Türkiye - İzlanda Maç Kitabı
gerisinde kalmış, Ermenistan ve Andorra’yı ise arkalarında bırakmışlardı. İzlanda, 2002 Dünya Kupası elemelerinde de artık bir orta sıra takımı olduğunu gösterdi. Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Kuzey İrlanda ve Malta’nın bulunduğu grubu dört galibiyet, bir beraberlikle 13 puan toplayıp dördüncü sırada bitirdiler. Malta’yı iki maçta da yenerken, Kuzey İrlanda ve Çek Cumhuriyeti karşısında da birer galibiyet aldılar. Çekler, İzlanda’ya kaybettikleri maçla grup birinciliğini Danimarka’ya kaptıracak ve finallere gidemeyecekti. Eidur Gudjohnsen’in formunun zirvesinde olduğu yıllardaysa, EURO 2004 elemeleri esnasında İzlanda belki de ilk kez büyük bir turnuvaya çok yaklaşıyordu. Bu sefer elemelerdeki rakipleri Almanya, İskoçya, Litvanya ve Faroe Adaları’ydı. Ancak İzlanda, grubu 14 puanla ikinci sırada tamamlayan İskoçya’nın bir puan arkasında kalarak play-off şansını kaçıracaktı ki İskoçlara karşı oynadıkları iki maçı da kaybetmeleri bunda en büyük etken olmuştu. Öte yandan İzlanda’da, daha önce de bahsedilen nüfus ve iklim sorunlarının asgari düzeyde hissedilmesi için tam da bu yıllarda kayda değer çalışmalar başlatılmıştı. Her köye futbol sahaları yapılmaktaydı ve iklim sorununun çözümü de bu sahaların kapalı salonlarda, suni çim zeminle inşa edilmelerinde bulunmuştu. Bunun yanı sıra İzlanda Futbol Federasyonu, antrenör sayısının artırılması yönünde de teşvik edici çalışmalarda bulunmaktaydı. Ancak İzlanda’nın bu çalışmaların semeresini almak için önünde daha uzunca bir zaman vardı. Nitekim 2006 Dünya Kupası elemeleri de İzlanda açısından hiç de parlak geçmeyecekti. Hırvatistan, İsveç, Bulgaristan, Macaristan ve Malta’nın yer aldığı grupta İzlanda dört puanını Malta karşısında bir galibiyet ve bir beraberlikle alabilecekti. EURO 2008 elemelerinde İzlanda bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. İspanya, İsveç, Kuzey İrlanda, Danimarka, Letonya, Liechtenstein’la mücadele ettikleri grubu 12 maçta iki galibiyet, iki beraberlikle sekiz puanla tamamlayıp, Liechtenstein’ın sadece bir puan üzerinde sondan ikinci olabildiler. İki galibiyetlerini de Liechtenstein’dan değil de içeride ve dışarıda Kuzey İrlanda’dan almaları ilginçti. Deplasmanda yenildikleri Liechtenstein’la evlerinde berabere kalırken, ikinci beraberliklerini de EURO 2008’in şampiyonu olacak İspanya’dan almaları da bir başka enteresanlıktı. 2010 Dünya Kupası elemelerinde İzlanda; Hollanda, Norveç, İskoçya ve Makedonya ile aynı gruptaydı. Hollanda’nın 24 puanla açık ara birinci bitirdiği grupta Norveç ve İskoçya 10’ar, İzlanda ise iki galibiyet, bir beraberlikle yedi puan topladı. EURO 2012 elemelerinde de İzlanda bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. Danimarka, Portekiz, Norveç ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle mücadele ettikleri grupta bir galibiyet, bir beraberlikle dört puan toplayıp sadece Kıbrıslı Rumların üzerinde yer alabildiler. Ancak 2011 U21 Avrupa Şampiyonası elemelerinde İzlanda’nın gençleri “Biz geliyoruz”un sinyalini vermişti. Eleme grubunda Almanya gibi bir markayı geride bırakmayı başaran İzlanda, Çek Cumhuriyeti’nin ardından ikinci sırayı alarak baraj maçlarına kalmış, play-off’ta eşleştiği İskoçya’yı iki maçta da mağlup edip turnuvaya katılacak sekiz takımın arasına ismini yazdırmıştı. Turnuvada da ilk tur gruplarında bir galibiyet alan İzlanda, yarı finali üçlü averaj neticesinde kaçırmıştı. O turnuvada İzlanda’nın kadrosunda yer alan Birkir Bjarnason, Johann Gudmundsson, Aron Gunnarsson, Kolbeinn Sigthorsson, Alfred Finnbogason ve Gylfi Sigurdsson, takımın geleceğine ve ülke futbolunun tarihine damga vuracak oyuncular olacaktı. İzlanda, bu oyuncuları Amillî takıma tam anlamıyla monte ettikten sonra ilk ciddi sınavını, 2014 Dünya Kupası elemelerinde verdi. Sonuç gerçekten de hayli parlaktı. O güne dek büyük bir turnuvaya katılmaya bile doğru dürüst yaklaşamamış olan takım, eleme grubunu İsviçre’nin ardından ikinci sırada tamamlayıp play-off’a kalıyordu. Play-off’ta Hırvatistan’a 2-0 ve 0-0’lık skorlarla elenseler dahi ilerisi için fazlasıyla umut vermişlerdi. Nitekim beklenen başarı, EURO 2016 elemelerinde geldi. Eleme grubunda Türkiye ve Hollanda’yı geride bırakmayı başaran, bunu yaparken Hollanda’yı her iki maçta da mağlup eden İzlanda, böylelikle grupta Çek Cumhuriyeti’nin ardından ikinci sırayı alarak finallere katılma ve tarihinde ilk kez bir büyük turnuvada boy gösterme hakkını elde ediyordu. Mucize bu kadarıyla da sınırlı kalmadı. Fransa’daki turnuvada ilk maçında daha sonradan şampiyon olacak Portekiz’le 1-1 berabere kalan İzlanda, ardından Macaristan’la da uzun süre önde götürdüğü mücadeleden 1-1’lik bir beraberlik çıkardı, son maçında da Avusturya’yı 2-1 mağlup edip grubunda ikinci olarak son 16’ya kaldı. Burada da İngilizleri adeta futbolu icat ettiklerine pişman ederek 2-1 yenmeyi başaran İzlandalılar, bir anda kendilerini tüm futbol kamuoyunun şaşkınlık ve hayranlıkla karışık bakışları arasında çeyrek finalde buldu. Bu noktadan sonra peri masalı daha fazla devam etmese ve İzlanda ev sahibi Fransa’ya 5-2 kaybetse de turnuva sonunda belki de en çok sempati toplayan takım olmuştu. İzlandalılar, Dünya Kupası finallerine katılma hayallerini gerçekleştirmek için de fazla beklemedi. 2018 Dünya Kupası elemelerinde Hırvatistan, Ukrayna, Türkiye, Finlandiya ve Kosova ile aynı grupta yer almışlardı. Bu grubu yedi galibiyet, bir beraberlik ve iki yenilgiyle 22 puan toplayarak ilk sırada tamamladılar ve Rusya’daki finallerin yolunu direkt tuttular. Attıkları 16 golle grubun en golcü takımı da onlardı ve Temmuz ayında Fransa ile final oynayacak Hırvatistan’ı da arkalarında bırakmışlardı. Gelin görün ki, Dünya Kupası gruplarında Arjantin’le berabere kalmak dışında bir varlık gösteremeden son sırada kaldılar. Eleme grubunda arkalarında bıraktıkları Hırvatistan’ın yanı sıra Arjantin ve Nijerya ile eşleşmişlerdi. 1-1’lik Arjantin beraberliğiyle sükseli bir başlangıç yapsalar da Nijerya’ya 2-0, Hırvatistan’a da son dakikada yedikleri golle 2-1 yenilerek elendiler. Yine de ezilmeden mücadele etmişler ve Nijerya müsabakası dışındaki iki maçta da kazanabilecek düzeyde oynamışlardı. Lâkin UEFA Uluslar A Ligi’ndeki performansları bugün gelinen noktadaki durumlarını sorgulatır haldeydi. Dünya Kupası’nın ardından görevden ayrılan Heimir Hallgrímsson’un yerine getirilen İsveçli Erik Hamrén yönetiminde İsviçre ve Belçika ile mücadele ettikleri grupta dört maçlarını da kaybederken sadece bir gol atıp, kalelerinde 13 gol gördüler. İsviçre’ye deplasmanda 6-0, evlerinde 2-1, Belçika’ya ise deplasmanda 2-0, evlerinde de 3-0 yenildiler. Üstün fizik ve mücadele gücüne, takımın oyun planına sadakatle bağlanmasını ekleyerek başarılı sonuçlar alan İzlanda’nın son dönemde yaşadığı temel problem, eldeki oyuncuların oldukça yaşlanması olarak görülüyor. 2020 Avrupa Şampiyonası elemelerinde de Erik Hamrén’le yoluna devam eden İzlanda, grupta Millî Takımımıza tek yenilgisini yaşatan takım olmakla birlikte iki Fransa ve bir de deplasmandaki Arnavutluk maçını kaybederek 4 puan geride kaldı. Gruba deplasmandaki 2-0’lık Andorra galibiyetiyle başladıktan sonra Paris’te Fransa’ya 4-0 yenildiler. İç sahada Arnavutluk’u 1-0, Millî Takımımızı 2-1 ve Moldova’yı 3-0 yenerek yakaladıkları üç galibiyetlik serileri, Arnavutluk’ta uğradıkları 4-2’lik yenilgiyle bozuldu. Ardından evlerindeki kritik Fransa maçını da 1-0 kaybettiler ve yarışta 6 puan geriye düştüler. Son maçlarında ise Andorra’yı içeride 2-0 yenerek 15 puana ulaştılar ve Türkiye-Fransa ikilisinin 4 puan gerisinde yer aldılar. Elemelerdeki 8 maçta 12 gol atarken, kalelerinde 10 gol gördüler. 12 golün yarısını ilk, diğer yarısını da ikinci yarılarda attılar. Gollerinin tamamını 22 ile 80’inci dakikalar arasında kaydettiler. En golcü oyuncuları 6 maçta 330 dakika oynayıp üç gol kaydeden eski Galatasaraylı Kolbeinn Sigthórsson. Onu ikişer golle orta saha oyuncusu Birkir Bjarnason ve stoper Ragnar Sigurdsson takip etti. Ragnar Sigurdsson bu iki golü de duran toplarda kafayla Millî Takımımıza atmıştı. Orta saha oyuncuları Johann Gudmundsson, Gylfi Sigurdsson ve Arnór Sigurdsson ile santrforlardan Vidar Kjartansson ve Jón Dadi Bödvarsson da birer gol kaydetti. İzlanda, deplasmanda 4-0 kaybettiği Fransa maçı dışındaki tümmüsabakaları dörtlü savunmayla oynadı. Sadece Fransa maçında 5-3-2’yi denediler ancak fark yemekten kurtulamadılar. Zor maçlarda Gylfi Sigurdsson’u forvet arkasında oynatıp tek santrforu tercih ederken, bir Andorra ve bir de Moldova maçlarında klasik çift santrforu denediler. Yıllardır ezberlenmiş kadrolarını bu elemelerde de pek değiştirmediler. Kaleci Hannes Halldórsson, stoperlerden Ragnar Sigurdsson, sol bek Ari Skúlason, orta saha oyuncuları Birkir Bjarnason ve Gylfi Sigurdsson sekiz maça da ilk on birde çıktı. 37 yaşındaki diğer stoperleri Kári Árnason sadece son Andorra maçında yer almadı. Sağ bek mevkiinde çok değişiklik yaşadılar. Bu bölgede ilk iki maçta Birkir Sævarsson, sonra dört maçta Hjörtur Hermannsson ve son iki maçta da Victor Pálsson forma giydi. Orta sahada kaptan Aron Gunnarsson altı maça çıkarak Birkir Bjarnason ve Gylfi Sigurdsson’un yanında yer aldı. Orta sahanın sağını kullanan Johann Gudmundsson’un sakatlanmasının ardından o bölgede farklı oyuncuları deneyen İzlanda, santrfor tercihlerinde de Kolbeinn Sigthórsson, Alfred Finnbogason, Vidar Kjartansson ve Jón Dadi Bödvarsson arasında dolaşıp durdu. Kaptan Aron Gunnarsson’un bugün kadroda yer almadığını da ekleyelim. İzlanda’nın sekiz maçtaki pas isabeti yüzde 78’de, top hâkimiyeti de yüzde 48’de kaldı. İki Andorra ve bir Moldova maçı dışında topla oynama üstünlüğü hep rakip takımlardaydı. 28 29
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==