TamSaha 196. Sayı / Mart 2021
ki’nin daha evvelden de antikomü- nist görüşlerini pek gizleyememiş bir oyuncu olmasıydı ve kendisi bu yüzden Polonya’da sosyalist yöne- tim tarafındanmimlenmiş durum- daydı. Hükümet, aynı yıl Temmuz ayında Lublin kentinde yaşanmış olan geniş çaplı grev ve protestolar- dan dolayı zaten diken üstündeydi ve Terlecki’nin tavırları iyice dikkat çekmişti. Bardağı taşıransa kafile- nin İtalya’ya gitmesinin ardından yine Terlecki’nin önderliğinde bazı futbolcuların Vatikan’a geçerek aslen Polonyalı olan Papa II. John Paul’ü ziyaret etmeleriydi ki oyun- cular, böyle bir şeye yeltenmeme- leri için seyahat öncesinde de uyarılmışlardı. Bunun sonucunda Polonya Futbol Federasyonu da harekete geçecek ve ağır cezalar verecekti. Terlecki ve Boniek 12’şer, Mlynarczyk ve Zmuda sekizer, Smolarek ise dört ay futboldanmen edilmiş, teknik direktör Kulesza ve yardımcısı Blaut ise görevlerinden alınmıştı. Bu cezayla birlikte Boniek o sezon bir daha forma giyemeye- cekti ama millî takımın yeni teknik direktörü Antoni Piechniczek’in indirim talebi üzerine cezası dokuz aya çekilince 1981-82 sezonunun başında sahalara dönebilecekti. İlginçtir, en önemli oyuncusu Boniek, kalecisi Mlynarczyk ve for- vetlerinden Smolarek bu cezaları almasına karşın o sezonun sonunda Widzew tarihinin ilk Polonya şam- piyonluğunu elde etmişti. Kırmızı- beyazlılar, cezalı yıldızlarının geri dönmesi sonrasındaysa hız kesme- yecek ve 1981-82 sezonunda da ligi zirvede tamamlayarak üst üste ikinci şampiyonluklarını yaşaya- caklardı. 1982 yazıysa Boniek’in uluslararası düzeyde adını adeta tümdünyaya ezberleteceği bir dönemolacaktı. Zira kendisi, İspanya’da düzenlenen Dünya Kupası’nın kahramanlarından biri haline gelecekti. Dünyayı kendine hayran bıraktı Polonya, turnuvanın ilk turunda İtalya, Peru ve Kamerun ile aynı grupta yer alırken ilkmaçına İtalya karşısında çıkmış ve sahadan gol- süz beraberlikle ayrılmıştı. Dünyanın en güçlü ekiplerinden biri karşısında alınan bu skor elbette yadırganacak değildi fakat dört gün sonra, ilk kez bu turnuvada boy göstermekte olan Kamerun ile de 0-0 berabere kalınmasıyla Polonya cephesinde büyük hayal kırıklığı yaşanıyordu. Peru ile oynanan son maçtaysa ilk yarının yine golsüz bir şekilde geride kalmasının ardından ikinci yarıyla birlikte tablo bir anda tersine dönecekti. Polonya birbiri ardına golleri bulmaya başlamış, 90 dakika tamamlandığında da ra- kibine 5-1’lik üstünlük sağlamıştı. Bir gol atan, iki de asist yapan Boniek ise günün kahramanıydı ve bu sayede Polonya, grup lideri olarak ikinci tura kalıyordu. İkinci turdaysa üçer takımlı dört grup vardı ve grup birincileri yarı finale kalacaklardı. Polonya’nın rakipleriyse bu sefer Belçika ve Sovyetler Birliği olmuştu. Belçi- ka’yla oynanan ilkmaç ise Boni- ek’in futbol hayatının belki de en ışıltılı performansını ortaya koy- duğumaç niteliğindeydi. Polonya, karşılaşmaya gayet hızlı bir giriş yaparken henüz dördüncü daki- kada sağ kanatta topla buluşan Grzegorz Lato, ceza alanıyla kale çizgisinin birleştiği noktaya geldi- ğinde yerden geriye doğru oynuyor ve on sekiz köşesindeki Boniek de gelişine çok sert vurarak topu yakın doksana göndererek takımını 1-0 öne geçiriyordu. 26’ncı dakikaya gelindiğindeyse Janusz Kupce- wicz’in sağ kanattan sol kanada doğru gönderdiği topu ceza sahası köşesindeki Andrzej Buncol kafayla içeri çeviriyor ve yine o noktada olan Boniek, topu yere inmesini beklemeden kafasıyla Belçika kalecisi Theo Custers’ın üzerinden aşırtarak farkı ikiye çıkartıyordu. Karşılaşmanın ilk yarısının 2-0’lık Polonya üstünlüğüyle geride kal- masının ardından ikinci devrede de Doğu Avrupa ekibi etkili oyununu sürdürecekti. 53’üncü dakikada Lato, bir ara pasıyla Boniek’i Belçika savunmasının arkasına kaçırıyor ve Boniek de Custers’ı çalımladık- tan sonra topu ağlara göndererek hat-trick yapıyordu. Bu golle bir- likte Polonya maçı 3-0’lık galibi- yetle tamamlayacaktı. Turnuvada dört gole ulaşan Boniek böylece Rummenigge ve Zico ile birlikte gol krallığı yarışında da zirveye ortak olmuştu. Polonya ile SSCB gruptaki son maçta karşı karşıya geldiklerin- deyse, averajları daha iyi olduğun- dan beraberliğin kendilerine yeteceğini bilen Polonyalılar oyunu daha çok kendi yarı alanlarında kabul ediyor ve olabildiğince alan daraltarak rakiplerine rahat oynama şansı tanımıyorlardı. Sonuçta istediklerini de alacak ve maçın başladığı skorla bitmesi üzerine adlarını yarı finale yazdıran taraf olacaklardı. Ancak yaşadıkları biraz buruk bir sevinçti zira Boniek, maçın son dakikalarında gördüğü sarı kart nedeniyle yarı finalde cezalı duruma düşmüştü. Polonya, Boniek’siz çıktığı yarı final mücade- lesindeyse İtalya karşısında bu kez tutunamıyor ve sahadan 2-0’lık mağlubiyetle ayrılarak Fransa ile üçüncülükmaçı oynamak duru- munda kalıyordu. Söz konusumaç- taysa Boniek takıma geri dönecek ve bir de asist yaparken Polonya 3-2 galip gelecekti. Böylece Lehler, sekiz yıl aradan sonra bir kez daha Dünya Kupası’nı şeref kürsüsünün üçüncülük basamağına çıkarak tamamlıyorlardı. Juventus’un rüya takımında Turnuva boyunca attığı dört gol ve yaptığı üç asistle takımının en çok alkış alan ismi olan Boniek’in bu başarısının ardından Polonya’da daha fazla kalması da pekmümkün görünmüyordu. Nitekimkendisine iki yıl önceki UEFA Kupası eşleşme- sinden itibaren göz koyan Juventus, Dünya Kupası sonrasında bu trans- fer için kolları sıvayacak ve Doğu Bloku’ndaki birtakımbürokratik engellerin de aşılması sonrasında Boniek yaz transfer döneminin son gününde siyah-beyazlılara imzayı atacaktı. Juventus, aynı transfer sezonunda St. Etienne’den Michel Platini’yi de kadrosuna katmıştı. Üstelik o kad- roda son Dünya Kupası’nı şampi- yonlukla kapatan İtalya Millî Takımı’nda da düzenli olarak oyna- yan Zoff, Scirea, Gentile, Tardelli, Cabrini ve Rossi gibi oyuncular da vardı. Tümbu isimlerin bir araya ge- tirilmesiyle de Juventus, Avrupa’nın en iddialı ekiplerinden biri haline gelmişti. Buna karşılık Boniek’li Juventus, 1982-83 sezonunda iki ana kul- varda da ikincilikle yetinmek zorunda kalıyordu. Serie A’da şam- piyonluğu Roma’ya kaptırmışlardı. Şampiyon Kulüpler Kupası’ndaysa Hivdovre, Standard Liege, Aston Villa ve Boniek’in eski takımı Widzew Lodz’u eleyerek çıktıkları finalde Hamburg’a tek golle boyun eğmişlerdi. Siyah-beyazlılar adına sezonun tesellisi, İtalya Kupası’nın finalde Verona’nın 0-2 ve 3-0’lık skorlarla mağlup edilerek kazanıl- masıydı. Boniek ise sezonu tüm kulvarlarda 49 maçta 10 golle tamamlamıştı. Hücumbölgesinde çok yönlü bir oyuncu olması Boniek için genelde avantajlı sayılabilecek bir nitelikti belki ama Juventus’ta bu durumun teknik direktör Giovanni Trapattoni açısından biraz sorun teşkil ettiği de söylenebilirdi. Zira Trapattoni, Boniek’i sürekli farklı bölgelerde görevlendirmekteydi. Aslında Trapattoni, Dünya Kupası gol kralı oyuncusu Paolo Rossi’yi de hü- cumda farklı rollerde kullanmaya çalışıyordu ve planının odak noktası Platini’ye olabildiğince serbest alanlar açabilmek, onun yaratıcılı- ğını ve zekâsını en rahat biçimde kullanmasını sağlamaktı. Fakat bunu yaparken Boniek ile Rossi’nin verimliliği üzerinde soru işaretleri de oluşmuyor değildi. Finallerin golcüsü 1983-84 sezonunda Juventus’ta nihayet oyuncular rollerine daha çok adapte olacak ve bu sayede hedeflere de ulaşılacaktı. Trapatto- ni’nin öğrencileri Serie A’da zirveyi Roma’dan geri aldıkları gibi, Kupa Galipleri Kupası’nda da Lechia Gdansk, Paris St. Germain, Haka ve Manchester United’ı eleyerek finale kalmışlardı. Porto ile oynanan final- deyse siyah-beyazlılar 12’nci daki- kada Vignola ila 1-0 öne geçmiş, ardından 29’uncu dakikada Antonio Sousa skoru eşitlese de 41’inci da- Boniek’li Polonya, 1982 Dünya Kupası’nda Fransa’yı mağlup ederek üçüncü olmuştu... 94 95
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==