametrelerine daha yakından bakıldığında, dayanıklılık performansı, güç seviyesinin çeşitli özellikleri ve farklı hız aralıklarının karışık biçimleri hakkında bazı sonuçlar verebilecekleri fark edilir.

Antrenman planlamalarında, yalnızca bir konuya çok fazla konsantre olmaya başlanırsa, bunun diğer alanlarda performansı düşürücü sonuçları olabilir. Bu nedenle, yeterli ekip, rehabilitasyon ve bireysel antrenmanı tasarlayabilmek için bilimsel arka plan bilgisi ve eğitim sanatı becerilerinin bir karışımı gereklidir.

Bununla birlikte, modern stres kontrolü dikkatli bir şekilde ele alındığında, kendini optimize eden bir döngü sunar.

Verileri analiz ederek, bir yandan gerçekleştirilen antrenman yükü kontrol edilebilir, değerlendirilebilir ve sınıflandırılabilir, diğer yandan da bireysel ve pozisyona özgü ihtiyaç profili her analizle, daha fazla rafine edilebilir.

Bu yön, teknik direktörlerin bir sonraki antrenman içeriğini daha bilinçli ve uygun şekilde seçmelerine yardımcı olur.

Bahsettiğimiz çalışma, bulmacanın yalnızca küçük bir parçasını temsil ediyor ama dört anahtar kelime gözümüze çarpıyor: Stres analizi, stres kontrolü, sakatlığı önleme ve performans optimizasyonu.

COVID-19 pandemisinin etkisi

Köln Spor Akademisi'nde Bundesliga oyuncularının COVID-19 pandemisi nedeniyle lige verilen ara öncesinde ve sonrasında yaşadıkları sakatlanma oranlarını inceleyen bir çalışma yapıldı.

Öncelikli olarak oyuncular, forvet, orta saha, kanat orta saha, merkez savunmacı, kanat beki ve kaleci olarak kategorize edildi.

Bundesliga oyuncularındaki sakatlık oranlarını karşılaştırmak için kullanılan metodolojide halka açık verilerden yararlanıldı. (Leventer ve diğerleri, 2019)

Araştırma için 2019-20 sezonunda Bundesliga'daki 537 oyuncu, veri setine dâhil edildi. Oyuncuların çıkamadıkları müsabakalar ve travma olarak tanımlanan sakatlık raporları toplandı.

Spor bilim ve araştırma ekipleri, 2019-20 sezonunda Bundesliga durdurulmadan önce maç başına sakatlık oranını 0.27 olarak hesapladı. (Askling ve diğerleri, 2013; Chena ve diğerleri, 2019; Leventer ve diğerleri, 2019).

Maç sıklığındaki artış nedeniyle Bundesliga'da yüksek riski azaltmak için oyuncu değişikliklerinin sayısının 5'e çıkarıldığını da belirtelim. (Seshadri ve diğerleri, 2019)

Sonuçlar

16 Mayıs 2020 - 27 Haziran 2020 tarihleri arasında geçen ligin yeniden başlaması ve tamamlanması sürecinde 2 kalecinin, 21 forvetin, 11 orta saha oyuncusunun, 12 kanat oyuncusun, 16 merkez savunma oyuncusunun ve 6 kanat bekinin sakatlık yaşadığı görüldü.

Sakatlanan oyuncuların ortalama yaşı 26.8 olarak belirlendi.

En sık görülen sakatlık grubunun toplam 23 sakatlıkla kas sakatlanmaları olduğu ortaya çıktı. Bu sakatlanmaların %57'si "etkilenen kas grubunda tanımlanmamış" olarak sınıflandırıldı. Bununla birlikte, adduktor veya kasık sakatlıkları, tüm kas sakatlanmalarının %21,7'sini oluşturdu ve ikinci en yaygın yaralanma yeri oldu.

Oyuncuların %17'si izolasyonun ardından oynadıkları ilk müsabakalarda sakatlık yaşadı.

COVID-19 izolasyonunun ardından maç başına sakatlanma oranı, COVID-19'un başlamasından önceki maç başına 0.27'ye kıyasla 0.84 olarak hesaplandı. COVID-19 izolasyonundan önce 82 maçta 537 sporcunun %12.6'sı sakatlanırken, pandemi sonrası 224 maçta %11.2'si sakatlandı.

Bundesliga'daki 18 kulüpte sözleşmesi olan oyuncular üzerinde yapılan çalışmada toplam 3bin 438 sakatlık belgelendi. Bunun %40.6'sı müsabakada yaşanan sakatlıklar, %59.4'ü antrenman sakatlanması olarak kayda geçti. (Leventer ve diğerleri, 2019/20 sezonu)

COVID-19 izolasyonunun ardından futbolcuların sakatlanma olasılığının 1.13 kat daha fazla arttığı belirlendi. Ayrıca, futbolcuların COVID-19 izolasyonu ardından müsabakalardan çıkarılmalarıyla sonuçlanan sakatlanma olasılığının 3.12 kat fazla olduğu görüldü.

Tartışma

Bu çalışma, COVID-19 döneminin oyuncuların performanslarını olumsuz bir şekilde etkileyip etkilemediğini değerlendirmeyi amaçlıyordu. Bir diğer hedef de ortopedi cerrahlarının, takım doktorlarının, atletik performans antrenörlerinin ve spor bilimcilerinin COVID-19 izolasyonu sonrası, elit seviyedeki sporcuların sakatlanma profili üzerindeki etkisini analiz edip bir tartışma ortamı yaratmaktı.

Şüphesiz sakatlıklardaki artış oranına etki eden çok faktör var. Uzun süren bir tatilin eve kapanma nedeniyle oluşan kısıtlayıcı ortamın, hızlandırılmış bir antrenman hazırlık aşaması ve yoğunlaştırılmış bir müsabaka sezonunun sakatlanma riski üzerindeki etkisinin dikkate alınması gerekiyor. (Sarto ve diğerleri, 2020)

İzolasyon dönemi sonrası ilk müsabakalarına çıkan veya antrenmana başlayan oyuncularda orantılı şekilde yüksek sayıda sakatlık tespit edildiği açık.

Bu verilerden kesin bir sonuç çıkarmak mümkün olmasa bile, sporcuyu rekabete hazırlama aşamasında yanlış bir programlama yapılıp yapılmadığının tartışılması sağlanıyor. (Gabbett, 2016)

Kulüplerdeki rehabilitasyon departmanlarının, sakatlanmaya karşı kendilerine özgü bir dizi eğilimleri vardır. Bu eğilimler, müsabakalar öncesinde oyuncuların durumu gözetilerek en uygun şekilde değerlendirilir.  

Spor sakatlıklarının ortadan kaldırılması gerçekçi olmayan bir hedef olsa da kişiselleştirilmiş protokollerin tasarımı tüm sporcularda sakatlık olasılığını azaltmaya yardımcı olacaktır.

Ek kaynaklar

1) Martín-García, A., Gómez, A.D., Bradley, P.S., Morera, F. & Casamichana, D. (2018)

2) Bowen, L., Gross, A.S., Gimpel, M., Bruce-Low, S. & Li., F.-X. (2019)

3) McCall, A., Dupont, G. & Ekstrand, J. (2016). Injury prevention strategies, coach compliance and player adherence of 33 of the UEFA Elite Club Injury Study