TamSaha 192. Sayı / Kasım 2020
yeşil sahalardan. Peki, bu özellikle- rin belki de hiçbirine yeterince sahip olmamasına karşın futbol tarihinin en çok gol atan isimleri arasına girmiş bir kişi olabilir mi? “Yok artık” demeye hazırlanıyorsa- nız size bir daha düşünmenizi tav- siye etmek durumundayız zira fena halde yanılmak üzeresiniz. Nitekim Alman futbol efsanesi Gerd Müller tamda böyle bir golcüydü. Birebirde pek etkili olduğu söylene- mezdi. Zaten topla fazla dripling de yapmazdı. Röveşata veya makas gibi estetik vuruşları da pek tercih etmezdi. Topu en erişilmez köşelere tatlı bir kavisle gönderen plaseler de imzası sayılmazdı. Çok sert şut çekmezdi, ceza sahası dışından zaten nadiren yoklardı kaleyi. Hava toplarında da izbandut gibi savunmacıların yarımboy üzerine sıçrayıp çivi çakarmışçasına kafa vuruşu yaptığı pek vaki değildi. Peki, nasıl oluyordu da bu nitelikler çerçevesinde bakıldığında gayet yetersiz bir futbolcu olarak bile gö- rülebilecek bir isim futbol tarihinin en golcülerinden biri haline gelebili- yordu? İşte “golü koklamak” tâbiri- nin önemi tamda bu noktada ortaya çıkıyor. Öyle ki futbol dünya- sında bugüne dek onsekiz içinde nerede ve ne zaman durması ge- rektiğini Gerd Müller kadar iyi kes- tirebilen ikinci bir isimbelki de çık- mamıştır. Takımının kalktığı atakta rakip ceza sahası azıcık karışmaya- görsün…Müller o kargaşa içinde kaşla göz arasında topa dokunur ve fileleri havalandırırdı. Yüzlerce gol atmasına rağmen “jeneriklik” de- nebilecek pek golü yoktu. Gollerinin büyük kısmını da penaltı noktasıyla altıpas çizgisi arasındaki bölgedey- ken atmıştı. Ama işte takımının söz konusu bölgeye topu taşıması zaten “gol” demekti. Zira Müller orada bir şekilde o topu yakalayıp üç direk arasından geçirmeyi başarıyordu. Teneke kutunun peşinden koşarken Gerd Müller, 3 Kasım 1945’te Bavye- ra’nın Nördlingen kentinde Johann- Christina Müller çiftinin beşinci çocukları olarak dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren vaktinin önemli bir bölümünü sokaklarda oynayarak geçirmeye başlamıştı. En çok sevdiği oyun da futboldu. Ancak Almanya’nın II. Dünya Sava- şı’ndanmağlup bir ülke olarak çıkması, çeşitli yoklukları ve im- kânsızlıkları da beraberinde getir- diğinden Gerd ve arkadaşları çoğu zaman bir futbol topu dahi bulama- makta ve onun yerine boş bir te- neke kutuyla idare etmeye çalış- maktaydı. Kaleler taştan da yapılsa, top yerine teneke kutu da kullanılsa Gerd, ar- kadaşları arasında o teneke kutuyu iki taşın arasından hep en çok geçi- ren kişi oluyordu. Şehrin yegâne futbol takımı konumundaki TSV 1861 Nördlingen’in altyapı sorumlu- larından Georg Münzinger de bir gün Gerd ve arkadaşlarınınmaç yaptığı sokaktan geçerken durup bir süre onları izlemiş ve Gerd’in olağandışı bir golcülük yeteneği olduğunu fark etmişti. Haliyle de ondan kulüplerinin altyapısına gelmesini de rica etmişti. GelgelelimGerd hayli çekingen ve kendine pek de fazla güvenemeyen bir çocuktu. Bu yüzden aldığı bu davete de icabet etmeyecekti. En azından bir süreliğine… Aradan bir- kaç yıl geçtikten sonra, 1958 yılının Ağustos ayında, bu kez kendi isteğiyle Nördlingen’in altyapısına kaydolacaktı. Burada da kısa süre içinde altyapının en golcü ismi ha- line gelen Gerd, 1962-63 sezonunda Nördlingen genç takımının attığı 204 golün 180’ine (yazıyla yüz sek- sen) imzasını atarak akıllara durgunluk veren bir istatistik tutturacaktı. Bu devasa gol patlamasının ardın- dan 17 yaşındaki Müller’in Nördlin- gen’in A takımına alınması da kaçınılmazdı. 1962-63 sezonunun sonunda TSV 1861 Nördlingen’in Swabia bölgesel liginde TSG Augs- burg 85 takımına karşı oynadığı maçta Müller ilk kez A takımlar se- viyesinde bir maça çıkacaktı. Tarih- ler 27 Nisan 1963’ü gösteriyordu. O sezon bumaçla birlikte toplamda üç karşılaşmaya çıkan Müller, dört kez fileleri havalandırarak bir son- raki sezon neler yapabileceğine dair de aslında yeterince fikir veriyordu. Nitekim 1963-64 sezonunda genç golcü takımıyla 28maça çıkıp 47 kez gol sevinci yaşayacak ve bir anda Bavyera’nın büyük kulüp- lerinin de dikkatini çekecekti. Bayern elini çabuk tuttu Müller, genç takımla 180 gol attığı sezonda zaten Bavyera gençler karmasına da seçilmişti ve eyalette gelişimi en çok ilgiyle izlenen birkaç genç oyuncudan biriydi. Kulübünde A takıma yükselmesinin ardından da maç başına neredeyse bir buçuk gol ortalaması tutturması, büyük kulüplere daha fazla beklememeleri konusunda verilmiş bir tür ihtardı aslında. Transferi için niyetlenen ilk kulüp 1860 Münih’ti. Ancakmahalli rakiplerinin böyle bir transferle kendilerine karşı avantaj elde et- mesini istemeyen Bayern Münih yetkilileri, 1860’lıların Müller için gi- rişimde bulunacakları istihbaratını alır almaz harekete geçmişti. Kulüp yöneticisi Walter Fembeck apar topar ofisinden çıkıp yola koyulmuş ve 150 kilometre ötedeki Nördlin- gen’e olabilecek en çabuk şekilde giderek soluğu genç oyuncunun evinin önünde almıştı. 1860 yöneti- cileriyse Fembeck’ten bir saat sonra Müller’in evine gelebileceklerdi. HemFembeck’in erkenden gelmiş olması ve transfer için çok daha istekli olduklarını belli etmesi hem de o dönem 1860’ın daha güçlü bir kadroya sahip olduğundan Ba- yern’de forma bulma şansının daha yüksek olduğunu düşünmesi nede- niyle Müller, tercihini Bayern’den yana kullanacaktı. Beş yıl evvel, 13 yaşındaki Franz Beckenbauer adlı bir genç, çocuklu- ğundan beri tuttuğu 1860 Münih yerine son anda Bayern Münih’in altyapısına dâhil olmuştu. Beş yıl sonra da 18 yaşındaki genç golcü Gerd Müller, Bayern’i 1860’a tercih etmişti. Bu iki tercih, belki de Alman futbolunun geçmişindeki en büyük kırılma noktalarından ikisini teşkil ediyordu. Öyle ya, iki oyuncu Münih’in kırmızılıları yerine mavililerini seçmiş olsa belki bugün Alman futbolunun en büyük kulübü olarak 1860’ı bilecek, Bayern’eyse Almanya’da alt liglerde mücadele eden alelâde bir Münih kulübü gözüyle bakacaktık. Çaykovski onu güreşçiye benzetmişti Müller’i Bayern’e yöneticiler transfer etmişti. Yugoslav teknik direktör Zlatko Çaykovski’ninse o esnada bu transferden haberi yoktu. Genç oyuncunun yeni hoca- sının gözündeki ilk intibaı ise son derece olumsuzdu. Çaykovski, Mül- ler’i gördüğünde yanındaki yönetici Peter Sorg’a dönüp öfkeli bir şekilde “Bu ne, yoksa yanında oğlunumu getirdin? Ne yapıyor bu çocuk, güreşçi falanmı?” diye sormuştu. Çaykovski’ye göre 1.76 metre bo- yundaki birisi neredeyse 90 kilo geliyorsa onun bırakın Bayern’de oynamasını, futbolcu olması dahi mümkün değildi. Haliyle ilk hafta- larda Çaykovski, Müller’i kadroda düşünmüyordu. Ekim ayının ortala- rına gelindiğindeyse kulüp başkanı WilhelmNeudecker bizzat Çaykovski’ye Müller’i oynatması için telkinde bulunacaktı. Sonuçta Müller, 18 Ekim 1964’te Freiburger FC ile oynadıkları maçta ilk kez Bayern formasıyla sahaya çıkıyor ve takımı adına ilk golünü de kaydediyordu. Gol noktalarına ha- reketlenmede eşsiz bir meziyeti 82 83
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==