TamSaha 226. Sayı / Eylül 2023
mesi için kar ş ı devrimci, a ş ırı sa ğ cı gruplar da yükseli ş e geçmi ş ti. Bunlar arasında Liga Republicana (Cumhuriyetçi Birlik), direkt İ tal- ya’da Benito Mussolini’nin kurdu ğ u Kara Gömlekliler birliklerininmodel olarak alınmasıyla ortaya çıkmı ş tı. 1916-1922 tarihleri arasında ülkede devlet ba ş kanlı ğ ı görevini yürüten Hipolito Yrigoyen’in 1928’de ikinci kez bu göreve seçilmesinin ardın- dansa ülkedeki karga ş a bir nebze daha artacaktı. Zira Yrigoyen’in partisi Union Civica Radical (Radikal Yurtta ş Birli ğ i) liberaller tarafından kurulmu ş olan orta yolcu bir par- tiydi. Bu bakımdan a ş ırı solun da, a ş ırı sa ğ ın da hedefindeydi. Yrigoyen’in ikinci kez seçildi ğ inde 76 ya ş ında olması da bu karga ş ayla mücadele edecek gücü ve enerjiyi ortaya koymasına hayli engel olmaktaydı. Bunların üstüne bir de tümdünyayı etkisi altına alacak 1929 İ ktisadî Buhranı patlak verince Yrigoyen hükümeti ipleri iyice elinden kaçırmaya ba ş lamı ş ve 1930’un sonbaharında da ordu, bir darbe düzenleyerek ülkede yönetimi ele geçirmi ş ti. 1930’lar da askeri yöne- timin katı otoriter yönetimi ve gitgide kötüye giden ekonomi nedeniyle ülkede “Decade Infame” (Utanç Verici 10 Yıl) olarak anıla- caktı. Ekonomik kriz ülkede tarıma büyük darbe vurmu ş , birkaç yıl içe- risinde de köylülerin önemli bir bölümü ş ehirlere göç etmeye ba ş la- mı ş ve villas miseria (sefalet köy- leri) olarak adlandırılan gecekondu mahalleleri ortaya çıkmı ş tı. Bumahalleler öylesine hızlı ço ğ al- maktaydı ki 1914’te nüfusu 1.4mil- yon olan ba ş kent Buenos Aires, 1935’e gelindi ğ inde 3.5 milyon ki ş i- nin barındı ğ ı bir ş ehre dönü ş mü ş tü. Arjantin’de futbol çok erken ve hızlı geli ş mi ş ti Ülke siyasi ve ekonomik olarak böylesine kötü bir dönemden geç- mekteyken, futboldaysa bununla ters orantılı bir geli ş im söz konu- suydu. Öncelikle Arjantin toprakları, Latin Amerika’da futbolun ilk ola- rak nüfuz edip geli ş me gösterdi ğ i bir alandı. Ülkede denizcilik ve de- miryolu ula ş ımı ba ş ta olmak üzere birçok sektörde Britanyalılar hatırı sayılır bir paya sahipti ve bu sayede Arjantin, modern futbolun 1863’te İ ngiltere’de Football Association tarafından yazılı kurallarının konul- ması sonrasında Britanya dı ş ında futbolun ilk yayıldı ğ ı ülkelerden biri olmu ş tu. İ lk futbol kulüplerinin Britanyalılar tarafından kuruldu ğ u ülkede 1880’li yıllardan itibaren Arjantinliler tarafından da kulüpler kurulmaya ba ş lanmı ş , Britanya dı- ş ındaki ilk futbol ligi olma özelli ğ ine sahip Arjantin Futbol Ligi de 1893’te faaliyete geçmi ş ti. Arjantin Millî Takımı’ysa, 16 Mayıs 1901’de Urugu- ay’a kar ş ı Latin Amerika’daki ilk millî maç için sahaya çıkmı ş tı. Bu erken geli ş imin olumlu etkileri, millî takımın uluslararası turnuva- larda elde etti ğ i derecelere de yan- sıyacaktı. 1916 yılında oynanmaya ba ş layan ve 1930’lara kadar 12 kez düzenlenen Güney Amerika Ş ampi- yonası’nda (günümüzdeki Copa America) Arjantin bu süre içinde dört ş ampiyonluk, altı da ikincilik elde etmi ş ti. Arjantin ayrıca 1928 AmsterdamOlimpiyatları’nda da gümü ş madalya kazanmı ş ve hep- sinden önemlisi 1930’da kom ş usu Uruguay’da düzenlenen ilk Dünya Kupası’nda da final oynamı ş tı. Elbette ülkede futbolun böylesine hızlı bir geli ş imgöstermi ş olması, gündelik hayatta siyasî ve iktisadî sorunlardan fazlasıyla bunalan Arjantin halkı için de stadyumları adeta bu sorunlardan birer kaçı ş alanı hâline de getirmi ş ti. Gençler içinse futbolcu olabilmek büyük bir rüyaydı. Özellikle 1930’ların ba ş ında futbolda profesyonelli ğ e geçilmesi ve İ talyan kulüplerinin İ talyan asıllı Arjantinli oyuncuları transfer ede- bilmek için o günün ko ş ullarında ciddi paralar harcamaya ba ş lama- ları (öyle ki 1934’te dünya ş ampi- yonu olan İ talya Milli Takımı’nın ilk on birinde üç Arjantinli oyuncu bulunuyordu), Arjantin’de futbolcu olmayı ş öhrete ve zenginli ğ e ula ş manın en kestirme yollarından biri yapmı ş tı. Babası saatçi olmasını istiyordu İş te Angel Labruna’nın çocukluk ve gençlik yılları da böylesine bir ortamda geçmi ş ti. Angel futbola henüz küçük bir çocukken gönül vermi ş ti. Fırsat buldukça soka ğ a çıkıp topun pe ş inden ko ş maya çalı- ş ıyordu. Lâkin bunun çocukça bir heves olarak kalma ihtimâli bir hayli fazlaydı zira babası Angel, o ğ lunun kendi yanında çalı ş arak saat yapımını ö ğ renmesini ve bu mesle ğ i bir aile gelene ğ i hâline geti- rerek sürdürmesini istemekteydi. Baba Angel’e göre futbolun bir mes- lek olarak seçilmesi büyük bir maceraydı. Zira binlerce genç bu hayalle yola çıkıyor fakat günün sonunda bunlardan sadece bir avuç kadarı ele ğ in üstünde kalarak iyi paralar kazanabiliyordu. Bunların hâricindekilerse o güne dek topun pe ş inden gidece ğ iz diye çamurun içinde debelendikleriyle kalıyordu. Oysa saatçilik öyle miydi? Dükkan da hazırdı, usta da... Küçük Angel’in yapması gereken tek ş ey, babasının talimatlarına uyarak ondan bu mesle ğ i harfiyen ö ğ renmekti. Gerisi zaten kendili ğ inden gelecekti. Belki zengin olmayacaktı ama aç ve açıkta kalma tehlikesiyle de kar ş ı kar ş ıya kalmayacaktı. Annesi Amalia ise babasının aksine Angel’in futbol oynamasına destek olmaktaydı. Hatta birçok anne sırf çocukları üstlerini ba ş larını parala- yacak diye onların futbol oynama- sını istemezken Amalia en azından evdeki en eski kıyafetleri bir kenara ayırıyor ve o ğ luna sokakta futbol oynayaca ğ ı zamanlarda bunları giydiriyordu. River Plate’in 1930’larda maçlarını oynadı ğ ı Alvear y Tagle Stadı, Angel’in babasının saatçi dükka- nına yakın sayılabilecek bir nokta- daydı. Bu da Angel’in çocuklu ğ unda bir River taraftarı olmasına etki etmi ş ti. Angel, fırsat buldukça dükkandan stada yürüyor ve denk getirebildi ğ i ölçüde maçları ve antrenmanları seyrediyordu. En büyük hayali de günün birinde kırmızı ş eritli formayı giyebilmekti. Angel bu hayalini gerçekle ş tirebil- mek için ortaokul ça ğ ındayken River Plate’in altyapısına da kaydol- mu ş tu. Ufak tefek yapısı ve inanıl- maz kıvrak bir bedene sahip olu ş u onun ele avuca sı ğ mayan bir oyuncu olmasını sa ğ lamaktaydı. Bunun üstüne müthi ş bir keskin zeka da eklendi ğ inde futbolcu olmaması için görünürde bir engel yok gibiydi. Ama aslında bir engel oldu ğ u söyle- nebilirdi. O da, onun bu özelliklerini gören River Plate basketbol ş ubesi antrenörlerinin Angel’i aynı esnada kulübün basketbol altyapısına da almı ş olmalarıydı. Angel futbolda oldu ğ u kadar basketbolda da son derece yetenekliydi ve oynadıkça bu oyunu da çok sevmeye ba ş la- mı ş tı. 16-17 ya ş larına geldi ğ indeyse artık bu iki bran ş tan birini seçmesi ve ona a ğ ırlık vermesi gerekmek- teydi. Angel de bir süre önce futbo- lun profesyonel statüye geçti ğ ini de göz önünde bulundurarak tercihini futboldan yana yapacaktı. Ne var ki Angel Labruna’nın River Plate A takımına yükselmesi biraz daha zaman alacaktı. River’ın elinde Jose Manuel Moreno ve Adolfo Pedernera gibi çok yetenekli iki hücumoyuncusu bulunuyordu. Aslında Pedernera, Labruna ile aynı ya ş grubundaydı ama fiziksel açı- dan daha çabuk geli ş imgösterdi ğ i için A takıma daha erken alınmı ş ve kırmızı ş eritli formayı giyer giymez de takımın yıldızlarından birine dönü ş mü ş tü. İ ki ya ş büyük olan Adolfo Pedernera ve Angel Labruna... 106 107
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==