TamSaha 184. Sayı / Mart 2020
zarar görecekti. Çünkü üç bilinme- yenli denklemgibi. Çözen varsa söylesin. Fenerbahçe maçına çıkı- yorum. Bütünmaç oynuyorum. Beşiktaş camiasında kimsenin haberi yok ama devre arasında Ali Şen’in haberi oluyor. Hatta devre arasında oyuncularına, “Rahat olun, maçı kazandınız” diyor. Karşılaşma 1-1 berabere bitiyor ama Beşiktaş hükmenmağlup. Üç-dört hafta sonra rövanş oynandı. 2-1 kazandık ama elendik tabiî. Rövanşta ilk golü onlar attı. Sonra dört-beş tane atmak lâzımdı ama olmadı. İki gol bulabildik. Sonra fatura size çıkarıldı öyle mi? Bana çıkarıldı tabiî ki. Bu olay futbol hayatıma mâloldu. Beşiktaş’ın kap- tanıyımve en iyi oyuncularından birisiyim. Buna rağmen ertesi sezon beni kiralık olarak Karagümrük’e gönderdiler. Sonra döndümgeldim. Transfer konuşuyoruz. Benden boş mukaveleye imza atmamı istediler. “Neden boş mukaveleye imza atı- yorum?” diye sordum. “Sarı kart cezasıyla oynadın” dediler. Ben de olayın sorumlusu olmadığımı anlatmaya çalışınca görüşme gergin geçti. İmza atmadan çıktım gittim. Mehmet Ekşi’nin hiç hatası yokmu sizce? Ortada bir olay var. Benimde hatam var elbette. Ama tek sorumlusu ben miyim? Asıl suçlular Beşiktaş’ta yoluna devam etti ama ben ayrıl- mak zorunda kaldım. Kartların kayıtlarını tutmak benimgörevim değil ki. Kart olayı nedeniyle dört maç ceza aldım. Eyvallah. Ama o cezayı da o sezon vermediler. Daha beş-altı maç olmasına rağmen bir sonraki sezonun başlangıcı için ceza aldım. Neden? Çünkü “Meh- met Ekşi oynayamıyor, bize oyuncu lâzım.” Bu da para harcamak demek. O sezonu bitirdim, ceza ertesi sezon başladı. Nitekim sonra yerime başka oyuncu da aldılar. Düşenin dostu olmuyor Sonra ne yaptınız? Bonservisimi de vermedikleri için büyük takımlardan birine gideme- dim. O sezon Antalyaspor’a gittim. Çünkü karşımda kaptanı olduğum Beşiktaş var. O nedenle sustum. Çünkü suçlu Beşiktaş değil, kulüp içindeki bazı kişiler. Zor bir süreçti haliyle sizin için… Zor olmaz mı? Ülkenin en çok ko- nuşulan oyuncularından biriydim ama manşetlerden düştüm. Düşe- nin hali de belli…Müthiş bir kariye- rimvardı. Belki de Türkiye’nin en önemli teknik direktörlerinden biri olacaktım ama o sarı kart cezası her şeyi mahvetti. Asıl sorumlular yerine ben bedel ödedim. Konya- spor ve Beylerbeyi’nde de oynadık- tan sonra teknik direktörlüğe de başladım. Ama düşenin dostu olmuyor malûm. Hakkınızı yeterince arayabildiğinizi düşünüyor musunuz? Hayır. Arayamadım. Daha doğrusu aramadım. Yoksa çok farklı şeyler olabilirdi. İspat edilecek bir şey yok. Birilerinin kötü niyetli olduğunu ispat edemiyorsamnasıl suçlayaca- ğım? Kanıt yok çünkü… Bin tane bilinmeyen var. Bunların içine gire- ceksin. Kişilerin nezdinde Beşiktaş’ı suçlayacağım; Beşiktaş kötü du- ruma düşecek. Bunu istemedim, çektimgittim. Gerçekten hiç hak etmediğim şeyler yaşadım. Suçum olsa kabul ederdim. Birisi geliyor; futbolcuların, başkanın, genel kaptanın olduğu yerde ismimi tahtaya yazıyor. Sonra ben ceza alıyorum. Olacak şeymi? Kimse destek olmadı mı size? Hiç kimse “Nereye gidiyorsun” bile demedi. Başkan ya da teknik direk- tör bir basın toplantısı yapıp, “Hepi- mizin hatası var. Mehmet Ekşi masumdur” diyebilirdi. Ama kimse beni aklamak için bir şey yapmadı. Bana sahip çıkılmadı. Basın da ger- çek sorumluları görmezden geldi. Çünkü kulisler yapılıyordu. En ko- layı düşene vurmaktır. Ben çok şey düşündüm ama yapmak isteme- dim. Delikanlılık bende kalsın. Sohbetimiz sırasında şunu hisset- tim. Beşiktaş’tan ayrılmak, düşüşe geçmek sizi gerçekten üzmüş ve aradan geçen yıllara rağmen yara hâlâ tamolarak kapanmamış. Yanılıyorsamdüzeltin lütfen… Aslında doğru hissetmişsiniz. O olay nedeniyle çok sevdiğim Beşiktaş’tan koptuğumgibi her şey bir anda kötüye gitmeye başladı. İş- lemediği bir suç nedeniyle mahkûm edilen bir insan ne hissederse ben de yıllarca onu hissettim. Kabul etmek kolay olmadı. Sadece Beşik- taş zarar görmesin diye sustum. Zaten yaşananları anlatmak için bir kitap yazacağım. Çok da güzel bir kitap olacağını düşünüyorum. Adı da “Çift Sarı Kart” olacak. Hayatıma mâloldu çünkü… Umarımkitabınız tez zamanda raflarda yer alır. Teşekkür ederim. Avrupa şampiyonluğu hayal değil Kariyerinizin ay-yıldızlı bölümün- den söz eder misiniz biraz da? Ben hiç genç millî olmadım. İki kez ümit millî oldum. Sonra AMillî Ta- kım’da oynamaya başladım. O dö- nemde millî maç çok azdı. Senede bir-iki maç… Bir dönem sakattım. O nedenle Millî Takım’da istikrarlı olamadım. Akdeniz Oyunları’nda filan da oynadım. Efsane Trabzon- spor’un oyuncusuyum, Beşiktaş’ın kaptanıyım ama Millî Takımbam- başka. Hâlâ burada (TFF tesisle- rinde) fotoğrafımı görünce heyecanlanırım. Mesela bir maçta Millî Takımneredeyse Trabzon- sporlu oyunculardan kurulmuştu. Trabzonspor dışından sadece Fatih Hoca (Terim), Mustafa Hoca (Denizli) bir de Bursaspor’dan Sedat 3 (Özden) vardı. Geçmişle bugün arasında ne fark var sizce? Eskiden her şey farklıydı. Biz öğlene kadar okluda olurduk. Sonra da akşama kadar tarlada top oynardık. Akşam zor götürürlerdi eve. İnsanlar o zamanlar Allah vergisi yeteneklerini buluyordu oynaya oynaya. Bir Cemil Turan, bir Rıdvan Dilmenmesela… İnanılmaz oyuncu- lar. Şimdi “10 bin saat çalışın” di- yorlar. Biz 20 bin saat çalışmışızdır. Bugünlerde apartmandan idmana götürüyorlar çocuğu… Çocuk yarım saat ya oynuyor ya oynamıyor. Yetenekli olan sıyrılıyor. Ülke olarak çok eksiğimiz var. Altyapılar çağdaş olmalı. Maalesef bu konuda çok gerideyiz. Türk futbolunun geleceğinden umutlumusunuz? Bizimdönemimizde yetenekli oyuncu vardı ama bilgiye zor ulaşı- yorduk. İnternet yok, o yok, bu yok… Bizden üç-beş antrenör Alman- ya’ya giderdi. Üç-dört günde bir şeyler alır, gelirlerdi. Şimdi öyle değil. Şenol Güneş’i ele alalım; dün- yanın en iyi antrenöründen hiçbir eksiği yok. Oyuncularımızın da eksiği yok. İnanılmaz yetenekli futbolcular var. Avrupa Şampiyonu olmamamız için hiçbir neden yok. Şenol Güneş’in kadrosu çok ileri gidecektir. Bunu çok ciddi söylüyo- rum. İki şanslı maç alsan ikincisin. Turnuvalar böyledir. Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyorum. Son sözlerinizle noktayı koyalım… Asıl mesleğimöğretmenlik ve şu an bir anlamda öğretmenlik yapıyo- rum. Eskişehir Üniversitesi’nde iki yıl pedagojik eğitim aldım. İşimi çok seviyorum. Türkiye’deki teknik direktörleri eğitiyoruz. RasimHoca (Kara) burada, Ömer Kaner burada. Deneyimli ve Türk futboluna bir şeyler katabilecek bir kadro ile çalışıyorum. Çok da mutluyum. Altyapı konusunda deneyimliyim. 10 yıl Beşiktaş’ta altyapıyı yönettim. Dört-beş yıldır da TFF’de master yapıyorum. AMilli Takım, 1979 yılında bir antrenmanmaçı öncesinde objektiflere poz veriyor. Soldan sağa ayaktakiler: Mustafa Turgat, Güngör Tekin, Şenol Güneş, Mehmet Ekşi, Sadullah Acele, Fatih Terim. Oturanlar: Arif Güney, Turgay Semercioğlu, Reşit Kaynak, Savaş Erol, Zafer Dinçer. 114 115
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==