TamSaha 193. Sayı / Aralık 2020
de… Çok küçük yaşta transfer olu- yorsun Ankaragücü’ne… Orası benim için biraz duygusaldır. Ailenden ilk kez ayrılıyor ve uzak- lara gidiyorsun. Yakın bir mesafede değil o zamanki şartlarda… Ankara- Bursa arası baya mesafe var. Annemduygusal, babam ciddi olsa bile o da duygusal… O zamanki dü- şünce yapım; “Fedakârlık yapacak- sın ki karşılığını ilerleyen yıllarda alasın” tarzındaydı. Küçüklükten beri düşüncemhep böyleydi. Anka- ragücü’nde çok zor günler yaşadım. Aileni özlüyorsun. Hastalanıyorsun bazen… Kendi başına bir şeyleri atlatıyorsun. Yapman gereken bazı şeyler oluyor. Kendi iradenle çözü- yor, çözümlüyorsun. Ama bunun avantajları daha fazlaydı. En büyük avantajı, insanı genç yaşta olgun- laştırıyor. Şimdi bütün kararları kendin veriyorsun. Yani o aileden uzak kaldığımdönemin bana kattığı çok şey oldu… Çocukken açıkçası çok fazla maç izlemiyordum ama Fenerbahçe’ye karşı bir ilgimvardı. Deivid’ler, Alex de Souza’lar herkesi etkiliyordu o dönem… Alex de Sou- za’nın kramponlarını arıyorduk o dönemde… Ankaragücü’nde Gelişim Ligleri’nde forma giyiyorsun ve 24 Nisan 2016 tarihinde ilk kez profesyonel bir ligmaçına çıkıyorsun. O dönem 2. Lig’de mücadele eden MKE An- karagücü, Ankara’da Amed’le karşılaşıyor ve karşılaşmayı 2-1 kaybediyorsunuz. Omaçı nasıl hatırlıyorsun? İster istemez heyecan oluyor. Hatır- lıyorumomaçı. Fedakârlık yapmış- sın, ailenden uzaklaşmışsın; bir cefa var. Sefayı da yaşayabilmek için işini lâyıkıyla yapman gereken bir 90 dakika var. Gelen fırsatları iyi değerlendirmen gerekiyor ki deva- mını getirebilesin. Maça çok rahat çıktım. İlkmaçımolmasına rağmen çok rahattım. Benmaçı her zaman maçtan önce oynarım. Kafamda kurarım. Yan top geliyor mesela, ben tutuyorum. Kafamda oynuyo- rum. Yatakta kulaklığı takarımve başlarımmaçı oynamaya… Alex de Souza da aynısını yapardı… Bir gün öncedenmaçı oynardı kafasında… Onun rahatlığı çok oluyor. Maça çıktığında çok rahat oluyorsun. Kurduğun pozisyonları saha içinde de yapıyorsun. Çünkü saçma sapan pozisyonları bile kafanda kuruyor- sun. Mesela top takım arkadaşına çarpıyor ve sen terste kalıyorsun… En son Galatasaray derbisinde maçtan önce Arda abinin şutunu düşündüm. Bizim oyuncuya çarptı ve terste kaldım. Orada onu düşün- memiş olsam ilk vuruş anında sola kapatıp yatsam, terste kalacaktım ve gol olacaktı… O pozisyonun aynı- sını hayal ettim. Bu Arda abi değil de başkası da olabilirdi ama ben o po- zisyonu hayal ettim. Kaleci son sa- niyeye kadar ayakta kalmalı. Bence kalecilikteki en önemli nokta bu… Son ana kadar ayakta kalmak. Aynısı da oldu; şükür kurtardık ve iyi bir maç oldu benim için. O pozis- yonda belimden sakatlandım. 2018-2019 sezonuyla birlikte artık Süper Lig’desin ve kale senin… Ankaragücü ile başarılı maçlar çıkartıyor ve herkesin dikkatini üzerine çekiyorsun. O sezonu ve akabinde Fenerbahçe’ye transferini nasıl değerlendirirsin? Sağ olsun o dönemMustafa Hoca- mız vardı. Mustafa Kaplan Hoca- mızla 2. Lig’de de çalışmıştık. Bana çok güvenirdi. İyi veya kötü geçen her maçın ardından bana hep des- tek oldu, arkamda durdu. Ben de bu sayede özgüvenimi sahaya yansıt- maya çalıştım. Dediğimgibi maçı kurgulama, oynama, o şans geldi- ğinde heyecanı sahaya yansıtma vardı bende. Amatör ruhu hâlâ taşıyorum. Nerede olursamolayım o ruhu hiçbir zaman kaybetmem. Hiçbir zaman da bu ruhu kaybede- ceğimi düşünmüyorum. Çünkü en başta işine duyduğun saygıdan geçen bir şey… Nerede olursak olalım… O yüzden çok güzel anıları yaşadımo dönemde. Süper Lig’de oynuyorsun, hayal kurmuşsun, bir yerlere gelmişsin. Ama geldiğin hayal noktasında daha fazla hayal- ler biriktirmişsin. Yani ben her gel- diğimnoktanın üstünde hayallerle devam ederimyoluma. Dolayısıyla benim çok daha fazla hayal biriktir- diğimbir sezondu. Süper Lig’de oy- namaya başladım, takıma alıştım. Çok genç yaşta Ankaragücü’nde kaptan oldum. Çok güzel, tarif edilemez bir sürü duyguydu benim için… Fenerbahçe’ye beni Ersun Yanal Hocam aldı. Beni aradı, “Altay seni burada görmek istiyorum. Sana güveniyorum” dedi. Sonra- sında ben de Fenerbahçe’ye gitmeyi çok istedim. Zaten çocukluktan da o duygu vardı. Her takıma saygı duyuyorum. Profesyonel düşünce yapısında büyüdüm. Bütün takım- larımız ülkemizin saygı duyulası değerleridir. Ben de bu teklifi alınca hiç düşünmeden Ersun Hocama, “Tabiî ki hocam” dedim. İki kulüp birbiriyle, olması gerektiği biçimde anlaştı. Başkanımız beni aradı, “Altay seni Fenerbahçe istiyor. Biz olumlu bakıyoruz. Sen ne düşünü- yorsun?” diye sordu. Ben de, “Baş- kanım siz olumlu bakıyorsanız bana sormanıza bile gerek yok. Ben gidi- yorum” cevabını verdim. Öyle bir süreç oldu benim için. Çok da güzel oldu. Bursa’dan çıkan, 2018-2019 sezo- nunda Ankaragücü’nde iki Türkiye Kupası, 17 ligmaçında oynayan Altay Bayındır, bir sezon sonra Fenerbahçe gibi büyük bir takımın kalesini 32 lig, 3 de Türkiye Kupası maçında koruyor. Genç yaşına rağ- men geçen sezonki bu büyük istik- rar hakkında ne düşünüyorsun? Şöyle söyleyeyim; Ankaragücü dönemlerimde hep bugünleri dü- şündüm. Bugünlere gelebileceğimi, zaten doğru düşünce yapısında devam edersembugünlerin ötesine de geçebileceğimi düşündüm. O düşüncelerimde o zaman bende oluştu. Bu benim için çok büyük avantajdı. Mental olarak aldığım destekler ya da bugüne geldiğimde yaşayacaklarımın o günden öngö- rüsü gibi de diyebilirim. Ben bunu düşünüyordum. O dönemde şöyle düşünüyordum… Büyük bir camiaya gittiğinde, oynamaya başladığında çok büyük bir camianın sorumlulu- ğunu alıyorsun. Hemyaşın genç hemde kalecisin ve en ufak bir ha- tada direkt hedefsin. Yabancı oyun- cular malûm eleştiri konusunda bizden daha sıkıntısızdır. Eleştiril- mezler. Ama eleştiri direkt sana gelir. O psikolojiyi kaldırmak önemli. Her zaman dümdüz gitmi- Benmaçı her zaman maçtan önce oynarım. Yan top geliyor mesela, ben tutuyorum. Yatakta kulaklığı takarımve başlarımmaçı oynamaya… En son Galatasaray derbisinde maçtan önce Arda abinin şutunu düşündüm. Onu düşünmemiş olsam, ilk vuruş anında sola kapatıp yatsam, terste kalacaktımve gol olacaktı. “ Ankara’ya giderken düşünce yapım, “Fedakârlık yapacaksın ki karşılığını ilerleyen yıllarda alasın” tarzındaydı. Çok zor günler yaşadım. Aileni özlüyorsun. Hastalanıyorsun bazen… Kendi başına bir şeyleri atlatıyorsun. Ama bunun avantajları daha fazlaydı. En büyük avantajı, insanı genç yaşta olgunlaştırıyor. “ Amatör ruhu hâlâ taşıyorum. Nerede olursam olayımo ruhu hiçbir zaman kaybetmem. Hiçbir zaman da bu ruhu kaybedeceğimi düşünmüyorum. Çünkü en başta işine duyduğun saygıdan geçen bir şey… “ 52 53
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==