TamSaha 214. Sayı / Eylül 2022
Ünlü Türk dü ş ünürü Ka ş garlı Mahmut, “Divân-u Lugâti’t-Türk”ün ilk cildinde; eski Türk boylarının Orta Asya’da tepmek, tekmelemek anlamında kullanılan “tepük” adıyla ayak topu oynadıklarından bahseder. Türklerin “tepük” oynarken kullandıkları topların, ilk dönemlerde oval kalıplara dökü- len i ğ ar ş a ğ ı biçimindeki kur ş un kitlesinin üzerine keçi kılı veya keçe sarılmak suretiyle yapıldı ğ ı; zamanla bunların de ğ i ş ime u ğ radı ğ ı ve daha yumu ş ak cisimlerden yapılmı ş topların tercih edildi ğ i, bunun için de içi hava doldurulmu ş ve yuvarlanmı ş kuzu tulumlarının kullanıldı ğ ı belirtilmektedir. Seyit Ali Ekber’in “Hıtay-ı Name” adlı yapıtında ayak topu “tepük”ün Orta Asya’da ya ş ayan Türk boyları tarafından yüzlerce yıl oynandı ğ ı yazılıdır. Ayasofya Kütüphanesinde bulunan “Tarih-i Timur” adlı eserde, topa elle dokunmanın ve çizgiden dı ş arı çıkarmanın yasak oldu ğ u, Timur’un bu oyunu askerlerine bir çeviklik talimi için oynattı ğ ı ifade edilmektedir. Türkiye’de ayak topununmazisi 1870’li yılla- rın sonuna kadar gider. Ayak topu, Osmanlı Dönemi’nde 19. yüzyıl sonlarına do ğ ru İ ngiliz- ler aracılı ğ ıyla oynanmaya ba ş lamı ş tır. Ayak topu tarihinde önemli yer tutan İ stanbul’un üç büyük takımından ikisi, ecnebi takımlara kar ş ı kurulurken bir tanesinin kurulu ş unda yerli rakiplerin etkisinin daha büyük oldu ğ u görülmektedir. Futbol, yöremiz deyimiyle ayak topu, çocukluk hatıralarımızı süsleyen oyunların en gözdesidir. Ki ş ilerin öz yapısını tarif eder. İ nsanların âdeta nüfus cüzdanı gibidir. Ta- kımlar arasında renkler önemlidir. Renklerde karakterler saklıdır. Mizaç çözümlemesi ya- pılır renkler üzerinden. Ayak topu; dostlu ğ u, payla ş mayı, yarı ş mayı, kazandırmanın yanında kaybetmekle birlikte acı, tatlı, hayret verici pek çok hadiseyi içerisinde barındırır. Eskiden hayatın bütün kısımları gibi oyunla- rın hâli de do ğ aldı. Ayak topu tamda böyle bir oyundu. Seyirciler, telefon tellerine konan ku ş lar gibi yan yana dizilirler; ana babalar çocuklarını övmek için o anı beklerlerdi. Maç ba ş lamadan önce toprak sahanın kenarına çıkarılan elbiseler rüzgârda uçmasın, da ğ ılmasın ya da birileri elbiseleri kapmasın diye üzerlerine irili ufaklı ta ş lar konarak korunmaya çalı ş ılırdı. Sahaya çıkan takımlardan iki ki ş i, aldımver- dimvezniyle ayak topu oyuncularını seçerdi. “Bindim elma dalına / GittimHalep yoluna / On deve gördüm / Birisine bindim... Portakalı soydum / Ba ş ucuma koydum / Dolapta pekmez /Yala yala bitmez / Haydi sen çık” denilerek taraflar belirlenirdi. Yazı tura olarak yerden yassı bir ta ş alınır üzerine tükürülerek havaya atılır, ıslak ve kuru kısmına bakıla- rakmaçı ba ş latacak olan ekip tayin edilirdi. Ayak topuna ba ş lamadan evvel en yakın kom ş unun evinden helkeyle su getirilir, susayanlar su içtikten sonrama ş rapayla kale direklerinin ön kısmı sulanarak on sekiz, altı pas ve kö ş e çizgileri be- lirlenirdi. Sahanın ortasına kar ş ılıklı olarak tek kol hâlinde dizilen takım- lar, Türk sporu adına üç defa “Sa ğ ol!” dedikten sonramüsabaka ba ş lardı. Ayak topu oynanırken tozu dumana katan oyuncuların havaya kaldırdık- ları kül, ku ş tüyü, saman çöpleri, ufalanmı ş kâ ğ ıt parçalarından göz gözü görmezdi. Oyuncuların her biri bir tarafa kaçı ş ır, onca tekmeyi yiyen me ş in yuvarlak kadar oyuncular da zaman zaman aynı sertli ğ e maruz kalırlardı. Zayıf ve çelimsizler dâhil kimse kimseye kırılmaz, gücen- mezdi. Topun sahibi diledi ğ i ki ş iyi takıma aldıramazsa oyunu bozmaya yeltenir, daha da üzerine gidilirse topunu alıp sahayı terk ederek oyuncuları yüzüstü bırakırdı. Ayak topu oynarken fiyakalı bir spor ayakkabısı giymek çocukların en büyük hayaliydi. Babası Avrupa dev- letlerinin birinde çalı ş an ya da ailesi varlıklı olanların dı ş ında ço ğ u çocuk bu ayakkabıları ya rüyasında görür ya da kom ş unun siyah beyaz televizyonundan izlerdi. Köyde en ideal top ayakkabısı kara lastikti. Ço ğ u ayakkabının burnu delik, ökçesi yırtıktı. İ çi astarlı olanını bulmak ayrıcalıktı. Ayakkabısı olma- yanlar yalın ayak top oynarlardı. Gi- yildi ğ inde aya ğ a çok büyük ya da dar gelen cızlavetle topa vuruldu ğ unda top bir tarafa, ayakkabı bir tarafa savrulurdu. Havada uçu ş an ayakka- bıların her bir e ş i, kör kur ş un gibi oyuncuların gözüne, burnuna, kula- ğ ına isabet ederdi. Daha da sa ğ lam vuruldu ğ unda yoku ş a ş a ğ ı yuvarla- narak içerisinde oturulmayan bir evin avlusuna, su kuyusuna veya birisinin bahçesine dü ş tü ğ ü olurdu. Yakaladı ğ ı ayak topunu oynayanlara iade etmek, topu kapanmal sahibi- nin insafına kalırdı. “Ayak topu oynadı ğ ınız için ders ça- lı ş mıyorsunuz” diye çocuklara söy- lenerek oyun sahasına ani baskın yapan ö ğ retmenler oldu ğ u gibi köy kahvesinden para toplayıp çocukları yakın köylere müsabakaya götüren ö ğ retmenler de vardı. Bu ö ğ retmen- ler, ayak topuna katılan ö ğ rencilerin hepsine pekiyi notunu verirdi. Köyler arasında yapılanmaçta yenilenler evlerine dönerken köyün çıkı ş ında çalı çırpı, ba ğ bahçe, ekili dikili olan her yeri tarumar ederlerdi. Ayak topu kar ş ıla ş malarında ş i ş man çocuklar kalede durur, hızlı ko ş anlar sahanın ilerisinde oynar, ortada oy- nayanlar ise estetik çalımlarla seyir- cilerin ilgisini çekmeye çalı ş ırlardı. Çocuklar için en zevkli ayak topu oynama fırsatı Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve millî bayram- lardı. Yazın çerçiye satılan yünlerden elde edilen parayla kı ş ın ise gödelek oynandıktan sonra biriktirilen un, bulgur, yumurtanın paraları bahara kadar bekletilir; Kayseri’ye gidecek olan birisine top ısmarlanırdı. Emanet gelir gelmez derisi kuruma- sın, topun ömrü uzun olsun diye üzerine kuyruk ya ğ ı sürülürdü. Büyük bir me ş akkatle sahip olunan ayak topu, köydeki hayvanların otlakıyesi kurutuluyor, a ğ açlara zarar veriliyor bahanesiyle köyün bir ya ş lısı tarafından ele geçirilirse topun ortasına bıçak saplanır, oyuna alınmayan çocukların da deste ğ iyle oyuncular sahadan uzakla ş tırılırdı. Ucuz oldu ğ u için genelde naylon top satın alınırdı. Küçücük bir diken batsa dahi topun havası hemen iner, patlak topla oyuna devam edilirdi. İ çli dı ş lı topları pahalı oldu ğ u için almak çok zordu. Ayak topunun iç lasti ğ i yırtıldı ğ ında ya da patladı- ğ ında yapı ş tırmakmaharet isterdi. Balon yapan yerler, karasakız veya a ğ aç püsü ile yapı ş tırılmaya çalı ş ı- lırdı. Bu denemeler sonuç vermezse yalvar yakar döneminme ş hur yapı ş tırıcısı “Derby”yi bulmak için ev ev gezilirdi. Bu da olmazsa ayak topunun içerisine halı kırkımı, ku ş tele ğ i, çar çaput i ş e yaramaz ne kadar bez parçası varsa basılır; mumlu ip kullanılarak a ğ zı çuvaldız ile dikilirdi. İ çerisine haddinden fazla çerçöp doldurulan ayak topu, ya ğ - murlu günlerde oynandı ğ ı zaman a ğ ırlı ğ ının on katına çıkardı. Ayak topu bulunmadı ğ ı zamanlarda önü arkası topraktan, çamurdan birbirine yapı ş mı ş çoraplar bir araya getirilip yuvarlanarak top yapılırdı. Hayvan kılı ve yününün ıslatılıp yumak yapılarak ayak topu hâline getirildi ğ i de olurdu. Ta ş larla kale yapılır ancak üsten alttan atılan her gol ate ş li bir tartı ş - maya sebep olurdu. Kale direkleri a ğ açtan yapılmı ş sa daha az didi ş me ya ş anırdı. Kale yapmaya en elveri ş li olanlar köyün kavaklı ğ ından a ş ırılan a ğ açlardı. Direklerden biri eksik olursa köyün bilindik ailelerinin ahır ve samanlıkları gezilir; cızdan, alaçıktan bozma uzun ince sö ğ üt a ğ açları ve kö ş ede bucakta kalan cereklerden kale aya ğ ı tedarik edilirdi. Her maç bitiminde, etrafı ta ş larla tutturulmu ş kale direkleri sökülerek top sahasına en yakın ve en güvenilir evde saklanırdı. Ayak topu oynanırken süre aran- mazdı. Maçın tamamlanması için belirlenenmüddet kimi zaman on gol, kimi zaman gün yukarı a ğ ıncaya kadar, bazen de evdeki i ş lerin durumuna göre kesimkesilerek belirlenirdi. Kar ş ılıklı atılan gollerin yirmiye, otuza kadar çıktı ğ ı olurdu. Atılan her gole itiraz edilse de kar ş ı çıkmaların hiçbiri geçerli sayılmazdı. İ hsan Yalçınkaya Ayak Topu 110 111
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==