TamSaha 186. Sayı / Mayıs 2020
gelecek sezon Milan’ın başına getirmeyi de kafasına koymuştu. Peki, Sacchi kimdi? Çoğu kişi, söz konusu Milan galibiyetleri önce- sinde onun adını bile duymamıştı. Zaten kendisinin profesyonel fut- bolculuk geçmişi de yoktu. Gençli- ğinde bir müddet amatör futbol oynamış, sonrasında da doğduğu kent olan Fusignano’nun alt lig- lerde, amatör statüde bulunan takımını çalıştırmıştı. 1978’de Cesena’nın genç takımının başına geçmesiyse onun kariyerinin bam- başka bir noktaya gitmesine neden olacaktı. Zira dört sene sonra Ce- sena genç takımı, İtalya şampiyon- luğunu kazanacaktı ve o güne dek teknik adamlığı amatör bir uğraş olarak gören ve vaktinin çoğunu babasının ayakkabı fabrikasını yö- neterek geçiren Sacchi, bu başarı- nın ardından aile şirketiyle bağlarını kopararak tüm zamanını futbola ayırmaya karar verecekti. Bir sonraki sezon Serie C’de Ri- mini’nin başına geçen, ardından Fiorentina genç takımını çalıştıran Sacchi, 1985’teyse Parma’nın yeni teknik direktörü olmuştu. O gün- lerde Parma da Serie C’de yer al- maktaydı ama Sacchi’nin görevde geçirdiği ilk sezonda 34maçta üç yenilgi alıp sadece 14 gol yiyerek ligi zirvede tamamlamış ve Serie B’ye yükselmişti. Milan’ı peş peşe mağ- lup ettikleri kupa macerasını da Sacchi’nin ikinci sezonunda yaşa- mışlardı. Parma, o sezonun sonun- daysa Serie B’de 38maçta 40 puan toplayarak yedinci sırada kalacak ve Serie A’ya yükselmeyi yalnızca üç puanlık farkla kaçıracaktı. Sadece dört yıldır profesyonel ola- rak takım çalıştıran, adı sanı duyul- mamış bir teknik adamın Milan’dan teklif alması pek akıl alır gibi değildi ama az önce de belirttiğimiz kupa maçları vesilesiyle Berlusconi, Sacchi’ye Milan teknik direktörlü- ğünü öneriyordu. Sacchi de başta bu teklife inanmakta zorlansa da sonrasında teklifi hiç düşünmeden kabul edecek ve futbol tarihinin en görkemli takımlarından birinin doğumu da belki de bu vesileyle gerçekleşmiş olacaktı. 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başı, İtalya’da negatif futbolun zirve yap- tığı yıllardı. Maçların çoğu 1-0, 0-0 veya 1-1’lik skorlarla sona eriyordu. Neredeyse her takımın öncelikli amacı gol yememekti. Öyle ki 1974’ten 1987’ye kadar Serie A’nın en golcü takımlarının gol ortalama- ları alındığında sezon başına 48.57’lik bir ortalama çıkmaktaydı. Bu da, sezonun 30maç olduğu düşünüldüğünde, en golcü takımın bile maç başına 1.62 gol atabildiği anlamına gelmekteydi. Sacchi’nin ilhamkaynakları Öte yandan Sacchi’yi futbolla ilgi- lenmeye başladığı yıllardan itibaren etkileyenlerse, hücumgücü yüksek olan takımlardı. Önce 1950’lerin “Altın Takım”ı olan Macaristan, ardından beş kez üst üste Avrupa şampiyonu olan Di Stefanolu, Gen- tolu Real Madrid, daha sonrasında da 1970 Brezilyası ve 1974 Hollandası bu takımlara verilebilecek başlıca ör- neklerdi. Sacchi, teknik adamlığa başlarken de bu takımların oyun anlayışla- rını fazlasıyla etüt etmişti. Ancak bir yandan da dönemin İtalyan futbolunun gol yeme- meye dayalı oyun anlayışı gibi bir gerçek de vardı. Dolayısıyla, gerçekçi bir oyun kurgusu tasarlamak isteyen Sacchi, bir yandan yukarıda bahsi geçen takımların ofansif varyas- yonlarından esintiler sunmaya çalı- şırken, bir yandan da en garantici savunma taktiklerini de uygula- maya gayret ediyordu. Hollanda’nın total futbol anlayışının savunmada ve hücumda topyekûn hareket etmek, topun olduğu böl- gede aniden çoğalmak gibi prensip- lerini fazlasıyla benimseyen Sacchi, oyun şablonu açısından da atağa kalkıldığı zaman 1970 Brezilyasının 4-2-4’ünü de anımsatabilen, nor- mal saha yerleşiminiyse 4-4-2 olarak gösterebileceğimiz bir dizilişi tercih etmekteydi. Dolayısıyla kafasındaki oyun kurgusunu sahaya yansıta- bilmesi halinde sadece Milan adına değil, İtalyan futbolu adına da önemli bir değişimi ve dönüşümü başlatabi- leceği söylenebilirdi. Tabiî Berlusconi, büyük beklentilerle takımı teslim ede- ceği Sacchi için büyük transferler yapmaktan da kaçınmayacaktı. Milan, 1987 yazının Avrupa transfer piyasasındaki en hareketli takımlarından biri olurken PSV Eindhoven’dan Ruud Gullit ve Ajax’tan Marco van Basten’i alarak büyük sansasyon yaratıyordu. Kırmızı-siyahlılar ayrıca Roma’dan Carlo Ancelotti, Parma’dan Roberto Mussi ve Udinese’den Angelo Co- lombo’yu da renklerine bağlarken, önceki sezonu Monza’da kiralık olarak geçiren genç stoper Ales- sandro Costacurta’yı da yeniden kadrolarına almışlardı. Yapılan takviyeler, Sacchi’nin kafa- sındakileri sahaya büyük ölçüde yansıtan bir ekip yaratmasıyla bir- likte karşılığını fazlasıyla verecekti. Gerçekten de Milan daha fazla gol atan ve çok daha az gol yiyen bir takımhaline gelmişti. Bu sayede 30maçlık lig yarışında sadece iki kez yeniliyorlar ve en yakın rakip- leri son şampiyon Napoli’nin üç puan önünde ligin yeni şampiyonu oluyorlardı. Bu, Totonero Skanda- lı’ndan sonra Milan’ın kazandığı ilk şampiyonluk olması nedeniyle kulüp tarihi açısından çok anlamlı, Sacchi’nin Milan’ını başka bir boyuta taşıyan üç Hollandalı... Frank Rijkaard, Marco Van Basten ve Ruud Gullit 65 64
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==