TamSaha 241. Sayı / Aralık 2024

Gönülden Kaleme Cesaret ile korkunun anlamlarına bakıldı ğ ında birbiriyle tezat iki kavram görürüz. Geceyle gündüz, siyahla beyaz gibi anlam farklılı ğ ı olan iki kelime arasında ne gibi ba ğ lantı olabilir veya bir ba ğ var mıdır aralarında? Kelime anlamlarını ş öyle tanımlıyor Türk Dil Kurumu… Cesaret: Güç veya tehlikeli bir i ş e giri ş irken ki ş inin kendinde buldu ğ u güven; cüret. Kor- kuyu ise bir tehlike veya tehlike dü ş üncesi kar ş ısında duyulan kaygı, üzüntü, kötülük gelme ihtimali. TDK ruh bilimiyle ilgili olarak da gerçek veya beklenen bir tehlike ile yo ğ un bir acı kar ş ısında uyanan ve co ş ku, beniz sararması, a ğ ız kuruması, solunumve kalp atı ş ı hızlanması vb. belirtileri olan veya daha karma ş ık fizyolojik de ğ i ş melerle kendini gösteren duygu diye tanımlıyor korkuyu. Korku ve cesaret arasındaki ili ş kiyi anlatan iki görü ş var. Benimde benimsedi ğ im görü ş te olan ruh bilimciler iki kavramarasındaki ba ğ ı ş öyle açıklıyor: Korku, insanın tehli- keye kar ş ı do ğ al bir tepkisidir. Tehli- keyi algıladı ğ ımızda hissetti ğ imiz korku, bizi ya kaçmaya ya da sava ş - maya hazırlar. Korkunun bedeni- mizi, aklımızı ve ruhumuzu teslim almasının tek bir sebebi vardır; o da kendimize olan güvenimizin eksik olması. Güven eksikli ğ i bizi cesur davranmaktan alıkoyar ve korku- nun hâkimiyeti altına sokar. Bu durumda korkuyu kontrol altına almamızı zorla ş tırır. Bu duyguyu yö- netmek ve kontrol etmek, korkuya ra ğ men harekete geçmek cesaretin temelidir. Özetle cesareti “korkuya ra ğ men bir ş eyler yapabilme gücü- dür” diye tanımlayabiliriz. Korku ve cesaret; iki zıt kavramnasıl oluyor da birbirinin anası olacak kadar aralarında ili ş ki olabiliyor. Cesaret, içinde korkuyu barındırır, ama bu korku do ğ ru olanı yapmamanın veya yapamamanın do ğ uraca ğ ı korkudur. Büyük bir ço ğ unlukla, cesur davranı ş öncesi, ş iddeti farklı seviyelerde de olsa bir korku söz konusudur diyor uzmanlar. Korkuyla ilgili ya ş adı ğ ım iki olayı sizlere anlatmak istiyorum. İ lki kor- kuyu iliklerime kadar hissetti ğ im olay askerli ğ im sırasında geçti. As- kerli ğ imin acemi birli ğ i döneminde kolordu takımıyla 1. Ordu ş ampiyonu olmu ş tuk. Ş ampiyonluk primi ola- rak kolordu komutanımız on gün izin vermi ş ti tüm takıma. Ş ampi- yonluk sonrası Karagücü’ne seçil- mi ş , önemli hedefime ula ş manın mutlulu ğ u ile iznimi kullanmı ş , izin dönü ş ü Babaeski’de bulunan acemi birli ğ ime sefer görev kâ ğ ıdımı almaya gitmi ş tim. Pazar ak ş amıydı. Nizamiyeden içeri girdim, nöbetçi aste ğ men tesadüfen bizimbölü ğ ün subayıydı. Bana, “Sen neredesin, alay komutanı seni arıyor, çok kız- gın” dedi. Ben de ş a ş kınlık içinde “Komutanımneden bana kızdı?” diye sordum. Me ğ er 1. Ordu’dan iki sefer aramı ş lar “Askeri neden gön- dermediniz?” diye. Alay komutanı, bölük komutanımıza “Asker gelir gelmez bana getirin, onu yakaca ğ ım. Karagücü’nü ancak rüyasında görür” demi ş . Aste ğ menle ayakta konu ş uyorduk. Alay komutanının “göndermeyece ğ im” sözü tümben- li ğ imi kaplamı ş , so ğ uk ter atmı ş tım bir anda. “Komutanımkaldırıma oturabilir miyim?” dedikten sonra hemen oturdum. Çünkü ya ş adı ğ ım korku bende ayakta duracakmecal bırakmamı ş tı. Karagücü’ne gideme- mek benim için 20 ay futbol oyna- maya ara vermek demekti. Bu du- rumun gerçekle ş mesi demekse profesyonel futbolcu olma hedefi- min zora girmesi veya bu hayalime veda etmemanlamını ta ş ıyordu. Ya ş adı ğ ımkorku, aklımın da önüne geçmi ş ti. O ana kadar barda ğ ın dolu kısmına bakan benimbarda ğ ım tuz buz olmu ş , ne bardak ne de barda ğ ın dolu kısmı kalmı ş tı. Olumlu dü- ş ünce, ya ş adı ğ ımkorkunun etki- siyle yerini olumsuz dü ş ünceye bırakmı ş , zihnim olumsuzluk ya ğ - muruna tutulmu ş tu. Nöbetçi subay bana “Sen git, yarınmesai ba ş lama- dan gelirsin” dedi. Ben de bir otelde konakladım. Tabiî uyku uyuyama- dım sabaha kadar. Hep nöbetçi su- bayın söyledi ğ i sözler dönüp dola ş tı kafamın içinde. Ertesi günmesai ba ş lamadan alaya gittim, sefer görev kâ ğ ıdımı sorunsuz ş ekilde aldım. Ya ş adı ğ ımkorku yanıma kâr kalmı ş tı. Ya ş adı ğ ım ş iddetli korku aklımı esir almasa, normal dü ş üne- bilsemaskerde komuta zinciri var, dolayısıyla alay komutanı, ordu komutanının emrini uygulamak zo- runda diye dü ş ünmem gerekiyordu. Aste ğ mene o kadar baskı gelmi ş olmalı ki, o da beni korkutmak istedi galiba diye dü ş ünüyorum. Meslek hayatımboyunca korkula- rımbenimba ş arılı olmamı sa ğ ladı. İ kinci korkuyu ise yıldız takımda ya ş adım. Yıldız takıma seçildikten sonra futbolun temel kurallarından biri olan top saklamayı gösteriyordu hocamız. Kural ş uydu, topu sakla- mak içinmümkün oldu ğ unca küçüleceksin, pas verirken de büyüyeceksin ki tüm sahayı görebi- lesin. Çalı ş ma ba ş ladı, ilk dene- memde topu hemen kaybettim. Bir, iki, üçüncü denememde de topu yeterince saklayamamak bende bir korkuya yol açtı. Bu sebeptendir ki mümkün oldu ğ unca topu sakla- mamak için tek top oynadım. Arada bir topu saklamak durumunda oldu ğ umanlar da olmadı de ğ il. Formayı kaybetme korkumakılcı davranmamı sa ğ ladı, daha çok ça- lı ş tımve oynadı ğ ımmevkiin eksik- lerini tamamladım. Bu durumyıldız takımdan ba ş layarak profesyonel hayatımboyunca devam etti. Yani askerde ba ş ıma gelen olaydaki gibi ya ş adı ğ ımkorku, aklımın önüne geçmemi ş , benimher zaman do ğ ruyu yapmamı sa ğ lamı ş tı. Cesaret ve korku ili ş kisini Mevlana ş öyle açıklamı ş : “Su ate ş e galiptir ama suyu bir kaba koyarsanız altındaki ate ş ısıtıp onu yok eder.” Önemli olan korkmamak de ğ il, korkumuzun bizi kontrol altına almasına, do ğ ru olanı yapmaktan geri koymasına izin vermemektir. Bu bilgiler ı ş ı ğ ında ş öyle bir önerme yapabiliriz: Cesaret akılla birle ş ti- ğ inde gerçek cesaret olur. Aksi tak- dirde akılsız cesaretten bahsetmek mümkün de ğ ildir. Cesaret ki ş inin aklını çok iyi kullanmasını gerekti- rir. Ba ş ka bir ki ş inin cesaretine ve aklına güvenerek, ona inanarak da cesur davranılabilir. Nitekim tarihi- mizde bunun birçok örne ğ i görülür. Bu durumun e ş siz örne ğ i olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderli ğ inde verilen Kurtulu ş Sava ş ı’nda Türk halkının cesaretini ve sergilenen kahramanlıklarını gösterebiliriz. Sultan Alpaslan’ın 1071 Malazgirt Meydan Sava ş ı’nda kazandı ğ ı zafer sonrası Anado- lu’nun kapıları ardına kadar Türklere açılmı ş , Osmanlı padi ş ah- larımızdan Fatih Sultan Mehmet’in İ stanbul’u fethi ile beraber büyüme süreci ba ş lamı ş tı. Topraklarını yakla ş ık 20milyon kilometrekareye çıkaran Osmanlı İ mparatorlu ğ u’nun İ stanbul’un fethinden yakla ş ık dört asır sonra gerileme ve çökü ş döne- mine girmesi sonucu toprak kayıp- ları ba ş lamı ş tı. Birinci Dünya Sava ş ı’nın galip dev- letleri tarafından Anadolu toprakları i ş gal edilmi ş , bu durumAnadolu’da Türkmilletinin varlı ğ ının tehlikeye girmesine sebep olmu ş tu. Bir za- manlar Cihan İ mparatorlu ğ u ünva- nını alan, cihana hükmeden Türkler, 783 bin 562 kilometrekareden olu ş an Anadolu topraklarına sıkı ş tı- rılmı ş , buradan da sürülme tehlike- siyle kar ş ı kar ş ıya kalmı ş tı. Millet pe ş pe ş e yumruk yiyen boksöre dönmü ş , neye u ğ radı ğ ını anlayama- mı ş , ba ş ka ülkelerin boyunduru- ğ unda ya ş ama fikri halkın umutsuzlu ğ a kapılmasına sebep ol- mu ş tu. Bu durumu kabullenmeyen Mustafa Kemal ve arkada ş ları kelle koltukta tamba ğ ımsız Türkiye için yola çıktılar. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktı ğ ı günlerde, ülkenin imkânları çok kısıtlıydı. Milletin ba ğ ımsızlı ğ ını savunma yolundaki inanç ve azmi sava ş ın kazanılması- nın güvencesini olu ş turuyordu. Kar ş ısında dünyanın en büyük imparatorlukları, silahlı kuvvetleri ve i ş gal orduları vardı. Mustafa Kemal, bu güçlere kar ş ı, halk ara- sında olu ş an belirsizli ğ inmeydana getirdi ğ i umutsuzluktan do ğ an korkuyu umuda ve cesarete dönü ş - türmeyi ba ş ardı. Kurtulu ş Sava ş ı bir milletin varolu ş veya yok olu ş unun adıydı. Bundan dolayı Gazi Mustafa Kemal’in omuzlarındaki sorumluluk oldukça fazlaydı. Türkmilletinin kaderinin sava ş ı zaferle bitirip bitirememesine ba ğ lı olması hiçbir ş eyi ş ansa bırakmayan ayrıntılı plan yapmasına sebep oldu. Türkmilletine “Ya istiklal ya ölüm” diyerek Kurtulu ş Sava ş ı’nın istikametini belirledi. Kurtulu ş Sava ş ı zaferle bitirilmi ş , Cumhuriyet ilân edilmi ş , Cumhuriyetin uluslar- arası arenada tanınmasını sa ğ layan Lozan Anla ş ması imzalanarak as- kerî zafer siyasî zaferle taçlandırıl- mı ş tı. Uluslararası tanınma sa ğ lanmı ş tı sa ğ lanmasına da ba ş ta İ ngilizler olmak üzere batılı devletler ilân edilen Cumhuriyetin prematüre do ğ du ğ u, ömrünün kısa vadeli ola- ca ğ ı varsayımıyla hareket ediyor- lardı. Sadece varsayımla kalsalar iyi, Cumhuriyetin kısa ömürlü olması için içeride karı ş ıklıklar çıkarmak- tan da geri durmuyorlardı. Bu dü ş ünceleri, ülkenin sava ş tan çıkması sonucu elde avuçta ne para ne sanayile ş ecek sermaye ne de ye- ti ş mi ş insan gücünün kalmamasına dayanıyordu. Tümbunlar do ğ ru olabilirdi ama hesaba katmadıkları Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilân edilen Cumhuriyetin ba ş ında olmasıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nde her alanda ilân edilen seferberlik sayesinde ba ş ta ekonomi olmak üzere tüm alanlarda büyük geli ş meler ya ş andı. Uzun süre ya ş ayamaz gözüyle bakılan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu sene yüz birinci ya ş ını milletçe büyük bir co ş kuyla kutladık. Kurulan Cumhuriyetimizin vasfının de ğ i ş tirilmeden binlerce yıl ya ş a- ması dile ğ iyle bizlere Cumhuriyeti arma ğ an eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkada ş larını, vatanı savunurken canlarını veren tüm ş ehitlerimizi saygıyla, minnetle anıyorum. Mekânları cennet, ruhları ş ad olsun. Konu ba ş lı ğ ımıza dönersek, ruh bilimcilerin ortaya koydu ğ u bilgiler do ğ rultusunda, korku ve cesaret arasında birbirinin anası olacak kadar ba ğ lantı bulundu ğ u kanıtlanıyor. Korku, cesaretin anasıdır çünkü korkuyla cesaret birbirini tamamla- yan iki kavram, bilhassa korkunun olmaması di ğ erini eksik bırakıyor. Ya ş am sevinciniz hiç bitmesin. Sa ğ lıkla kalın… İ smail Gökçek Korku cesaretin anasıdır 111 110

RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==