TamSaha 188. Sayı / Temmuz 2020
Huntelaar (29) 25 barajını aştıktan sonraysa Robert Lewandowski’nin parlayacağı yıllara gelecekti sıra. Polonyalı santrfor Dortmund’da geçirdiği dört sezonda 74 gol kay- detmişti ama asıl patlamayı 2014’te Bayern’e geçtikten sonra yaptı ve Bavyera ekibiyle 189 Bundesliga maçında 161 gol atarken üç sezonu da 30 ve üzeri gol atarak tamam- ladı. Lewandowski’nin ardından Dortmund’un gol yükünü çekmeye başlayan Pierre-Emerick Aubameyang ise 2015-16 sezo- nunda 25, 2016-17 sezonundaysa 31 gole ulaştı. Geleceğin en önemli golcüleri arasında olması bekle- nen 19 yaşındaki Norveçli santrfor Erling Haaland’ın da bu sezonun ikinci yarısında oynamaya başla- dığı Bundesliga’da 14maçta 13 gol atarakmüthiş bir ortalama tutturduğunu da ayrıca vurgula- yalım. Son olarak Fransa’ya baktığımızdaysa 1950’lerde üç sezon hariç gol krallarının hep 30 ve üzeri attıkları görül- mekte. Marsilya’dan Gunnar Andersson 1953’te 35 gol atıp o ana kadarki lig rekorunu kı- rarken, Dünya Kupaları- nın rekortmen golcüsü Just Fontaine de 1958’de 34 golle gol kralı ol- muştu. Ayrıca adee Cisowski de bu dönemde üç gol krallığının hepsini 30 ve üzeri gol atarak elde etmişti. 1960’larda bir sezon hariç bütün gol kralları 25 barajını ge- çerken dört defa da 30 golün üzerine çıkılmıştı. 1970-71 sezonundaysa Josip Skoblar 44 gol kaydederek bugüne kadar gelen rekorun sahibi olmuştu. Skoblar bunun dışında bir kez de 30 golü bulurken, Arjan- tinli golcü Carlos Bianchi de bu dönemde üç kez 30 gol barajını geçmişti. Bundan sonraysa 1989- 90 sezonunda Jean-Pi- erre Papin’in attığı 30 gol haricinde 2013’te Zlatan Ibrahimovic’e kadar 30 barajına ulaşan ol- mamıştı. 2013’ten günü- müzeyse Ibrahimovic iki, Edinson Cavani ve Kylian Mbappe ise birer defa 30’dan fazla gol atarak gol kralı oldu. Hatta Ibrahimovic 2016’da 39 gol kaydede- rek Skoblar’ın kırılamaz gözüyle bakılan reko- runa bir hayli yaklaştı. Bireysel performanslar da incelendiğinde, 2010’lardan itibaren golcülerin işlerinin hatırı sayılır derecede iyi git- meye başladığı daha net görülebiliyor. Messi ve Ronaldo anormal ista- tistiklere imza atmış durumdalar, zaten onlarınki artık apayrı bir seviye ama bu dönemde onların hari- cinde Ibrahimovic, Suarez, Salah, Higuain, Cavani, Lewandowski, Aubameyang ve Mbappe gibi oyuncuların da uzun süredir kolay kolay rastlanmamış gol sayı- larına çıkmış olmaları, FIFA’nın 1990’ların ba- şında gol kısırlığı soru- nunu çözmek için aldığı tedbirlerin uzun vadede işe yaradığını gösterir nitelikte… Josip Skoblar Ibra, Skoblar’a çok yaklaştı Peki, söz konusu tedbirler nelerdi? Öncelikle golü atacak oyuncuların korunmasına yönelik önlemler alındı. 1980’ler özellikle bu alanda fazlasıyla kötü şöhret sahibiydi. Savunma oyuncuları marke ettikleri golcü- leri adeta sille tokat dövüyor fakat buna rağmen sahada kalıyorlardı. FIFA, 1990 Dünya Kupası’yla birlikte hakemlerin gaddarca sertlikler kar- şısında kırmızı kart kullanmalarını şart koşacaktı. Özellikle de arkadan yapılanmüdahalelere karşı hiçbir tolerans gösterilmemesi kararlaştı- rılmıştı. Ayrıca yine aynı turnuvayla birlikte ofsayt kararı da yeniden düzenleniyordu. Buna göre hücum yapan takım topu oynadığında en ilerideki oyuncusunun önünde en az iki rakip savunmacı bulunması kuralı, en ilerideki hücumoyuncusunun, rakibin sondan ikinci savunmacısıyla aynı hizada bulunması gerektiği şeklinde değiştirildi. 1992 Avrupa Şampiyonası ile birlik- teyse çok önemli bir değişikliğe daha gidiliyor ve kaleciye ayakla pas verilmesi yasaklanıyordu. Öncesinde bu, vakit geçirmeye çalışan takımların en sık başvur- duğu yöntemdi ve yasağın gelme- siyle birlikte topun dakikalarca kaleciyle savunmacılar arasında dönüp durmasının önüne geçilmiş oldu. Hatta kalecilerin herhangi bir şekilde vakit geçirmesininmüm- kün olmaması için daha sonraları topun altı saniye içerisinde oyuna sokulması yönünde bir kural da kitaba eklenecekti. Bir diğer kritik değişiklik de puan sistemindeydi. İngiltere Ligi’nde 1981-82 yılında uygulanmaya baş- lanan, ülkemizde de 1987-88 sezo- nunda geçilen galibiyete üç puan verilmesi sistemi, 1994 Dünya Ku- pası ilk tur gruplarında da galibiyete üç puan verilmesinin ardından kısa süre içinde neredeyse Avrupa’nın tamamı tarafından benimsendi. Evvelinde galibiyete iki puan verilen sistemuygulanmaktaydı ve bu sis- temde beraberliğin çok kötü bir şey olduğu söylenemezdi. Nitekimde- fansif oyun anlayışının bir hayli gelişmiş olduğu Serie A’da gol orta- lamalarının 1970’lerde ve 1980’lerde maç başına ikiye kadar düşmesinin en önemli nedenlerinden biri de buydu. Zira savunması güçlü iki takımkarşı karşıya geldiğinde zaten golsüz bir beraberliğe de razı biçimde sahaya çıkıyordu. Bir şe- kilde denk getirip golü atan olursa da 1-0 kazanıyordu. O günlerde İtal- ya’da 2-1 bile ender rastlanan bir skor haline gelmişti, en çok görülen skorlar 0-0, 1-0 ve 1-1’di. Yaklaşık dört-beş yıllık bir süre zarfında yapılan bu radikal değişik- likler sonucunda da günümüzde gelinen nokta gayet tatmin edici görünüyor. Bu durumun daha da iyiye gitmesi ve bir daha 1970’ler ve 1980’lerdeki gibi bir gol kısırlığı or- tamına dönülmemesi da elbette her futbolseverin en büyük temennisi. Alınan tedbirler işe yaradı Lewanowski 1970 ve 80’lerde öldürücümarkajlar ve aşırı sertlik, gol ortalamalerının düşüşündeki önemli etkenlerden birisiydi. Bu sertliğin en açık örneklerinden birisini 1982 Dünya Kupası’nda Arjantinli Maradona, İtalyan Gentile karşısında yaşamıştı. 46 47
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==