TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
"Babamdan gizli futbolcu oldum " 30.04.2007
"Babamdan gizli futbolcu oldum "
 Malatyalı 9 çocuklu bir ailenin oğlu Mehmet Topal. Sezon başında Dardanelspor'dan Galatasaray'a geldi. Sarı-kırmızılı formayı sürekli giyemese de Ümit Milli Takım'ın vazgeçilmez oyuncusu oldu. Malatya'da yaşadığı dönemde hedeflerini büyük tuttuğunu ve bu noktaya geleceğini bildiğini söylüyor. Zaten babasından habersiz futbolcu olması, 16 yaşında Dardanelspor'a giderken annesini ikna etmek için uzun süre dil dökmesi, içindeki futbol sevgisini ve bir gün iyi bir oyuncu mertebesine yükseleceğine olan inancını ortaya koyuyor.

Futbolla tanışma hikâyenden, bu işe nasıl adım attığından başlayalım istersen.

3 Mart 1986 Malatya doğumluyum. Futbola da Malatya Belediyespor'da başladım. Kendimi bildim bileli futbolla haşır-neşirdim ve okul takımında oynuyordum. Beden Eğitimi öğretmenimiz Ahmet Açıkgöz Malatya Belediyespor'un eski futbolcusuydu. Onun tavsiyesiyle bir arkadaşımla birlikte seçmelere gittim. 10-15 dakika içinde arkadaşım, 5 dakika sonra da ben seçildim. O dönemde 38 numara ayakkabı giyiyordum ama bana ait bir futbol ayakkabım olmadığı için 43 numara ayakkabıyla denenmiştim.

Ailen bu konuda sana yardımcı olmamış mıydı?

Babam futbol oynamamı istemiyordu. Çünkü o günkü ortamda futbolcu olacağıma inanmıyordu. Futbol oynamama kızıyor ve boşuna vakit harcadığımı düşünüp "Okumana bak" diyordu. Seçmelere de ondan gizli gitmiştim. Takıma seçildiğimden de 3 ay kadar sonra haberi oldu.

Peki, baban şimdi de düşünüyor bu konuda?

Bazen o günleri hatırlatıyorum ama espriyle karışık lafı değiştiriyor ve "Yok öyle bir şey, ben sana hiçbir zaman futbolcu olma dememiştim" diyor. Aslında o dönemde futbolcu olmama karşı çıkmasına rağmen benim isteklerime çok da engel olmamıştı. Kendi yolumu çizmem konusunda beni serbest bırakmıştı. Sonuçta bazen babamdan izin alarak, bazen de gizli gizli 7 sezon Malatya Belediyespor'da oynadım ve 16 yaşımda Çanakkale Dardanelspor'a transfer oldum.

Annemi çok zor ikna ettim

O yaşta bir çocuğun ailesinden kopması kolay olmasa gerek. Neler hissettin baba ocağından ayrılırken? Ailen nasıl izin verdi bu ayrılığa?

Başlangıçta ailemden kopmak istemiyordum. Yaşım küçük olduğu için annemin de noterden muvafakatname vermesi gerekiyordu. Ancak annem buna yanaşmıyordu. İkna edebilmek için uzun süre dil döktüm, "Anacığım, izin vermek zorundasın, bu iş tüm ailemizin hayatını etkileyecek bir ekmek mücadelesi" dedim. Nihayet kabul etti ve onun da rızasını alarak Dardanelspor'a gittim.

Annen şimdi mutlu mu senin futbolcu olmandan?

Annemin bana olan özlemi halen sürüyor. Malatya'da yaşıyorlar ve ben senede ancak iki-üç defa yanlarına gidebiliyorum. Annem "Oğlum bırak bu işi yanıma gel" demekten hiç vazgeçmedi. Futbolu bırakıp Malatya'ya dönsem çok mutlu olacak.

Henüz 16 yaşındayken Dardanelspor seni Malatya Belediyespor'da nasıl buldu?

Erol Keretli ve Nahit Güzel beni buldu. Onlarla halen görüşüyorum. Bir-iki gün iznim olduğu zaman Çanakkale'ye gidiyorum. Orasını da ikinci memleketim gibi görüyorum.

Peki, sen Malatya Belediyespor'da oynadığın dönemlerde bir gün gelip de Galatasaray formasını giyeceğini düşünüyor muydun?

Çocuk yaşımdan beri hedeflerimi büyük koymuştum. Çünkü kendimi aileme bakmakla da yükümlü hissediyordum.

Niye öyle düşünüyordun? Sen ailenin en büyük çocuğu musun?

Dokuz kardeşiz. Önümde iki ağabeyim var. Ama ben yine de ailemin sorumluluğunu çocuk yaştan itibaren kendi üzerimde gördüm. Futbolcu olduğumda iyi para kazanırım ve aileme daha iyi şartlar sağlarım diye düşünüyordum. Şu anda babamın da ağabeylerimin de durumları gayet iyi ve bana ihtiyaçları yok. Ama yine de onlara destek vermek beni mutlu ediyor. Tabii onların da bana desteği sonsuz.

Yani sen daha en başından Galatasaray'da oynamayı kafana koymuştun.

Evet, hedeflerimi hep büyük tuttum ve hiçbir zaman ciddiyetsizliğe düşmedim.

Üç büyük kulüpten de teklif aldım

Dardanelspor'da oynarken Galatasaray'ın teklifini aldığında neler düşündün?

Dardanelspor'da altyapıda üç, A takımda da iki sezon oynadım. A takımdaki ikinci sezonumda form grafiğim oldukça yükselmişti ve Süper Lig takımlarından teklifler alıyordum. Bu teklifler motivasyonumu iyice yükseltiyordu. Bu sezonun başında Fenerbahçe, Beşiktaş ve Vestel Manisaspor da beni istiyordu. Başkanımız "Hangi takımı tercih edersin?" diye sorduğunda "Kulübümüz ve benim için hangisi hayırlıysa o olsun" cevabını verdim. Ancak transferin son günü geldiğinde ortada halen bir şey yoktu. Oda arkadaşım Kazım'la yemeğe çıkmıştık. Ona "Senin kahrını bir sene daha çekeceğim" diye takıldım. Bu konuşmadan 5-10 dakika sonra Galatasaray'dan aradılar ve "Transferin bitti, otobüse atla gel" dediler.

Üç büyük takım da sana talip olmuş. Son gün Galatasaray transferini çözdüğü için Florya'ya geldin. Senin tercihin hangisiydi aslında?

Galatasaray'dı tabii. Babam, ağabeylerim, kardeşlerim hepsi fanatik Galatasaraylı. Üstelik Dardanelspor'dan arkadaşlarım Hasan Kabze ve kaleci Fevzi de Galatasaray'daydı ve orada yabancılık çekmeyecektim. Onlarla konuşmalarımda Galatasaray'daki ortamın mükemmel olduğunu anlatıyorlardı.

Umduğunu buldun mu Galatasaray'da, hedeflerine ulaştığını düşünüyor musun?

Hedeflerimin hiçbirine ulaşmış değilim. Galatasaray'a gelir gelmez Denizlispor maçında oynadım ve iyi bir performans sergiledim. O maçtan sonra çıkış yakalayacağımı düşünüyordum ama olmadı. Araya Şampiyonlar Ligi maçları girdi ve ben ikinci planda kaldım.

Ne yaşandı o süreçte, sen bir form düşüklüğü yaşadığını düşünüyor musun?

Hayır, idmanlarda olsun, görev aldığım maçlarda olsun en iyisini yaptığıma inanıyorum. Antrenmanlarda ağabeylerim bir çalışıyorsa ben üç çalışıyorum. Zaten çalışmayı çok seven bir yapım var ve beni bu noktaya taşıyan da bu özelliğim.

Biraz şanssız bir mevkide de oynuyorsun sanırım. O bölgede senin dışında Inamoto, Ayhan, Okan ve Mehmet Güven gibi oyuncular var. Forma şansı çok da yüksek değil. Bir de tecrübe farkı var tabii. Böyle bir sıkıntı hissediyor musun?

Hayır, çünkü Gerets formayı asıyor ve kim iyiyse formayı o giyiyor. Ben de oynayabilmek için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Bir gün kesin olarak giyip bir daha çıkarmayacağıma da inanıyorum.

İstanbul beni yutamaz

İstanbul birçok yıldız adayını yutan bir şehir. Geçmişte çok fazla örneğini yaşadık. Buradaki hayatından söz edelim biraz da.

Dardanelspor'dayken tesislerde kalıyordum. Zaten orada bekâr futbolcunun ev tutması yasaktı. Ben de zamanımın büyük bir bölümünü tesislerde geçiriyordum. Gezmeyi çok fazla seven bir insan değilim. Büyüklerim, arkadaşlarım, "İstanbul büyük şehir, insanı yutar" diyorlardı. Ama ben son derece profesyonel yaşayan bir insanım. Florya'da tesislerde kalıyorum. En geç 23.00'te yatağımda olurum.

Galatasaray tecrübeli ve genç oyuncuların karması gibi. Ancak gençlerin çoğu altyapıdan birlikte gelen oyuncular. Sense bu sezon başında transfer edildin. Arada bir noktadasın. Herhangi bir zorluk yaşıyor musun?

Genç-tecrübeli ayrımına katılmıyorum. Bir oyuncu kafasında kendisini olgun hissediyorsa tecrübeli oyuncudur. Bazen çok genç yaşta birçok şeyi görmüş geçirmiş olabilirsiniz ve tecrübeli bir insandan daha mantıklı düşünebilirsiniz. Ben birçok tecrübeyi yaşadığımı ve olgunlaştığımı düşünüyorum. Dolayısıyla kendimi arada bir noktada hissetmiyorum.

Bundan sonraki ideallerin ve hedeflerinden söz eder misin?

Öncelikle başarılı bir performans göstermek ve Galatasaray'da kalıcı olmak istiyorum. Bu süreçte A Milli Takım'da oynamayı hedefliyorum. Galatasaraylı Mehmet Topal olarak anılmaya başladıktan sonra da Avrupa'da oynamak amacındayım.

Peki, bu noktada bir lig tercihin var mı?

İngiltere futbolunu daha fazla seviyorum. Dardanelespor'da oynarken, antrenörüm Mustafa Mete Ertem stilimi hep İngiliz futbolcularına benzetirdi. Benim de çocukluğumdan beri hedefim hep İngiltere'de oynamaktı. Zaten Arsenal taraftarıyım. Bir gün toplantıda kafamdan Arsenal'de oynamayı geçirirken, hocamın "Gün gelecek sen İngiltere Ligi'nde oynayacaksın" demesini hiç unutamıyorum. O sözler beni müthiş ateşledi.

O zaman idolün de Patrick Vieira olmalı.

Dardanelspor'da oynarken odamın duvarlarını, hatta ranzamı ve dolaplarımı bile Vieira ile Zidane'ın fotoğrafları süslerdi. En beğendiğim futbolcu Zidane ama mevkiim ve stilim gereği kendime Vieria'yı örnek alıyorum.

Bazen oyunun akışına kapılıyorum

Kendi muhasebeni yapıyor musun hiç? Hangi yönlerinin iyi hangilerinin eksik olduğunu düşünüyor musun?

Bazen oyun içinde kendimi çok kaptırıyorum ve yerimi kaybediyorum. Hocam da beni bu konuda uyarıyor. Takımıma daha fazla bir şeyler vermek istediğim için görev alanımın dışına çıkıyorum. Ancak kendimi frenlemem gerekiyor. Artı yönlerime gelince, bu konuda benim bir şey söyleyebilmem mümkün değil. Çünkü insanın kendini anlatabilmesi çok zor.

Peki, şöyle sorayım o zaman, Gerets senin hangi özelliklerini beğendiğini söylüyor?

İki ayağımı iyi kullanmamı ve şutlarımı beğeniyor. En beğendiği yönüm ise çok çalışmam, çok istekli olmam ve mücadele etmem.

Genç ve yedek bir oyuncu olarak öne geçebilmek için ekstra çalışman gerekiyor. Senin bu tip bir çaban var mı?

Elbette var. Takım izinli olduğu zamanlarda ya da antrenmanlardan sonra özel çalışmalar yapıyorum. Cevat Hoca'nın hazırladığı koordinasyon programlarını uyguluyorum. Yani sadece takımın yaptığı antrenmanla yetinmiyorum. Mutlaka özel çalışmalar yapıyorum.

Ümit Milli Takım rehabilitasyon gibi

Ümit Milli Takım kadrosunda olmak senin için ekstra bir motivasyon sağlıyor mu?

Mutlaka sağlıyor. Kendi camianda bazen sıkıntılar yaşıyorsun, mesela oynayamamanın getirdiği bir burukluk oluyor. Ama Milli Takım'a geldiğin anda bütün eksi göstergeler artıya dönüyor. İnsan yeniden mutlu oluyor. Adeta bir rehabilitasyon gibi geliyor. Sonuçta her genç oyuncunun giymek istediği bir forma için seçiliyorsunuz.

Galatasaray'ın bu sezon şampiyonluk yarışından erken kopmasını nasıl değerlendiriyorsun, nedir probleminiz?

İnanın ki takım içindeki arkadaşlıklar mükemmel. Birbirimizi hep artı yönde etkiliyoruz. Ortada elle tutulur bir problem yok. Bunun tek açıklaması şanssızlık. Geçen sezon Galatasaray'ın yanında olan şans faktörü maalesef bu sezon ne yazık ki bizi terk etti.

Futbolun dışında neler yaparsın, nelerden hoşlanırsın?

Boş zamanlarımda sürekli Hasan Kabze ve Fevzi Elmas'la birlikteyim. Çanakkale'deki dostluğumuz burada da sürüyor. Hasan ağabey bizi sık sık evine davet eder. Birlikte alışveriş merkezlerine ya da sinemaya gideriz. Korku ve savaş filmlerini daha çok seviyorum. Müzik konusunda ise Sezen Aksu, Yıldız Tilbe ve Barış Manço şarkıları hoşuma gider. Türk Sanat Müziği'nden de hoşlanıyorum. Sibel Can'ı seviyorum. Çanakkale'de bulunduğum dönemde saz çalmak için uğraştım ve bir ağabeyimden bir ay ders aldım ama olmadı.

Hayatında kitapların da yeri var mı?

Elbette, kitap da okurum. En son Çanakkale Şehitleri kitabını okumuştum. Biraz da Çanakkale'de oynamış olmanın etkisiyle bu konuya merakım var.