TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Erkut Şentürk: Hayata futbolla tutundu 1.11.2013
Erkut Şentürk: Hayata futbolla tutundu

Beşiktaş altyapısından yetişip 15 yaşında A takıma yükselen ve şampiyonluk kutlamalarında boy gösteren püryetenek bir solak var karşımızda. Şimdi Eskişehirspor'un genç yıldızlar listesinin başlarında yer alıyor ve U20 Millî Takımımızda top koşturuyor. Çocukken yaşadığı maddi zorlukları anlatırken, futbolu hayata tutunmanın bir aracı olarak gördüğünü söylüyor.

Röportaj: Mazlum Uluç /TamSaha

Futbola Beşiktaş altyapısında 12 yaşında başladığını biliyoruz. Daha öncesinde futbol topuyla olan ilişkinden söz eder misin bize? Sürekli topun peşinde koşan bir çocuk muydun?

6 Mayıs 1994 doğumluyum. İstanbul Bayrampaşa'da doğup büyüdüm. Sokakta hep büyüklerle top oynardım. Yetenekli bir çocuk olduğumu gören mahallenin abileri, babamla konuşup, "Bu çocuğu bir kulübe yazdır" diyor. Babam da televizyon izlerken Beşiktaş Kulübü'nde çalışan eski bir tanıdığını görüyor. Onu arayıp, "Benim bir oğlum var, futbola meraklı, iyi de oynuyor, seçmelere getirsem de bir deneseniz" diyor. Bunun üzerine seçmelere gittim ve katıldığım ilk antrenmanda beğenilip takımla birlikte İsviçre'ye götürüldüm.

Bu süreçte ailenin futbolcu olma kararınla ilgili tavrı nasıldı?

Ailem beni bu konuda çok destekledi. Özellikle annemin üzerimdeki emeği çok büyüktür. Babam çalıştığı için annem her gün Bayrampaşa'dan Fulya'ya beni götürüp getirirdi. Otobüslerle, minibüslerle gider gelirdik. Ben antrenman yaparken, karın, yağmurun altında beklediği çok olmuştur. Onun benim için yaptıklarını unutmam mümkün değil.

Bize biraz ailenden söz eder misin? Annen, baban, ne iş yapıyor, kaç kardeşsiniz, ailende senin dışında futbolla ilgilenen başka birileri de var mı?

Annem Elazığlı, babam göçmen. Bosna-Hersek'ten Türkiye'ye gelip Bayrampaşa'ya yerleşmişler. Bir kız kardeşim var. Babam yakın zamana kadar plasiyerlik yapıyordu. Arabayla dolaşıp bakkallara mal dağıtıyordu. Babam da amcam da futbol oynamış. Babam Yücespor'un eski futbolcularından birisi ama o da amcam da belli bir düzeyin üzerine çıkamamış. Aslında çok yetenekliler ama çalışmak zorunda oldukları için futbola yeterince zaman ayıramamışlar. Dolayısıyla benim futbolcu olmamı çok istediler. "Biz olamadık, bari Erkut olsun" dediler.



Beşiktaş altyapısında aldığın eğitimi konuşalım biraz da... Bugün geriye dönüp baktığında o eğitimin kalitesiyle ilgili neler düşünüyorsun? "İyi ki orada yetişmiş bir oyuncuyum" diyor musun?

Kesinlikle diyorum... Haluk Duranoğlu Hocamın verdiği desteği, üzerimdeki emeklerini unutamam. Antrenmana gidecek para bulamadığım günlerde cebinden çıkarıp para verirdi bana. Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra da hocamla görüşmeyi sürdürüyorum. Onun sayesinde geldim buralara... Profesyonelce yaşamayı ve davranmayı da Beşiktaş altyapısında öğrendim.

Senin diğer arkadaşlarının arasından sıyrılıp bugün hem bir Süper Lig hem de Millî Takım oyuncusu olmanı sağlayan özelliklerin neydi?

Yetenek Allah vergisi bir şey ancak eğer çalışmazsanız bu yeteneğiniz hiçbir işe yaramaz. Bunu hiç aklımdan çıkarmadım ve çok çalıştım. Bir de çok istemek, arzu etmek var işin içinde. Çünkü biz ailece büyük zorluklar çektik. Babamın bazen iş bulamadığı dönemler olurdu. O zaman arkadaşlarından borç almak zorunda kalırdı. Bana bunları söylemezlerdi elbette ama ben her şeyin farkındaydım. Yaşım küçük de olsa kafama takardım bu sıkıntıları. Futbolcu olursam iyi para kazanabileceğimi, ailemi de kendimi de refaha çıkarabileceğimi düşünürdüm. Yani hayata futbolla tutundum diyebilirim.

Peki, bugün geldiğin noktada hedeflerine ne kadar ulaşabildin?

Henüz onları çok rahat ettirebilecek kadar fazla para kazanmadım. Ama ailem artık Eskişehir'de benimle birlikte yaşıyor. Elime geçecek ilk büyük miktarda parayla da onlara bir ev alacağım. Benim için önemli olan annemin, babamın, kardeşimin iyi bir hayat sürmesi. Ne yaparsam onlar için yapıyorum. Ailemin yanımda olması performansım için de çok faydalı. Aile gibisi olmaz çünkü. Hem destek çıkıyorlar hem kafanızda bir problem varsa birlikte çözüyorsunuz.

Beşiktaş'ta çok genç yaşta A takıma yükselmiştin. Seni kadroya alan da Mustafa Denizli'ydi. O dönemde neler yaşadığını anlatır mısın?

O dönemde çok iyi performans gösteriyordum ve herkes benden söz ediyordu. Bu performansım sayesinde 15 yaşında A takıma alındım. Mustafa Denizli Hocam idmanlarda benimle özel olarak ilgilendi. A takıma yükseldiğim günü hiç unutmuyorum. Kendi yaş grubun antrenmanına biraz geç kalarak gitmiştim. Haluk Hocam, "Şimdiden şımardın" dedi. Şaşırdım ve "Niye hocam, ne oldu ki?" diye sordum. "Hayırlı olsun, A takıma çıktın oğlum" cevabını verdi. "Olmaz hocam öyle şey, şaka yapmayın" dedim. Ama hocamın söylediği doğruymuş. O gece hiç uyuyamadan ertesi gün A takım idmanına gittim.

O günü anlatır mısın bize? Fulya'dan ilk defa Ümraniye'ye gittiğinde nelerle karşılaştın?

Kadroda Delgado, Ricardinho, Tello gibi önemli oyuncular vardı. O kadar heyecanlıydım ki ayağımda topu bile tutamıyordum. Tayfur Havutçu o dönemde yardımcı antrenördü ve benimle gerçekten de çok ilgilendi. Delgado da idmanda su ikram etmişti, çok mutlu olmuştum.

O sezonun ikinci yarısını A takımla geçirdin. O süreç sana neler kazandırdı?

15 yaşında Beşiktaş gibi bir kulüpte A takımla idmana çıkmak başlı başına çok gurur verici bir olay zaten. Büyük bir özgüven kazanıyorsunuz. Bir de o dönemde çok iyi oyuncularla antrenman yapma imkanını yakaladım. Bütün oyuncuları gözlemleme fırsatı buldum ve gördüklerimle kendimi geliştirmeye çalıştım. Mesela Bobo çok güçlü bir futbolcuydu ve topu mükemmel saklayabiliyordu. Serdar Özkan bana destek çıkardı ve ben de onu büyük bir dikkatle gözlemledim. Çünkü ben de onun tipinde bir oyuncuyum. Çabuk, süratli ve çalım atarak rakibini eksiltebilen bir oyuncu...

Mustafa Denizli'nin futboluna yaptığı katkı nedir?

Mustafa Denizli gibi Türkiye'nin en özel teknik direktörlerinden birisiyle çalışma fırsatı bulmak benim için büyük bir şanstı. İdmanlarda beni özel olarak çalıştırıyordu. Ayrıca özel bir fitness programı vermişti. Bana "Bu iş sadece yetenekle olmaz, daha çok koşmalı ve mücadele etmelisin" diyordu. Bu yönümü geliştirmeye çalışıyordu. O çalışmaların büyük faydasını gördüm. Dışarıdan bakıldığında ufak tefek görünsem de güçlü bir oyuncuyum. İkili mücadelelerde kolay kolay top kaybetmiyorum.

A takımda oynama fırsatı bulamasan da antrenmanlara çıkan bir oyuncu olarak 2009'daki şampiyonluk kutlamalarına da katıldın. O gün neler yaşadığını anlatır mısın?

Futbol hayatımın en mutlu günüydü o gün. Hiçbir anını unutmam mümkün değil. Aslına bakarsanız o kutlamalara katılmayı beklemiyordum. "Sen de şampiyonluk kutlamalarında yer alacaksın" dediklerinde hem şaşırdım hem de çok sevindim. Üstü açık bir otobüsle gezdik önce. Futbolcular otobüsün etrafını çeviren taraftarları selamlıyordu. Bense bir kenarda oturuyordum. İnönü Stadı'na gittiğimizde oyuncuların ismi tek tek okunmaya başladı. İsmi anons edilen oyuncu sahanın ortasındaki platforma çıkıyordu. Benim ismim okunduğunda bulunduğum yerden sahanın ortasına nasıl gittiğimi bilmiyorum. Tribünlerdeki coşkuya bakıyordum, bir yandan da onların "Bu çocuk kim?" diye düşündüklerini aklımdan geçiriyordum. Heyecandan elim ayağım titriyordu. İnanılmaz bir gündü benim için. Hem ligi hem de kupayı kazanan takımla sahaya çıkmak benim için unutulmayacak bir hatıraydı.

Sonrasında yeniden U16 takımına dönmek senin için bir hayal kırıklığı olsa gerek. Neler hissetmiştin o zaman?

Dediğiniz gibi benim için müthiş bir hayal kırıklığıydı. Birdenbire aşağıya düşüyorsunuz ve bu duygu bütün olumsuzluğuyla üzerinize çöküyor. Psikolojiniz bozuluyor. "Bende mi bir sorun var?" demeye başlıyorsunuz. Doğal olarak futbolunuzda da bir gerileme yaşıyorsunuz. Ama ben sorunun bende olmadığını kısa süre içinde anladım ve kendimi toparladım. O dönemde kendime inancımı yitirseydim bir daha futbola dönmem mümkün olmayabilirdi.

Sonrasında Beşiktaş A takımına yükselme sürecin sekteye uğradı ve şansını başka bir takımda denemek zorunda kaldın.

Aslında Beşiktaş'ta kalmayı çok istiyordum. Zaten kulüple 5 yıllık sözleşme de imzalamıştım. Ancak sözleşmem federasyona gönderilmedi. Aradan 1 ay geçmişti ve hâlâ bekliyordum. Yeniden görüşmeye gittiğimde bir yöneticiden, "İstediğin takıma gidebilirsin" karşılığını aldım. Bunun üzerine Eskişehirspor'la sözleşme imzaladım. Hemen ardından bir başka yönetici, "Beşiktaş'tan nasıl gidersin? Biz senin kalmanı istiyorduk" dedi ama artık iş işten geçmişti.

Eskişehirspor'u tercih etmenin sebebi neydi?

Takımın başında Ersun Yanal Hoca vardı ve Genç Millî Takımlardan beni tanıyordu. Transferimi de bizzat istemişti. Diğer yandan Eskişehir gerçek bir futbol kenti. Herkes futbolu seviyor, futbolla ilgileniyor. Bu iki faktör birleşince Eskişehirspor'a gelme kararı vermem zor olmadı.

Eskişehirspor'daki ilk sezonunu A2 takımında geçirdin. A takımla antrenmana çıkıp A2 Ligi'nde oynamak profesyonel bir oyuncuyu tatmin ediyor mu?

Ersun Hoca benden kendimi geliştirmemi istiyordu, bu nedenle de A2 takımında oynatıyordu. "Sen oyna, ben mutlaka sana forma vereceğim" diyordu. O sezon Fenerbahçe maçında kadroya girdim, Orduspor ve Medical Park Antalyaspor maçlarında da oynama fırsatı buldum. A2 Ligi'nin kesinlikle oyunculara katkı yapan bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Sadece antrenman yapmaktansa maç oynamak en iyisi. A2 Ligi'nde iyi bir sezon geçirdim. Sezonun ilk yarısında yenilgimiz yoktu. Bugün A takımda yer alan Aytaç Kara, Tarık Çamdal, Serol Demirhan gibi oyuncuların yanı sıra Sezgin Coşkun, Adrian Malecki gibi A takım oyuncuları da zaman zaman o takımda oynuyordu. İkinci yarıdaysa Ersun Hoca bizi A2 Ligi'ne göndermeyince takım da ilk yarıdaki başarısını tekrarlayamadı.

Bu sezon Ertuğrul Sağlam'ın gelişiyle Eskişehirspor'da forma şansı bulmaya başladın. Bunu neye bağlıyorsun, futbolunda aşama mı kaydettin, yoksa hoca değişikliği mi sana bu fırsatı getirdi?

Geçen sezona oranla kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Hem A2'de oynadığım maçlar hem de A takımda çıktığım antrenmanlar bana çok fayda sağladı. Ertuğrul Hoca geldikten sonra da onun gözüne girebilmek için gerçekten de çok çalıştım. Onun da genç oyunculara fırsat tanıyan bir teknik direktör olduğunu biliyordum. Sağ olsun hakkımı vererek beni oynatıyor.

Eskişehirspor'da bu sezon çok sayıda genç oyuncuyu sahada görüyoruz.

Evet... Benim gibi 1994 doğumlu olan Hasan Hüseyin Acar da bu sezon ligde oynama fırsatı buldu. Hoca kupa maçlarında ağırlıklı olarak gençlere yer verdi. Bunu gören takımdaki bütün genç oyuncular da canla başla çalışıyor. Herkes Ertuğrul Hocanın çalışanın hakkını vereceğini biliyor. Eğer Eskişehirspor'da bir oyuncu oynamıyorsa eksiklik mutlaka o oyuncudadır.

Beşiktaş'ta kanatlarda oynuyordun ve "Yerli Beckham" olarak anılıyordun. Bu sezon Ertuğrul Hoca seni forvet arkasında kullanıyor. Nerede oynamak seni mutlu ediyor, hangi mevkide daha verimli olduğunu düşünüyorsun?

Önce "Yerli Beckham" lâkabı üzerine bir şeyler söyleyeyim. Elbette böyle çağırılmak hoşum gidiyordu ama benim için önemli olan Erkut Şentürk olarak bir yerler gelebilmek. Bunun için çabalıyorum zaten. Mevki konusu ise biraz karışık. Gerçek yerimin neresi olduğuna ben de karar veremedim (gülüyor). Çünkü geçmişte kanatların yanı sıra forvet arkasında da oynadım. Hatta Genç Millî Takımlarda ön libero olarak görevlendirildiğim de oldu. Mesela bu sezon kupa maçında sağ açık oynadım. Ama ben kendimi en iyi ifade ettiğim mevkiin kanatlar olduğunu düşünüyorum. Topla çabuk olduğum için hızla rakibin üzerine gidebiliyor ve adam eksiltebiliyorum. Bu özellikleri forvet arkasında da kullanabiliyorum.

Hangi oyuncuları beğeniyor, kimleri örnek alıyorsun?

Örnek aldığım oyuncular Lionel Messi ve Arjen Robben. İkisi de çok çabuk, süratli, kolaylıkla adam geçebilen ve direkt gole gidebilen oyuncular.

Kendinde eksik gördüğün yönler neler, bunları tamamlamak için neler yapıyorsun?

Her futbolcu gibi benim de eksiklerim var elbette. Güç ve koşu yönünden eksiklerim olduğunu düşünüyorum. Bunları gidermek için çalışıyorum. Süper Lig'de çok güçlü oyuncular var çünkü. Mesela bir Drogba'ya baktığınız zaman ne kadar güçlü olmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Adam iki rakibini sırtına alıp gole koşabiliyor.

Eskişehirspor'un bu sezonki hedefleri nedir? Takım arkadaşlarınla aranızda neler konuşuyorsunuz?

İlk beşin içinde yer almak istiyoruz. Bunu da başarabiliriz. Çünkü çok iyi bir kadroya sahibiz. Erkan Zengin, Necati Ateş, Diomansy Kamara gibi çok kaliteli oyuncularımız var. Konsantrasyonumuzu kaybetmeden ve puan kayıplarında moral bozukluğu yaşamadan yolumuza devam edebilirsek bu hedefimize ulaşabiliriz.

Takımda en iyi anlaştığın oyuncular kimler?

En iyi arkadaşlarımdan birisi Özgür Çek. O da benim gibi sol ayaklı bir oyuncu ve bu sezon genellikle forvet arkasında alternatif oluyor. Forma için rekabet halindeyiz ama aynı zamanda çok iyi arkadaşız. Bir de bize yardım eden büyüklerimiz var. Sezgin abi, Hürriyet abi, Veysel abi gibi... Takım içindeki arkadaşlıklar çok güçlü. Bizi küçük görmüyorlar, aralarına alıyorlar. Karşılıklı sevgi ve saygı sınırları içinde çok güzel bir dostluğumuz var.

Takım arkadaşların arasında seni etkileyen oyuncular var mı?

Erkan Zengin'in üç büyüklerde oynayabilecek kalitede çok değerli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Müthiş yetenekleri var, çok kolay adam geçebiliyor. Kendime örnek aldığım oyunculardan birisi de o zaten. Yabancılardan ise Diego'yu çok beğeniyorum. Ligimizin en iyi stoperlerinden birisi. Ayakları çok iyi, çok hızlı düşünen, çok iyi defans yapabilen bir oyuncu.

Taraftarlarla ilişkilerin nasıl?

Eskişehirspor taraftarı müthiş gerçekten de. Her maçtan sonra beni yanlarına çağırıyorlar, "Geleceğimiz sensin" diyorlar. Gerek hazırlık maçlarında gerekse kupada oynadığım futbolu biliyorlar ve benden çok şey bekliyorlar.

Gelecekteki hedeflerin neler?

Önce Eskişehirspor'un ilk on birinde değişmez bir oyuncu olmak istiyorum. Sonrası için ise her futbolcu gibi benim de Avrupa'da oynamak gibi bir hedefim var. Futbolculuk özelliklerimin İspanya Ligi'ne uygun olduğunu düşünüyorum ve orayı hedefliyorum. Bu arada İngilizcemi de geliştirmeye çalışıyorum. Takımdaki yabancı oyuncularla sürekli İngilizce konuşarak kendimi bayağı geliştirdim. Tabii Beşiktaş'ta oynamak da içimde ukde kaldı. Bir gün Beşiktaş'a dönüp orada oynamayı çok isterim. Ailece Beşiktaşlı olduğumuz için büyük bir ayrıcalık olur benim için. Bir de katıldığım şampiyonluk töreninin tadı hâlâ damağımda ve o anı bir kez daha yaşamayı çok arzu ederim.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız