Türkiye - Hırvatistan Maç Kitabı

Zagreb’de gol düellosu Hırvatistan’la üçüncü buluşmamız, Zagreb’de oynanan bir özel maçta gerçekleşti. Millî Takımımız 2004 Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkını Letonya ile oynadığı talihsiz baraj maçları sonucunda kaybetmiş, görevinden ayrılan Şenol Güneş’in yerine takımı Hırvatistan’daki hazırlık maçına yardımcısı Ünal Karaman götürmüştü. Kadroda birçok yeni oyuncu yer alıyordu. Hırvatistan da 1996 ve 97’deki maçların kadrosunu tamamen değiştirmişti. 31 Mart’ta oynanan maça hızlı giren Hırvatlar, daha ilk dakikada golü buldu. Mornar’ın ortaladığı topu Prso şutlamış, savunmadan dönen topu önünde bulan Sokota takımını 1-0 öne geçirmişti. Millî Takımımız golün ardından çabuk toparlansa da ilk yarı boyunca skoru eşitlemeyi başaramadı. İkinci yarıda iki takım da açık futbol oynuyor, gol her an geliyorum diyordu. 73’üncü dakikada Nihat Kahveci’nin serbest vuruşunda direkten dönen topu tamamlayan Zafer, skoru 1-1’e getirdi. Golden üç dakika sonra Hırvatlar bir serbest vuruş golü buldu. Srna’nın sol çaprazdan kullandığı frikikte top önce üst direğin içine çarptı, sonra da ağlarımıza gitti: 2-1. Ancak Millî Takımımız pes etmek niyetinde değildi. Bu golün hemen ardından Nihat’ın kullandığı serbest vuruşta Zafer’in kafayla indirdiği topu önünde bulan Çağdaş Atan, maçın skorunu 2-2 olarak belirledi. Maç bitmeden bitmeyiz Hırvatistan’ı son maça kadar yenemediğimizi en başta söylemiştik ama onları öyle bir noktada eledik ki, oynadığımız tümmaçların skorlarına bedeldi. İki takım EURO 2008’in çeyrek finalinde 20 Haziran 2008’de Viyana’daki Ernst Happel Stadı’nda karşı karşıya geldi. Hırvatlar, elemelerde İngilizleri turnuva dışına itmiş ve daha da önemlisi EURO 2008’in en parlak ekiplerinden Almanya’yı çok etkili bir oyunla yenmeyi başarmışlardı. İstim üzerindeydiler. Ancak Millî Takımımız da öyle bir Çek maçı oynamış ve kazanmıştı ki, artık karşısına kim gelse fark etmez durumdaydı. Zaten maçın kontrolü de oyun başlar başlamaz elimize geçti. Her ne kadar Olic’in direkten dönen vuruşunda gole Hırvatlar yaklaşsa da ilk yarının hâkimi bizimkilerdi. İkinci yarıda ise giderek artan bir Hırvat etkinliği vardı sahada. Yine de normal süre golsüz tamamlandı. Uzatmalarda Hırvatlar “maç penaltılara gitsin” havasındaydı, bizimkiler ise işi bitirmek niyetinde. Ancak golü bulan onlar oldu. Bitime 1 dakika kala Klasnic’in golü her şeyi bitirmiş gibiydi. Lâkin Türkiye yenilgiyi kabul etmeyecekti. Kalecimiz Rüştü Reçber’in ofsayt atışından gönderdiği uzun topu Emre Aşık, Semih Şentürk’ün önüne indirdi ve Semih de o hırsla vurdu. Gol herkesi ama herkesi şoke etmişti. Maç bitmişti ve skor tabelasında 1-1 yazıyordu. Penaltıları bu moralle attı bizim çocuklar. Hırvatlar bir bir kaçırırken bizimkiler hep ağları buluyordu. Ve penaltılarda elde edilen 3-1’lik üstünlük ay-yıldızlı takımı yarı finale taşırken Hırvatları evlerine yolluyordu. En ağır yenilgimiz 2012 Avrupa Şampiyonası eleme grubunda Almanya’nın arkasında kalan Millî Takımımız, play-off’ta Hırvatistan karşısında bir şans daha kullanacaktı. Ancak Guus Hiddink yönetimindeki ay-yıldızlılar, daha İstanbul’daki ilk maçta umutlarını tüketti. 11 Kasım 2011 günü Türk Telekom Stadı’nın zemininde Hırvatlar, Olic-Mandzukic ikilisiyle çift santrforlu bir sistemle yer alıyor, bu ikiliyi orta alanda Srna, Modric, Rakitic gibi hücum gücü yüksek oyuncularla destekliyordu. Millî Takımımızda ise kalabalık bir orta saha kurgusu göze çarpıyordu. Hiddink’in “ilk maçta gol yemeyelim” ve “Hırvatların pas bağlantılarını keselim” düşüncesine uygun olarak kanatlarında Hamit Altıntop ve Arda Turan’ın yer aldığı, göbeğini de Sabri Sarıoğlu, Selçuk İnan ve Emre Belözoğlu’nun kontrol ettiği beşli orta sahanın önünde Burak Yılmaz tek santrfor olarak görev yapacaktı. Ancak oyun, bütün planları alt üst eden bir şok golle başladı. Vedran Corluka’nın ortasında Olic topu ağlara göndermekte zorlanmadı. 32’nci dakikada ise kalabalık bir biçimde ceza sahamızın çevresini ablukaya alan Hırvatlar, sağ kanattan Srna’nın kestiği topu arka direkte Mandzukic’in kafa vuruşuyla ağlarımıza yollayıp farkı ikiye çıkardı. “Devre arasında toparlanıp ikinci yarıda bambaşka bir takım olur muyuz?” ümidimiz de tükenmekte gecikmedi. Daha 51’inci dakikada Srna’nın sağ kanattan kullandığı serbest vuruşta Corluka, ön direkte kafayı vurup maçın skorunu 3-0 olarak belirledi ve 15 Kasım’da oynanacak rövanşı bizim için neredeyse anlamsız hale getirdi. Hiddink’ten elveda Teknik direktör Hiddink, 15 Kasım’daki rövanşın oynanacağı Maksimir Stadı’nda düzenlediği basın toplantısında “Finallere gitmek için buraya daha iyi bir skorla gelmek isterdik. Sınırlı olarak görsek de bu maçta oynayacak takım farklı isimlerden oluşacak. En iyisini vereceklerine inanıyorum. Bizim ikinci dakikada yediğimiz gol gibi burada şaşırtıcı sonuçlar olabilir. Futbolda neler olacağını bilemezsiniz. Onları şaşırtmak istiyoruz” diyordu. Maksimir Stadı’na çıkan on birimizde sadece Egemen Korkmaz, Hamit Altıntop ve Selçuk İnan yerlerini koruyordu. Sekiz oyuncu ise değişmişti. Volkan Demirel maç kadrosunda da yer almazken, kalede Sinan Bolat vardı. Savunmanın yeni isimleri Serkan Balcı, Ömer Toprak ve İsmail Köybaşı’ydı. Bu defa dörtlü bir orta sahayla oynayan takımımızda Selçuk Şahin ve Caner Erkin on birdeydi. Forvette ise Umut Bulut, Kazım Kazım ikilisi yer alıyordu. Oyunun başlangıcında atılacak bir gol, bize yeni baştan bir umut verebilirdi ve Millî Takımımız da bu istekle başladı oyuna. Yeni oyunculardan kurulu Millî Takım, daha mücadeleci görünüyor ve özellikle savunmada çok başarılı hamleler yapıyordu ancak iş topu üçüncü bölgeye taşımaya geldiğinde işler karışıyordu. Nitekimmaç 0-0 sona erip Hırvatlar EURO 2016 finallerinin yolunu tutarken, Guus Hiddink de bavullarını toplayıp ülkesine dönecekti. Paris’te hüzün Sekiz yıllık hasretle beklediğimiz EURO 2016 finallerinde grubumuzdaki ilk rakibimiz Hırvatistan’dı. Ancak 12 Haziran 2016 günü hiç de beklediğimiz gibi bir başlangıç yapamadık ve Paris’teki ilk grup maçımızda Hırvatistan’a 1-0 mağlup olduk. Tribünlerinin çoğunluğunu coşkulu bir kırmızı-beyazlı topluluğun oluşturduğu Parc des Princes’in çimlerine ayak basan on birlere bakıldığında iki takım da benzer dizilişlerle sahadaydı. Tek fark orta sahada Millî Takımımızın Selçuk İnan’ı tek ön libero alarak kullanmasına karşılık Hırvatların o bölgeyi Luka Modric ve Milan Badelj’le emniyete almayı tercih etmesiydi. Millî Takımımızda ise Ozan Tufan, Selçuk İnan ve Oğuzhan Özyakup’tan oluşan üçlü orta sahanın önünde Cenk Tosun tek santrfor olarak görev yapıyor, sağ kanatta Hakan Çalhanoğlu ve sol kanatta da Arda Turan’la tamamlanan bu yapıda orta sahada hâkimiyet kurma düşüncesi ön plana çıkıyordu. Lâkin bu oyuncuların iyi günlerinde olduğu dönemlerde tıkır tıkır işleyen bu plan, aynı oyuncuların form düşüklükleriyle karşılaştığında sekteye uğrayacaktı. Evet, Millî Takımımız maç sonu istatistiklerinde az farkla da olsa topa yüzde 51’e yüzde 49 oranında daha fazla sahip olmuş görünüyordu ancak Hırvatların 18 şutuna karşılık ay-yıldızlılar sadece 9 şut çekebilmiş, üstelik onların 38 39

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==