TamSaha 191. Sayı / Ekim 2020

ağaçlarının altına gider, piknik ya- pardı. 19 Mayıs’ta da Ortaokul 3’teyim. Önümde bir kasa. Kasadan atlayıp ateş çemberinin içinden geçip öyle yere düşeceğim. Jimnas- tikçi değiliz ama öyle bir jimnastik hocası ders veriyordu ki Giresun’da, ben hâlâ onu yapabiliyordum. Poponun üzerine oturuyorsun ve dönmeye başlıyorsun. Ben onu yapmaya başladım, Baba Gündüz gördü. Hemen beni ayırıp ismimi yazdı. Aklımda neler kalmış. Ama anlıyorsun; seninle hemen bir ileti- şimkuruluyor. Uzatmayayım. Sonra Metin Oktay, Coşkun Özarı, Kamil Altan’a gidiyorsun. Onlar da 10’ar dakika top oynatıyor sana. Baba Gündüz onlara veriyor. Temeli kendi seçiyor. Yani muhteşembir şey. Sana güven veriyor. Sen temel bil- miyorsan hangi spor olursa olsun yapamazsın. Yani şans değil bu. Okulu kazanmanın nimeti. Her şey ona bağlı. Bütün hayatımona bağlı. O seçmeleri kazandık, oynadık. Yazı gelmiş bana, sakladım. Kitabımda var. Mehmet Ali Gültekin, Galatasa- ray’ın eski sol açığı ve Galatasaray Lisesi’nin jimnastik okulunun başı. Bizi ona devrediyorlar. Galatasa- ray’ın bir genç takımı var sonuçta. Ama bizimgibi gençlerle nasıl kaynaştırılacak? Küçük Uğur var, Büyük Uğur var. Nuri var. Hepsini izliyoruz. Onların hepsinin beraber olması çok zor bir işlem. Liseden bizi verdiler. Gelen yazı “Salı veya Perşembe günleri idmana gelecek- siniz. Seçmeleri kazandınız…” Sabah 10.00’da… Ama sabah 10.00’da gidersek dersler ne olacak. Bir-iki denedik. O dönem 1.5 ayda bir karne veriliyor. Bir dönem sonra ağabeyimNecati geldi, “Bu devam- sızlıklar ne? Sen hasta olmadın, bir şey olmadın” dedi bana. Ben de iti- raf ettim. Sonra bir karar vermem gerekiyordu. Bu okulu bitirirsem her şey olabilirdim. Öyle şeyler oldu ki, o zaman Beşiktaş Çarşı içinde oturuyoruz. Ağabeylerimin bir-iki arkadaşı konuşurken, “Şenes ne- reye gidiyor?” diye soruyorlar. Ailem aslında mühendis olmamı istiyor. Ama onların isteği benim kafamla uyuşmuyor. Ama onların gönlü olsun diye bir denedim. Yedi ders almak zorunda kaldım. O ka- rarı verirken o arkadaşlarımdan bazıları İş İdaresi için, “Bakkallığın okulumu olur?” demiş. O zamanki zihniyeti düşünebiliyor musun? Neyse çok şükür. Dolu dolu hayat yaşadık okulda da… Kararlarımın hepsi doğru çıktı. Yanlış da olabi- lirdi. O günden sonra ben dersleri bırakıp futbola daha çok zaman ayırdım. Üniversiteler Spor Haf- tası’nda Türkiye Üçüncüsü olduk. Bu az şeymi? Birinci Teknik Üni- versite, ikinci Eskişehir, üçüncü biz olduk. Bunlar öyle güzel şeyler ki… Türkiye Futbol Federasyonu’nun kapısından içeri ilk nasıl girdiniz? Bunu sizin ağzınızdan dinlemek isteriz. Söyleyeyim… Ben önce Fener- bahçe’de yöneticilik görevi yaptım. Kitapta anlattımbunları. İlk yuva her zaman kulüptür. Bir kulüpte görev yapmadan, kulübün sıkıntıla- rını yaşamadan, Fenerbahçe’nin ya da diğer kulüplerin sıkıntılarını görmeden hiçbir şekilde yukarıdaki mercilere gidemezsiniz. Benim kafamda bu vardı. Ama hiç bekle- mediğimbir şekilde 1332 numara ile Fenerbahçe’ye üye oldum. Roche’ta çalışıyordumo zaman… Rüştü Dağ- laroğlu; Fenerbahçe tarihini yazmış eski büyüklerimizden birisiydi. Onun evi vardı Taksim’de… Fener- bahçe’nin bir Kadıköy Grubu var. Bir de İstanbul’da Rüştü Dağlaroğlu nezdinde Avrupa Grubu var. O zamanlar Emin Cankurtaran diye genç bir adam çıkmış. Vizyonu çok büyük. Didi’yi getirmiş. Didi geldiği zaman ben Fenerbahçe’de yönetim kurulundayımEmin Cankurtaran’la birlikte. Bir akşambeni alıp götür- düler; sen de bir şeyler söyle dedi- ler… Ben de profesyonel tarafına bakarak işaret vermeye çalıştım. Orada ne yapılıyorsa buraya getir- mekmümkün. Otomobil piyangola- rıyla bu gemi yürümez. Ne yapmak lâzımmesela. Biz orada Tıp Kongre- leri yapıyoruz. İlim irfan sahibi doktorlar geliyor dünyanın her tarafından. İlaç şirketi olarak onları buraya getirmek çok önemli bir şey. Ben bunu kullanmışım. Emin Beyle Orhan Ergüder’le birlikte fotoğrafla- rımvar. Sheraton Otel’de şirket- leşme toplantısı yaptık. Bunlar o zaman çok büyük şeyler. Kimlere yaptırdık hemde… Şirketleşirsek bugünleri görebiliriz. Ben de Genel Sekreterim o zaman. Emin Bey bıraktı, Didi gitti, Faruk Ilgaz geldi. Tabiî Faruk ağabey çok deneyimli bir devlet adamıydı; mühendisti. Saint Josephmezunuydu. Son zamanlarında da çok gittik geldik. Allah rahmet eylesin. Ben Genel Sekreter’dim. Bu lâfları söylediğim için, her şeyi bildiğim için beni Genel Sekreter yaptılar. Ama o zaman kulübün yapısı bunlara müsait de- ğildi. Semih Bayülken ve Muhittin Bulgurlu vardı. Onlar yönetiyordu kulübü. Onları görevden alıp beni koymak, Emin Cankurtaran dışında kimsenin yapabileceği bir şey değildi. Emin Bey her şeyi yerinde görmüş, incelemiş birisiydi. Emin Bey vizyoner değil vizyonist bir adamdı. Müthiş bir adamdı. Bana çok güzel bir tecrübe oldu. Kulübe de oldu. Sonra ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü çalıştığımfirma her gün iş olan bir yer. Genel Sekreter- lik sürekli boş kalıyor. Ama bana da onlara da bir ders oldu. Ben bu işin böyle olmayacağını söyleyerek Faruk Bey ile helalleştimve ayrıl- dım. Ondan sonra tesadüf aynı anda iki şey geldi. Bizimbazı arkadaşları- mız vardı. Duran Erkaya mesela… BizimRobert Kolej’denmühendislik bölümündenmezun. Alp Yalman benden iki sınıf büyük. Sonra İsviç- re’ye gitmiş. Togay Bayatlı, Erman Yerdelen vardı. Bir Dış İlişkiler Ku- rulu kuralımdedik ve kuruldu… Ali Şen geldi ve bana, “Sen Tıp Kongre- leri yapıyorsun. Bir kongre var” dedi. Söz ettiği kongre UEFA Kongresi’ydi. 1977-1978 dönemi… “Tamam” dedik; yaptık. Bunun so- nucu 1982 yılı geldiğinde de oradan bir davet mektubu geldi. Yılmaz Tokatlı başkan, biz de yöneticiyiz. BenimCV’mi istiyorlar. Gitti özgeç- mişim. Gidiş o gidiş, ondan sonrası geldi. Çünkü en son atanan; ilk seçi- len başkan ben oldum. Hikâye uzun ama bu… 1989-1997 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı görevini ifa ettiniz. 1989-1992 yıl- ları arasında son atanan, 1992-1997 yılları arasında da ilk seçilen Başkan olarak görev yaptınız. Baş- kanlık göreviniz sırasında yaşadık- larınızı bize anlatabilir misiniz? Kitabımda her şeyi detaylı yazdım. Tekrar anlatırsammükerrer olur. Oradan bakılabilir. Siz aynı zamanda Türk futbolunun Avrupa’ya açılan yüzü oldunuz. 1982-1990 yılları arasında UEFA Gençler Komitesi Üyeliği yaptıktan sonra, 1990 yılında Malta’da yapılan seçimlerde UEFA İcra Kurulu üyeli- ğine seçildiniz. UEFA kimliğiniz ve bu büyük görevleriniz ile ilgili bize neler anlatacaksınız? UEFA’nın üniversitesi dediğim 1982-1990 yılları arasında UEFA Gençler Komitesi’nde görev aldım. Herkesin bir görevi var. Kulüpler Komitesi’nin yapısı var burada da. Bir başkan var. İki tane yardımcısı 59 58 1975 yılında Fenerbahçe’ye şirketleşmeyi önerdim. “ Sporun içine girmemi sağlayan Robert Kolej’deki geniş imkânlı dünyadır. “

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==