TamSaha 236. Sayı / Temmuz 2024

G eride kalan haziran ayında sadece Türk futbolu adına de ğ il, aynı zamanda dünya futbolu için de ya ş anan önemli geli ş meler arasında, Jose Mourinho’nun Fenerbahçe’yle anla ş ması ön sıralarda geliyordu. Türkiye’ye geçmi ş te Jupp Derwall, Guus Hiddink, Carlos Alberto Parreira, Vicente del Bosque, Frank Rijka- ard, Luis Aragones ve Roberto Mancini gibi birçok kariyerli tek- nik direktör gelmi ş ti belki ama kariyerinde 10 yılı a ş kın bir süre boyunca dünyanın en iyi üç tek- nik direktörü arasında gösterilen Mourinho’nun henüz altın yılla- rının üzerinden çok zaman geç- memi ş ken yolunun Türkiye’ye dü ş mesi belki de e ş ine daha önce hiç rastlanmamı ş bir ör- nekti. İ ngiliz medyasının “The Special One” (do ğ rudan “özel ki ş i” ola- rak çevrilse de “sıra dı ş ı ki ş i” ve “kendine has özelliklere sahip ki ş i” anlamlarına da gelmekte) lakabını taktı ğ ı Mourinho’nun ülkemizde “nev’i ş ahsına mün- hasır” bir teknik direktör olarak iz bırakıp bırakamayaca ğ ı da büyükmerak konusu oldu. Bun- dan sonrasında neler olaca ğ ını elbette zaman gösterecek. Por- tekizli teknik adamın Türkiye’de yaptıkları veya yapamadıkları hakkında da yine gelecekte onlarca yazı yazılacak. Biz ise ş u esnada ileriye bakmaktansa Mourinho’nun kariyerinde bugüne kadar neler yaptı ğ ını okurlarımız için kısaca hatırlat- mak istiyoruz. Jose Mario dos Santos Mourinho Felix, 26 Ocak 1961’de, ba ş kent Lizbon’un 50 kilometre güneyin- deki Setubal ş ehrinde do ğ mu ş tu. Babası FelixMourinho, profes- yonel bir futbolcuydu ve Jose do ğ du ğ u esnada da Vitoria Setu- bal takımının kalecili ğ ini yapmaktaydı. Setubal’la 1960’lı yıllarda be ş defa Portekiz Ku- pası’nda final gören Felix, bunla- rın ikisinde kupayı kazanmanın sevincini de ya ş amı ş tı. Felix, 1968 yılındaysa Belenenses’e transfer olacak ve altı sezon da bu takımın kalesini koruduktan sonra 1974 yılında futbol hayatını noktalayacaktı. Jose’nin annesi Maria Julia ise ilkokul ö ğ retmen- li ğ i yapıyordu belki ama varlıklı bir aileden gelmekteydi. Futbolculuk yolunda aradı ğ ını bulamadı Küçük bir çocukken Jose’nin en büyük hayali, babasının izinden giderek profesyonel bir futbolcu olabilmekti. Bunun için de baba- sının Belenenses’in kalesini korudu ğ u günlerde bu kulübün altyapısına girerek e ğ itimini almaya ba ş lamı ş tı. Bir orta saha oyuncusu olarak yeti ş en Jose, 1980 yılında, Belenenses’in A takımında fazla forma giyme ş ansı bulamayaca ğ ını dü ş ünerek Rio Ave’den gelen transfer teklifini kabul edecekti. İ lginç bir ş ekilde bir sezon sonra da artık teknik direktörlü ğ e ba ş lamı ş olan babası Felix, Rio Ave’nin ba ş ına geçecekti. Fakat Felix, Jose’ye bekledi ğ i forma ş ansını neredeyse hiç vermeyecek ve onu genellikle rezerv takımda tutacaktı. Daha da ilginç olanıysa Felix’in ço ğ u zaman Jose’yi rakip takımlarınmaçlarını izleyip analiz etmekle de görevlendiri- yor olmasıydı. Bu da Jose’nin futbolculuk yetene ğ inden ziyade futbol oyun bilgisinin çok daha iyi bir seviyede oldu ğ unun henüz o günlerde babası tarafından görüldü ğ ünü göstermekteydi. Sezonun bitimindeyse Sporting’e kar ş ı oynanan sonmaç önce- sinde Rio Ave’de bir oyuncunun sakatlanması üzerine Felix, o ğ lunu sahaya sürmeye niyet- lenmi ş ti belki ama kulübün ba ş kanı buna kar ş ı çıkınca hem Felix hemde Jose, Rio Ave’den ayrılma kararı alacaklar ve yine beraber, Belenenses’e döneceklerdi. Ne var ki Jose, Belenenses’te de fazla oynama ş ansı bulamayınca bundan sonra ş ansını alt liglerde yer alan iki takımolan Sesimbra ve Comercio e Industria’da deneye- cekti. Lâkin iki ş er sezon oyna- dı ğ ı bu takımlarda da bekledi ğ ini bulamaması üzerine antrenör olmanın kendisi için daha do ğ ru bir yol oldu ğ una karar vererek kısa süren futbolculuk kariyerine noktayı koyacaktı. Jose Mourinho, lise son sınıftayken matematikten kaldı ğ ı içinmezuni- yeti gecikmi ş ve bu yüzden o sene gitmeyi çok istedi ğ i beden e ğ itimi yüksekokuluna kaydolamamı ş tı. Daha sonra matematikten bütün- leme sınavını veripmezun oldu- ğ undaysa annesinin iste ğ i üzerine i ş letme bölümüne kayıt yaptırmı ş fakat sadece bir gün okula gitmesi- nin ardından buranın hiç de kendi- sine göre olmadı ğ ına kanaat getirerek rotayı yeniden beden e ğ i- timi yüksekokuluna çevirmi ş ti. Bu- radanmezun olmasının ardındansa İ ngiltere ve İ skoçya Futbol Federas- yonları tarafından açılan antrenör- lük kurslarına katılan Mourinho, buradan gerekli sertifikaları da al- masına ra ğ men hemen istedi ğ i gibi bir i ş bulamamı ş ve bu arayı ş döne- mini bir okulda beden e ğ itimi ö ğ retmenli ğ i yaparak geçirmi ş ti. Hayatının fırsatı, Robson’ın tercümanlı ğ ıydı 1990’ların ba ş ında Vitoria Setubal’in genç takımında antrenörlük, Estrela Amadora’da teknik asistanlık ve Ovarense’de de scoutluk yapan Mourinho’nun önüne hayatının fır- satıysa 1992 yılında, pek de tahmin edilmedik bir i ş kolundan gelecekti. Sporting kulübü, İ ngilizlerin ünlü teknik direktörü Bobby Robson ile anla ş mı ş tı ve Robson’ın tercüman- lı ğ ını yapması için İ ngilizcesi iyi olan Portekizli genç bir antrenör ararken de Mourinho’ya ula ş mı ş lardı. O da bu teklifi fazla dü ş ünmeden kabul etmi ş ti, ne de olsa futbol dünyası- nın önemli figürlerinden biriyle çalı ş acak olmak, ona gelecekte teknik direktör olma yolunda önemli katkılarda bulunabilirdi. Mourinho’nun futbolun taktiksel yönüne duydu ğ u ilgi çok geçmeden Robson’ın da dikkatinden kaçma- yacak ve tecrübeli teknik adam, genç tercümanıyla fırsat buldukça taktiklere ilgili de fikir jimnasti- ğ inde bulunmaya ba ş layacaktı. Robson, yakla ş ık bir buçuk yıl çalı ş tı ğ ı Sporting’den ayrılıp bir sonraki sezon Porto’da teknik direktörlü ğ e ba ş ladı ğ ında da Mourinho’yu yine tercümanı olarak görevlendirecekti. Hatta ikili, Robson’ın Barcelona’yı çalı ş tıraca ğ ı 1996-1997 sezonunda da yine yan yana olacaktı. Barcelona’da Mourinho’nun görev tanımı da geli ş tirilmi ş ti ve kendisi artık an- trenmanların programlanmasından rakiplerin analiz edilmesine kadar birçok hususta Robson’a yardımcı olmaktaydı. O sezonun sonundaysa Robson, Barcelona’daki görevinden ayrılıp PSV Eindhoven’ın yolunu tuttuysa da Mourinho kulüpte kal- maya karar veriyor ve Robson’dan sonra teknik direktörlü ğ e gelen Louis van Gaal’ın da yardımcıların- dan biri oluyordu. Hollandalı teknik adamın üç yıl sonra Barcelona’yla yolları ayırması sonrasındaysa Mourinho, Benfica’nın kendisine Jupp Heynckes’in yardımcılı ğ ını üstlenmesi için yaptı ğ ı teklifi kabul ederek ülkesine dönecekti. İ lginç bir ş ekilde bu görev, Mou- rinho için bir nevi teknik direktör- lü ğ e sıçrama tahtası niteli ğ inde olacaktı. Çünkü Benfica’nın sezona iyi bir ba ş langıç yapamaması üze- rine kulüp ba ş kanı Joao Vale Aze- vedo, henüz dördüncü haftanın sonunda Heynckes’in görevine son veriyor ve onun yerine takımı Mourinho’ya emanet etme kararı alıyordu. Böylece Mourinho, teknik direktörlük kariyerinin ilkmaçına 23 Eylül 2000 tarihinde Boavista deplasmanında çıkıyor ancak Ben- fica, mücadeleden 1-0’lık yenilgiyle ayrılıyordu. Bu tatsız ba ş langıca kar ş ın Benfica sonraki 10maçında altı galibiyet alırken sadece bir defa kaybediyordu. Özellikle Sporting’e kar ş ı 3-0 kazanılan derbiyle birlikte de Mourinho, tribünlerin deste ğ ini almaya ba ş lamı ş tı. Ancak aralık 74 75

RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==