TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
K. Abitoğlu: "Pişe pişe hakem oldum" 1.06.2007
K. Abitoğlu: "Pişe pişe hakem oldum"
Mustafa Kamil Abitoğlu 36 yaşında ulaştığı Süper Lig'e yükselebilmek için bir alt kategoride tam 6 yıl didindi. Bu sezon yükseldiği Süper Lig'de MHK'nın en fazla görev verdiği isimlerden biri oldu. Kamuoyu onu Fenerbahçe'nin bu sezondaki ilk penaltısını çalan hakem olarak tanıdı. Sezonun şampiyonunu ortaya çıkartan maçı yönetmek de ona nasip oldu. Bu noktaya 36 yaşında yükselmesini dezavantaj değil avantaj olarak görüyor ve "Üst düzey hakemlerin 6-7 senede yıprandığını görüyoruz. Bazı arkadaşlarımız da 6 senede Süper Lig'e yükselebiliyor. Ben sindire sindire, tecrübe kazanarak hakem oldum. Bu yüzden geldiğim yerin kıymetini çok iyi biliyorum" diyor.

Röportaj: İlker Uğur

Süper Lig'e bu sezon çıkan yeni isimlerden birisiniz. Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

15 Haziran 1970 Alanya doğumluyum. Allah rahmet eylesin, babamın ısrarı sonucu ortaokulda İmam Hatip'e gittim. O zaman onunla bir anlaşma yapmıştık ve liseyi Alanya Lisesi'nde tamamladım. 1987'de Uludağ Üniversitesi Maliye bölümüne girip 1991'de mezun oldum. 1992'de askere gittim. Askerliğimi Bitlis'te timde görevli olarak yaptım. Askerlik öncesinde Antalya'da hakemlik kursu açılmıştı. Kuzenimin büyük baskıları sonucu bu kursa girdim. Kuddusi Müftüoğlu da aynı dönemde kursa katılmıştı. Ben o sırada amatör olarak futbol da oynuyordum. Askerlik dönüşü belirli sayıda maç yönettikten sonra hakemliğimi dondurdum ve bir sene daha futbol oynadım.

Hangi pozisyonda oynuyordunuz?

Hem sağ iç hem de orta sahanın ortasında görev yapıyordum.

Hakem olduktan sonra tekrar futbola döndüğünüzde kesin itirazlar olmuştur?

Öyle bir itiraz olmadı. Hakemler, futbolcular tarafından saha içinde farklı görülür. Belirli önyargılar var ve bunları yıkmak lazım. O dönemde futbol oynarken maça hakem gibi bakmaya çalışırdım. Değişik bir duyguydu.

Hakemlik hayatımı renklendiriyor

Kuzeninizin zoruyla hakem olduğunuzu söylediniz ama hakemlik öyle zorla yapılacak bir iş değil. İçinizdeki futbol sevginizin bu mesleği sürdürmenizde etkisi var mı? Ya da bazen hâkim olma duygusunun hakemliğin itici gücü olduğu söylenir.

Başlangıçta zorla başladım ama hakemlikte çok sayıda yeni insanla tanışıyorsunuz. Üst düzey hakemlik o kadar keyifli bir olay ki. O keyfi hakem olmayan insan anlayamıyor. Bırakamıyorsunuz kolay kolay. Hayatımı renklendiren bir şey hakemlik. Ailemin tüm fertleri ve ben çalışarak büyüdük. Okurken çalışırdık aynı zamanda. Kendi mağazamızda çalışırdık ama söz hakkımız pek yoktu. Yine de idareci gibi görülürdük. O nedenle öyle bir yönetme egom yok benim. Benim için hakemlik insanlarla beraber olma, sosyal olma aktivitesidir.

Süper Lig'e gelene kadar zorlu bir yükseliş dönemi geçirmişsiniz. Hiç bırakma isteğiniz olmadı mı?

Ben her kademeye basa basa geldim hakemlikte. Bu nedenle bazı şeylerin kıymetini çok iyi biliyorum. Bırakma isteğim çok oldu. 1998'de Süper Lig'e yükselecek aday hakemlerin arasına girdim. Hakemlik piramit gibi ve en dipten en yukarıya ulaşmak oldukça zor. Çıkıp kalıcı olmak da çok zor. İstikrar çok önemli. Benim yükselişim gerçekten sancılı oldu. 1998'den bu yana 2.Lig'de maç yönetiyorum. Orada kalma mücadelesi verdim, Süper Lig'e yükselme mücadelesi verdim. O dönemden bu yana bana destek veren ve bana güvenen tüm insanlara teşekkür ederim. 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel gibi beş defa geldim, Süper Lig bana altıncıda kısmet oldu. Beni Süper Lig hakemi yapmak bu MHK'ya denk geldi. Onlara büyük minnet duyuyorum.

Yükselemeseydiniz ne olacaktı?

36 yaşında bu lige yükseldim ben. Türkiye liglerinde hakemliğe baktığınız zaman üst düzey hakemlerin 6-7 senede yıprandığını görüyoruz. O yüzden benim 36 yaşında Süper Lig'e yükselmem bir dezavantaj değil, avantaj. Lig A kadrosunda 6 sezon hakemlik yaptım. Eleştiri anlamında söylemiyorum ama bazı hakem arkadaşlarımız 6 senede Süper Lig'e yükselebiliyor. Sindire sindire, pişe pişe, tecrübe kazanarak hakem oldum.

2003'te neredeyse hakemliği bırakıyordum

"Yeter artık" dediğiniz anlar olmadı mı?

Oldu ama kısmetten öte bir şey olmuyor. Çok üzüldüm, bırakma aşamasına geldim. 2003 yılında neredeyse hakemliği bırakıyordum ama değerli hocalarımız, ağabeylerimiz destek oldu. Hani kaderimizde ne varsa yaşarız ya. Benim de kaderimde Süper Lig'de düdük çalmak varmış. Bugüne kadar geldim.

İlk Süper Lig maçınız hangisiydi?

Bu konuda oldukça şanslıyım. Lig A Kategorisi kadrosundaki hakemlere öncülük ettim. Geçen sezonun sonunda bir grup hakem deneme amaçlı olarak Süper Lig kadrosundan maçlara atandı. Konyaspor-Kayserispor maçı Turkcell Süper Lig'de yönettiğim ilk maçtı. Antalya bölgesi hakemi olmamın büyük avantajıyla çok önemli maçlara çıktım. Kış döneminde kampa gelen takımların maçlarını bizim bölgenin hakemleri yönettiği için tecrübe sahibiyim zaten. Ama Kayserispor-Konyaspor maçı çok farklıydı. O maçı hayatım boyunca unutamam. O maçta benim bir misyonum vardı. Başarısız olmam, aynı kategorideki hakemlere Turkcell Süper Lig maçı verilmesini engelleyebilirdi. Mahcup olmadığım için çok mutluyum.

Heyecan da olmuştur herhalde?

Heyecan vardı ama tüm hakemler söyler belki, o heyecanı içinizde duymazsanız hakemlik yapamazsınız. O heyecanı kaybedince de hakemlik yapmamanız gerekir bence. Güzel huylarımdan bir tanesi hangi maça çıkarsam çıkayım o heyecanı içimde yaşıyorum.

Hakem rahat bırakılmıyor

Herkes maç öncesi ve sonrasında hakemler hakkında konuşuyor. Bu sizin üzerinizde bir baskı yaratıyor mu?

Türkiye'deki en önemli sorun hakemlerin baskı altında maç çıkması. Kafa olarak maça rahat çıkamıyor hakemler. Rahat bırakılmıyorlar. Önemli bir maçı yönetecek hakemin tüm şeceresi ortaya dökülüyor, geçmişi didik didik ediliyor. Bu araştırmalarda her zaman negatif bir şeyler aranıyor. Hakemlere bakış açısı biraz daha pozitif olsa her şey çok daha güzel olacak. Toplum hakemlere art niyetli bakıyor. Bu da hakemleri çok rahatsız ediyor. Her ne kadar medyaya bakmıyoruz desek de bakmak zorunda kalıyoruz. Çünkü yakınlarınız sizi arayıp söylüyor. Toplum karşısında bir görev yapıyoruz ve bu baskılara karşı kafamızı boşaltmak görevimiz. Ben bunu iyi yaptığıma inanıyorum.

Maç sırasında bir hata yaptığınız zaman o an olmasa da maçtan sonra o hataya dönüyorsunuzdur. O zaman neler hissediyorsunuz?

Başımdan geçen bir olayı anlatarak cevap vereyim bu soruya. Şu ana kadar sadece bir amatör maçta öyle bir sıkıntı yaşadım. Ilıca Belediyespor-Aksekispor maçında önemli bir hata yaptım. O gün gerçekten kabul günündeydim herhalde, her iki takım aleyhine de çok kötü kararlar verdim. O gün Allah yüzüme baktı ve maç berabere bitti ama çok kötüydüm. O müsabakada üzüldüm, acı çektim. Onun dışında öyle bir şey yaşamadım şimdiye kadar. Sonucu etkileyen veya acı çekmeme neden olan başka hatalı karar vermedim.

Hata yapma lüksümüz yok

Yönettiğiniz maçların kasetlerini alıp izlemeye çalışıyor musunuz?

O konuda EPAK çok güzel çalışıyor ve Mahmut Çetiner Hocamız bize aynı hafta içerisinde yönettiğimiz maçın kasetini yolluyor. Bu kasetleri izleyerek daha iyi olmaya çalışıyoruz. Daha iyi olmak zorundayız. Çünkü alt klasmanlarda burayı hak etmeye çalışan arkadaşlarımıza örnek olmamız lazım. Ayrıca bizleri müsabakalara gönderen yöneticilerimizi mahcup etmemeliyiz. Hatalarımızı görüp kendimize acımasızca özeleştiri yapmamız şart. Futbol çok büyük meblağların döndüğü bir sektör ve bu sektörde hata yapma lüksümüz olduğuna inanmıyorum.

Avrupa'da hakemliğimizin bir kısırdöngüye girdiğini görüyoruz. FIFA kokartlı hakemlerimiz niçin Avrupa'da yükselemiyor, neden başarısız oluyoruz?

Kendi bölgemde bir FIFA hakemi var ve ondan da biliyorum. Türk hakemleri Avrupa'da zaten sorun yaşamıyor. Burada yönettiklerinden çok daha iyi maçlar yönetiyorlar. Onların Avrupa'da başarısız olduğunu hiç kimse söyleyemez. Başarılı olmalarında başlıca neden kafalarının rahat olması ve Avrupa'da hakemin çok fazla konuşulmaması. Türkiye'de hakemler 90 dakikanın içinde değil 90 dakikanın sonrasında konuşuluyor. Avrupa'da daha olgun bir bakış açısı var hakemlere karşı. Hakemler anlık kararlar veriyor, saniyede, salisede o düdüğü çalmanız lazım. Bunu kimse göz önüne almıyor. Hakemleri bunu düşünerek değerlendirmemiz gerekiyor. Hakemlerimizin Avrupa'da üst düzey maçları yönetmesi konusunda ise bir lobi eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca yükselme şansı olan hakem arkadaşlarımızı herkesin desteklemesi gerekiyor. Hakemlikte moral bence çok önemli. Eğer bir insan moralli değilse hiçbir şey yapmak istemez.

Eski üst düzey hakemler televizyonlarda yorumcu olarak çalışıyorlar. Onların yorumları sizleri nasıl etkiliyor. Bir kırgınlığınız var mı?

Onlar sonuçta işlerini yapıyor ve o işten para kazanıyor. Bazen öyle davranmak zorunda kaldıklarını düşünüyorum. Bu yorumcuları izliyorum ve bana faydası olan yorumlarını alıyorum, çünkü bize faydası olan şeyler de söylüyorlar. Bazen hiç aklımızda olmayan bir detay onların programlarında gündeme geliyor. Ama üsluplarını eleştiririm. Zaman zaman bu konuda sorun yaşanıyor. Daha olumlu, yumuşak ve yapıcı olabileceklerine inanıyorum. Ama onlar da işlerini yapıyorlar ve ben saygı duyuyorum.

Futbolcularla ilişkilerim mükemmel

Futbolcularla saha içindeki ilişkileriniz nasıl?

İdarecilerimiz ve hakem arkadaşlarımızın da vurguladığı en önemli özelliğim, sakın ukalalık olarak algılamayın, futbolcularla olan iyi ilişkilerimdir. Özellikle Lig A'da maçlara çıktığım zaman en az 3-4 futbolcuyla öpüşürüm. Beni çok severler ve her maça avantajlı başlarım. Ayrıca alt liglerde oynayan bir dolu futbolcu arkadaşım var. Bundan da gocunmuyorum. Onları çok seviyorum. Onların da beni sevdiğine inanıyorum. Bu ilişki de benim 2.Lig'de çok kalmamla ilgili herhalde. Hakemliğin en keyif aldığım yönü bu. Eğer sahadaki oyuncular kötü niyetliyse dünyanın en iyi beş hakemi de gelse o maç normal şekilde oynanmaz. O yüzden futbolcularla benim iletişimim her zaman iyi olmuştur.

Peki, sizin "İyi iletişim kurmaya çalışıyorum" dediğiniz futbolcular sahada sizi kandırmaya dönük hareketler yaptığı zaman neler hissediyorsunuz?

Yaşam prensiplerimden birisi şudur; karşınızdaki insana önemli ve değerli olduğunu hissettirirseniz o insandan size kötülük gelmez. O insan size yardımcı olur. Aldatmaya çalışıyorlar elbette. Ama siz onu bir kere yakalarsanız bir daha yapmıyor. Futbolcu maçın başında sizi yoklar. Özellikle bir isminiz yoksa bunu kesinlikle yapar. Karşımdaki insana iyi niyetle yaklaşmanın kötülüğünü hiç görmedim ben.

Size yardımcı olan futbolcular da vardır elbette.

Özellikle 2.Lig'de beni tanıyan futbolcular hep yardımcı olmuştur. Saha içerisinde bir hata yapabilirim. Bir futbolcunun koşu yolunu kapatabilirim, bir pası kesebilirim istemeden. Ama bundan sonra özür dilemesini bilirim. Süper Lig'deki futbolcularla yeni yeni tanışıyoruz. Her hakemin bir maç yönetme stili olması gerektiğini düşünüyorum. Futbolcular sizin stilinizi bildikleri zaman ona göre davranır. Soruya dönersek, Gökdeniz, Ergün, Orhan Ak, Hasan Şaş bana yardımcı olan arkadaşlarım. Hasan Şaş hırçın bir oyuncu olmasına rağmen ben bir pozisyonda ona değer verdiğimi gösterdim ve çok güzel karşılık aldım.

"Hakemlik stili" dediniz. Tüm hakemler farklı bir stile sahip olmalı mı sizce? Hakemliğe başlarken gözünüzün önüne bir rol modeli var mıydı?

Her hakemin bir stili olmak zorunda. Hakem arkadaşlarımız kendi stillerini yaratmak zorunda. Çıktığınız her maçta hakemliğinize bir şeyler eklersiniz. Hakemin stili yönettiği maçlarla doğru orantılı olarak gelişim gösterir. Ben normal hayatımda nasılsam, nasıl içtensem sahada da öyleyim.

Daha önce de penaltı çaldım

Bu sezon sizi en çok gündeme taşıyan maç Gaziantepspor-Fenerbahçe karşılaşmasıydı. Fenerbahçe hiç penaltı kazanmamış, siz hiç penaltı vermemişsiniz. O maçta verdiğiniz bir penaltı kararı var. Biraz o maçtan bahsedebilir misiniz?

Her hakem için her maç aynı düzeydedir. Benim için miniklerin maçı da Dünya Kupası finali de birdir. Çünkü o maçı oynayanlar için her maç önemlidir ve onlara saygı duymak gerekir. Her hakemin ayrıca bir maç planı vardır ve her maçın planı farklı olmalıdır. Bu plana göre maç yönetilir. Hakem takımları maç öncesinde değerlendirir ve maça bu doğrultuda hazırlanır. O müsabakada medya tarafından pompalanan bir penaltı polemiği vardı. Ama ben o maçtan önce penaltı vermiştim. Lig A'da yönettiğim Samsunspor-Kocaelispor maçında verdiğim bir penaltı kararı vardı. Sonuçta penaltı vermek için pozisyon olması lazım ve benim karşıma bir maç hariç böyle bir pozisyon çıkmadı. O da Kayserispor-Galatasaray maçındaki Gökhan Ünal'ın pozisyonuydu. Onun da penaltı olmadığını futbolcunun kendisi maçtan sonra dile getirmişti. Ayrıca ben şuna çok inanıyorum; bir pozisyon iki cenah tarafından da farklı yorumlanıyorsa o zaman hakemin kararına saygı duymanız gerekir. Ama yüzde yüz penaltı pozisyonunu hakem atlıyorsa, bu hakemin hatasıdır. Gaziantepspor-Fenerbahçe maçındaki pozisyonda ise çok net olarak pozisyonun içeride olduğunu gördüm. O an önüm açıktı ve çizgi hizasındaydım. Pozisyonu 20-25 santim içeride gördüm ve tereddütsüz penaltı kararını verdim. Yardımcı hakemime bile bakmadım, çünkü onun görmesi daha zordu. Allah yardım etti, ben hatta olmasam pozisyonu dışarıya taşıyabilirdim ve çok büyük sorunlar yaşayabilirdik.

Maliye bölümü mezunu olduğunuzu öğrendik, peki mesleğiniz nedir?

Mezun olduğum bölümle ilgili bir şey yapmıyorum. 17 yaşından beri ailemle tekstil ticareti yapıyoruz. Bu arada bir şeyi belirtmek istiyorum. Ben Alanya'da yaşıyorum ve ilçeden ili temsil ediyorum. Bu çok zor bir şey. Benim geç yükselmemin sebeplerinde birisi de Antalya'dan iki tane Süper Lig hakemi olmasıydı bir dönem. Bir dönem böyle kotalar konulmuştu çünkü.

Soruya dönersek.

Şu anda ihracat fazlası tekstil ürünleri satıyoruz. Ayrıca ailenin büyük evladı olduğum ve babamızı kaybettiğimiz için ailenin işlerini takip ediyorum.

Hakemlik antrenmanlarla birlikte çok fazla mesai istemiyor mu?

İstiyor elbette ama biz çok şanslıyız. Bölgemizdeki tüm tesisler bize açık ve haftada 5 gün idman yapıyorum. Her gün 1.5 saat çalışıyorum. Çim sahalarda futbol oynamaya devam ediyorum. En iyi idman maç oynamaktır zaten. Hakemliğim nasıl gelişebilir, bunun üzerine programladım hayatımı diyebilirim. Hep daha iyi olmaya çalışıyorum.

Hakemlikte en önemli konulardan birisi de istikrar.

İstikrar gerçekten önemli. İstikrarsız bir hakem güven sağlayamaz. Benim hedeflerimden bir tanesi istikrarlı olmaktır. Hep belirli bir düzeyi tutturmaktır. Ben kendimle ilgili "Kötü maç yönetmez" düşüncesini yerleştirmeye çalışıyorum.

İngilizceniz nasıl?

Turistik bir yerde olduğum ve ticaretle uğraştığım için konuşmam oldukça iyi. Ama gramer konusunda sorunlarım var. O sorunları gidermem gerekiyor.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Hedefim Türkiye ölçeğinde üst düzey müsabakalar yönetmek, bu müsabakaları yönetirken de hem iç hem de dış sahada güvenilir ve istenilen bir hakem olmak. Hiç kimsenin kötü bir söz söylemeyeceği bir hakemlik yapmak istiyorum. Önemli olan hakemliği bıraktıktan sonra güzelliklerle anılmak. Futbolun tüm paydaşları aynı geminin içerisinde. Lütfen biz hakemlere karşı daha toleranslı olun. Çünkü insanın olduğu yerde hatanın olmaması mümkün değil. Önemli olan art niyet olmaması. Lütfen birbirimize sahip çıkalım. Senaryolar üreterek birbirimizi suçlamayalım. Her yapılan hareketin ardında kötü niyet aramayalım. Birbirimize sevgiyle bakalım.