TamSaha 184. Sayı / Mart 2020
yerleşimini belirleyecek kadar takımüzerinde nüfuz sahibi olmak Yaşin’in başlıca özellikleriydi ve tümbunlar bir araya geldiğinde de ortaya adeta laboratuvar ortamında üretilmiş insanüstü bir kaleci çık- maktaydı. Dolayısıyla bu kalecilik kriterleri içerisinde zaten Yaşin’i unutturacak veya geri plana itecek bir ismin çıkması çok zor. Haliyle Yaşin’i geçebilmek için herhalde yeri geldiğinde akan oyuna dâhil olup hücuma kalkan ve bunun so- nucunda gol atıp asist yapan nite- likte bir kaleci olmak gerekecek ki, futbol dünyasının bu kadarına mü- saade edecek bir evrimden geçip geçmeyeceği de meçhul elbette. Şaka bir yana, tersten düşünecek olursak, yani bir kaleciden gol atması beklenmeyecekse ancak kaleci de oyunun bir parçasıysa, o zaman “Pele mi, Maradona mı?” sorusu neden “Pele mi, Maradona mı, yoksa Yaşinmi?” diye sorulma- sın ki? Başlıkta “TümZamanların En İyisi” derken aslında ilk bakışta bunun kaleciler arasında bir değer- lendirme olduğu düşünülebilir -ki doğrudur da- ancak isteyenin bunu genel bir kaide olarak algılamasında bir sorun bulunmadığı da bir gerçek. Lev İvanoviç Yaşin, 22 Ekim 1929 tarihinde Moskova’da dünyaya gel- mişti. O dönemki SSCB’de alışılagel- diği üzere Yaşin’in ailesi de fabrika işçisiydi. Babası İvan, hava sa- vunma sanayiine ait bir uçak fabri- kasında tesviye ustası olarak görev yapmakta, annesi Anna ise bir tekstil fabrikasında çalışmaktaydı. Yaşinler Moskova’nın doğusundaki Bogorodskoye ilçesinde bahçeli bir evde oturmaktaydı. Lev Yaşin’in spora olanmerakının gelişmesinde de bu bahçenin hatırı sayılır bir payı olacaktı. Öyle ki Lev ve mahalleden arkadaşları, iklim şartları elverdi- ğince vakitlerini bahçede futbol oy- nayarak geçirmekteydi ve Lev, bu oyunların çoğunda kaleye geçmeyi tercih ediyordu. Moskova’nın sert kışı kendini gösterdiğindeyse bahçe buz tutuyor ve çocuklar bu kez de hokey sopalarını çıkarıp futbol yerine buz hokeyi oynamaya başlıyorlardı. Tabiî ki Lev bu oyunda da üç direk arasını muhafaza etmeyi yeğliyordu. Fabrikada başlayan kariyer öyküsü Ancak ufukta hayli zorlu günler vardı. Rusların “Büyük Yurtseverlik Savaşı” olarak adlandırdıkları II. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi, 1941’de açılacaktı. SSCB, Nazi Al- manyası’nın başını çektiği Mihver Devletleri’ne karşı tarihin en çetin savaşlarından birine girmişti. Baba İvan’ın çalıştığı fabrikanın, savaş koşulları nedeniyle Moskova’nın yaklaşık 850 kilometre güneydoğu- sundaki Engels şehrine taşınması üzerine Yaşin ailesi de bu kentin yolunu tutacaktı. Bunun sonucunda ülkede çoluk çocuk ve yaşlı demek- sizin herkes elini taşın altına koymak zorunda kaldığı savaş ortamında Lev de henüz 12 yaşın- dayken, söz konusu fabrikanın torna atölyelerinde çıraklık yaparak çalışmaya başlamıştı. Nazilerin savaşta gerilemeye başlamasının ardındansa Yaşin ailesi 1944 yılında Moskova’ya geri dönecekti. Artık 15 yaşına gelmiş olan Lev de fabrikalarda çalışmayı sürdürürken, boş vakitlerinde iş ar- kadaşlarıyla futbol oynuyor ve bu hobisini canlı tutuyordu. 18’ine gel- diğindeyse askere alınacaktı ancak bu kez de askeri bir fabrikada işçi olarak çalışmayı sürdürecekti. Burada da boş zamanlarda futbol oynamaktan geri kalmıyordu ve şansa bakın ki fabrika takımıyla birlikte katıldığı bir maç esnasında Dinamo Moskova’nın teknik direk- törlüğünü yapmakta olan Arkadi Çernişev de maçı izlemek için orada 84 85 bulunuyordu. Yaşin’in harikulade bir kaleci olabileceğini görmekte zorlanmayan Çernişev, maçın ardından genç adamdan en kısa zamanda Dinamo Moskova’nın altyapısına gidip kaydolmasını, referans olarak da onun adını vermesini istiyordu. Yaşin altyapısında futbola başladığı Dinamo Moskova’nın A takımına 1949 senesinde yükseldi. Ancak kulüpteki ilk birkaç yılında takımda kale için birinci tercih olmaması onun kariyerinin bu dönemde biraz sıra dışı bir biçimde gelişmesine yol açmıştı. Buna göre Yaşin bir yandan Dinamo Moskova’nın buz hokeyi takımıyla da maçlara çıkmaya baş- lamıştı. Ne de olsa çocukluğunda evinin bahçesinde arkadaşlarıyla birlikte bu spor üzerine de fazlasıyla pratik yapmıştı. Ve pek tabiî bura- daki görevi de kalecilikti. Yaşin’in buz hokeyi kaleciliği öyle lâf ola beri gele bir kalecilik de değildi üstelik. Zira onun kalesini koruduğu Dinamo Moskova buz hokeyi takımı 1953 yılında SSCB şampiyonluğunu elde edecekti. Buz hokeyindeki başarısı futbolcu- luk kariyerine ne derece etki etti bilinmez ama Yaşin kısa süre sonra Dinamo Moskova futbol kulübünün de birinci kalecisi olmayı başar- mıştı. Hatta buz hokeyinde lig şam- piyonluğuna ulaştığı yılda futbolda da SSCB Kupası zaferini yaşamıştı. Bundan sonrasındaysa Yaşin artık futbola daha fazla zaman ayırması gerektiğine karar verecek ve buz hokeyi kariyerinden feragat edecekti. 1954 yılına gelindiğin- deyse Yaşin ilk kez SSCBMillî Takı- mı’na çağrıldı ve 8 Eylül’de İsveç ile yapılan özel maçta da millî forma altında siftahını yaptı. Mücadeleyi SSCB 7-0 kazanırken Yaşin’e kalesinde fazla bir iş düşmemişti. Öte yandan Yaşin, 1954’te Dinamo Moskova’yla ilk SSCB şampiyonlu- ğunu da yaşıyordu. Dinamo oyna- dığı 24maçta 15 galibiyet ve beş de beraberlik alırken sadece dört kere yenilmiş, kalesindeyse 20 gol görmüştü. Ertesi seneyse Dinamo Moskova, SSCB Ligi’nde yine şampiyon olurken Yaşin 22 maçta rakiplerine yalnız 16 kere gol atma şansı tanımıştı. Dünya çapında bir yıldız olma yolunda 1956 yılı, Yaşin’in uluslararası çapta bir futbol yıldızı olma yolunda ilk ciddi adımı attığı yıl olarak kayıtlara geçiyordu. SSCBMillî Takımı, o yıl- larda Dünya Kupası’ndan sonra en prestijli futbol organizasyonu olarak kabul edilen olimpiyat oyun- ları futbol turnuvasına katılmak için oyunların düzenlendiği Avus- tralya’nın Melbourne kentindeydi ve Lev Yaşin de kadroda birinci kaleci olarak bulunmaktaydı. SSCB, olimpiyat oyunlarının ilk turunda Federal Almanya’yla karşı- laştı ve rakibini 2-1 mağlup ederek çeyrek finale yükseldi. Çeyrek fi- nalde rakip güçsüz Endonezya’ydı belki ama karşılaşma golsüz sona erdi. Sovyet forvet oyuncuları gay- riciddi davranmışlardı belki ama Yaşin yine üzerine düşeni yerine getirmişti. Tekrar maçındaysa bu sefer forvetler de işi ciddiye aldı ve SSCB zayıf rakibini 4-0 yenerek yarı finale kaldı. Yarı finalde SSCB’nin karşısında Bulgaristan vardı. Onları da 2-1’le geride bırak- mayı başaran Sovyet ekibi böylece finalde Yugoslavya’yla altın madalya için kozlarını paylaşma şansını elde ediyordu. 8 Aralık 1956’da Melbourne’de
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==