TamSaha 210. Sayı / Mayıs 2022
manların en büyük sürprizlerinden birininma ğ duru olarak kaybetti ğ i 1954 Dünya Kupası finalinde Kubala forma giyseydi belki de Macarlar o kötü sürprize de izin vermeyecek, hâliyle Federal Almanya’nın da ilk dünya ş ampiyonlu ğ unu görmesi için daha çok beklemesi gerekecek, dolayısıyla da futbol tarihi bam- ba ş ka bir do ğ rultuda ilerlemi ş olacaktı. Gelgelelimkader sanki Kubala’ya bir yerde yerle ş ip düzenini kura- maması için oyun üzerine oyun oynamaktaydı. 1948 sonlarında ülkede gitgide güçlenmi ş olan ve SSCB’nin de deste ğ ini alan Macar İş çi Partisi’nin 1949 yılının Mayıs ayında yapılacak seçimlerde ikti- dara gelmesine kesin gözüyle bakılıyordu ve böylesi bir durumun ardından ülkede bir rejimde ğ i ş ikli ğ i ya ş anması da kuvvetle muhtemeldi (Nitekim söz konusu seçimlerde Macar İş çi Partisi açık farkla birinci çıkacak ve 20 A ğ ustos 1949’da da Macaristan Halk Cumhuriyeti’nin kuruldu ğ u ilân edilecekti). Kubala, bumuhtemel de ğ i ş imden yine huzursuz olmu ş tu. Zira 1948 yılının ba ş larında Çekoslovakya’da da bir ihtilâl sonrasında yönetim sosyalistlerin eline geçmi ş ti. Bu de- ğ i ş ikli ğ in ardındansa liberal veya milliyetçi görü ş te olan birçok va- tanda ş sıkı bir takip altına alınırken piyangonun vurdu ğ u bu ki ş iler arasında Kubala’nın kayınbiraderi Ferdinand Daucik de vardı. Hatta Daucik, muhalif olarak fi ş lenmesi- nin ardından iki yıla yakın bir süreyi hapishanede ve çalı ş ma kampla- rında geçirmek zorunda kalacaktı. Kamyon kasasında kaçtı Kubala da Macaristan’da benzer bir de ğ i ş im sonrasında kendisini bir çalı ş ma kampında bulma ihtimâlin- den hâliyle korkuyordu. Bu yüzden ülkeyi bir kez daha terk etmeyi ve o yıllarda yıldız yabancı oyunculara kapısı açık olan İ spanyol veya İ tal- yan kulüplerinden birine gitmeyi de kafasına koymu ş tu. Fakat bunun için öncelikle sıkı bir denetimin oldu ğ u sınırdan dı ş arı çıkması gerekiyordu. Bu u ğ urda da insan kaçakçılı ğ ı yapan bir grupla anla ş - mayı göze alacaktı. Kaçakçılar da kendisiyle birlikte dokuz-on ki ş iyi daha Sovyet plakalı bir kamyonun kasasına doldurarak Avusturya sınırından geçireceklerdi. Kubala, Avusturya üzerinden de İ talya’nın yolunu tutacaktı. Kubala’nın e ş i Anna ise henüz bir- kaç hafta evvel, 10 Ocak 1949’da ilk çocukları Branko’yu dünyaya getir- di ğ i için kocasıyla birlikte Avustur- ya’ya geçememi ş ti. Çift, İ talya’da bulu ş mak üzere anla ş mı ş tı ve buna göre Branko birkaç aylık oldu ğ unda annesi onu alıp önce Bratislava’ya gidecek ve buradan da Tuna Neh- ri’ni geçerek Avusturya toprakla- rına ayak basacaktı. Yolculu ğ un bu son kısmıysa tambir çılgınlık örne- ğ iydi. Anna nehri yüzerek geçmi ş , o ğ lu Branko’yuysa suya batmaması için bir otomobil lasti ğ inin içine ya- tırmı ş tı. Neyse ki ikilinin sa ğ salim hedefe varması ve bir süre sonra İ talya’ya varmasıyla birlikte Kubala ailesi nihayet yeniden bir araya gelmi ş ti. Kubala, İ talya’da ilk olarak Serie A’da yer alan Pro Patria takımıyla anla ş mı ş tı. Pro Patria, kümede kalma mücadelesi veren zayıf bir ekipti. Ancak Kubala, böylesi dü ş ük seviyedeki bir takımda bile çok geçmeden kalitesini ortaya koymu ş ve Çizme’de adından en fazla söz edilen oyunculardan biri hâline gel- mi ş ti. O yıllarda İ talyan futbolunun tek hâkimi konumundaki takımsa Torino’ydu. Serie A’da üst üste be ş inci ş ampiyonlu ğ una gitmekte olan Torino, Benfica takımının kap- tanı Francisco Ferreira’nın 3 Mayıs 1949’da oynanacak jübile maçına da davet edilmi ş ti. Rivayete göre Tori- nolu idareciler, kendi oyuncuları hâricinde Serie A’daki en iyi oyuncu olarak gördükleri Kubala’ya da bu maçta kendilerine e ş lik etmeleri için bir teklifte bulunmu ş lar, hatta Kubala da bu teklife olumlu yanıt vermi ş ti. Fakat son anda o ğ lu Branko’nun ate ş lenmesi üzerine Kubala bu seyahatten vazgeçmi ş ti. Elbette o esnada Kubala, Bran- ko’nun ate ş lenmesinin kendisinin hayatını kurtardı ğ ını bilmiyordu. Futbol meraklısı dikkatli okurlar hikâyenin nereye do ğ ru gitti ğ ini ş u son cümleyi okuyunca hemen fark edeceklerdir. Evet, söz konusu jübile maçı, o ünlü Torino takımını yok edecek olan Superga Facia- sı’ndan bir gün önce oynanmı ş tı. Maçın ertesi günü Lizbon’dan evlerine dönmek için uça ğ a binen Torinolu futbolcular, uça ğ ın Torino yakınlarındaki Superga Da ğ ı’na çakılması neticesinde ya ş amlarını yitireceklerdi. Kubala ise bir bakıma ş ans eseri hayatta kalmı ş tı. Sürgün günleri ve Barcelona transferi Bu üzücü olaydan bir süre sonraysa Kubala, futbol kariyerini tehdit edebilecek yeni bir sorunla kar ş ı kar ş ıya kalıyordu. FIFA, kendisine Vasas ile olan sözle ş mesini sonlan- dırmadan ba ş ka bir kulüple söz- le ş me yaptı ğ ı için iki yıla yakın bir süre futboldanmen cezası vermi ş ti. Öte yandan Çekoslovakya’da ben- zer bir süreyi hapiste ve çalı ş ma kampında geçiren kayınbiraderi Ferdinand Daucik de serbest bıra- kılmasının ardından kaçıp solu ğ u İ talya’da almı ş tı. Daucik, Kubala gibi siyasi mülteci konumuna dü ş mü ş Do ğ u Avrupa kökenli futbolcuları aynı çatı altında toplamayı amaçla- yan “Hungaria” adında bir gösteri takımı kurup bu takımla Batı Avru- pa’da turnelere çıkma fikrini ortaya attı ğ ında da Kubala’nın cezası bitene kadar ne yapaca ğ ı belli olacaktı. 1950 yılının Ocak ayında kurulan Hungaria takımı, çıktı ğ ı turnede aynı yılın Haziran ayına gelindi- ğ inde İ spanya’ya u ğ ramı ş , burada da Madrid Karması, İ spanya Kar- ması ve Espanyol takımlarına kar ş ı maçlara çıkmı ş tı. Tribünlere gelip bumaçları izleyen neredeyse her- kesin gözü de Kubala’ya takılıp kalı- yordu. Bu seyircilerin arasında Real Madrid Ba ş kanı Santiago Bernabeu ile Barcelona’nın scout ekibinin ba ş ı konumundaki Josep Samitier de vardı. O dönemde İ spanyol futbolunun en nüfuzlu ismi konumundaki Bernabeu, beklendi ğ i gibi ilk fır- satta Kubala’ya transfer teklifinde bulunacaktı. Fakat i ş i bitiren taraf, Samitier’in Barcelonası olacaktı. Samitier, Barcelona kulübü içeri- sinde Franco yönetimine en yakın isimlerden biri olarak bilinmek- teydi. Muhtemelen bu transferde yardımgörmek için Bernabeu’dan daha fazla ricacı olmu ş tu. Dahası Barcelona yönetimi, Kubala’nın transferini kolayla ş tırmak için kayınbiraderi Ferdinand Daucik’i de Barcelona Teknik Direktörlü ğ ü’ne getirme kararı almı ş tı. Sonuç olarak 15 Haziran 1950 tarihine gelindi- ğ inde Kubala-Daucik ikilisi Barce- lona ile sözle ş me imzalıyorlardı. Ancak Kubala’nın FIFA’dan aldı ğ ı ceza henüz sona ermemi ş ti. Yıldız oyuncu yeni formasına kavu ş mak için 1951 yılının gelmesini bekleye- cek, bu esnada da özel maçlara çıkmakla yetinecekti. Cezası biter bitmez ilk kupasını kazandı Kubala’nın cezası, 1951’in Nisan ayında sona eriyordu. Ancak o güne gelindi ğ inde LaLiga’nın 1950-51 sezonumaçları da tamamlanmı ş tı. Geriyeyse günümüzde Copa del Rey (Kral Kupası) olarak geçen, o tarih- lerdeyse General Franco’dan ötürü Copa del Generalisimo (General Ku- pası) olarak anılan ulusal kupa kal- mı ş tı. Kubala, Barcelona formasını resmî olarak ilk kez 29 Nisan 1951’de Sevilla ile deplasmanda oynanan General Kupası maçında giyerken Barça bu kar ş ıla ş madan 2-1’lik galibiyetle ayrılmı ş tı. Dört gün sonra oynanan rövan ş maçın- daysa Barcelona bu kez 3-0 kazanı- yor ve Kubala da yeni takımı adına ilk golüne penaltıdan imzasını atı- yordu. Ardından çeyrek finalde At- 118 119 Daucik ve Kubala
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==