TamSaha 191. Sayı / Ekim 2020
herkes onun olağanüstü yetenek- lerini konuşur hale gelecekti. 12 ya- şındayken Argentinos Juniors’un maçlarının devre arasında sahaya çıkıp top cambazlığı yapmasıyla tribünlerdeki binlerce futbolsever de onun yeteneklerinden haberdar hale gelecekti. Tabiî onunmeşin yu- varlakla yaptığı o sihirli gösterileri izleyenler bir an önce bu çocuğun büyüyüp kendi takımlarında forma giydiği günleri hayal etmeye koyu- luyorlardı. Büyük beklentilerle yolu gözlenen o gün ise 20 Ekim 1976 tarihine denk gelecekti. Maradona, 16. yaş gününe 10 gün kala, Argentinos Juniors’un Talleres ile oynadığı ve 1-0 kaybet- tiği maçta, ikinci devrenin başında Ruben Giacobetti’nin yerine oyuna dâhil olmuştu. A takımla ilkmaçına çıkıyordu. Bumaçtan yaklaşık üç hafta sonraysa, 14 Kasım 1976’da, San Lorenzode Mar del Plata takı- mının ağlarına profesyonel futbol kariyerinin ilk golünü gönderecekti. Şöhret basamaklarını o kadar hızlı tırmanıyordu ki ilk profesyonel maçına çıktığı günden yaklaşık dört ay sonra, takvimler 27 Şubat 1977’yi gösterirken, Arjantin’in Ma- caristan ile yaptığı ve 5-1 kazandığı özel maçta, Leopoldo Luque’nin ye- rine oyuna girerekmavi-beyaz çu- buklu formayı da ilk kez taşıyacaktı. Sınır dışına taşan şöhret Maradona, orta sahada hücuma dönük oynamasına ve henüz çocuk yaşta olmasına karşın 1978 yılında Arjantin Ligi’ne müthiş bir giriş yapmış ve peş peşe attığı gollerle de ligin en çok parlayan isimlerinden biri haline gelmişti. Haliyle o yıl Haziran ayında Arjantin’in ev sahipliğinde yapılacak olan 1978 Dünya Kupası için de çoğu Arjantinli onunmillî takımda yer alması gerektiğini düşünüyordu. Lâkin turnuva gelip çattığında, millî takı- mın teknik direktörü Cesar Luis Menotti, Maradona’yı 22 kişilik kadrosuna almayacaktı. Menotti’ye göre Maradona henüz böylesine bir baskıyı kaldırmak için çok gençti. Karar açıklandığı sıralarda Arjantin futbol kamuoyu tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmış olsa da turnuvanın sonunda Arjantin’in şampiyon olması bu eleştirilerin önünü bir anda tıkayıvermişti. Fakat turnuva bitiminden yaklaşık beş ay sonra Arjantin Ligi’nde sezon tamamlandığında Maradona 22 golle gol kralı olunca tartışmalar yeniden alevlenecekti. Birçok Arjantinli, Pele’nin 1958’de henüz 17 yaşındayken dünya şampiyonu olduğunu ve kendilerinin de böyle genç bir dünya şampiyonu yıldız çıkarma fırsatını kaçırdığını söyleyerekMenotti’ye tepki göstermekteydi. Maradona’nın kendini uluslararası arenada göstermesi için yaklaşık bir yıl daha beklemesi gerekecekti. 1979 yazında Japonya’da düzenle- nen Dünya Gençler Şampiyonası finalinde son şampiyon Sovyetler Birliği karşısında sazı eline alan Maradona önce takımının ilk iki golünün hazırlayıcılığını yapıyor, sonra da bizzat kendisi SSCB filele- rini havalandırıpmaçın skorunu tayin ediyordu. Maradona, kariyeri- nin ilk uluslararası başarısını elde ederken, bu başarıdaki bireysel katkısı sayesinde turnuvanın en değerli oyuncusu da seçilmişti. Yaklaşık iki yıl sonraysa Maradona, çocukluğundan beri formasını giymeyi düşlediği Boca Juniors’a nihayet transfer olacaktı. 22 Şubat 1981’de Boca Juniors’la ilkmaçına çıkan Maradona, takımının Talleres’i 4-1 yendiği maçta ikisi de penaltıdan olmak üzere iki gol kaydediyor ve daha ilkmaçında La Bombonera tribünlerinin sevgilisi olmayı başarıyordu. Boca Juniors da Maradonalı ilk sezonunda şampi- yonluğa ulaşmayı bilecekti. Maradona’nın şöhreti artık sadece Arjantin sınırlarını değil, Atlantik Okyanusu’nu da aşmıştı. Avru- pa’nın dev kulüpleri bu genç süper starı almak için Boca’nın kapısını aşındırmaktaydı. 1982’nin Haziran ayına gelindiğinde Boca, teklifler karşısında daha fazla direnemedi ve Maradona’yı, kendilerine bonservisi için o dönemde rekor sayılabilecek bir meblağ olan 7.2 milyon doları öneren Barcelo- na’ya satma kararı aldı. Dünya Kupası ve Barça’da yaşanan hayal kırıklığı 1982 yılının Maradona adına en önemli noktasıysa, kariyerindeki ilk Dünya Kupası macerasını yaşayacak olmasıydı. Ne var ki son şampiyon, kupaya tökezleyerek başlayacak ve ilkmaçında Belçi- ka’ya tek golle mağlup olacaktı. Beş gün sonra Macaristan önünde alınan 4-1’lik galibiyet ve Mara- dona’nın da bumaçta iki golle oy- naması, ardından da El Salvador’un 2-0’la geçilmesi üzerineyse Arjan- tin yeniden rayına oturmuşa benzi- yordu. Ancak ikinci tur gruplarında sırasıyla İtalya’ya 2-1, Brezilya’ya da 3-1 mağlup olunması Arjantin’in sonunu getirmiş ve Maradona’yı da bir anda eleştiri bombardımanıyla karşı karşıya bırakmıştı. Maradona, Dünya Kupası’nın ardın- dan formasını giymeye başladığı Barcelona’da da yine birçok talih- sizlikle yüz yüze kalacaktı. Kulüpteki ilk sezonunda perfor- mansının gitgide arttığı ve nere- deyse herkesin ondan ligdeki en heyecan verici oyuncu olarak bahsetmeye başladığı bir sırada sarılık hastalığına yakalandı ve üç ay boyunca sahalardan ayrı kaldı. Sezonun son bölümünde formasına yeniden kavuşan Maradona takı- mını önce o zamanlar düzenlen- mekte olan İspanya Lig Kupası’nda, ardından da İspanya Kral Kupa- sı’nda zafere taşıdı. İki kupanın da finalinde Barcelona’nın en büyük rakibi Real Madrid’i mağlup etmesi, söz konusu zaferlerin anlamını bir kat daha arttırıyordu. Bumaçlarda Maradona da attığı ve attırdığı gol- lerle Barcelona halkının Kubala ve Cruyff gibi efsanelerden sonra yeni kahramanı olma yolunda dev adım- larla ilerliyordu Ancak ligin biti- minde Barcelona şampiyon Athletic Bilbao’nun iki puanlı sistemde altı puan gerisinde kalarak sezonu dördüncü sırada tamamladı ve bunda hiç şüphesiz Maradona’nın hastalığı nedeniyle takımından ayrı kaldığı dönemin çok büyük etkisi vardı. Barcelona ertesi sezona Athletic Bilbao’yumağlup edip İspanya Süper Kupası’nı kazanarak girse de lâle devri çok kısa sürdü ve 24 Eylül 1983 tarihine gelindiğinde Mara- dona kariyerindeki en büyük dar- belerden birini yedi. Darbeyi indiren Athletic Bilbao’nun haşin defans oyuncusu Andoni Goikotxea Olas- koaga’ydı. Bilbao Kasabı olarak da anılan Goikotxea’nın darbesi Mara- dona’nın sol ayak bileğinin kırılma- sına, yine aynı bölgedeki bağların da kopmasına neden olmuştu. Sakatlığın ardından Maradona’nın futbol hayatının bitebileceğinden korkuluyordu. Fakat o, kuvvetli bünyesi sayesinde, üç buçuk ay gibi kısa bir sürede sahalara dönmeyi başardı. Buna rağmen Maradonasız geçen haftalar, tıpkı bir önceki sezonki gibi, Barcelona’nın şampiyonluğu bir kez daha ıskalamasına neden oluyordu. Sezon bittiğinde Katalan ekibi, şampiyon olan Athletic Bil- bao’nun bir puan gerisinde, üçüncü sırada kalmıştı. Kral Kupası da fi- nalde, yine Bilbao’ya kaybedilmişti. Bumaç öncesinde zaten Goikoet- xea tarafından ayağının kırılmış ol- ması nedeniyle Maradona’da rakibe karşı bir bilenmişlik vardı. Maçta da Bilbaoluların yine son derece sert bir oyun anlayışıyla oynamaları, karşılaşmanın bitiminde Mara- dona’nın adeta tepesinin atmasına yol açmış ve Arjantinli yıldız rakip oyunculara saldırarak saha içinde büyük bir arbede yaşanmasına neden olmuştu. Napoli’de yeniden doğuş Bu olayların ardından Barcelona yö- neticilerinin yaşananlardan utanç duyduklarını açıklamalarıysa Mara- dona açısından bardağı taşıran son damla niteliğindeydi. Sezon başında ayağı gaddarca kırılan, yine söz ko- 70 71
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==