TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Dünün yıldızları yarının yıldızlarını arıyor 30.04.2007
Dünün yıldızları yarının yıldızlarını arıyor

Genç Milli Takımlarda iki yıldır farklı bir yapılanma söz konusu. Ali Kemal Denizci önderliğinde, yakın geçmişin yıldız oyuncularının ağırlıkta oldu bir teknik kadro genç futbolculara eğitim veriyor. Denizci, bu yeni yapılanmayı Fatih Terim'in istediğini vurgulayarak, "Kafasında genç oyuncuların bakıp da imrenebileceği ve çok şey öğrenebileceği yıldızlardan bir eğitici ekip oluşturmak vardı. Bilginin elbette çok önemi var ama futboldan gelmenin anlamı daha büyük. Gençlerin önüne Türkiye'nin en elit kadrosunu örnek olarak koyduk" diyor.

Önce Genç Milli Takımların başındaki ekibin kuruluşundan başlayalım. Mesela siz döneminizin çok önemli oyuncularından biriydiniz. Daha sonra da kulüp takımlarında teknik direktörlük yaptınız ve ardından Genç Milli Takımların başına getirildiniz. Bu kategori değişiminin sebebi neydi?

İdealim Fatih Terim gibi tırnaklarımla kazıyarak bir noktaya gelmekti. Kartalspor'la, Karabükspor'la şampiyonluklar yaşadım. Ancak Türkiye'deki ilişkilerin farklılığından kaynaklanan sıkıntılarla karşılaştım. Oyuncuların altı ay maaş alamadığı, her şeyin teknik adamdan beklendiği ve üstelik taraftarın da şampiyonluk beklediği kulüplerde çalışmanın zorluklarını gördüm. Bir yandan da içimde gençliğimden beri bir öğretmenlik arzusu vardı. Bu işi en güzel şekilde gençlerle yapabileceğimi düşündüm. Türk futboluna böyle hizmet verebileceğimi hesapladım. Federasyonun Karadeniz Bölgesi sorumluluğuna getirildim. Ancak Fatih Terim Milli Takımların başına geçtikten sonra bana "Trabzon'da duramazsın, derhal buraya geleceksin ve çocukların başında olacaksın" deyince iki yıl önce bu işe başladım.

Resmimiz güzel olacak!

Sizin dışınızda, oluşturulan kadroda futbolu yeni bırakmış yıldız oyuncular da yer aldı. Burada amaçlanan neydi? Bu oyuncuları genç futbolculara rol model olarak sunmayı mı hedeflediniz?

Fatih Terim'in kafasında, futboldan gelen, genç oyuncuların bakıp da imrenebileceği ve çok şey öğrenebileceği yıldızlardan bir eğitici ekip oluşturmak vardı. O çocukların babaları bu oyunculara hayrandı, dedeleri de bize. Gençlerin bu antrenörlere inanması çok farklı oluyor. Fatih Terim hep şunu ortaya koyar, "Resmimiz güzel olacak. Resmimize bakıldığı zaman herkesi etkileyecek." Bilginin elbette çok önemi var ama mesela siz de bir takımı çalıştırabilirsiniz. Artık her şey kitaplarda yazılı. Alırsınız kitabı, okursunuz ve uygularsınız. Takımı hem çalıştırırsınız hem de saha içi taktikleri uygulayabilirsiniz. Ama futboldan gelmenin büyük anlamı ve önemi var. Futbolcularla diyaloğunuz çok önemli. Her şey sadece bilgi değil. Senin oynadığın şaşaalı dönemde yaşadıkların önemli. Mesela ben sırtım dönük tahtada ders verirken kimin ne yaptığını ve nasıl dinlediğini hissederim. Çünkü bunları yaşadım. Zaten önemli olan da bu. Fatih Terim'in başarısının altında yatan şey sadece bilgisi midir? Hayır. Futbolcuların ona güvenmesi ve inanmasıdır. Futbolcu biliyor ki karşımda adam var. İşte bu düşünce futbolcunun motivasyonunu artırıyor. Biz de çocuklara "İşte Türkiye'nin en elit kadrosu sizin hocalarınız" anlayışını yerleştiriyoruz.

Tabii sadece tecrübe ve yaşanmışlık yeterli değil. Bu arada ekibinizde futbolculuk döneminde çok fazla öne çıkmayan isimler de var. Sanırım onlar da tecrübe ve yaşanmışlığı akademik bilgiyle destekliyor.

Evet tabii. Zaten Beylerbeyi'nde sürekli bir arada ve irtibat halindeyiz. Toplantılar yapıyoruz, Fatih Hoca ile beraber oluyoruz. Aramızda süreli bir bilgi alışverişi var ve bunları bir sentez haline sokuyoruz. Ancak biz ne kadar çalışırsak çalışalım Türkiye'de yetenekler azaldı. Mesela bir Karadeniz Bölgesi'ne seçmeye gidiyoruz ama Trabzon'dan oyuncu bulamıyoruz. Memleketim olduğu için biliyorum, eskiden her haneden kimi alsanız futbolcuydu. Bugün ise futbolcu yok. Bana göre futbolcu üretiminde büyük bir dibe vuruş yaşanıyor.

Altyapı sistemlerine derhal el atılmalı

Evet, bu ciddi bir sorun. Genç Milli Takımlar sonuçta oyuncunun yetiştirildiği değil, seçildiği yerler. Asıl yetiştirme faaliyeti kulüp takımlarında gerçekleşiyor. Bu konuda Türkiye'deki altyapıları nasıl buluyorsunuz? Eksiklerimiz neler?

Bana göre altyapı sistemleri son derece yetersiz ve Eğitim Dairesi'nin bu konuya bir an önce el atması gerekiyor. Altyapı kültürü olanların dışındaki kulüplerde altyapıların başına daha önce o kulüpte futbol oynamış insanlar sadece "idare etsin" diye göreve getiriliyor. Altyapıların körelmesi de bu noktada başlıyor. Bazen elimize çok yetenekli gençler geliyor ama belli ki altyapıda hiçbir eğitim almamışlar. Oyuncu bizimle ancak iki gün beraber olabiliyor. Bizim yapabildiğimiz en önemli katkı da uluslararası temasların fazlalığını sağlamak.

Uluslararası tecrübe konusunda sizin futbol oynadığınız dönemle bugün arasında çok büyük bir fark var değil mi?

Trabzonspor'un A Milli Takım'a seçilen ilk oyuncusu benim. Oraya gittiğimde şaşırmıştım. O güne kadar hiçbir temasımız yoktu, Avrupa'ya hiç çıkmamıştık. Trabzonspor Türkiye'de şampiyon olduğunda benim dışımda Avrupalı rakiplerle oynamış tek oyuncusu yoktu. Bir Liverpool maçımızı hatırlıyorum, arkadaşlarımızın gözünde rakibimizin yeri çok farklıydı. Liverpool'u o kadar fazla büyütüyorlardı ki. Kendi kendime "Maçın başlangıcında topu ayağıma alıp bir-iki tanesine çalım atayım da arkadaşlarım onların da insan olduğunu görsün" demiştim. Biz o noktadan bu noktaya geldik. Bugünkü çocuklar çok şanslı. Aralarında 100 defa uluslararası maça çıkmış olanlar var. Milli Takımlar en azından bu noktada genç oyunculara büyük katkı sağlıyor.

Eğitim Dairesi altyapıların yeniden yapılandırılması yolunda neler yapmalı sizce?

Hangi ligde olursa olsun, gereken kursları görmeden hiçbir antrenörün altyapılarda görev almasına izin verilmemeli. Belli bir standardın altında maaş verilmesi engellenmeli. Yeni kurslar açılarak altyapı antrenörlüğü konusunda eğitim verilmeli.

Sadece antrenör eğitimi yetmez tabii. Başka standartlar da gerekir herhalde altyapı için.

Bakın, bir şehrin takımında o şehirden az oyuncu varsa ya da hiç yoksa o takım günlük başarı elde eder, ondan sonra yıkılmaya mahkûmdur. Trabzonspor bunu yaşadı. Mesela bugün Kayserispor'un başarısının altında da yine kendi şehrinden, altyapısından yetiştirdiği oyuncuların büyük payı var.



Hiçbir yeteneği gözden kaçırmayız

Biraz önce uluslararası tecrübeden bahsettik. Evet, gençler belki o dönemde yüzün üzerinde maç oynuyor ama A takımlara çıkarken bu gençlerin önemli bir kısmı kaybediliyor.

Eskiden bu fire çok daha fazlaydı. Çünkü seçimler bugünkü kadar hassas yapılmıyordu. Oyuncular sadece bölgedeki antrenörün izlemesiyle seçiliyordu. Bu durumda bazı yetenekler kayboluyor, gelecekte iyi futbolcu olma ihtimali düşük çocuklar Genç Milli Takımlara alınıyordu. Bugün çok daha farklı bir çalışma var. Bölgelerdeki antrenör sayısı artırıldı. Edirne'den Hakkari'ye kadar hangi noktada bir isim duyarsak mutlaka araştırıyoruz. Fire sayısı mutlaka azalacak.

Genç oyuncuların kulüp takımlarında oynama fırsatı bulamaması da galiba bu kaybın önemli sebeplerinden birisi.

Evet, bana göre en önemli sıkıntı bu. Genç oyuncular takımlarında oynatılmıyor. Şu anda hiçbir iddiası kalmayan takımlarımız var ve bu takımların kadrolarında da yetenekli gençler mevcut. Bu oyuncuların oynatılması ve gelecek sezonların kazanılması gerekiyor. Bir Trabzonsporlu Tolga iki sene öncesinden piyasaya çıkabilirdi. Elbette yine hatalı goller yiyecek ama oynaya oynaya bir noktaya gelecek ve Milli Takım'ın direkt kalecisi olacak. Eğer oynatmazsan kaybolup gidecek tabii ki.

Bu kulüp yapılarıyla genç oyunculara şans vermek de kolay değil. Teknik adamların 2-3 maç şansları var ve dolayısıyla genç oyuncu oynatma riskine girmek istemiyorlar.

O zaman kulübün başına iyi teknik direktör getireceksiniz. Kulüpler şöhret budalası, işi bitmiş teknik adamlara dünyanın paralarını vereceklerine gerçekten bu işi bilen antrenörlerle uzun vadeli anlaşmalar yapmalı. Büyük takımlardaki teknik adamların işi daha zordur. Çünkü onlardan sürekli yarışmaları beklenir. Ama diğer takımlarda genç oyunculara şans verdiğinizde seyirci de buna bayılır. Eskiden Beşiktaş takımı gençlerine değer vermiş ve karşılığını uzun yıllar boyunca almıştır. Bu noktada en büyük hatalardan biri de futboldan gelmeyen insanların yönetici olması. Adamın parası var, hava peşinde koşuyor ve yönetici oluyor.

Alman kulüplerine baktığımızda eski ünlü oyuncuların yönetimlerde söz sahibi olduğunu görüyoruz.

Benim de en büyük idealim bu. İleride teknik direktörlüğü bıraktığımda Trabzonspor'da futbol şubesinin başına geçmek istiyorum. Bizim gibi insanların kulüp yönetimlerinde yer alması en azından transferlerde yapılan büyük yanlışları ortadan kaldırır. Kulüplerin artık paralı yöneticilere ihtiyacı yok. Kulüpler naklen yayından, bahis oyunlarından müthiş paralar kazanıyor. İyi idare edilen bir kulübün paralı başkana değil akıla ihtiyacı var.

Genç futbolcular takımlarında oynatılmamanın dışında da problemler yaşayabiliyor. Mesela o yaştaki gençlerin "geçiş dönemi" diye adlandırılan periyotta sıkıntıları oluyor.

Ergenlik dönemini atlatmak kolay değil tabii. Gençlerin problemleri takımlarında çözülmüyor ve bizim elimize çok sayıda sorunlu çocuk geliyor. Altyapısı eksik olduğu için Avrupa'ya çıktığında ne yapacağını şaşıranlar oluyor, çatal-bıçak tutmasını bilmeyen, ezilen çocuklar oluyor. Siz bir yere kadar başarı sağlayabiliyorsunuz. Bazı çocukların ailevi problemleri oluyor. Eskiden boşanmalar nadirdi, şimdi boşanmak grip olmak gibi bir şey haline dönüştü. Anne babası ayrılmış çocuklar da sorunlu oluyor elbette. Kulüplerin bu noktada oyuncularına sadece futbol anlamında değil sosyalleşme anlamında da eğitim ve destek vermesi gerekiyor.

Bizim geçmişte bir sorunumuz da şuydu; altyapıda günlük başarı elde edecek biçimde, gelecekteki fiziki gelişmesi göz önünde tutulmadan oyuncu seçimleri yapılır ve neticede bu oyuncuların büyük bölümü A takımlara çıkamadan kaybolup giderdi. Bugün siz oyuncu seçimlerinizde fiziki gelişmeyi ne ölçüde değerlendiriyorsunuz?

Şu anda bizim seçmelerimizde yüzde 80 fiziksel özellikleri gözününde tutuyoruz. Bölgelerdeki antrenörlerimizi de bu konuda uyardık ve özellikle fiziksel gelişmeye müsait oyuncuların seçilmesini talep ettik. Ama tabii ki oyuncu çok yetenekliyse onların da yeri ayrı. Maradona da çok kısa boylu bir futbolcuydu ama dünyanın en iyisiydi. Keza bir Emre Belözoğlu da müthiş bir yetenek. Elbette bu yetenekteki oyuncuları fiziksel yapısı ne olursa olsun mutlaka değerlendiriyoruz.

Gençlere güven aşılıyoruz

Türk oyuncusunun futbol karakterini nasıl tarif edersiniz? Bu konuda Avrupalı örneklerle bir kıyaslama yapabilir misiniz?

A Milli Takım'ın oynadığı maçlara bakıyoruz ve oyuncularımızın ne kadar yetenekli olduğunu görüyoruz. Artık hiçbir rakipten korkmuyoruz ve takır takır kendi futbolumuzu oynuyoruz. Türk futbolcusunun yetenekli olduğunu hepimiz biliyoruz. Uluslararası tecrübelerimiz arttıkça kendimize güvenimiz de yükseldi. Ben oyunculuk dönemimde bu güvene her zaman sahiptim, formsuz olduğum dönemde bile "Ayakkabılarımı sahaya atarım onlar oynar" diye düşünürdüm. Ahmet Suat Hocam da benim için "Ali Kemal'in ayağı kırık olsa bile sahaya çıkarır, rakibi korkuturum" derdi. Şimdi biz de genç oyuncularımıza bu güveni aşılamaya çalışıyoruz.

Sizin faaliyetlerinizden söz etmek gerekirse, Genç Milli Takımların oluşturulması aşamasında neler yaptığınızı özet olarak anlatabilir misiniz?

Her yıl yeni yaş gruplarının seçmelerini yapıyoruz. Mesela bir ay önce 1992 doğumlu oyuncuları seçtik. İlk kadroyu 15 yaşından başlatıyoruz. Beş kategoride Genç Milli Takımlarımız var. İlk seçmeleri bölge antrenörleri yapıyor. Sonra tüm Genç Milli Takım antrenörleri bütün bölgelerdeki seçmeleri izleyerek 50 kişilik bir geniş kadro oluşturuyoruz. Hazırlık kamplarında ve maçlarda elemeler yaparak da kadroyu kuruyoruz. Bu kadroyu önce Ümit, ardından da A Milli Takım'a kadar taşımayı amaçlıyoruz. Bu sistemde artık bir genç oyuncunun kaçırılma ihtimali yok. Mesela ben hiç Genç Milli olmadan direkt A Milli Takım'a gitmiştim. Ama bugün için böyle bir durum söz konusu değil. A Milli Takım oyuncusu Genç Milli Takımlardan gelir.

Bir Türk futbol ekolü oluşturmak açısından Genç Milli Takımların oyun tipi de önemli. Burada A Milli Takım'la koordineli bir çalışma mı gerçekleştiriyorsunuz?

Fatih Terim'in bizden isteği mutlaka dörtlü savunma oynamamız. Onun dışındaki bölgelerde isteğimiz varyasyonları yapabiliyoruz. Zaten sistemlere çok fazla bağlı kalmanın da bir anlamı yok. Bazen oyun öyle bir hale gelir ki sahadaki gelişmeye göre sistemler değişir. Burada taviz vermeyeceğimiz tek istisna dörtlü savunmadır. Çocukları engellemenin de bir manası yok. Yeteneklerini mutlaka kullanacak, gerektiği yerde çalımını atacak. Oyuncu oyunun gereklerini mutlaka yapmalı. Önü boşalmış bir oyuncuya, "Hayır sen oraya gidemezsin" denilemez. Yeteneğin varsa kullanacaksın. Bazı teknik adamlar vardır, eli ayağı titrer, riske giremez. Onun düşüncesi "Önce gol yemeyeyim" şeklindedir. O zaman sen şampiyon olamazsın, ancak kümede kalma mücadelesi veren takımın hocası olursun.

Kendi oyunumuzu oynayacağız

O zaman bizim Genç Milli Takımlarımız, rakibin açığını bekleyen, oyun bozmaya çalışan değil, kendi oyun karakterini sahaya yansıtan takımlar olacak.

Elbette öyle olacak. Tabii ki bazen rakibinizin özel oyunları veya oyuncuları için tedbir alırsınız ama bizim takımlarımız kendi oyununu oynayacak. Zaten büyük takım olacaksanız böyle oynamak zorundasınız.

Bölgelerde taramalar yapıyorsunuz; oyuncu seçimlerinde en verimli bölgeler hangileri?

Daha önce Karadeniz çok ağırlıklıydı ama 2-3 senedir gerileme var. Şu anda İzmir bölgesi ve Galatasaray'ın altyapısı iyi durumda. Aynı biçimde Almanya'dan da çok sayıda oyuncu geliyor.

Galiba püf noktası da burası. İki tarafta da malzeme Türk oyuncusu ama Türkiye'de yeterince işlenemeyen bu malzeme Almanya'dan müthiş bir verimlilikte geliyor. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Almanya'dan çağırdığımız çocuklara göre buradaki çocuklar daha yetenekli. Fakat buradakilerin eğitimi yetersiz. Bu da dediğim gibi altyapıdaki antrenörlerin eksikliğinden kaynaklanıyor. Almanya'dan gelen oyuncular ne zaman topa gidecek, nerede çalım atacak, nerede pas verecek bunları gayet iyi biliyor. Buradaki oyuncular ise daha yetenekli olmalarına rağmen bu temel bilgilerden mahrum. Ben bir kulüpte altyapının başında olsam hangi oyuncunun ne eksiği olduğunu bilirim ve bunu gidermek için çalışırım. Oysa bizdeki altyapılarda tüm oyunculara aynı çalışmalar uygulanıyor.

Yarışmak değil yetiştirmek önemli

Bir başka sorun da altyapılardaki antrenörlerden yarışmacı takımlar oluşturmalarını istemek.

Yine yakından bildiğim Trabzon örneğini vereyim. PAF takımı şampiyon oluyor ama üste oyuncu çıkamıyordu. Bunu antrenör arkadaşlara söylediğimde "Başarısız olursak bizi kovacaklar" cevabını veriyorlardı. Buradaki eksiklik yöneticilerde. Bazen biz bile kendi aramızda çelişkiye düşüyoruz. Mesela bir yaş grubu antrenörüm "Benim yenilmemem lazım, çünkü o zaman başarısız görünüyorum" diyor. Ona "Bizim için önemli olan bir üst gruba, Ümit Milli Takım'a ne kadar oyuncu çıkardığımız. Bunun hesabını yapalım" cevabını veriyorum. Tabii ki Avrupa Şampiyonası'nda yarışmacı olacağız ama özel maçlarda önemli olan oyuncuyu yakalayabilmek, geleceği olan futbolcuları oynatabilmek.

Bulunduğu kulüplerin altyapılarında problem yaşayan oyuncular kazanmak için ne gibi çabalarınız var?

Eğer oyuncu çok iyiyse ve kulübünde heba olup gidecekse mutlaka elinden tutuyoruz. Daha kaliteli altyapılara tavsiye ediyoruz. Çünkü o çocuk Türk futbolunun geleceği. Kaybolmasına, körelmesine izin vermeyiz. Genç oyuncuların oynamayacağı kulüplere gitmemelerini de tavsiye ediyoruz.

Rezerv lig genç oyuncuların oynama şansı bulması için bir çözüm olabilir mi?

Burada o lige verilecek değer önemli. Kamuoyunun ve kulüplerin o lige göstereceği ilgi önemli. Geçmişte PAF takımları A takımların maçlarından önce büyük statlarda oynar, genç oyuncular o seyirci topluluğu önünde ve kaliteli sahalarda oynama şansını yakalardı. Federasyon da bunu istiyor ama kulüpler "Sahamız bozulur" diye karşı çıkıyor.

-------

Ali Kemal Denizci

(Genç Milli Takımlar Teknik Sorumlusu)

1 Mart 1950'de Trabzon'da doğdu. Çarşıbaşı, Trabzon Yolspor ve Çaykur Rizespor'da oynadıktan sonra 1972'de memleketine dönüp Trabzonspor formasını 1979 sezonuna kadar giydi. "Karadeniz Fırtınası" efsanesinin temel taşlarından biriydi. 1979-81 arasında Fenerbahçe'de oynadı. 1981-83 arasında Beşiktaş formasını giydi ve bu takımda da bir şampiyonluk yaşadı. Sürati ve golcülüğüyle döneminin en müthiş forvetlerinden biri oldu. Futbolculuk kariyerine 6 lig şampiyonluğunun yanı sıra Türkiye, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Kupaları'nı sığdırdı. 31 kez A, 3 kez de Ümit Milli Takım'da oynadı. Teknik Direktörlük kariyeri boyunca ise Boluspor, Çaykur Rizespor, Karabükspor, Kartalspor, Elazığspor, Hatayspor, Gençlerbirliği ve Trabzonspor'da görev yaptı.

Timuçin Kalender

(Genç Milli Takımlar İdari Sorumlusu)

21 Ağustos 1954'te Gaziantep'te dünyaya geldi. Rize Emniyetspor ve Afyon Demirspor'da amatör olarak futbol oynadıktan sonra profesyonel yaşamında Gaziantepspor, Eskişehirspor, Vanspor, Diyarbakırspor ve Rizespor formalarını giydi. Ankara İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Evli ve iki çocuk babası. Antrenörlük lisansını Bulgaristan Futbol Federasyonu'ndan aldı. 2004 yılının Ekim ayından itibaren Genç Milli Takımlar'da İdari Sorumlu olarak görev yapıyor.

Yücel Uyar

(U20 Milli Takım Teknik Direktörü)

21 Ocak 1961'de Samsun'un Alaçam ilçesinde dünyaya geldi. Samsun Fenerspor'da 1978 yılında başlayan futbolculuk kariyerini Orduspor, Ankaragücü ve Samsunspor'da 1993 yılına kadar sürdürdü. Forvet oyuncusu olarak başladığı futbola sol bek olarak veda etti. Bir defa Olimpik Milli Takım formasını giydi. Orduspor'da bir, Samsunspor'da ise iki defa 2.Lig şampiyonluğu yaşadı. Teknik Direktörlük kariyerinde ise 3.Lig'de Kadıköyspor ve Çarşambaspor, 2.Lig'de Eyüpspor, Orduspor ve Ünyespor, Süper Lig'de de Samsunspor takımlarında görev yaptı. Ayrıca bir süre de Samsunspor'da Altyapı Koordinatörü olarak çalıştı.

Hami Mandıralı

(U20 Milli Takım Antrenörü)

20 Temmuz 1968'de Trabzon'un Arsin ilçesinde doğdu. Altyapısından yetiştiği Trabzonspor'da 1986 yılında oynamaya başladı. 1998'deki Schalke 04 tecrübesinin ardından yeniden Trabzonspor'a döndü. 2002-2003 sezonunun sonunda Ankaragücü'ne transfer olana kadar Trabzonspor formasını toplam 17 sezon sırtında taşıdı ve kaptanlık yaptı. Futbola Ankaragücü'nde veda etti. İnanılmaz frikik gollerinin sahibiydi. Attığı 219 golle Türkiye Ligi'nin en çok gol atan dördüncü futbolcusu konumuna yükseldi. Avrupa kupası maçlarında rakip ağları 23 defa havalandırdı. 558 kez giydiği bordo-mavili formayla Trabzonspor'un en çok forma giyen oyuncusu oldu. 56'sı A Takım olmak üzere milli formayı 88 kez sırtında taşıdı. Milli Takımlar, teknik adamlık kariyerinin ilk basamağı.

Tolunay Kafkas

(U19 Milli Takım Teknik Direktörü)

31 Mart 1968'de Ankara'da doğdu. 1987-2005 yılları arasında futbol oynadı. PTT'de başlayıp Keçiörengücü, Diyarbakırspor, Erzurumspor, Konyaspor'da süren futbolculuk kariyerinin zirvesine Trabzonspor'da çıktı. Ardından Galatasaray'a transfer oldu. Bursaspor ve Denizlispor formalarını giydikten sonra Avusturya'ya gitti. Pasching Lask ve Admina Wacker'de oynadıktan sonra futbolu bıraktı. 35 kez A Milli Takım formasını giydi. Avusturya'nın Pasching takımında 1.5 sezon yardımcı antrenörlük yaptı.

Abdullah Ercan

(U19 Milli Takım Antrenörü)

8 Aralık 1971'de İstanbul'da doğdu. 1984'te Beyoğlu Yeniçarşı takımında başlayan futbolculuk kariyerinde 1990 yılında transfer olduğu Trabzonspor'da tavan yaptı. Bordo-mavili takımın formasını tam 9 sezon sırtında taşıdı. 1999'da transfer olduğu Fenerbahçe'de 2003'e kadar başarılı futbol yaşamını sürdürdü. 2003-2004 sezonunda Galatasaray formasını giydi. Ardından İstanbulspor'a transfer oldu ve 2006 yılında futbolu bıraktı. Bu süre içinde 1 Lig Şampiyonluğu, 2 Türkiye Kupası, 1 Başbakanlık Kupası gördü. İki kez Avrupa Şampiyonası finallerinde yer aldı. Dünya Kupası'nda üçüncü olan Milli Takım kadrosundaki oyunculardan biriydi. A Milli Takım'a 84 kez çağırıldı. Teknik adamlık kariyerine ise Genç Milli Takımlarda başladı.

Ahmet Ceyhan

(U18 Milli Takım Teknik Direktörü)

26 Ocak 1951'de İstanbul'da doğdu. 1973'ten 1975'e kadar Giresunspor'da futbol oynadıktan sonra Trabzonspor'a transfer oldu. 1982'ye kadar formasını giydiği bordo-mavili takımın efsaneye dönüştüğü yıllarda tam 5 lig şampiyonluğu yaşadı. 1982-87 sezonları arasında oynadığı Galatasaray'da ise bir lig şampiyonluğu daha gördü. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı, Türkiye ve Başbakanlık Kupası zaferleri yaşadı. Antrenörlük kariyerinde İstanbulspor'u 2.Lig'de şampiyon yaptı. Futbol Federasyonu'nda Bölge Antrenörlüğü, Galatasaray'da PAF Takım Teknik Direktörlüğü, A Takımda Yardımcı Antrenörlük, Bakırköy'de Teknik Direktörlük, Samsunspor'da Yardımcı Antrenörlük görevlerini üstlendi.

Ogün Temizkanoğlu

(U18 Milli Takım Antrenörü)

6 Ekim 1969'da Almanya'da doğdu. 1989'da formasını giymeye başladığı Trabzonspor'da 1999'a kadar oynadı ve kaptanlığa kadar yükseldi. 2000 ile 2003 yılları arasında Fenerbahçe'ye transfer oldu ve sarı-lacivertli takımda da kaptanlık yaptı. Ardından birer sezon Konyaspor ve Akçaabat Sebatspor'da oynadı ve 2005 yılında futbolu bıraktı. Milli Takım'a 87 kez çağrıldı. Kariyeri boyunca lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası başarılarını tattı.

Turhan Mesçi

(U17 Milli Takım Teknik Direktörü)

1955 yılında Trabzon'da doğdu. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin amatör takımında başlayan futbolculuk kariyerini 1974-78 arasında Ankaragücü, 1979-1980 arasında Şekerspor'da sürdürdükten sonra 1980-81 sezonunda Gençlerbirliği formasını giyerek futbola veda etti. Antrenörlük kariyeri boyunca ise Bartınspor, Adana Demirspor, Aksaray ve Burdurspor'u çalıştırdıktan sonra 1990-93 yılları arasında Trabzon'da Bölge Antrenörü olarak görev yaptı. 1993'ten itibaren Genç Milli Takım'da görev aldı. 2000-2005 yılları arasında Ümit Milli Takım'da çalıştı. 2005'ten itibaren ise Genç Milli Takımlarda görev yapıyor.

Fatih Eser

(U17 Milli Takım Teknik Direktörü)

18 Ağustos 1957'de Ankara'da doğdu. 1970-1982 yılları arasında Ankaragücü'nün futbolcusu oldu. 1977-78'de Ankara Demirspor'da, 1978-79'da ise Gençlerbirliği'nde kiralık olarak forma giydi. 20 defa Genç Milli Takım'da oynadı. Teknik adamlık kariyeri boyunca ise Ankaragücü, Malatyaspor, Petrolofisi, Bursaspor, Alanyaspor, Gaziantepspor, Eskişehirspor, Sarıyer, Ankaraspor, Gençlerbirliği, Konyaspor, Çanakkale Dardanelspor, Denizlispor ve Karabükspor takımlarında çalıştı.

Şenol Ustaömer

(U16 Milli Takım Teknik Direktörü)

18 Ağustos 1961'de Trabzon'da doğdu. 1978-1988 yılları arasında Trabzonspor formasını giydi ve efsane kadroda yer alıp dört şampiyonluk yaşadı, 1988-1994 yılları arasında Fenerbahçe'de oynadı ve bir şampiyonluk daha gördü. Türkiye'nin gole en yakın sol beklerinden biriydi. Antrenörlük kariyeri boyunca iki sezon Dardanelspor, bir sezon Kartalspor ve iki sezon da Sarıyer'de görev yaptıktan sonra Milli Takımlar bünyesinde yer aldı.

Metin Çekiçler

(U16 ve U15 Milli Takım Antrenörü)

3 Ocak 1961'de İstanbul'da doğdu. 1979'da Galatasaray'da oynamaya başladı ve 1982'ye kadar sarı-kırmızılı takımın formasını giydi. Daha sonra Mersin İdmanyurdu ve Kahramanmaraşspor'da oynadı. 1985-87 yılları arasında Galatasaray'ın 3.Lig takımında forma giyerek futbola veda etti. 6 kez Genç Milli Takım'da oynadı. Antrenörlük kariyerinde ise Galatasaray Yıldız Takımı'nı ve Beylerbeyi'ni çalıştırdı.

Ferhat Südoğan

(U15 Milli Takım Teknik Direktörü)

16 Aralık 1957'de İstanbul'da doğdu. 1977-78'de Rizespor, 1978-81'de Vefa, 1981-85'te Zonguldakspor, 1985-87'de Bakırköyspor, 1987-88'de Vefa ve 1988-90'da Yücespor'da oynadıktan sonra futbolculuk hayatını noktaladı. Antrenörlük kariyerinde ise Yücespor ve Zeytinburnuspor'u çalıştırdı. 1997-2004 yılları arasında Genç Milli Takımlarda Antrenör ve Teknik Direktör olarak çalıştıktan sonra bugün yine aynı görevi sürdürüyor.

Yavuz Şimşek

(Kaleci Antrenörü)

1 Nisan 1947'de Samsun'un Havza ilçesinde doğdu. 1962'de Ankara Toprakspor'da lisansiye oldu, 1964-65'te Rize Güneşspor ve 1965-67'de PTT formasını giydikten sonra Fenerbahçe'ye transfer oldu. 1967'den 1978'e kadar Fenerbahçe formasını tam 11 yıl başarıyla taşıdı ve 5 şampiyonluk yaşadı. Futbolu bıraktıktan sonra Fenerbahçe'de 3 yıl A Takım Kaleci Antrenörlüğü, 2 yıl Altyapı Genel Koordinatörlüğü ve 5 yıl da Altyapı Kaleci Antrenörlüğü yaptı.

Murat Aydın

(Yardımcı Kaleci Antrenörü)

4 Nisan 1966'da İnegöl'de doğdu. 1984-86 yılları arasında İnegölspor'da oynadıktan sonra Fenerbahçe'ye transfer oldu ve 1989'a kadar sarı-lacivertli takımın kadrosunda yer aldı, bir şampiyonluk yaşadı. 1989-93'te Antalyaspor, 1993-1995'te Samsunspor formalarını giydi. Samsunspor'da oynarken bir sezonluğuna Dardanelspor'a kiralandı.1995-97'de Adanaspor'da oynadıktan sonra başladığı takıma döndü ve futbola 1999'da İnegölspor'da veda etti. 1999-2001 yılları arasında Sahrayıcedidspor'u çalıştırdı. 2001'den bu yana Genç Milli Takımlar bünyesinde görev yapıyor.

Mehmet Tezcan

(Yardımcı Kaleci Antrenörü)

29 Nisan 1966'da Bursa'da doğdu. Bursaspor, Göztepe, Adana Demirspor, Gaziantepspor, Diyarbakırspor ve Pendikspor'da kalecilik yaptı. Bir kez Ümit Milli Takım'da oynadı. 2000-2005 yılları arasında Gaziantepspor'da kaleci antrenörlüğü yaptı. 2005 yılından bu yana ise Genç Milli Takımlarda çalışıyor.