TamSaha 244. Sayı / Mart 2025

Gönülden Kaleme Medeniyet veyamedenî davranmak mevcut kural- lara uymayı gerektirir bunun için de toplumsal bilincin olu ş ması gerekir. Bilinç, genel olarak bireysel ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır. Bireysel bilinç, bireyin kendisine çevresinde cereyan eden olayları tanıma, algılama, kavrama, fark etme, vicdan veya ahlakî pusula olarak tanımlanır. Toplumsal bilinç ise bireylerin önceki nesillerdenmiras aldı ğ ı ortak ya ş am ş ekillerinden ibaret olan bilinci kendi ya ş am sürelerince de zamanın ruhuna uygun eklemeler yaparak içselle ş tirdi ğ i, algı, dü ş ünü ş ve davranı ş biçimleri olarak tanımlanır. Özetle toplumsal bilinç, toplumsal refahın bireysel çıkarlardan önde yer aldı ğ ı dü ş ünce ve yakla ş ımı ifade etmektedir. Bu anlamda toplumsal bilinç, medeniyetin yapı ta ş larındandır söylemi yanlı ş olmaz. Tabiî medeniyet sadece toplumsal bilinçle tanımlana- maz. Medeniyetin ba ş ka parametreleri de bulunuyor. Bunların neler oldu ğ unu görmek içinmedeniyetin tanımına bakalım. Medeniyet, bir toplumun kültürel, sos- yal, ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda ula ş tı ğ ı geli ş mi ş lik düzeyidir. İ nsanların bir arada ya ş adı ğ ı toplumla- rın organize ya ş ambiçimleri, de ğ erleri, gelenekleri, sanatları, bilimsel ve tek- nik ba ş arıları, hukuk sistemleri ve etik anlayı ş ları medeniyetin temel unsurla- rını olu ş turur. Medenî olmanın belirli kuralları vardır ve bunlar toplumun huzur, barı ş ve refah içinde ya ş amasını sa ğ lamak için olu ş turulmu ş yazılı veya yazılı olmayan normlardan olu ş ur. Toplumun genel kurallarına, kanunla- rına ve etik de ğ erlere uymayı sa ğ layan en önemli faktör, toplumsal bilincin yaygın ş ekilde benimsenmesidir. Bu kurallar, toplumdan topluma ve kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Ancak temelinde insana ve topluma de ğ er verme, saygı, adalet ve ho ş görü gibi evrensel de ğ erler yatar. Medeniyetin geli ş mesi ve korunması, bu kuralların bireyler ve toplumlar tarafından benimsenmesine ba ğ lıdır; toplumsal bilinç ise bunun çimentosu- dur. Toplumlar birlikte uyum içinde ya ş a- maları için var olan kuralları güncel- leme ihtiyacı duyarlar. Örnek olarak trafik kurallarını verebiliriz. Kural ko- yucular araç trafi ğ i yo ğ unlu ğ u artıkça baktılar ki mevcut kurallar olu ş an karga ş ayı çözmüyor, toplumbarı ş ının zedelendi ğ ini gördüklerinde hemen yeni kuralları devreye soktular. Elbette birlikte huzur içinde ya ş amak için koyulan kurallara uyulması gere- kiyor. Dolayısıyla kurallara uyulmasını sa ğ lamak için bazı yaptırımlar getiril- mesi elzemolur. Toplumsal bilincin yaygın olarak benimsendi ğ i ülkelerde, insanların kurallara uymalarını sa ğ la- yan, verilen cezaların caydırıcılı ğ ının yanında vicdan ve ahlâkla beslenen toplumsal bilincin baskın gelmesi sonucu kurallara uymamecburiyeti do ğ masıdır. Toplumsal bilincin yaygın oldu ğ u ülkelerde insanlar kuralları çi ğ nerken utanç duyarlar. Çi ğ nedikleri her kuralın ba ş kasının hakkının gasp edilmesine sebep olaca ğ ını bilerek hareket ederler. Toplumda kurallara uymamanın karga ş aya yol açaca ğ ı, ihlâl etti ğ i kuraldan elde etti ğ i kazanç- tan daha büyük kayıplara neden olaca ğ ı bilinciyle hareket ederler. Ülkemizle Avrupa ülkelerinde olu ş an bilincin seviyesini kar ş ıla ş tırmak için trafik ve futbolla ilgili iki örnek verece- ğ im. İ lk örne ğ i trafikten verelim… Yo ğ unlu ğ u fazla olan bir trafikte herkesin kurallara harfiyen uyması sonucu gidilen yol iki saat sürüyorsa, ülkemizde kurala uymayanların sayısı arttıkça bu süre iki katına çıkıyor. Süre uzadıkça uzamakla kalmıyor, o yol i ş kenceye dönüyor. Avrupa’ya ilk olarak 80’li yılların sonlarında gitti- ğ imde gördü ğ ümmeskûnmahallerde trafik kurallarına kesinlikle uyuluyor olmasıydı. Bu sebeptendir ki araç sürü- cüsü yaya geçidinde yaya gördü ğ ünde hemen arabasını durduruyor ve yaya- nın geçmesini sa ğ lıyordu. Bu ülkelerde yaya geçidinde insanların geçi ş üstün- lü ğ ünün oldu ğ u bilinir ve sürücüler buna göre hareket eder. Ülkemizde de bu kural bilinir ama bizde kuralı ihlâl edenlerin sayıları Avrupa ile kıyaslan- dı ğ ında katbekat fazladır. Ş ehir içinde yollarda hiçbir aracın emniyet ş eridine girip biraz daha fazla yol gideyimkur- nazlı ğ ını gösterdi ğ ini göremezsiniz. Emniyet ş eridinin sadece geçi ş üstün- lü ğ ü olan araçların kullanımına açık ol- du ğ u ve âcil durumlarda kullanılması gerekti ğ i bilinir ona göre hareket edilir. Ülkemizde durummâlûm… Trafikte kurallara uymama konusunda bir kısım insanlar adeta yarı ş içindeler. Kırmızı ı ş ıkta geçenleri mi ararsınız, yaya geçidinde insanlara yol verme- yeni mi… Sıkı ş an trafikte biraz daha fazla yol gideyimdiye emniyet ş eridini kullanma kurnazlı ğ ını göstereni mi ararsınız, ihlâl yapanın pe ş inden yüz- lercesinin “Aynı ihlali o yapıyor, ben de yaparım” diyerek kuralları çi ğ neyeni mi… Çok sayıdaki kural tanımaz yü- zünden trafikte karı ş ıklık ya ş anıyor. Avrupa’da kurallara uymayan bireyler var mıdır? Elbette vardır ama oralarda ihlâl yapanı görüp “Ben de yapayım” diyeni zor bulursunuz. Aksine kurallara uymayanlara uyarı yapıldı ğ ını, hatta ş ikâyet edildi ğ ini görürsünüz. Ülkemizde bilhassa iki konuda trafik kuralını ihlâl edenlere verilecek cezalarla ilgili önerim ş u: Kırmızı ı ş ıkta ve yaya geçidinde ölümcül kazaya neden olan sürücüler taammüden insan öldürme suçundan a ğ ırla ş tırıl- mı ş müebbet hapisle yargılanmalı. Verilecek cezalarda hiçbir ş ekilde iyi hâl indirimi gibi çe ş itli indirimler yapılmamalı. İ kinci örne ğ imizi dünyanın büyük bölümünde kitleleri pe ş inde ko ş turan futboldan verelim. Ülkemizle bana göre dünyanın en iyi ligi olan Premier Lig’de futbol nasıl seyrediliyor, taraftar dav- ranı ş ı nasıl, bilinçli taraftar nasıl olur, Avrupa kupalarında ya ş adı ğ ımolayı da ekleyerek kıyaslamalı olarak anla- taca ğ ım. Öncelikle taraftarlık bilinci açısından de ğ erlendirelim… Orada taraftar, ligde takımlarının durumundan ba ğ ımsız olarak tribünleri doldurur. Takımları- nın küme dü ş mesi haftalar önceden belli bile olsa stadyumlarının kapasi- tesi ne kadarsa o oranda doldurulur. Tribünler sahaya yakın olmasına ra ğ men ne fizikî saldırıda bulunulur ne de herhangi bir madde sahaya atılır. Sahaya atlayıp futbolculara veya hakemlere fizikî saldırı yapanı zor bulursunuz. Taraftarlar yapacakları her ihlâlde öncelikle kendisinin uzun süreli stadyumlara giremeyece ğ ini, sonrasında gönül verdi ğ i takımın çe ş itli miktarlarda para veya saha kapatmaya varan oranlarda idarî cezaya çarptırılaca ğ ını bilir. Bu bilinçle hareket ettikleri için takımlarına zarar verecek hiçbir eylemi yapmazlar, yapanlar da ceremesine katlanırlar. En önemlisi de takımlarının zor günle- rinde maddî-manevî desteklerini esirgememek için tribünleri hınca hınç doldururlar. Bir alt kümeye dü ş en takımlarının ekonomilerinin güçlü olması için ve tekrar dü ş tükleri lige çıkmalarında tuzları olsun dü ş ünce- siyle dü ş tükleri ligde de takımlarını yalnız bırakmazlar. Ülkemizde taraftar davranı ş ı bilinç açısından kar ş ıla ş tırıldı ğ ında, tarafta- rın bir kısmı takımlarının zarar görece- ğ ini bile bile yasaklı eylemi yapmaktan geri durmazlar. Örne ğ in tribünde sin- kaflı küfür etmenin tuttukları takım- larının para cezasına çarptırılmasına yol açaca ğ ını bilmelerine ra ğ men koro halinde küfür ederler. Genelde küfür edilenler kim? Cennetin ayaklarının altında oldu ğ u söylenen anneler. Acaba koro hâlinde ba ş kalarının an- nelerine küfür edenlerin akıllarına kendi anneleri geliyor mu? Bir insan sevdi ğ ine bile bile nasıl zarar verir, aklımhavsalamalmıyor. Galiba kendi egosunu tatmin ederken sevdi ğ ine ve- rece ğ i zarar aklına gelmiyor. Maçların ço ğ unlu ğ unda küfür etmek ve sahaya yabancı madde atmak rutin bir davra- nı ş oldu. Futbol literatürümüze “sulu derbi”yi de sahaya atılan sular yüzün- den soktuk. Taraftarların sevgi anlayı ş ları farklı, takımları ş ampiyonlu ğ a oynuyorsa tri- bünleri dolduruyorlar, aksi durumda ş ampiyonluktan uzakla ş mı ş sa veya küme dü ş memeye oynuyorsa takım- larını yalnız bırakıyorlar. Bu durum dört büyük kulübümüz dâhil tüm ta- kımlarımız için geçerli. Galiba bizim ta- raftarların büyük bir bölümü ba ş arıyı, tuttukları takımın armasından ve renklerinden çok seviyor olmalı ki id- diadan uzakla ş an takımlarınınmaçla- rına gelmiyorlar. Taraftarların sevgisi kar ş ılıksız olmayı gerektirir. Takımı al- dı ğ ı sonuçlarla ve oynadı ğ ı futbolla ne kadar üzerse üzsün yine de takımını yalnız bırakmaz. Seven insan için sev- di ğ inin yanında destek olmak her ş ey- den önemlidir. Ülkemizde ba ş arının tek bir kıstası var; o da ş ampiyonluk. İ kicili ğ in ba ş a- rısızlık sayıldı ğ ı ülkemizde kümede kalma ba ş arı sınıfına girmiyor olmalı ki maçların ortalama taraftar sayısı 500 ila 1500 arasında oluyor. Alt lig- lerde durumdaha da vahim... Taraftar bilinci üst seviyede olanlar zaten sezon ba ş ı kombine biletlerini alıpmaçlarda takımlarını yalnız bırakmayarak gö- revlerini yapıyorlar. Avrupa kupalarında ya ş adı ğ ımız olay, sahaya yabancı madde atılmasıyla il- giliydi. Eylem sonrası ya ş ananlar ise taraftarın bilincinin ne kadar üst dü- zeyde oldu ğ unun göstergesiydi. Maa- zallah ülkemizde tribünlerde bu davranı ş ın onda biri ya ş ansa, bırakın ya ş anmasını, sahaya yabancı madde atmaya te ş ebbüs edeni birileri uyar- maya kalksa, uyaranlar holiganlar tarafından ba ş ta sözlü olmak üzere fi- ziksel ş iddete varan saldırıyamâruz kalırlardı. Kopenhag maçının sonlarına do ğ ru gerçekle ş ti ya ş anan olay. Bir taraftar sahaya çatapat attı. Atılanmadde bizimkalecimizin yanında patladı. Anında yabancı cismin atıldı ğ ı kale ar- kası tribününde bir hareketlenme gö- rüldü. Sahaya çatapat atan taraftarın etrafı hızla bo ş altılmı ş , parmakları cismi atan taraftarı göstermek sure- tiyle güvenlik güçlerinin suçu i ş leyen taraftarı almaları sa ğ lanmı ş tı. Bunu neden yapmı ş lardı? Çünkü taraftarla- rın eylemi yapan hâricinde tamamı, bu tür davranı ş ların sevdikleri kulüple- rine zarar verece ğ inin bilinciyle hare- ket etmi ş lerdi. Dolayısıyla da sevdikleri takımlarının zarar görmemesi adına bu tip davranı ş ları sergilemek, kulüp- lerininmenfaatlerini korumak için ya- pılması gereken normal hareketti onlar için. Ülkemizde böyle bir olayın gerçek- le ş me ihtimali yüzde kaç? Mevcut ş artlarda sıfır! Bırakın güvenlik güçle- rinin i ş ini kolayla ş tırmayı, suç i ş leyeni korumak için güvenlik görevlilerine her türlü zorluk çıkarılır, suçlu holiga- nın tutuklanması, tribünden çıkarıl- ması önlenmeye çalı ş ılır. Ülkemizde bu gibi olayların önüne geç- mek için etkin ceza sistemi konulması gerekiyor. Örne ğ in sahaya yabancı madde atanın bir yıl her türlü spor mü- sabakasındanmen edilmesini sa ğ la- yacak cezamaddeleri getirilmeli. Ayrıcamüsabaka süresini karakolda geçirmesini sa ğ layacak kanun çıkarıl- malı. Sahaya atılanmadde birine isa- bet etmi ş se alaca ğ ı ceza dört katına çıkarılmalı. Aynı eylemi tekrarladı- ğ ında en az be ş yıl stadyumlara girme yasa ğ ı getirilmeli. Taraftarların rakip- lerine küfür ederek a ş a ğ ılayan teza- hüratlar yaparken göz ardı ettikleri en önemli unsur, tuttukları takımlarının büyüklü ğ ünün rakiplerinin büyüklü- ğ üne, ba ş arılarının büyüklü ğ ünün ra- kibinin elde etti ğ i ba ş arının büyüklü ğ üne ba ğ lı oldu ğ u unutmaları. Ezcümle ezeli rakibinizin olmadı ğ ı yerde tuttu ğ unuz takımınızın da bü- yüklünden söz edilemez. Bir futbol sevdalısı olarak sessiz mâkul ço ğ unlu ğ un, azgın azınlık holiganların seslerini bastıraca ğ ı, tribünlerde sa ğ - duyunun hâkimolaca ğ ı günlerin hâkimoldu ğ u spor ikliminin en kısa sürede gerçekle ş mesi en büyük dile- ğ imdir. Ya ş am sevinciniz hiç bitmesin. Sa ğ lıkla kalın… İ smail Gökçek Medeniyet ve toplumsal bilinç 113 112

RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==