TamSaha 239. Sayı / Ekim 2024
gâlcilere kar ş ı gerilla sava ş ı veren di- reni ş örgütleri kurulmu ş tu. Bunların en önemlileri ELAS (Yunan Halkının Kurtulu ş Ordusu) ile EDES (Ulusal Cumhuriyetçi Yunan Birli ğ i) adların- daki örgütlerdi ve ELAS solcuların, EDES de sa ğ cıların kontrolü altın- daydı. Bu kutupla ş ma, i ş galin ve II. Dünya Sava ş ı’nın sona ermesinden sonra daha da derinle ş ecekti. Solcu- lar, sava ş esnasında ülkeden kaçan Yunanistan Kralı’nın geri dönmesine ve kralın arkasındaki İ ngiliz deste ğ ine kar ş ıydılar. Sa ğ cılarsa aksine kralın geri gelmesini istiyor ve bu süreçte İ ngiltere’nin verdi ğ i deste ğ e de gayet olumlu bakıyorlardı. Bu zıtla ş manın yarattı ğ ı gerilimin gölgesinde solcular 1946’daki parlamento seçimlerini boykot ederken hâliyle sandıktan sa ğ cılar çıkıyor, aynı yıl krallı ğ ın devam etmesi yönünde yapılan referanduma da solcuların iddiasını göre hile karı ş tırılınca yüzde 68’i a ş an “evet” oylarıyla krallı ğ ın devamı kabul görüyordu. Bu geli ş melerin ardından da ipler tamamen kopacak, 1944 sonunda silahsızlandırılan ELAS, bu kez DSE (Yunanistan Demokratik Ordusu) adı altında yeniden yapılanıp silahlanacak ve ülkede solcularla sa ğ cılar arasında 1949 yılının sonlarına dek sürecek olan kanlı bir iç sava ş patlak verecekti. İ stanbullu anne ve Kıbrıslı babanın Ta ş kentli o ğ lu Vasilis Hacipanagis’in babası Kiria- kos, Yunanistan İ ç Sava ş ı ba ş ladı ğ ı esnada İ ngiltere’de bulunmaktaydı. Kendisi günümüzde KKTC’de Gazima- ğ usa’ya ba ğ lı bir köy olan İ ncirli’de (Yunancası Makrasika) do ğ mu ş Kıb- rıslı bir Rum’du ve Kıbrıs o dönemde Birle ş ik Krallık’a ba ğ lı oldu ğ undan kendisinin çalı ş mak için İ ngiltere’ye gitmesinin önünde pek bir engel yoktu. O da genç ya ş ta bu fırsatı de ğ erlendirmek istemi ş ti. Ancak sonrasında sol literatürden fazlasıyla etkilenmi ş ve o esnada Yunanis- tan’da iç sava ş çıkınca da tereddüt etmeden DSE saflarında sava ş a katıl- mak için Yunanistan’ın yolunu tut- mu ş tu. Ne var ki DSE’nin sava ş ı kay- betmesi neticesinde Kiriakos gibi birçok solcu, ülkeden kaçmak zo- runda kalacaktı. Kiriakos da sava ş sonrasında siyasî mülteci olarak Sov- yetler Birli ğ i’ne sı ğ ınmı ş tı. Ne tesa- düftür ki Vasilis’in İ stanbul do ğ umlu annesi Hrisa da benzer siyasî görü ş - lere sahip oldu ğ undan dolayı hemen hemen aynı günlerde SSCB’ye iltica etmi ş ti. Kiriakos ve Hrisa bu sayede tanı ş ıp evlenirken o ğ ulları Vasilis de 26 Ekim 1954’te, günümüzde Özbe- kistan’ın ba ş kenti olan Ta ş kent’te dünyaya gelecekti. Baba Kiriakos’un siyaset hâricindeki en büyük ilgi alanlarından biriyse fut- boldu. 1950’lerin ikinci yarısında genç Eduard Streltsov’un SSCB’nin en etki- leyici oyuncularından birine dönü ş - mesinin de etkisiyle Kiriakos, Streltsov’un oynadı ğ ı Torpedo Mos- kova’nın taraftarı hâline gelmi ş ti. 1960’ların ba ş ında Ta ş kent’in en önemli kulübü Pakhtakor’un SSCB’nin en üst futbol ligine yüksel- mesiyle birlikte Moskova takımları da Ta ş kent’i daha sık ziyaret etmeye ba ş lamı ş tı ve özellikle Torpedo ş ehre geldi ğ inde Kiriakos büyük bir hevesle Vasilis’i de henüz be ş -altı ya ş larında olmasına ra ğ men yanına alıpmaçlara gitmekteydi. Babasının bu ilgisi elbette küçük Vasilis’i de etkileyecekti. Zaten futbol topuyla tanı ş tı ğ ı andan itibaren Vasilis’in normal bir çocuk olmadı ğ ı da fazlasıyla belli olacaktı. Top adeta aya ğ ına yapı ş ıyor ve el kadar çocuk, ona istedi ğ i gibi hükmedebiliyordu. Okul ça ğ ında da Vasilis, her ne kadar ya ş ıtlarına göre çok daha ufak tefek bir yapıya sahip olsa da bırakın ya ş ıt- larını, okulda kendisinden büyük sınıflarda olan çocuklardan bile çok daha etkili futbol oynamaktaydı. As- lında spora genel olarak özel bir yete- ne ğ i vardı ve masa tenisinde de çok ba ş arılıydı. Ama futboldaki yetene ğ i e ş ine ender rastlanacak cinstendi. Zaten çok geçmeden kendisi Dinamo Ta ş kent kulübünün altyapısına da yönlendirilecekti. Tabiî bir süre sonra Pakhtakor kulübü de Vasilis’in ne denli sıra dı ş ı bir cevher oldu ğ unun farkına varacak ve onu kendi bünye- sine dâhil edecekti. Vasilis, 17 ya ş ına geldi ğ inde de Pakh- takor’un A takımına yükselecekti. Her iki kanatta veya 10 numara pozis- yonunda oynayabilmekteydi ve 17 ya- ş ında olmasına ra ğ men takımının hücumgücüne müthi ş bir seviye at- latmı ş tı. Pakhtakor, 1972 sezonunda, SSCB’nin ikinci kademede ligi olan Birinci Lig’de oynamaktaydı. Bir sene evvel “En Üst Lig” olarak anılan bi- rinci kademeden dü ş mü ş lerdi. Fakat Vasilis Hacipanagis’in kadroya girme- siyle birlikte Pakhtakor 1972 sezo- nunda Birinci Lig’de ş ampiyonlu ğ a ula ş arak En Üst Lig’e yükselmeyi ba- ş aracaktı. 17 ya ş ındaki bir oyuncunun takımının kaderi üzerinde böylesine önemli bir etki bırakması da elbette SSCB’de futbol çevrelerinde büyük hayranlık uyandırmı ş ve Hacipanagis, ülkenin en çok gelecek vadeden genç yetenekleri arasında anılmaya ba ş la- mı ş tı. 1973 sezonundaysa Pakhtakor, 16 takımlı En Üst Lig’i 12’nci sırada ta- mamlarken 30maçın 20’sinde sahaya çıkan Hacipanagis dört gole imzasını atmı ş , çok daha fazla da asist yapmı ş tı. Blokhin ile birlikte SSCB’deki en iyi iki gençten biriydi Artık 18 ya ş ında olan Hacipanagis, kendisinden iki ya ş büyük olan Oleg Blokhin ile birlikte SSCB’deki en he- yecan verici iki gençten biri olarak görülmekteydi. Bu durumda onun SSCBMillî Takımlarının alt ya ş kate- gorilerinde forma giymesi de kaçınıl- mazdı. Tek engel, ailesinin hâlen siyasî mülteci statüsünde olmasıydı. SSCB’de ço ğ u zaman bir ka ğ nı hızında hareket eden bürokrasi, bu noktadaysa yeri geldi ğ inde son sürat gidebildi ğ ini de gösterecek ve Hacipa- nagis’e, millî formayı giyebilmesi için kısa süre içinde tamvatanda ş lık hakkı verilecekti. Bunun ardından da 1976 Montreal Olimpiyatları’nın elemelerinde SSCB Olimpik Millî Takı- mı’nın Yugoslavya ile oynadı ğ ı ilk tur rövan ş maçında sahaya çıkan Haci- panagis, takımının 3-0 kazandı ğ ı mü- cadelede bir gol kaydederek kadroya alınmasının ne denli do ğ ru bir tercih oldu ğ unu gösterecekti. Bunun yanı sıra SSCB’de En Üst Lig’in 1974 sezo- nunda Hacipanagis 29maçta dokuz gol kaydederken Pakhtakor da kendisine puan cetvelinin sekizinci sırasında yer bulmu ş tu. Hacipanagis, 1975 yılının ilk yarısında SSCB U21 Millî Takımı’na da seçile- cekti. Böylece 2 Nisan 1975’te, Ankara Cebeci İ nönü Stadyumu’nda oynanan U21 Avrupa Ş ampiyonası elemeleri maçında Türk futbolseverler de onunla tanı ş acaktı. Söz konusu kar ş ı- la ş mada Türkiye U21 Millî Takımı, Hü- seyin Tok ve Ömer Kaner’in golleriyle güçlü rakibi kar ş ısında 2-1’lik önemli bir galibiyet alırken Hacipanagis yine çalımbecerisini konu ş turmaktan geri kalmamı ş ve sırayla birkaç rakibini ekarte etmesinin ardından fevkalâde bir solo gol atarak takımının tek sayı- sını kaydetmi ş ti. Aynı yılın ikinci yarısıysa Hacipana- gis’in kariyerinde belki de negatif anlamdaki en büyük dönümnoktası olacaktı. Pakhtakor sezon ba ş ından beri ligde kötü bir gidi ş at içindeydi ve küme dü ş mesi muhtemeldi. Öte yan- dan aynı günlerde Hacipanagis’in adı artık Yunanistan’da da duyulmaya ba ş lamı ş tı. Dahası, Yunanistan’da yakla ş ık bir yıl önce a ş ırı sa ğ cı Albay- lar Cuntası’nın devrilmesi sonrasında ülke demokratikle ş meye ba ş lamı ş tı ve sakıncalı Hacipanagis ailesinin genç bir ferdinin ülkeye gelmesi de artık bir sorun te ş kil edece ğ e benze- miyordu. Dolayısıyla bazı Yunan kulüpleri arasında genç oyuncuyu transfer etme fikri belirmeye ba ş lamı ş tı. Mevzubahis kulüplerden ilk ciddi adımı atan, Olympiakos olmu ş tu. Hatta kırmızı-beyazlı kulüp bu trans- fer için Pakhtakor’a 10milyon drahmi (o günkü kurla yakla ş ık 300 bin dolar) bonservis ücreti de önermi ş ti. Ancak Sovyet kulüpleri o dönemde pek de para kazanma pe ş inde olma- 78 79 Vasilis Hacipanagis, Sovyetler Birli ğ i formasıyla...
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==