TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Jaja: "Tek seçeneğim futboldu" 1.12.2010
Jaja: "Tek seçeneğim futboldu"

Henüz 24 yaşında ama hem takım hem de ülke bazında futbol deneyimi oldukça yüksek. Hayata tutunabilmek için futbola olan mecburiyeti nedeniyle 18 yaşında ülkesinden ayrılıp Hollanda, Belçika, İspanya arasında mekik dokuyan, Ukrayna'da rüştünü ispatlayan Brezilyalı, sezon başında geldiği Trabzonspor'da da raket gibi kullandığı sol ayağı ve kritik golleriyle baş tacı oldu bile.

Röportaj: Nuri Bekar / TamSaha

Henüz 18 yaşında Feyenoord'a transfer edildiğini görüyoruz. Brezilyalı oyuncular için bu çok anormal bir durum olmasa da senin hikâyeni öğrenmek istiyoruz? Hollandalılar seni nasıl keşfetti?

Brezilya'da oynadığım takımın Avrupa'da bazı kulüplerle yakın irtibatları vardı her sezon bir oyuncuyu mutlaka alıyorlardı. Hatta Fred'in Lyon'a gitmesi de benzer bir şekilde gerçekleşmişti. Ben de yine öyle bir irtibat doğrultusunda kendimi Hollanda'da, Feyenoord takımında buldum.

18 yaşında ailenden ayrılma kararı almak ve bambaşka bir dünyaya yelken açmak bir cesaret işi olsa gerek. Sana bu cesareti veren motivasyon neydi?

Ailemden ayrılıp Avrupa'ya gitmek benim için çok zor bir karar değildi. Çünkü zaten birkaç seneden beri sürekli kulüpte yatıp kalkıyordum. America Mineiro'nun altyapısında oynadığım dönemde yalnız yaşamaya ve kendi hayatımı çekip çevirmeye alışmıştım. Dolayısıyla bu cesaret ve motivasyonla ülkemden ayrıldım.

Ailen ülkenden ayrılmanı nasıl karşıladı?

Gayet olumlu karşıladılar. Bunun benim için çok büyük bir adım olduğunu ve geleceğim için çok doğru bir hamle yaptığımı söylediler. Bundan gerçekten mutlu ve memnun oldular. Dolayısıyla ülkemden ayrıldığım için onlarla herhangi bir sorun yaşamadım

İşsiz, güçsüz dolaşırdım…

Birçok Brezilyalı genç için futbolcu olmak hayata tutunmanın bir yolu gibi görünüyor. Senin için de futbol bu anlama mı geliyordu? Futbolcu olmasaydın ne olmak isterdin ya da hayat sana hangi seçenekleri sunuyordu?

Ben de aslında diğer Brezilyalı oyuncularla aynı durumdaydım. Benim de futbol haricinde herhangi bir seçeneğim yoktu. Eğer futbolcu olmasaydım, muhtemelen işsiz güçsüz bir hayat sürüyor olurdum şu anda. Aileme yeni bir gelecek açabilmek, onlara yeni umutlar vaat edebilmek için önüme sunulan tek seçenek futboldu ve ben de bunu değerlendirmeye karar verdim.

Futbola başladığında bir idolün var mıydı?

Benim için idol olan kişi Ronaldinho'ydu ve gençliğimden beri onun futbol tarzını, yaşam biçimini örnek aldım.

Hollanda'ya gittiğinde neyle karşılaştın? Feyenoord'dan hiç oynamadan ayrıldığını görüyoruz.

Çok şaşırtıcı şeylerle karşılaşmadım. Aşağı yukarı beklediğim ve tahmin ettiğim durumlarla karşı karşıya geldim. Feyenoord'da oynama imkânı bulamadığım doğru ama bunu da kendime çok büyük bir dert etmedim.

24 yaşında olmana rağmen Hollanda'nın ardından Belçika, İspanya, Brezilya ve Ukrayna kulüplerini dolaşmışsın. Şimdi de Türkiye'desin. Bu kadar çok kulüp değiştirmeni nasıl açıklıyorsun?

Sürekli kendi gelişimim için daha iyi yerleri ve daha iyi imkânları aradım, bunların peşinden koştum. Dolayısıyla kulüp değiştirmeyi, bir ülkeden bir ülkeye geçmeyi kendime çok da büyük bir sorun etmedim. Amacım her zaman bir adım öteye gidebilmekti. Ukrayna'da da çok iyi üç sezon geçirdim ve ardından Türkiye'ye geldim. Trabzonspor'daki amacım da elimden gelenin en iyisini yapıp ileriye doğru yeni adımlar atmak. Burada bu amacımı gerçekleştirebilecek imkânlara sahip olduğumu düşünüyorum.

Dolaştığın ülkeler ve takımlar arasında en fazla mutlu olduğun, senin kariyer gelişimine en fazla katkı yapan hangisiydi?

Gittiğim her yerde etrafımdakiler, benimle birlikte çalışanlar bana çok iyi davrandı. Her yerde kariyerime belirli katkılar yapabildim. Ama sanırım genel bir değerlendirme yaptığımda Getafe'yi farklı bir yere koymam lâzım. Çünkü orada kariyerim için dönüm noktalarından biri olan anları yaşadım. Orada kendimi daha fazla ön plana çıkarma imkânı buldum. Bugüne kadarki en yüksek gelişimimi orada kaydettim.

Güven varsa performans da var

En verimli olduğun takımın Metalist Kharkiv olduğunu görüyoruz. 61 maçta 30 gol gibi oldukça yüksek bir rakama ulaşmışsın. Orada nasıl bir ortam buldun da böyle bir patlama yaptın?

Ukrayna'daki ortam gelişim sağlamam için uygun bir ortamdı. Çünkü orada çevremdekiler bana çok büyük bir özgüven aşıladı. Bunun neticesinde iki defa yılın en iyi oyuncusu seçildim, son sezonumda en çok gol atan ikinci oyuncu oldum. Bu da gerçekten bir patlama haline dönüştü. Dediğim gibi, orada bana telkin edilen güven, insanların verdiği rahatlık bunun en büyük sebebiydi.

Trabzonspor'dan ilk teklifi ne zaman ve nasıl aldın? Karar verme sürecinde neler düşündün, neler yaptın?

İlk teklifi aldığımda transfer döneminin sonlarıydı. Ancak sanırım beni daha önceden de takip etmişler. Teklifin ardından menajerimle konuştum, gerek Türkiye futbolu, gerekse kulüp hakkında bilgiler aldım. Açıkçası karar vermek için çok da uzun düşünmedim. Çünkü aldığım referansların hepsi olumluydu ve bunlar doğrultusunda tercihimi yaptım.

Metalist gibi kendini kabul ettirdiğin bir kulüpten ayrılıp Trabzonspor'a gelme kararı vermek senin için zor olmadı mı? Bu kararı vermenin arkasındaki etkenler nelerdi?

Açıkçası Ukrayna'da çok iyi üç sezon geçirdikten sonra artık yeni bir takım maceralara girmem, yeni tecrübeler elde etmem gerektiğini düşünüyordum. Fikirlerine güvendiğim insanlar da bana benzer şeyleri söylüyordu. Çünkü şöyle bir gerçeklik var ki, Ukrayna futbolu kendi ülkesi dışında çok fazla takip edilen ve çok fazla bilinen bir futbol değil. Bu, ayrılmamın başlıca sebeplerinden birisi oldu. Türk futbolu, Ukrayna futboluna kıyasla uluslararası düzeyde çok daha fazla tanınıyor ve takip ediliyor.

Türkiye ve Türk futbolu hakkında bilgisine başvurduğun birileri var mıydı?

Hem menajerimle konuştum hem de daha önce burada futbol oynamış Roberto Carlos, Lincoln gibi oyuncuların Brezilya basınında yer alan Türkiye'yle ilgili söyleşilerini okudum. Bunların hepsi gerek Türk insanı gerekse Türk futbolu hakkında olumlu bilgileri içeriyordu.

Türkiye'ye gelmeden önce bu ülke hakkındaki düşüncelerin ve bilgilerin nelerdi? Geldikten sonra düşüncelerinde değişen bir şeyler oldu mu?

Buraya gelmeden önce Türkiye'nin sıcak bir ülke olduğunu, Türk futbolunun da zor ve sıkı olduğunu biliyordum. Geldikten sonra da bu düşüncelerim teyit edildi. Türk insanın son derece candan ve yakın insanlar olduğunu, hiçbir maçın da sonuna kadar asılmadan kazanılamayacağını gördüm.

Trabzon, futbol için yaşayan bir kent. Daha önce yaşadığın şehirlerin futbol kültürüyle kıyasladığında Trabzon'da bir farklılık görüyor musun?

Şehir bence gayet güzel. Tam bir deniz kenti. Deniz ve güneşle yaşanıyor. Bu da benim için yeterli. İnsanların futbolla yaşaması da çok güzel. Çünkü kendimizi ifade edebilmemiz ve insanlarla iletişim kurabilmemiz çok daha kolay.

Uyum sürecinde takım arkadaşlarının davranışları çok önemli. Trabzon'a geldiğinde takım içinde nasıl bir ortam buldun?

Geldiğimde kendimi kesinlikle bir yabancı gibi hissetmedim. Çünkü gerek Türk gerekse yabancı oyuncular bana gerçekten çok yakın ilgi gösterdi. Burada oldukça uyumlu ve arkadaş canlısı bir takım ortamı buldum. Bu da benim uyum sürecimi çok kolaylaştırdı.

Tempomu bulmaya başlıyorum

Başlangıçta oynayamadığın, yedek kaldığın maçlar oldu. Bu süreçte neler hissettin?

Uyum dönemimde zaman zaman oynamamak gibi bir zorlukla karşılaşacağımı biliyordum. Bu nedenle yedek kalmamı bir sorun haline getirmedim. Çünkü burada birlikte çalıştığım insanları ikna etmem gerekiyordu. Nihayetinde Ukrayna'dan ayrılmış ve yeni bir futbol ortamına, yeni bir futbol geleneğine gelmiştim. Dediğim gibi bunu bir sorun haline getirmedim, daha fazla çalışarak etrafımdaki insanları ikna etmek için çabaladım. Şu anda da yavaş yavaş tempomu bulmaya başladım.

Trabzonspor, 1984'ten bu yana şampiyon olamayan bir takım. Ancak bu sezon oldukça iddialı görünüyor. Hedefe koşarken, takımın uzun süredir şampiyonluk yaşayamamış olmasının baskısını üzerinde hissediyor musun?

Böyle bir baskının oluşmasını engellemesi gerekenler bizleriz, yani oyuncu grubu. Çünkü nasıl bir kapasiteye sahip olduğumuzu ve neleri başarabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Herkesi yenebileceğimizin de bilincindeyiz. Ama çok sıkı bir şekilde çalışmaya devam etmemiz gerekiyor. Oynamamız gereken çok uzun bir maç maratonu var. Bu maraton boyunca yaşayacağımız zorlukların üstesinden gelebilmek için bir standardı tutturmamız ve devamlı bu çizginin üzerinde oynamamız gerekiyor. Türkiye'de gayet iyi bir futbol kalitesi var. Bunu şuna dayanarak söylüyorum; her maçı yüzde 100 kapasiteyle oynamanız gerekiyor, aksi takdirde hiçbir karşılaşmayı kazanamıyorsunuz.

Ligimizde en beğendiğin oyuncular kimler?

Bana kalırsa ligin en iyi oyuncuları Fenerbahçeli Alex, takım arkadaşım Selçuk İnan ve artık burada olmasa da daha önce Trabzonspor'da forma giymiş olan Rigobert Song.

Farklı ülkelerin futbol ekollerini gördün. Hollanda, Belçika, İspanya, Brezilya ve Ukrayna'da oynadın. Türk futbolunu diğerlerinden ayıran en önemli farklar ne sence?

Çok farklı futbol ekollerinde oynadım ve her ülkenin kendisine özgü bir takım özellikleri olduğunu gördüm. Türk futbolu diğerlerine kıyasla şu yönüyle ön plana çıkıyor; takımlar arasındaki fark çok belirgin değil. Takımların kaliteleri arasında çok büyük uçurumlar yok ve bu da ligi diğerlerine kıyasla bir adım daha öne çıkarıyor. Oyun anlamında ise Türk futbolunun en büyük özelliği yüksek tempo ve kolay kolay düşmeyen oyun ritmi.

Ülkemize gelen yabancı oyuncuların, özellikle de forvetlerin en büyük şikâyeti sertlik oluyor. Bu eleştiriye katılıyor musun? Türk futbolunun sertlik dozajını nasıl buluyorsun?

Türkiye'de sert bir futbol oynanıyor olabilir ama ben daha önce oynadığım ülkelerde daha sert oyunlar da gördüm. Bana kalırsa bu sertlik herhangi bir yabancı futbolcunun uyumunu zorlaştırmamalı.

En verimli olduğum yer forvet arkası

Seni sahanın farklı bölgelerinde izliyoruz. Gerçek mevkiine bir açıklık getirmek gerekirse, tam olarak hangi bölgenin oyuncususun?

Dediğiniz gibi bazen sağ açığa, bazen sol açığa yakın, bazen santrfor, bazen de forvet arkasında forma giyiyorum. Ama şimdiye kadar en büyük verimi gösterdiğim ve en çok gol atmamı sağlayan bölge forvet arkası. Bunu da zaten istatistiklere yansıyan rakamlarda görebiliyoruz.

Metalist'te 50 numaralı formayı giyiyordun, Trabzonspor'da da tercihin yine 50 numara. Bunun bir anlamı var mı?

Aslında 10 numarayı giymek isterdim. Daha önce kendi ülkemdeyken de 10 numarayı giymek istemiştim ama o formanın bir sahibi vardı. Bunun üzerine 50 numaralı formayı giydim ve bu durum Ukrayna'da da Türkiye'de devam etti. Ancak bu numaranın özel bir anlamı yok.

Çalım atarken ya da topu kontrol ederken ayağının altını kullanıyorsun. Bu, futsalda kullanılan bir teknik. Senin geçmişinde futsal oyunculuğu var mı?

Futsal oynadım. Özellikle 10-11 yaşındayken mahalle arkadaşlarımla sık sık futsal oynardım ve bunun bugünkü futboluma ciddi bir etkisi var.

Mesafe tanımaksızın şut atan oyuncular golü bulduklarında ayakta alkışlanır, ama bu şutlar isabetsiz olunca takımın da oyun düzenini bozabilir. Sen de isabet kaydedemediğinde kendini takım oyuncusu olmaktan uzaklaşmış gibi hissediyor musun?

Takım oyuncusu olmak ve kendinizi öyle hissedebilmek tamamen sizin elinizde olan bir şey. Doğru hareketleri doğru zamanlarda yapma kararını verebilirseniz bu tür eleştirilere maruz kalmazsınız. Tabii ki işin gösteri tarafı için de bir takım ekstra işler yapmanız gerekir. Bunları doğru zamanda yapar ve arkadaşlarınızı rahatsız edici bir hale getirmezseniz, takım oyuncusu olmaktan uzaklaşmazsınız.

Başlangıçta gol atamamanın huzursuzluğu yüzünden okunuyordu. Türkiye'deki ilk golünü attığında neler hissettin, neler düşündün?

Bu benim için çok büyük bir mutluluktu. Çok büyük bir tatmin yaşadım. Çünkü ilk golle birlikte yeni bir aşamaya geçtiğinizi düşünüyorsunuz. Ben de yeni bir aşamaya geçtiğimi hissettim ve mutluluğumu takım arkadaşlarımla paylaştım.

Millî Takım Teknik Direktörü Hiddink'in seni izledikten sonra Türk vatandaşı yapılmanı istediği söylendi. Sen bu konuya nasıl bakıyorsun? Türk vatandaşı olup Türk Millî Takımı'nda oynamak ister misin?

Bunlar ancak karşılıklı oturup konuşularak halledebilecek meseleler. Ama ben kişisel olarak buna olumsuz yaklaşmıyorum. Herhangi bir önyargım da yok. Ancak şimdiden olur ya da olmaz da diyemiyorum. Söylediğim gibi, bunları masa başında oturup sakin kafayla konuşmamız ve herkesin kendi sebeplerini ortaya koyması gerekiyor.

Yaşın henüz çok genç ve kariyerin için önünde uzun yıllar var. Gelecekte kendini nerelerde görüyorsun? Kariyer planlamanda neler var?

Ben gelecekle ilgili planlar yapmak yerine bugününü iyi geçirmeye çalışan birisiyim. Çünkü bugününüzü iyi geçirirseniz geleceğinizi de iyi biçimde inşa etmiş oluyorsunuz. Bugünü mutlulukla doldurursanız gelecek de size mutluluk ve umutlar getiriyor.

Şehirde insanların arasına karıştığında neler yaşıyorsun? Başından geçen ilginç bir olay var mı?

Şimdiye kadar başıma çok ilginç veya olağanüstü bir olay gelmedi. Çünkü antrenman sahasıyla ev arasında geçen bir hayatım var. Ama şunu söyleyebilirim, karşılaştığım insanların bana karşı davranışları çok iyi.